Pierre Lemieux – Anarkokapitalizm

Tanım – Anarko-kapitalizm, kelimenin tam anlamıyla, Devlet müdahalesi olmaksızın, ekonomik yönden başarılı ve yasal yönden talep edilen kapitalist toplumu içeren bir öğretidir. Anarko-kapitalizm, kapitalist ekonominin yarancı anarşisini tüm alanlara yayabilmesiyle Ortodoks pro-kapitalist öğretilerden ayrılır: kamu güvenliğine ait hizmetlerin (polis, mahkemeler, ulusal savunma) halka sunulması sözkonusu olduğunda dahi, Devlet, yerini serbest ve rekabetçi birleşmelere bırakmak zorundadır. Anarko-kapitaİizm klasik anarşizmden iki noktada ayrılır: ilk olarak, anarko� kapitalizm özel mülkiyeti yadsırnaktan çok, değişik bireysel etkinlikleri uzlaştırmak amacıyla özel mülkiyet üzerine kurulmuştur. lkinci olarak, bütün bireylerin hakça eşitliğini ortaya koymakla birlikte toplu özgürlüğün neden olduğu ya da oluşturduğu maddi eşitsizlikleri kabul eder. Böylece · anatko-kapitalizm iki öğretinin birleşimi ve sınırı olarak tanımlanabilir. Anarşizmin özgÜrlüğü ekonomiye yayılır ve kapitalist özgürlük toplumda yaşamın temel şartlarını ele geçirir. Öncüleri – Kapitalizmin ve anarşizmin birleşimi olarak anarko-kapitalizm, ilk öncülerini, bir yandan klasik liberal ekonomistler arasından, diğer yandan bireyci anarşistler arasından bulmuştur. Klasik liberal ekonomistler, özgürlüğün düzeni oluşturduğuna ilişkirı temel işleyişi ortaya koyduktan sonra, eserlerinde bu işleyişin temellerini açıklamaya çalışmışlardır. 1714 yılında yayınlanan “Anların Efsanesi” (Fable des Abeilles) adlı eserinde Londralı doktor Bemard de Mandeville 7 ( 1670- 1733), özel girişimlerin her birinin kamu yararına olduklarını ele almıştır. Adam Smith ( 1723- 1790) “Ulusların Zenginliği” (Richesse des Nations) ( 1776) adlı eserinde, bu düşünceyi yeniden işlemiştir: birey kendi çıkarını ararken, bilinmeyen bir el tarafından toplumun çıkarı için çalışmaya itilir. Adam Smith İngiltere’de teorilerini açıkladığı sırada, Fransa’ da François Quesnay ( 1694- 177 4), Pierre Mercier de la Ri vi ere ( 1720- 1793). Robert Jacques Turgot ( 1727 – 178 1) gibi ekonomistlerin bulunduğu köktenci fızyokratlar okulu gelişmiştir. Fizyokratlar, doğal hakkın, mantığın ve doğanın egemenliğini, egemen olanın keyfi otoritesinin yerine koymak istemişlerdir. Özgürlük, ticaretin ve endüstrinin serbesttiğini anlatan “Bırakıruz yapsınlar, bırakınız geçsinler” özdeyişi ile bütünleşir.1 Egemen olan kişisel çıkardır.


Düşüncelerini doğa temeli üzerine oturtan Mercier de la Riviere “Dünya kendi kendine gider” diyerek savundukları öğretiyi açıklamıştır. Jean Baptiste Say ( 1767 – 1832), Charles Dunoyer (1786- 1863) ve Frederic Bastiat ( 180 1- 1850) gibi 19. yüzyıl Fransız liberal ekonomistleri, ekonomik akımı anatkokapitalizmin yakınlarına getirmek için liberal gelenek içerisinde bir tercih alanını ellerinde bulundururlar. Öncüler arasında anarko-kapitalizm ile bazı dtırurrılarda benzeşen ikinci büyük düşünce akımının savunucuları da vardır: İngiliz William Godwin (1 756- 1836) ve Herbert Read ( 1893- 1968). Alman Max Stirner ( 1806- 1856), Fransız Pierre-Joseph Proudhon ( 1809- 1864), Amerik;Uı Ralp Waldo Emerson ( 1803- 1882), Henry David Thoreau ( 18 17- 1862), Josiah Warren ( 1798-1874), Lysander Spooner ( 1808- 1887) ve Benjarnin Tucker ( 1854- 1939) gibi isimler tarafından tanımlanan bireyci anarşizm sözkonusudur. Benjarnin Tucker anarşistleri şöyle tanımlar: “Anarşistler cesur Jefferson’cu demokratlardır. En az hakim olarun en iyi yönetim olduğuna ve en az hakim olan bir yönetimin var olmadığına inarurlar.” 1 Albert Schatz’a göre bu özdeyiş serbest değişimin savunucusu Argenson’un “Bırakınız yapsınlar” sözüne dayanır. 8 İlkAnarko-Kapitalist: Gustave De Molinari – tki akımın birleşimi olan anarko-kapitalizm, çağdaş anlamda ilk anarkc-kapitalist olan Belçika kökenli Fransız ekonomist Gustave de Mo linari tarafından başarıyla tanımlaruruştır. Gustave de Molinari (18 19-1912) bireysel egemenliğe denk olan bireysel hakkın tanımlayıcısı doğal kanunun varlığına inanır. Tamamıyla Locke yanlısı bir yaklaşım ile şunları yazar: “Bireyin malları ve kendi kişiliği üzerirıdeki egemenliği, sahip olduğu mülkiyeti kullanma özgürlüğü ile bir anlam kazanır. Yine aynı egemenlik, mülkiyetini ve özgürlüğünü kendisi ya da başkalan tarafından garanti altına alabilme hakkını içermektedir. Bir birey ya da bireyler topluluğu, herhangi bir ihtiyacın tatmirıini sağlamak amacıyla oluşturulan bir kurumun temeliendirilmesi içirı egemenliğine başvurduğu takdirde, ürünlerirıin ve hizmetlerinin bedelini kendi isteği doğrultusunda saptamak gibi, bu kurumu, kişisel çıkartnın dürtilleri doğrultusunda işletme ve yönlendirme hakkına sahiptir. Bu üreticinin bağımsız hakkı dır. Fakat bununla birlikte, bu hak doğal olarak başkalarının hakları tarafından sınırlanır.

” Bu şekilde ifade edilen hak teorisine, Molinari klasik liberal ekonomistle(irı elde ettikleri sonuçları ekler. Talep edilen her şey piyasa üzerirıde üretilmiş olabilir. Bir sosyalist, bir muhafazakar ve bir ekonomist yani bir liberal arasında geçen Sokratik bir diyalog olarak tanımlanan “Saint-Lazar re Caddesi Akşamları” (Dans les Soirees de la Rue SairıtLazarre) adlı eserinde Molirıari, topluma egemen olan değişmez doğa kanunlarının temeli niteliğindeki ınülkiyetirı, çalışına özgürlüğünün, insanların birbirlerine karşı tanıdıkları bağıınsızlıkların, bütün bireylerin çıkarlarını desteklediğini, serbest değiştirmenin her zaman için başarılı bir ekonomik olay olduğunu, paranın üretimi de dahil olmak üzere bütün üretim alanlarında Devlet müdahalesirlin zararlı olduğurlll açıklar. Kamu ınalları ve yollar özelleştirilebilir: girişimcil er, bireyleriri ihtiyacı olan kentleri, yolları ve diğer kamu ınallarını oluşturmak için gayrimenkul şirketler 9 kurarlar ve buralara yerleşecek olan müşterilerden kira talep ederler. Adalet ve pazarın başarısı, korurıma ya da kamu güvenliği ile ilgilidir. Radikal bir ekonomist olarak tanınan Molinari, 1849 yılında yazdığı iki eserirıde anarko-kapitalist tezini açıklamıştır. “Sairıt-Lazarre Caddesi Akşamları” eseri ve ekonomiştierin gazetesinde yayınlanan “Güvenliğin Üretimi” (Production de la Securite) adlı ünlü makalesirlde şöyle yazmışnr: “Komünizmiri özgürlüğe oranla daha tercih edilir olması durumunda Devlet ya da komün içerisirideki bütün endüstrilerin ortak bir el tarafından organize edilmesi gereklidir. Özgürlüğün komünizme oranla daha çok tercih edilir olması durumunda ise ortak bir el tarafından organize edilmiş bütün endüstrileri serbestleştirmek, sigara üretimirıi, taşımacılığı ve dirısel i badeti özgür kılmak gereklidir.” Güvenliğin üretiminde yönetime tekel tanımak serbest rekabet avantajlarının temel prensibi ile uyuşmaz. Güvenlik alanındaki Devlet tekeli genel olarak komünizmle sürekli olarak da terör ya da iç savaşla sonuçların. Pazarın güvenliği geliştirmesi ve organize etmesi sağlanarak yönetim tekelirıe karşı savaşmak gereklidir. Topluma karşıt olarak, bireyleriri ihtiyaçlarına, toplumsal içgüdülerine yanıt veren doğal bir işleyiş niteliğirıdeki yönetimin temeli, her bireye bütün mallarının ve varlığının salıipliğini garantilemek, kimi bireylerin işlediği şiddet eylemlerirıin yol açtığı güvenlik gereksinimini karşılamak gibi görevleri olan bir kurum olmasıdır. Dolayısıyla yönetim gereklidir, fakat bununla birlikte serbest rekabet avantajlannın temel prensibi yönetimiri rekabetçi olmasını gerektirir. “Güveııliğirı üretimi diğer bütün her şey gibi serbest rekabetin kurallarına bağlı olmalıdır.” “Bir tek yönetim, halkın bir ünitesini oluşturmak için, bir bankadan, bir eğitim kurumı:tndan, bir bakkal di.

ikkanından, ya da bir dirıden daha gerekli olamaz.” Güvenlik endüstrisirıi Y:önetebil!’!n ve gü10 nürrıüzde de yöneten eliger bütün ilkeler tekelin ve komünizmin tekelleridir. Hiçbir mantık güvenlik endüstrisini yönetmek işlevini doğrularnaz, serbest rekabet her zaman için tekelciliğe ve komünizme tercih edilir. Molinari yönetim konusunda şöyle yazar: “Yönetimler, bireylerin kendi kendilerini yönete bilmesinden daha iyi bir şekilde yönetmeyi bilmezler.” Diğer bütün mallar ve kamu hizmetleri gibi, güvenliğin pazar üzerinde serbestçe sağlanabileceği bir toplum tasarlarlar. Birey kendine yönelik saldırıları önceden haber almak ve bu gibi saldırıları önleyebilmek için, güvenliği üreten ve toplumda güvenliği sağlayan şirketlerden kendi tercihine göre güvenlik hizmetleri satın alacaktır. “Her birey kendisine en uygun koşulların bulunduğu ve kendisine en çok güveni veren şirkete abone olur.” Birey kaçınılmaz bir biçimde kendi kendini korumayı tercih edecektir, fakat iş bölümünün avantajları, burada da diğer alanlarda olduğu gibi etkisini gösterecektir. Tüketiciler değişik ekonomik koşullar ile adaletin törel garantilerini sunan üreticiler üzerinde hak iddiq edeceklerdir. Her birey mülkiyedere ve insanlara yönelik kötü muameleden kendini de sorumlu gördüğü durumlarda, kendi güvenlik şirketinin ilkelerine uymayı ve adaletin işlemesini kolaylaştırmak amacıyla verilen hizmetlerde ortaya çıkabilecek birtakım güçlükleri kabul edecektir. Molinari, doğal olarak ülke tekellerinin güvenlik piyasasında da belirebileceğini düşünmüştür. Fakat her üretici;. pazara girebilmek için müşterilerden en ufak bir hoşnutsuzluk belirtisi bekleyen rakipleri önünde, kendi müşterisinin bağlılığını elinde tutmak isteyeceği için ne adaleti ne de göstermiş olduğu başarıyı tehlikeye atacaktır. “Güvenlik bedelinin yüksek artışı durumunda, tüketiciler ihtiyaçlannın karşılığını yeni bir girişimciden sağlayabilme olanağına sal1ip olacaklardır.” Molinari’nin de yazdığı gibi: “Güvenliğin üretimi, maddi olmayan bu ihtiyacın tüketicileri lehinde, serbest rekabet kurallarına bağlı olmak zorunda olduğu takdirde, hiçbir yönetim bir başka yönetimin kendisiyle rekabet etmesini engelleyemez, bir ll başka deyişle güvenlik tüketicilerini sadece kendilerine başvurmaya zorlayamaz.

” Savaş ve zulüm, kendilerini ayakta tutan tekelci organizasyon tarafından yok edilecektir. “Nasıl ki savaş tekelciliğin doğal sonucuysa, barış da özgürlüğün doğal sonucu olacaktır.” Tüketiciterin güvenlik üreticilerine devrettikleri otorite, yarar adına benimsenmiş ve kabul edilmiş bir otorite olmakla beraber, kesinlikle terör yoluyla empoze edilmiş bir otorite olmayacaktu. Molinari 1849 yılında yayınlanan makalesinin son bölümünde şöyle yazar: “Yönetimin ticari özgürlüğü tanıtmak için kurulmuş olması gibi, şirketlerin de bir gün yönetim özgürlüğünü tanıtmak için kurulacaklarına kesinlikle inanrnarnaktayız.” Bugünün liberalleri anarşizm ve kapitalizm arasındaki bu birleş imi, liberal düşünceler yelpazesi, anarko-kapitalizmin en son nokta olduğu görüşünü savunan büyük akımı benimsediği takdirde devarn ettirirler

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir