Nilgün Abisel – Çok Tuhaf Çok Tanıdık, Vesikalı Yarim Üzerine

“Vesikalı Yarimi neden bir kült filrndir?”2 Filmi sadece Sabiha-Halil öyküsü olmaktan çıkaran ve onu birçok imkansızlığın göstereni haline getiren nedir? Bu .Çalışmada, filmin üzerine.kurulduğu kadın-erkek (aşk) ilişkisindeki imkfuısızJığın ya da belki Yeşilçam’da onlarca filmde karşımıza çıkan ”.imkansız aşk/.iirzu” tymasmın Vesikalı Yarim’ de neden ayırt edici bir nitelik kazandığını, temanın işlenme biçiminin filmin ”kült film’.’ oluşunu nasıl etkilediğini, �aha� sı filmin “imkansız aşk/arzu” temasıyla tarihsizleşerek Türkiye’nin toplums� hafızasıı�da neden önemli bir yer edindiğini anlatısal ve biçimsel özellikleri çözümleyerek göstermeye çalışacağız. Bununla ilişkili olarak, öznelerin toplums;ıl hikayelerle kurduldarı ilişkinin anlaşılmasuıa ya da bu hikayelerin toplumsal hafızadaki izlerinin sürülmesine y�dımcı ol�cak şekilde psikanalitik literatürün içinden çıkan sorular da çözümlerriemit(eşlik edecek: Vesikalı Yarim, toplumsal hafızamıza kazman Öyküsüyk’·öznelerin deneyim� leruu nasıl çakıştırmak.tadır? Öznel deneyimler Vesikalı Yarim geri çağrılarak nasıl a’.nlamlandırılmaktadu:? Vesikalı Yarim’in toplumsal hafızamızda bu denli yer etmesi, oriun çağrıştırdığı bir dizi başka kültüreİ me��in varlığıyla da ilişkilidir.3 B�tün bu nietinler bir “metinlerarasılık yaratır … Bir diğer deyişle film, ·�vesikalı Yiırim”e ilişkin toplumsal bir repertuara bağlıdır; � ÇOK TUHAF ÇOK TAN IDIK “kült film” olmasının nedenlerinden biri de filmin, toplumsal repertuardan geri çağırdığı bu metinlerle girdiği sıkı ilişkide ve bu metinlerde tekrar eden motiflerde -bıçak yarasr, tabaka, imkansızlık ve bütün bunları kuşatan vesikalı ‘yar- aranabilir. Örneğin Orhan Veli’nin “Tahattur” adlı şiiri vesika1ı yar’e yazılmış bir şiirdir: “Alnımdaki bıçak yarası/ Senin yüzünden/Tabakam senin yadigarın/ ‘İki elin kanda olsa gel’ diyor/ Telgrafın/ Nasıl uriuturum seni ben/ Vesikalı yarim?” Ş�ref Özsoy’un aktardığına göre, . “Nazım Hikmet, 13 Şubat 194 1 ‘de Çankırı Hapishanesi’nden Kemal Tahir’e yazdığı bir mektupta bu şiir için şunları söyler: ‘Demek istediğim şairaneliğin kelimeleşmiş ifadeleri sıı.de mavi ufuklar, pembe bulutlar filan değildir.’ ‘Vesikalı Yariin’ de şairanedir” (Ö:isoy, 2003). Küllük dergisinin ilk ve tek sayısında (01.


09. 194 0) yayımlanan bu şiir, derginin bpatılmasına neden olur. Şiirle ilgili bir başka hikaye de Mehm�d Kemal tarafından anlatilır. Hikayede ilginç olan, Veli’nin kitabına isim olarak “Tahattur”u düşünmesi, fakat sonra bun� acayip, tuhaf anlamına gelen garip ile değiştirmesidir. Bu yer değiştirme ilginçtir ve yukarıda söylendiği gibi bizim çözümlememizin de temelini oluşturmuştur. Bir motif olarak vesikalı. yar’in farklı anlatı türlerini harekete geçiren Şey” olması ve toplumsal hafızamızda bu denli yer etmesi de belki· bu yer değiştirmede aranabilir: Hikaye şöyledir: ) Bilir misin? Orhan Veli’nin Garip kitabının ismini .ben k_oydum. Bir g’ün Nisuaz’da oturuyordum. Orhan geldi, bir şiir kitabı Çıkaracağını söyledi. Bir türlü ki,ta . bına bir ad bulamıyordu. Koymak istediği ad “Tahattur”dü; Bilirsin Orhan Veli’nin·”Alnımdaki bıçak yarası senin yüzünden … Tabakam senin yadigarıri … Seni nasıl unuturum ben … Vesikalı yarim .• ” diye bir şiiri vardır. Onun adı Taha_ttur’dur.

Kitabına bunu vermek istiyordu.- Bana · sordu, ne. dersin diye … �en de bu adın çok ı;ıskimiş•oıduğunu, daha yeni ve ilgi çekici bir ad bulmasını söy- · ledim, Bu yeni .adın ne olabileceğini sordu. Ben de senin şiirlerin yadırganıyor, acayip, garip· bulunuyor, öyle bir ad vermı;ıliı;in, dedim. Öyleyse bir ad bul, dedi. BAŞ LARKEN 9 Yaban, acayip, garf P4 derken … Garip sözü üzerinde durduk. Orhan Veli’nin kitabının aclı ortaya çıkmıştı. Garip, sadece şaşırtıcı, acayip anlamına gelmiyor; gurbette kalmışa da yakışıyordu. Zaten o dönem. de Orhan Veli ve arkadaşları da k�ral dışı, biraz gurbette kalmış gibiydiler (aktaran Özsoy, 2003). Burhan Arpad ise bu şiirden yola çıkarak bir roman, yazar. Romanın adı Alnımdaki Bıçak Yarası.’ dır. İlk önce Cumhuriyet gazetesinde tefrika olarak basılır, daha sonra, Nisan 1968’de Set Kitabevi tarafından yayımlanır.

Romanda vesikalı bir kadınla bir kahve çırağı arasındaki aşk anlatılır. Bu roman aynı adla Şahin Gök tarafından sinemaya uyarlanır. Hakan Ural, Serpil Çakmaklı ve Pakize Suda’nın başrol oynadıkları, 1987 tarihii filmin konusu şöyledir: “Balıkçı Halil ile pavyonda Çalişan Zehra’nın aşk. öyküsü … İkisi birbirini sever, ama Halil’in çeyresi bu ilişkiyi on,a.y�il.maz; öte yandan Zehra’nın belalısı da onlara rahat vermez.Hs Aynca Edip Akbayram’ın Vesikalı Yarim adlı bir şarkısı vardır. Akbayram şiire Orhan Veli’nin Gelirli Şitr’ini6 de ekler. Vesikalı . Yarim� Orhan Paınuk’un Kara Kitap’ında (1990) ise Galip’in kayıp kansı Rüya’nın i:z;ini sürerken içine düştüğü metinlerden biridir. Romanda, kansını b�lmaya çalışan Galip’in hikayesiyle İstanbul’a, T.Ürkiye’ye, Türkiye modernleşmesine dair hikayeler iç içe geçirilir. Bu iki düzeyin çakıştırılarak, bir biri içinden dogarak anlatıldığı romanda bir hikayeden ötekine sürüklenen Galip, Vesikalı Yarim filminin sahneleri içine, ünlü yıldızların kıyafetlerini giyen, takılarını takan, pozlarını, duruşlarını, sigara içişlerini taklit eden benzerlerinin ·çalıştıği bir genelevde ·!Türkan Şoray’ın taklidiyle tanışarak girer. Kadın’lli Vesikalı Yarim. filminden “çağırdıgı” sahne ve diyaloglardan biıinde Galip; kayıp karısı Rüya ile konuşmaya başlar.

Kadın’ın “çok, eskiden rastlaşacaktık” sözü, G.a� llp’e aşkın büyüsünü ve imkansızlığıhı hatırlatır. Kadın bu sözü her ıııöylecliğinde, kayıp kadın Rüya’nın yerini alır. Galip ise tekrar tekl’tll.I’ “çok eskiden rastlaştık” der ve her defa�ında Rüya’ya seslenir: 10 ÇOK TUHA.F ÇOK T.AN IDIK > Leopar elbiseli kadının Türkan Şoray olması gerektiğini Gaiip, kendisine yaklaşmasından ve yürüyüşündeki bell.i belirsiz bir ahenkten anladı. Belki de en çök o benziyordu aslına: Upuzun sarı saçlarının hepsini sağ omzunun üstüne toplamışti. · · “Bir sigara içebilir miyim?” dedi hoşça gülümseyerek. Dudaklarına filtresiz bir sigara yerleştirdi. “Yakar mısınız?” Galip çakmagıyla sigarayı yakınca, kadının başının .çevresinde inanılmaz yoğunlukta bir duman oluştu. Müziğin gürültüsünün işitilmediği o tuhaf sessizlikte, sisler için- ·. de beliren bir azizenin başı gibi, iri kirpikli gözleri ve başı dumanın içinderı ç·ıkınca, ‘Galip hayatırıda ilk defa Rüya’ dan başka bir kadınla yatabileceğini düşündü.

Kendisine “İzzet Bey” diyen rnemur .kılıklı bir adania parayı verdi. Yu­ �arı· kata; dikkatlice döŞenmiş bir odaya çıktıkları z�man, kadın elin.deki· bitmemiş . sigarayı bir Akba.nk küllüğüne bastırıp paketinden bir yenisini çıkardı. “Bir. sigara içebilir miyim?” dedi soma aynı ses ve edayla. Sigarayı aynı pozda duda,klarının kenarına yerleştirmiş, aynı mağrur bakişla hoŞça: gülümsüyordu. “Yakar mısınız?” Başını gene aynı şekilde, göğüslerini ı;ıöster�r:;ek bir biçimde, hoş bit hareketle hayali bir çakmağa doğru eğ&_ ğini fark ettiğinde Galip, bu sigara yakma jestinin ve kadı: nın söilerini�, Türkan Şqrav.’ın bir filminden çıktığıni, kendisinin de aynı filmdeki baş erkek oyuncu İzzet Günay ol­ �ası gerektiğini anladı. Sigarayı yakınca, kadının başı çev- . resinde gene aynı inanilmazyoğurıluktaki duman birikti ve . � ‘ ‘ . iri kirpikli iri kara gözler, bu sisin iç.

inde ağır ağır belirdi. Ancak stüdyoda çıkarılabilecek bu. kadar dumanı ağzıyla nasıl çıkarabiliyordu? “Niye susuyorsun?” dedi kadın gülümseyerek. “Susmuyorum” dedi Galip� · “Anasının gq�ü gibi gö2üküyorsun, ama saf mısın yoksa?” dedi kadın yapmacıklı bir merak ve öfkeyle. Ayni cümleyi aynı jestlerle bir daha söyledi. Çıplak omuzlarına kadar sarkan iri küpeleri vardı . • Sırtı kalçaya kadar açık leopar elbiseyi, pavyon kadıriı­ . nı oynayan Türkan Şoray’ın yirmi yıl önce İzzet Günay’la başrolü p;;ıylaştığı Vesikalı Yarim filminde giydiğini, yuvarlak komodin aynasının kenarına iliştirilmiş ‘lobi’ fotoğraf- BAŞLARKEN 11 !arından anladığından, Galip, kadırıın agzından Türkan Şorav’ın aynı filmde söylediği’ başka sözleri de işitmişti: (Mahsun ve Şımarık bir çocuk gibi boynunu bükerek, çene- . sinin altında birleştirdigi ellerini birden açarak): “Uyunmaz ki şimdi; içince de canım eğlenmek ister.” (Komşu çocuğu iÇin meraklanan iyi teyze havasıyla): “İuet, gel bende kal köprü k�panıncaya kadar!” (Birdenbire coşarak): “Kısmet senirileymiş, bugüneym!şl” (HanımefendLgibi): “Tanıştığımtza memnun oldum, tanıştığı.mıza m.emnun oldum, ta- . nıştığımıza memnun oldum … ” Galip kapının yanında�i şandalyeye geçmiş, kadın da filmdeki aslına oldukça benzeyen yuvarlak komodinin taburesine oturmuş, bciyalı uzun sarı saÇla’rıiıı tarıyordu. Aynanın kenarında bu sahnenin de fotoğrııfı varı:lı . Kadının sırtı aslından gü!eldi.

Bir an aynada gördüğü Galip’e baktı. “Çok eskiden rastlaşacaktık … ” “Çok eskiden de rastlaştık,” dedi Galip, kadının ayna” daki yüzüne bakarak. “Okuldayken aynı sıralarda otıJrmaz� dık, ama sıcak bahar günlerinde sınıfta uzun tartışmalar” dan sonra” pencere açıldığında,’ hemen arkasındaki kara tahtanın karası�dan ayn”alaşan camın iÇinde.’yansiyan yüzünü şimdiki gibi seyrederdim.” ,”Hmm … Çok e�kiden rastlaşacaktık.” “Çok eskiden rastlaştık.” dedi Galip. İlk rastlaştığımızda bacakların ·o. kadar ince,· o. kadar ·narin gözükmüştü ki bana, onların kırı’lıv.ereceğinden korkmuştum. Tenin sanki çocukken daha sertti de, büyüdükç�� ortaokuldan sonra renklenerek inanılmaz bir incelikle yumuşadı. ·Evin içinde oynamaktan kudurduğurnuz sıcak yaz günlerinde, bizi plaja götürmüşlerse eğer, dönüş yolunda, e’ııerimizde Tarabya’dan’ aldığımız .(tondurmalarla yürürken, sivri tırnaklarımızla kollarımıza.’ ü.

zerindeki tuzu kazıyarak harfler yazardık. İnce kollarının üzerindeki.küçük tüyleri severdim. Başımın üzerindeki raftan bir şey almak için uzandığınc;ta yüzüne.döküluve�en saçlarını severpim … ,”Çok eskiqen raştlaşacaktık.” · ” …. Aklının)çindekileri bildiğim kadarını ve daha çok da bilmediğim kadarını kqrkuyla korkuyla severdim, Allahıriı !” (132� 4).,

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir