Orson Welles – Yurttaş Kane

Orson Welles’in sinemacılık hayatının başlangıcı çok kez bir göktaşına benzetilmiştir : H iç beklenmedik bir anda ortaya çıkıp göz kam aştıran bir göktaşı. Welles için en çok kullanılan deyim lerden biri de “ harika çocuk” tur. Üstelik çok kez yapılanın aksine bu deyim Welles için hiç bir alay, istihza kokusu taşım adan kullanılmıştır. VVelles konusundaki h er iki benzetm enin sağlam nedenleri vardır : Welles 1940 ta Yurttaş Kane’i çevirmeğe başladığı vakit 25 yaşında bir delikanlıydı, daha önce, seyircilik dışında, sinemayla hiç bir ilişkisi olm amıştı. B una rağm en sinema tecrübesinden tam am iyle yoksun bu 25 yaşındaki delikanlının ilk filmi, sinema anlatım ında yeni bir çığır açan, devrim yapan, kendinden sonraki çalışmaları büyük ölçüde etkileyen bir güç taşıyordu. T arihin en kanlı savaşı en kızgm anlarını yaşamasına, uluslararası sinema alışverişinin duraklam asına rağm en Yurttaş Kane’in piyasaya çıktığı 1941- yılı sinemada bir “ Welles yılı” ydı. Savaş sona erip dünya filim pazarlarının açılması sonunda Yurttaş Kane’in A vrupa’ya ulaşması, 1946 yılında yeniden bir “ VVelles olayı” na yol açtı. Yurttaş Kane’in, klasik yapıtların aşmmıyan, yıpranm ıyan sağlamlığını taşıdığı, önem inin azalm ak söyle dursun her yıl biraz daha artm akta olduğu da, bütün sinema tarihinin en iyi filimleri arasında 1958 de dokuzuncu, 1962 de birinci sırayı almasıyla ortaya çıkıyordu. Oysa bu yapıt, bir daha tekrarlıyalım , sinema tecrübesinden yoksun, 25 yaşında bir gencin elinden çıkmıştı. Welles’in “ harika çocuk” luğuna gelince bu, sinema alanını da aşıyordu. 1939 da Hollywood’a ilk kez ayak bastığında, 24 yaşındaki bu delikanlı Am erikan tiyatro ve radyosunun en ünlü sanatçılarından biriydi ve geride ta çocukluğundan bu yana uzanan bir sürü “ harika çocuk” nitelikleri sıralanm aktaydı. 5 R uhbilim cileri şaşırtan çocuk 6 Mayıs 1915 te Wisconsin eyaletinin Kenosha şehrinde doğan Welles iki yaşındayken yetişkin bir insan gibi konuşuyor, üç yaşında durmaksızın okuyor, beş yaşında Shakespeare’in oyunlarını yutarcasına bitiriyor, vasisi Dr. M aurice Bernstein’ın arm ağan ettiği bir kukla takımıyla Kral Lear’i tek başına oynuyor, Shakespeare’in birçok oyununu ezbere biliyordu. 9 yaşında babasıyla çıktığı gezide dünyanın dörtte üçünü dolaşan küçük Welles, bu arada resim yapm ağı öğreniyor, ünlü büyücü H oudini’den illüzyonizm dersi alıyordu. O n yaşındayken Wisconsin gazetelerinden biri “ K arikatürcü, oyuncu, şair ve sadece on yaşında” başlıklı bir yazıyla VVelles’i hemşerilerine tanıtıyordu.


Yine aynı yıl bir ruhbilim ciler topluluğu, resimden tiyatroya, illüzyonizmden karikatüre kadar değişik alanlarda şaşırtıcı başarı gösteren am a bir çıkarm a yapmasını beceremiyen bu “ harika çocuk” üzerinde incelemelere girişiyor ve işin içinden çıkamıyordu. YVelles 13 yaşındayken, okuduğu kolejde bir tiyatro topluluğu kuruyor, 15 indeyken Shakespeare’in tarihî konulu sekiz oyunundan tek bir oyun m eydana getirip sahneye koyuyor, aynı yıl Julius Caesar’m sahneye konuşu için “ Chicago T iyatrocular Derneği” nin ödülünü kazanıyordu. 16 yaşıdayken İrlanda’ya geziye giden genç Welles kendini “ New York T heatre G uild” in ünlü oyuncularından biri diye tanıtarak dünyanın en tanınmış tiyatro topluluklarından biri sayılan “ G ate T heatre” da kendisine iş buluyor ve Feuchwanger’in “ Y ahudi Süss” oyununda 80 yaşındaki dük Alexander W urtem berg’i canlandırıyordu*. Tiyatrodan radyoya Beş yaşından beri Shakespeare’in hayranı olan Welles 18 yaşındayken, kolejden öğretmeni olan Roger H ill’le birlikte Shakespeare’in bütün oyunlarını bir araya getiriyor ve Welles’in resimleriyle süslü olan Herkes için Shakespeare adındaki bu baskı özellikle Am erikan kolejlerinde büyük rağbet görerek 90.000 satıyordu. 19 yaşındayken Am erika’nın en * W elleş’in f iz ik yaptst da, görünüşü de, giyinişi de hem Gate yöneticilerini kandırmağa hem de yaşlı adam rollerine çıkmağa elverişliydi. 15 yaşındaki bu çocuk 1,85 boyunda iri y a n bir insandı, üstelik bir püro tiryakisi ve kocaman fö tr şapkalar meraklısıydı. 6 tanınm ış tiyatro topluluklarından biri olan K atherine Cornell topluluğuna girip bütün Am erika’yı dolaşan Welles, aynı yıl radyoda da çalışmağa başlıyor, 20 yaşındayken Jo h n Housem an ’la birlikte kendi tiyatrosu olan “ Phoenix T heatre” topluluğunu m eydana getiriyordu. 21 yaşındayken yine Housem an ’la birlikte “ Federal T heatre” ı kurm ak için Roosevelt hüküm etinden ödenek alıyor, 1936 da hepsi zenci oyunculardan m eydana gelen bir toplulukla sahneye koyduğu Macbeth yılın en önemli tiyatro olaylarından biri sayılıyordu. 22 yaşında yine Housem an’la birlikte yeni bir tiyatro topluluğu olan “ T he M ercury T heatre” ı kuruyor, ilk temsil olarak Julius Caesar’ı çağdaş, günlük giysilerle sahneye koyuyor, kendisinin canlandırdığı siyah, eski pardesülü, kenarlan bozuk fötr şapkalı, barışçı, özgürlük düşkünü Brutus tipiyle bir kez daha günün adam ı oluyordu. Topluluk ertesi yıl radyoda da “ The M ercury T heatre on the A ir” adıyla temsiller veriyordu. Böylece, Welles, kendisinin sinemaya geçmesine yol açan dönüm noktasına vardığı vakit, başkalarının bir öm ür boyuna sığdıram adığı işleri çeyrek yüzyıldan daha kısa zam ana sığdırmıştı. Sinemacılığa da başladıktan sonra başından geçen bir olay sırasında VVelles bunları şöyle sıralam ak fırsatını buluyordu : Bir gün küçük bir Am erikan şehrine konferans vermek için gider, fakat m üthiş bir tipiyle karşılaşır, salonda ancak bir avuç dinleyici vardır, üstelik kimse de çıkıp Welles’i dinleyicilere takdim etmez, bunun üzerine YVelles bunu da üzerine alıp konuşmasına şöyle başlar : “ Bayanlar, baylar. Biraz kendim ­ den bahsedeceğim. Broadway’de oyunlar sahneye koyarım, aynı zam anda bu oyunları yönetirim, sahneye de çıkarım.

Senaryo yazarım , filim çeviririm, aynı zam anda filimlerde oynarım . R adyo için oyunlar yazar, bu oyunları yönetir, tem ­ sile katılırım . K em an, piyano çalarım . Resim ve karikatür yaparım , kitap yayım larım. H em rom ancı hem illüzyonistim.” B unun ardından bir avuç dinleyicisini süzdükten sonra konuşmasını şöyle bağlar : “ Benim bu kadar kalabalık, sîzinse bu kadar tenha oluşunuz ne tuhaf, değil m i?” . W elles A m erika’yı korkutuyor YVelles’in ününü tiyatro çevresinin dışına çıkarıp bir gecede bütün Am erika’ya yayan, aynı zam anda sinemaya geç7 meşini sağhyan olay “ The M ercury T heatre” topluluğunun radyodaki bir temsili oldu. Temsil, 30 Ekim 1938 pazar günü saat 20:00 de “ CBS” spikerinin “ Columbia Broadcasting System ve ona bağlı kolları, Orson Welles yönetimindeki ‘The M ercury T heatre on the A ir’i H . G . W ells’in Dünyalar Savaşı’ nda sunar” şeklindeki zararsız anonsuyla başladı, am a birkaç dakika sonra bütün Amerika’yı ayağa kaldıran, milyonlarca insanı korku içinde sokaklara döken bir yayın halini aldı. Oysa Welles’in yaptığı H . G . VVells’in M erih ile D ünya gezegeni arasındaki savaşı, M erihlilerin D ünya’yı istilâsını anlatan hayalî rom anını gerçekçi bir tutum la radyofonik temsil haline sokmaktan başka bir şey değildi. Welles, rom andaki hayalî yer adlarını Birleşik Am erika’daki yer adlarıyla değiştirmiş, gerçekte bir M erihliler istilâsı olsa radyocular nasıl davranacaklarsa bu radyofonik temsile de o havayı vermişti : Piyes, basit bir hava raporuyla başlıyor, arkasından New York’taki bir otelden naklen dans müziği yayını yapılacağı bildiriliyor, dans müziği yayını devam ederken yayın birdenbire kesilip bir flaş haber veriliyordu : Bir profesör M erih’te birtakım gaz patlam aları görmüştü. Biraz sonra ikinci bir flaş geliyordu : New Jersey yakınlarına bir göktaşı düşmüştü.

Sonra her biri öbüründen korkunç haberler birbirini izliyor, nihayet ani, soluk kesici bir sessizlikten sonra spiker bütün dinleyicilerin kanını donduran cümlelerine başlıyordu : “ Sayın dinleyiciler, size çok vahim bir haber vereceğiz, inanılm az gibi görünmekle birlikte, bu gece New Jersey’e inen acayip yaratıkların, M erih gezegeninden gelmekte olan bir ordunun öncüleri oldukları anlaşılmıştır. Şimdi m ikrofonumuzu W ashington’a bağlıyoruz, içişleri Bakanı sizlere hitap edecektir.” Bunu içişleri Bakam’nm kuru, resm î bir ifadeyle, Amerika’ya inen M erihlilerin ölüm ışınlarıyla Am erikalıları nasıl kütle halinde öldürdüklerini, yangınların nasıl her tarafı sardığını, binaların nasıl iskambil kâğıdı gibi yıkıldığını, şehirlerin nasıl birbiri ardından boşaldığını anlatan demeci izliyordu. D aha sonra cum hurbaşkanının sesini taklit eden bir oyuncu, Am erikan halkından paniğe kapılmamasını istiyordu. Oysa o sırada stüdyonun dışında olup bitenler için panik kelimesi pek hafif kalm aktaydı. A rada birkaç kez bunun bir radyo piyesinden başka birşey olmadığı bil8 dirilmesine rağmen, radyolarını geç açanlar, durum u başkalarından duyanlar tam bir korku isterisine kapılmışlardı. Bunda M ünih bunalım ının, H itler’in A vrupa’da, Jap o n y a’nın U zakdoğu’da dünya barışını tehdit edişinin, her gün bir dünya savaşı ihtim alinden söz açılışının, dünyanın her yerinde sinirlerin tamamiyle gergin oluşunun da etkisi vardı. M ilyonlarca Amerikalı dünyanın sonu geldiğini sanarak şaşkın bir durum da oraya buraya koşuşmaktaydı. Sokaklar birdendire otomobillerine binerek kaçm ak istiyen ailelerle dolmuştu. Telefonlar durmaksızın çalıyor, hastaneler sürekli yardım istekleriyle karşılaşıyor, polis karakolları, klişeler korunm ak, dua etmek istiyen insanlarla doluyordu. New York’un büyük bir kısmı boşalmıştı. Nevvark, New J-ersey’de paniğe kapılan halk bir zehirli gaz baskınına uğradığını sanarak başlarına ıslak havlular sarmış sokaklarda kaçışmaktaydı. İtfaiye istasyonları, hastaneler gaz maskesi istiyenlerin hücum una uğramıştı. Bazı yerlerde halk tepelere, dağlara sığınıyor, birçoğu geceyi açıkta, çadırlarda geçirmeğe hazırlanıyordu. Telâş arasında düşüp kollarını bacaklarım kıranların, vakitsiz doğum yapanların, Merihlilerin eline düşmektense intihara kalkışanların haddi hesabı yoktu.

B ütün bunlardan haberi olmayan Welles ile arkadaşları, polisin iki defa stüdyonun camlı yerinden yaptıkları uyarm alara rağm en piyesi sonuna kadar temsil ettiler. O ndan sonra da ertesi gün öğleye kadar “ CBS” in bütün kolları her on dakikada bir halka bunun sadece radyofonik bir temsil olduğunu tekrarlam ak zorunda kaldı ve halk ancak aradan 24 saat geçtikten sonra yatıştı*. K orku geçtikten sonra da, bunun yerini aptal yerine konm anın kızgınlığı aldı. “ CBS” ve VVelles her yandan protesto ve tazm inat istekleriyle karşılaştılar

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir