Önder Göçgün – Ziya Paşa

Bu kitapta: Tanzimat Edebiyatı’nm ünlü şâiri, f i ­ kir, san’at ve devlet adamı Ziyâ Paşa’nın hayatı, eserleri ve onlardan seçtiğimiz parçalar yer almaktadır. Ziyâ Paşa’nın; özellikle başından geçen çeşitli siyâsi ve sosyal olaylara bağlı olarak yazdığı tecrübe yüklü, hikmet dolu, ibret ve nasihat verici, yol gösterici şiirleri o zamandan bugüne kadar dillerde dolaşarak gelmiş, hattâ bazı beyitleri, mısraları âdetâ birer atasözü hüviyeti kazanmıştır. Biz burada, gerek bunlardan ve gerekse diğer nazım ve nesir türündeki eserlerinden seçmeler sunuyoruz. Onların, her seviyedeki okuyucu tarafından kolayca anlaşdmasmı sağlamak üzere, karşılarına kısaca anlamlarını vermeyi uygun bulduk. Hiç şüphesiz, bu metinlerin esas mâhiyeti; ruhunda, özünde saklıdır. Bunları tam anlamıyle değerlendirebilmek için ise, yazıldıkları devrin tarihî, siyâsî, sosyal ve psikolojik şartlarını ve o şartlar çerçevesinde Ziyâ Paşa’ın mâcerasını, durumunu, yerini çok iyi bilmek gerekir. VI Seçtiğimiz metinlerde de açıkça görüleceği üzere, çoğu zaman ağırbaşlı nasihatlerde, öğütlerde bulunan şâirimiz; bunu, bazen yergi, sitem ve alayla birlikte verir. Bazen d e : Râhat ü ikbâl ile olmak dilersen kâm-yâb Çal becer uydur mûcâzâtmdan etme ictinâb (Rahat ve huzur içinde yaşamak, ilerleyip yükselmek, arzularına ulaşmak, mutlu olmak istersen; çal, becer, uydur ve yaptığın işin karşılığından, cezasından asla çekinme !.) . gibi kötüyü, çirkini insanı aşağılatıcı tutum ve davranışları benimser görünerek; temelde, bunlardan hareketle asıl, memleket ve millet, hattâ insanlık hayrına iyiye, güzele yönelmeyi telkin ve tavsiye eder. Bu ince noktayı, bilhassa gözden uzak tutmamak ve eserleri, ona göre değerlendirmek yerinde olur. Kendisinin de, bir zamanlar Vâli olarak vazife gördüğü, önemli ve çok değerli hizmetler verdiği Konya’da hazırladığımız bu çalışma; Ziyâ Paşa’yı ve eserlerini tanıtma, sevme ve sevdirme görevini yerine getirebilirse bu, hem şâirimizin rûhunu ve hem de bizi mutlu edecektir. Doç. Dr.


Önder GÖÇGÜN H Ziyâ Paşa, 1829 yılında İstanbul KandiUi’de dogdut^). Babası, Galata Gümrüğü kâtiplerinden Erzurum lu FerIdüddln Efendl’dlr Önce, KandlH’dekl Mahalle Mektebi’ne, daha sonra da devlet dairelerine eleman yetiştirmek üzere kurulmuş bulunan Edebi İlimler Mektebi ne devam etti Daha 15 yaşmda iken, lalası İsmail Ağa’dan Halk Edebiyatı zevkini alarak Âşık Ömer’i, Âşık Kerem’i, Âşık Garib’i, Gevherî’yi okudu Bir müddet sonra, onlara nazireler ve bazı okul arkadaşlarma da hicviyeler yazmaya b ^ a d ı . 1845 yılında öğrenimini tamamlayarak, Vilâyet Mektûbî Kalemi’ne memur olarak girdi Orada da. Dîvân Edebiyatı’na karşı ilgi duymaya başladı. Bunda, birlikte çalıştığı Fatin Efendi’nin büyük rolü oldu Kendisine ilk etki eden Divân şâirleri Vehbi ile Vâsıf idi. Kısa zamanda onları taklide özendi ve artık, klâsik tarzda eserler yazmak heyecanım duymaya başladı. Eski Edebiyatımız’daki söyleyiş kudretine duyduğu hayranlığı: Yârab bu ne sihr, ne keramet diye dile getirdi. Halk Edebiyatı’ndan, Divân Edebiyatı’na bu meyli; kendisine göre bir dünyadan, başka bir dünyaya geçmek gibi idi. O arada. Arapça ve Farsça özel dersler aldı ve edebiyat alanmda bilgisini artırmaya gayret gösterdi. Diğer taraftan, iki ayrı edebiyat çevresine girdi. Bunlardan birincisi; Hâfız Müşfik, Âlî, Emin Firdevsî, Galip Bey, Hâlet Bey gibi şâirlerin gittikleri Gümüşhalkalılar, Servililer, Altunoluklar . gibi meyhanelerdi İkincisi ise, Mahmud Paşa Camii civarında, devrin ünlü bilginlerinin ve şâirlerinin toplamp, İlmî ve edebi konuşmalar yaptıkları Lebib Efendi Konağı idi 1856’da, Mustafa Reşid Paşa’nm yardımı ile Saray’a alındı ve Mâbejm -i Hümâyun Beşinci Kâtibi oldu Ethem Paşa ’nın tavsiyesi üzerine. Fransızca öğrenmeye başladı.Bu çalışmalarını kısa sürede ilerleterek, daha Mâbeyn kâtipliği sırasında Fransızca’dan Tartüfü ve Engizisyon Tarihi’rü Türkçe’ye çevirdi 1861 yılı sonlarında, Mâbeyn’deki vazifesinden uzaklaştırılmasına az bir zaman kala; her hafta Salı günleri Hersekli Ârif Hikmet Bey’in Lâleli’deki evmde toplanarak şiir ve edebiyat sohbetlerinde bulunan, birlikte gazeller ve kasideler tertip eden Encümen -i Şuarâ (Şâirler Topluluğu)’ ya katıldı. Burada Lebib Efendi, Osman Şems Efendi, Hoca Nâilî, Manastırlı Fâik, Recâi – zâde Celâl, Kâzım Paşa, Hâlet, Hakkı, Hersekli Ârif Hikmet, Fâik Memduh ve Nâmık Kemâl gibi isimler bulunityordu Aynı yıl, Saray’dan uzaklaştırılmak maksadıyle Zabtiye Müsteşarlıgı’na tâyin edildi.

On üç gün sonra da, Atina’ya sefir oldu. Ancak O, bu vazifeye gitmeyerek istifa etti. Bunun üzerine Kıbrıs’a mutasarrıf oldu. Kıbrıs Mutasarnflığı’na 1862 yılı N isan ayında başlayan şâirimiz, böylece «Paşa» ünvanını aldı. Artık, «Ziyâ Bey«* adı, «Ziyâ Paşa» şekline dönüşmüş bulunuyordu. Kıbrıs’ta, çeşitli alanlarda aktif çalışmalar yapan şâirimiz, bir de okul ile câmi inşa ettirdi Daha sonra İstanbul’a döndü ve Bosna müfettişligi’ne tâyin olundu. Lâkin, o vazifede fazla kalmayarak, istifasım verdi. 1863’de, on iki bin kuruş maaşla Amasya Mutasarrıfı oldu (^5). Burada da birçok imâr faaliyetlerine girişti. Amasya ile beş kazasında altı Hüjcûmet konağı, altı ilkokul, altı saat kulesi, bir lise, bir hapishane yaptırdı. Geniş yollar, meydanlar açtırdı, yeni iş yerleri ile bir bedesten inşâ ettirdi. Hayvanlara ve ürünlere musallat olan zararlılarla, hastalıklarla mücadele etti O

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir