Onder Kaya – Selahaddin Sonrası Dönemde Anadolu’da Eyyubiler

Ortaçağ İslam dünyasının en büyük tarihçisi olarak kabul edilen ve aslen Cizre’li olan müellif, eğitimini zamanın en önemli İslam şehirlerinden olan Musul, Bağdad, Halep ve Dımaşk’ta tamamladı. Daha sonra Musul’a yerleşen müellif burada Zengî hanedanından atabey Nureddin Arslanşah’ın ( 1193 – 1211 ) büyük iltifatına nail oldu ve onun namına Zengî hanedanının tarihini anlatan meşhur eseri Tarihu’l–Bahr fi’d Devleti’l Atabekiyye adlı eserini kaleme aldı. 626 / 1229’da Haleb’e giden müellif, burada Melik Zâhir’in oğlu Melik Aziz ve onun atabeyi olan Şihabeddin Tuğrul tarafından büyük ilgi ile karşılandı. Buradan ayrılan müellif 1230’da Melik Eşref’in yönetimi altında olan Dımaşk’a gitti. Ölüm yılı olan 628/1231’de Musul’a gitti ve burada öldü. İbnü’l-Esîr’in bu çalışmayı ilgilendiren eseri Başlangıçtan 1231 yılına kadar gelen el–Kâmil fi’tTarih adlı eseridir. Elinizdeki çalışmanın hazırlanması sırasında bu eserin Prof. Dr. Abdülkerim Özaydın tarafından dilimize çevrilen ve 1987 tarihinde basılan XII. cildinin çevirisini kullandık. İbnü’l-Esîr’in bu çalışması tespit edebildiğim kadarıyla Melik Eşref ile ilgili bahisler açısından özellikle İbn Vâsıl, İbnü’l-Adîm, İbn Kesîr ve Ebu’l Fida’yı büyük ölçüde etkilemiştir. Melik Eşref 626/1229 yılına kadar el–Cezîre bölgesinde hâkimiyetini sürdürmüş olduğundan onun bu bölgedeki faaliyetleri hakkında en mükemmel ve tafsilatlı bilgiyi veren, müellifin el–Kâmil fi’t-Tarih adlı eseridir. Melik Eşref’in özellikle Zengî ailesi ile olan ilişkileri hakkında tartışmasız en önemli kaynaktır. Eserinin merkezine el–Cezîre ve havalisini koymuş olması çalışma açısından bu kaynağın önemini daha da arttırmıştır. İbnü’l-Esîr, bundan dolayı Melik Eşref’in Anadolu Selçukluları ve Artuklular gibi bölgede nüfuz mücadelesi veren diğer kuvvetlerle gerçekleştirdiği dostane ve hasmane münasebetler açısından da geniş ve zengin bilgilere sahiptir.


İbnü’l-Esîr’in, velinimeti olan Zengî hanedanı ile rekabet ilişkisi içinde bulunana Eyyûbîlere karşı zaman zaman olumsuz bir önyargı takındığı gerçektir. Bilhassa Melik Eşref’in siyasî hayatının başlangıç devresinde Musul hâkimi Nureddin Arslanşah’la giriştiği mücadele nedeniyle İbnü’l-Esîr’in Melik Eşref hakkında en azından bu devir açısından pek de olumlu şeyler söylemediğini gördüm. Fakat bilhassa Nureddin Arslanşah’ın ölümünü müteakip yavaş yavaş iktidarı ele geçiren Bedreddin Lü’lü’ye karşı Melik Eşref’in dostane bir tavır takınması ve Musul’un mukadderatının kendi mukadderatı ile paralel olduğunu görerek adeta Zengî hanedanının hamîliğine soyunması, İbnü’l-Esîr’in Melik Eşref hakkındaki kanaatlerine olumlu yönde bir katkı yapmıştır. İbnü’l-Esîr, bu nedenle Melik Eşref’ten yeri geldikçe övgüyle bahseder ve onun adil yönetimi ile savaş sanatındaki başarısını över. Sıbt İbnü’l-Cevzî ( 581 – 654 / 1185 – 1256 ) Bağdad doğumlu olmasına rağmen 600/1203’de geldiği Dımaşk’ta ölümüne kadar kaldığı için Dımaşk şehrinin tarihçisi olarak anılır. Burada Melik Eşref’in kardeşi olan Dımaşk hâkimi Melik Muazzam’la yakın ilişki içine girdi. Dımaşk Emeviye Camii’nde halkı Haçlılarla cihada davet etti. Sıbt İbnü’l-Cevzî’nin tarih sahasındaki meşhur eseri, başlangıçtan 654/ 1256 yılına kadar ki olayları içeren Miratü’z-Zeman fi Vefayati’l-Fuzelâ ve’l A’yân adlı çalışmasıdır. Eser yıllara göre taksim edilmiştir. Müellifin bu çalışması konumuz açısından hayli önemlidir. Müellif, 626/1229 yılında Dımaşk’ı ele geçiren Melik Eşref ile çok yakın ilişki içine girmiştir. Muhaddis ve fakihlere büyük hürmet gösteren Melik Eşref, Sıbt İbnü’l-Cevzî’yi de el üstünde tutmuştur. Sıbt, Melik Muazzam’ın Dımaşk hâkimiyeti esnasında o sıralarda el-Cezîre’ye hükmeden Melik Eşref’in yanına gitmiş ve onunla Harran’da buluşarak Haçlılara karşı onu cihada teşvik etmiştir. Yine müellif, Melik Eşref ve Melik Kâmil’in, Melik Muazzam aleyhine ittifak yapmaları üzerine, Dımaşk Emeviye camiinde yaptığı konuşmalarda Melik Kâmil ve Melik Eşref aleyhine sözler sarf etmiş, Melik Eşref’in 626/1229 yılında Dımaşk’ı ele geçirmesi üzerine bu konuşmaları dolayısıyla korkuya kapılmıştır. Ancak Melik Eşref bu büyük alime yukarıda da zikrettiğimiz gibi çok hürmetkâr davranmıştır.

Melik Eşref’e olan yakınlığı nedeniyle müellifin eserinin bu çalışma açısından büyük kıymeti olup, bilhassa Melik Eşref’in Dımaşk’taki hayatı hakkında en orijinal malûmat veren kaynaktır. Sıbt, Melik Eşref’in bazı sözlerine de eserinde yer verir. Celaleddin Hârizmşah’ın ölümünden sonra Melik Eşref’in onun hakkında söylediği “Celaleddin, Müslümanlarla Moğollar arasında bir set idi. Şimdi o set yıkıldı ve Moğollar’a İslâm beldelerinin yolu açıldı.” bu meyânda zikredilebilecek en önemli tepitlerden biridir. İbnü’n-Nazîf el–Hamevî ( ö. 633 / 1235’ten sonra ) Müellif, kariyerinin ilk zamanlarında Ca’ber Kalesi hâkimi ve Melik Eşref’in kardeşi olan Melik Hâfız Nureddin Arslanşah’ın kâtibiydi. Melik Hâfız’ın, Melik Eşref’i metbû tanımasından dolayı da Melik Eşref’in askerî seferlerinden ve Melik Hâfız’ın bu seferlere iştirakinden teferruatlı bir şekilde bahseder. 626/1229 yılında bilemediğimiz bir nedenden dolayı Melik Hâfız, İbnü’n-Nazîf’i hapsetti ise de bir müddet sonra affetti. Fakat müellif Caber’de daha fazla durmayarak Eyyûbî ailesine mensup olan Hıms hâkimi Melik Mücahid’in hizmetine girdi ve ölene kadar da onun hizmetinde kâtip olarak çalıştı. İbnü’n-Nazîf’in aşağı yukarı, Melik Eşref’in Dımaşk’ı ele geçirdiği günlerde el– Cezîre’den Dımaşk’a yakın bir yer olan Hıms’a gelmesi elinizdeki çalışma açısından oldukça önemli bir husustur. Zira Ca’ber Kalesinde iken müellifin kâtipliğini yaptığı Melik Hâfız nasıl ki Melik Eşref’e bağlı ise Hıms hâkimi Melik Mücahid’in de aynı şekilde Dımaşk’ı ele geçiren Melik Eşref’e bağlı olduğunu ve onunla yakın ilişki içine girdiğini görüyoruz. Nitekim Melik Mücahid, Yassıçemen savaşında Eyyûbî ordusunu komuta eden Melik Eşref’in hizmetine oğlu Melik Mansur’u gönderdiğinde, İbnü’n Nazîf de ordu kâtibi olarak onunla beraber bulunmuştur. O, Nesevî ile beraber sonuçları itibarı ile çok önemli olan bu savaşa bizzat şahit olan iki tarihçiden biridir. Bu nedenle Yassıçemen Savaşı hakkında verdiği malûmat son derece önemlidir.

Müellifin bu savaş hakkında verdiği bilgiler genel olarak tarafsız olmakla beraber, zaman zaman velinimeti olan Hıms Eyyûbîlerini övmekten de geri durmaz. Bu meyânda o, Yassıçemen’de en kahramanca savaşan askerlerin Melik Mansur yönetimindeki Hıms askerleri olduğunu söylemeden edemez. Savaş öncesinde Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubad’ın kendi yanında savaşa katılacak Eyyûbî meliklerini duygusal yönden etkilemek amacıyla hem kendi hanımı hem de aynı zaman da Melik Adil’in kızı olan Hatunu Kayseri’den Sivas’a getirterek kardeşleri olan Eyyûbî melikleri ile görüştürdüğünü de yalnız İbnü’n- Nazîf haber verir. Melik Eşref’in Eyyûbî ailesinin diğer melikleri ile olan ilişkileri hakkında en tafsilatlı bilgiyi yine onun Tarihu’l Mansurî’sinde buluruz. Bu çalışmada Tarihu’l Mansurî adlı eserin Cezayir’de 1981’de büyük Alman şarkiyatçısı H. L. Gottschalk’ın öğrencilerinden olan Ebu’l Iyd Dudu tarafından yayınlanan neşri kullanıldı. Eser 589/1193 yılından başlar ve 633/1235 yılına kadar gelir ki adeta bir Eyyûbî ailesi tarihidir. İbn Ebi’d-Dem ( 583-642 / 1187-1244 ) Aslen Hamalı olan müellifin hayatı Hama’da geçmiştir. Bu sehirde kadılık da yapan müellif, Tarihu’l-Muzaf erî adlı bir de tarih kitabı yazmıştır. Eserin orjinali günümüze ulaşamamışsa da muhtasarı elimizdedir. Eserin genel İslam tarihi olması, pek çok önemli olayın atlanmasına ya da özet halinde çok kısa bilgi şeklinde geçiştirilmesine neden olmuştur. Müellif, Melik Eşref’in çağdaşı olmasına rağmen bilhassa onun el-Cezîre’deki faaliyetleri hakkında neredeyse hiç bilgi vermez. Melik Eşref’in Mardin muhasarası, Musul hükümdarı Nureddin Arslanşah’ı yenmesi, Ahlat’ı ele geçirmesi gibi olayların yanısıra o dönemin tüm kaynaklarında yer alan ve Kuzey Suriye hâkimiyeti için İzzeddin Keykâvus ile Melik Eşref arasında cereyan eden Halep savaşından da tek bir cümle bile bahsetmez. Belki de bu olaylar günümüze ulaşamayan eserin orjinalinde teferruatlı anlatıldığı için yazar, muhtasara almaya gerek görmemiş olabilir.

Bununla beraber bilhassa Hama hâkimi Melik Mansur’un ölümünü müteakip yerine geçen oğlu Melik Nâsır Kılıçarslan zamanından başlayarak Hama Eyyûbîleri hakkında oldukça tafsilatlı mâlûmat verir. Hizmetinde bulunduğu II. Melik Muzaffer zamanında ise eser adeta Hama şehri çevresinde geçen olaylara yer veren bir yerel tarih şeklini alır. Çalışmamızla ilgili malûmat babından Melik Eşref’in Dımaşk’ı muhasarası ile ilgili yazarın vermiş olduğu bazı bilgilerden istifade edildi Muhtasar nüsha bir doktora çalışmasının konusu olmuş ve Abduljabbar Jazeel al-Comard tarafından edisyon kritikli neşri gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada al-Jomard’ın A Crıtıcal Edition of “ATa’rıkh al-Islamî Al-Mukhtasar” by Shab al-Dîn Abû İshaq al-Dam al-Harranî (583/1187 – 642/1244), Boston 1984 adlı doktora çalışmasındaki metin neşri kullanıldı. Nesevî ( ö. 647 / 1249 ) Aslen Horosanlı olan müellif, Moğol istilası esnasında Meraga’ya gelerek buraya hâkim olmuş olan Hârizmşah Celaleddin’in hizmetine girdi. Kısa zamanda onun hem kâtibi hem de en yakın dostlarından biri oldu. Celaleddin Hârizmşah’ın 629/1231 yılında Moğollardan kaçarken Amîd yakınlarında öldürülmesi üzerine Melik Eşref’in Meyyâfarıkîn hâkimi olan kardeşi Şihabeddin Gazi’nin yanına sığındı. Oradan Haleb’e gitti ve burada öldü. Nesevî, eseri olan Sîretu’s Sultan Celaleddin Mengübertî’yi 639/1241 yılında tamamladı. Eserin asıl önemi yukarıda da zikrettiğimiz gibi müellifin, Celaleddin Hârizmşah’ın en yakın dostlarından biri olması ve ölümüne kadar onun yanından ayrılmamasından kaynaklanır. Bilhassa Hârizmşah’ın hizmetine girdiği 621/1225 yılından bu hükümdarın ölüm yılı olan 628/1231’e kadar çevre devletlerle yapmış olduğu yazışmalar ve kurduğu münasebetler hakkında önemli bir kaynaktır. Müellif, Celaleddin Hârizmşah’ın, Dımaşk hâkimi Melik Muazzam’ın kardeşleri Melik Eşref ve Melik Kâmil’e karşı oluşturduğu ittifaka girişi ve bu nedenle Melik Muazzam’la aralarında gerçekleşen elçi trafiği hakkında önemli bilgiler verir. Yine Melik Eşref’e ait beldelerden Ahlat’ın, Celaleddin Hârizmşah tarafından defalarca kuşatıldıktan sonra alınması ve bunun sonucunda vuku bulan Yassıçemen savaşı hakkında da orijinal bir kaynaktır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi Nesevî’nin bu eseri, Yassıçemen savaşı hakkında İbnü’n-Nazîf’in Tarihu’l Mansurî’si ve İbn Bib’nin el-Evamiru’l Alâiyye’si ile beraber en önemli kaynaktır. Bu çalışmada eserin Necip Asım (Yazuksuz) tarafından Paris Milli Kütüphanesindeki yazma nüshası ile Fransız müsteşriki Houdas’ın yaptığı Fransızca çeviriyi karşılaştırarak hazırladığı ve İstanbul’da 1934 yılında basılan çevirisi kullanıldı. İbnü’l-Adîm ( 588 – 660 / 1193 – 1262) İbnü’l-Adîm de Melik Eşref’in çağdaşı olan tarihçilerdendir. Hayatı Halep’te geçen müellifin meşhur tarihi Zübdetü’l-Haleb min Tarih-i Haleb adını taşır. İbnü’l-Adîm’in bu eseri kuru bir Haleb tarihi olmayıp, yeri geldikçe Eyyûbî hanedanının diğer şubeleri, Zengîler, Anadolu Selçukluları, Artukulular, Haçlılar ve Celaleddin Hârizmşah hakkında da çok önemli malûmat vermiştir. Melik Eşref’in, Haleb Eyyûbîleri ile olan ilişkileri ve Kuzey Suriye siyaseti hakkında kıymetli bilgiler içerir. Melik Eşref ile Anadolu Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykâvus arasında Kuzey Suriye hâkimiyeti için yapılan Halep önlerindeki savaş meydana geldiğinde müellif 25–26 yaşlarında olduğu düşünülürse gerek bu savaş hakkında ve gerekse Melik Eşref hakkında verdiği bilgilerin önemi daha da anlaşılır. Bu çalışmada İbnü’l-Adîm’in Haleb tarihi ile ilgili bu eserinin Sami Dehhan tarafından Şam’da 1968 yılında yayınlanan III. cildi kullanıldı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir