Richard Bandler – Degisim Icin Beyninizi Kullanin

Bazı insanlar için “Parlak bir geleceği var,” ya da “Geçmişi ne kadar renkli?” dendiğini sık sık duyarsınız. Böylesi sözler, birer metafor olmaktan daha fazla anlamla yüklüdür. Konuşan kişinin iç düşüncelerinin birebir ifadesi olan bu tür sözler, kendi deneyimlerinizi yararlı biçimlerde değiştirmenizi öğrenmek açısından da bir anahtar niteliğindedir. Örneğin, tam da şu anda, zihninizde gelecekteki yaşamınızda başınıza gelmesini dilediğiniz güzel bir olayın resmini tasarladığınızı düşünün ve daha sonra bu resim üzerinde çalıştıkça duygularınızın nasıl değiştiğini hissetmeye çalışın. Resme canlılık katarken ondan daha fazla şey “beklemeye” başladığınızı hissediyor musunuz? Đnsanların çoğu canlı bir resim karşısında daha olumlu tepkiler verirken, soluk bir resme tepki verenlerin sayısının çok daha az olduğu söylenebilir. Şimdi geçmişinizde yaşadığınız hoş bir anınızı aklınıza getirin ve o anınızın resmini daha canlı ve yoğun renklerle donatın… “Renkli bir geçmiş”, o anınıza karşı tepkinizin yoğunluğunu nasıl değiştiriyor, değil mi? Anınızı daha renkli hale getirdiğinizde duygularınızda bir farklılık sezmezseniz, bu sefer aynı anınızı siyah-beyaz olarak tasarlamaya çalışın. Resim renklerini kaybettikçe tepkileriniz de canlılığını kaybedecektir. Sıklıkla işitilen başka bir söz, “Yaşamınıza bir-iki pırıltı katın”dır. Yine güzel bir deneyiminizi hatırlayın ve o deneyiminizle ilgili olarak zihninizde tasarladığınız resme, parlayan ışıktan birkaç pırıltı serpiştirip, duygularınızı izlemeye başlayın. (Televizyon reklamcıları ve n”11” elbise tasarımcıları bunu iyi bilirler!) X Tatsız olaylar için başvurulan öğüt ise “Geçmişinizi arkanızda bırakın”dır. Size kendinizi hâlâ kötü hissettiren bir anınızı aklınıza getirin ve o anınızın resminin şimdi nerede, ne kadar uzağınızda olduğunu hissetmeye çalışın. Galiba hemen Önünüzde duruyor, değil mi? Hemen onu alın ve arkanıza bırakın. Bu hareketiniz, o anınızı yaşama şeklinizi değiştirecektir. Bunlar, Richard Bandler’in son ‘birkaç yılda geliştirdiği yeni NLP “alt temsil sistemleri” modelinin basitliği ve gücünü ortaya koyan ve ilk akla gelen örnekler. NLP’nin ilk modellerinden birisi, “Temsil Sistemleri” fikriydi.


Bizler herhangi bir deneyimimizi düşünürken, duyusal sistemin temsillerinden (görsel resimler, işitsel sesler ve dokunsal duygular) yararlanırız. Son on yılda verilen NLP eğitimlerinin büyük kısmında, duyguları ve davranışları değiştirmek üzere bu tür temsil sistemleriyle ilgili bilgilerden yararlanmanın çok çeşitli hızlı ve pratik yolları öğretilmiştir. Alt temsil sistemleri, her temsil sistemi içindeki daha küçük öğelerdir. Örneğin görsel alt temsil sistemlerinin bazıları parlaklık, renk, büyüklük, mesafe, mekân ve odaklanmadır. Alt temsil sistemlerini bilmek, değişim modellerinde daha da hızlı, kolay ve özgül olan tamamen yeni bir alanı önümüze açacaktır. 1977 sonbaharında NLP’yle ilk kez tanıştığımızda, davranışları değiştirmenin bu yeni, heyecanlı ve hızlı yolları üzerinde çalışırken, eskiden bildiğimiz şeylerin çoğunu bir kenara bırakmıştık. O sıralarda Richard Bandler ile John Grinder, büyük bir gelecek vaat eden bu yeni alanın gelişmesi konusunda birlikte çalışıyorlardı. NLP, bilinçdışı göz hareketlerini inceleyerek bir insanın içsel sürecinin nasıl izleneceğini, eski tatsız duygusal tepkilerin birkaç dakika içinde ya da daha uzun sürelerde nasıl değiştirileceğini öğretiyordu. Şimdi, aradan yedi yıl geçtikten sonra, bu vaatlerin hepsi ve hatta daha fazlası yerine getirilmiş durumdadır. NLP’nin temel fikir ve tekniklerinin hepsi, hem zamanın sınavından, hem de daha XI zorlu olan, başkalarına NLP’den pratik biçimde yararlanmayı öğretme sınavından geçmiştir. Ve NLP, genellikle, iletişim ve değişimin keskin ucundaki alan olarak adlandırılmaktadır. NLP’nin sunduğu kavramsal yaklaşımın, enformasyon bilimi ve bilgisayar programcılığında sağlam temelleri vardır, fakat bunun yanında, insanların canlı deneyimlerinin gözlenmesiyle de çok yakından ilişkilidir. NLP’deki her şeyi kendi deneyiminizle ya da başkalarını gözlemleyerek ilk elden doğrulayabilirsiniz. Bu kitapta anlatılan ve öğretilen yeni alt temsil sistemleri, kişisel değişim yaratma konusunda NLP’nin daha önceki yöntemlerinden çok daha hızlı ve etkili yollardır. Başlıca olarak sadece üç temsil sistemi, ama her temsil sisteminin içinde çok sayıda başka alt temsil sistemleri vardır.

Alt temsil sistemleri, tam bir ifadeyle, beyinlerimizin deneyimleri türlerine göre ayırdığı ve kodladığı yolları gösterir. Alt temsil sistemlerinin değişim modelleri, insanın programını (deneyimlerimiz hakkında düşünme ve karşılık verme biçimlerimizi) doğrudan değiştirmekte de kullanılabilir. Bu alana eleştiriyle yaklaşan bazı yazarlar, NLP’nin çok “soğuk” ve “teknik” kaldığı noktasına işaret etmişler ve basit alışkanlıklar ile fobilerde etkili olabilmekle birlikte, “özsel varoluş sorunları” karşısında etkisiz kaldığını savunmuşlardır. Biz bu eleştirel bakışların, altıncı ve yedinci bölümlerde gösterilen, anlayışları ve inançları değiştirme yöntemlerine karşı gösterdikleri tepkiler üzerinde duracağız. Elinizdeki kitap, zihninizin nasıl çalıştığını anlamanın yeni ve pratik bir yolunun kapısını açmaktadır. Daha önemlisi, “beyninizi çalıştırmak”ta yararlanabileceğiniz özgül basit ilkeleri; hoşnut kalmadığınız zaman deneyimlerinizi nasıl değiştireceğinizi, hayatınızdan memnunken yaşadıklarınızı nasıl daha keyifli hale getireceğinizi öğretmektedir. XII Bilinen ilkeleri uygulamaya geçirme ve bu ilkeleri yararlı biçimlerde uyarlama, ya da çeşitli zamanlarda küçük değişiklikler yapma yeteneği çoğumuzda vardır. Richard Bandler’in özel dehası, sürekli biçimde yeni ilkeler ortaya koymakta ve onları bizlere sunmakta benzeri görülmemiş bir yeteneğe sahip olmasıdır. Ondaki espri duygusu, bazen, bilhassa psikoloji ve psikiyatri mesleklerini hedef aldığında (tabii iğneli oklarından diğer “uzmanlar” da kendilerine düşen payı alırlar) itici ve kibirli görünebilir. NLP’nin 10-dakikalık fobi/travma tedavisiyle ilgili metinler ilk kez altı yıl önce yayınlanmış olmasına rağmen, psikologların çoğunun, bir fobinin iyileştirilmesi için birkaç ay ya da yıllık bir karşılıklı görüşme ve ilaç tedavisinin (ve bir ton para harcamanın) gerekli olduğuna inanmayı sürdürdüklerini dikkate aldığımızda, bu saldırganlığı bir parça haklı görmeniz mümkün olacaktır. Oysa biz kendi yöntemimizi yüzlerce kere gösterdiğimiz ve başka insanlara da öğrettiğimiz zaman, “Mümkün değil” diye tepki gösterenlerin nasıl bir hayal kırıklığına uğradıklarını iyi biliyoruz. Herhangi bir endüstride ciddi bir teknik yenilik ortaya atıldığında, dünyanın dört bir yanındaki imalatçılar, kendileri harekete geçmezlerse rakiplerinin onları devre dışı bırakacağından emin oldukları için, bu yeni yöntemden hemen yararlanmaya can atarlar. Ne yazık ki, uzmanlarının bir problemi çözmeyi ne kadar uzatırlarsa o kadar daha fazla ücret aldığı psikoloji gibi alanlarda çok ciddi bir atalet göze çarpmaktadır. Buradan anlaşılacağı gibi, ödüllendirilen beceriksizlik olduğu için, bu alanlardaki yeni ve daha iyi yöntemlerin disiplinin ana akımı içine girmesi de daha uzun sürmektedir. Psikoloji alanında görülen ataletsizlik pek çok çevrede derin bir üzüntüye neden olmaktadır.

Örneğin, aile terapisi alanında bir sürü yenilik getirmesiyle ünlü Salvador Minuchin yakın bir zamanda şöyle demiştir: “Đnsanlar (araştırma) bulgularımıza nasıl tepki verdiler? Kendi paradigmalarını savunarak. Yeni bilgilere karşı bir tutum tespit ederken, XIII her zaman, eskiden yaptığımız şeyleri yine bize gösterildiği gibi sürdürmekte inat etmek gibi bir sorunla karşı karşıya kalırız.” Bu ataletsizliğe rağmen, psikoloji ve psikiyatri dalları içinde önemli istisnalara; çalışmalarını daha hızlı, daha iyi ve daha kapsamlı hale getireceği için hastalarına yarar sağlayabilecek yöntemleri öğrenmeye gerçekten istekli olan uzmanlara rastlanmaktadır. Umarız bu kitap sizi de aynı yola yönlendirir. Birkaç yıl önce, Richard Bandler’in dehasının aydınlattığı yeni yolun farkına varmıştık ve bu yeni modellerin iyice yaygınlaştırılması halinde insanlara ne kadar yarar getirebileceğini görüyorduk. Yine de bizi bu kitabı yazmaya iten şey, Bandler’in NLP yorumundaki alt temsil sistemlerinin bizi derinden etkilemesi ve heyecanlandırması olmuştur. Kitabı yazmaya girişirken elimizdeki hammaddeler, Richard’ın son zamanlarda vermiş olduğu seminerler ile atölye çalışmalarındaki ses kayıtları ve yazılı notlardan ibaretti. Arkasından, bu zengin materyali türlerine göre sınıflandırma ve bir düzene koyma, oradaki öğütleri kişisel deneyimlerimizle yaşama ve nihayet daha zengin bir kavrayış gücüne ulaşmak için başkalarına öğretme aşamasından geçtik. Son olarak ve öğrendiğimiz her şeyi değerlendirerek, elimizdeki materyali bir kitap formuna soktuk. Tabii mevcut materyalleri daha kolay anlaşılabilecek şekilde düzenleyip bir sıraya koyarken, seminerlerin özgün üslûbu ve tadını korumaya çalışmaktan geri kalmadık. Hızla gelişmekte olan alanlardaki kitapların çoğu, basıldıkları tarihten beş-on yıl geçtikten sonra eskirler. Elinizde kitapta yararlandığımız materyaller yaklaşık üç yıllıktır, ileri NLP seminerlerinde öğretilmekte olan başka yeni alt temsil sistemi modelleri de vardır ve Richard yeni modeller geliştirmeye devam etmektedir. NLP’nin temel ilkelerinden birisi, bir cümledeki sözcüklerin sırası gibi, deneyimlerin sırasının da anlamı etkilemesidir. Bu kitaptaki XIV bölümlerin sırası dikkatle düşünülerek tasarlanmıştır. Daha sonraki bölümlerde işlenen materyallerin önemli bölümü, daha önceki bölümlerde sunulmuş bilgi ve deneyimleri zaten bildiğinizi varsayacağından, onları sırayla okumanız halinde NLP serüvenini çok daha derinden kavrayabileceksiniz.

NLP’nin başka bir temel ilkesi, sözcüklerin, deneyimlerin yetersiz etiketleri olmaktan daha fazla önem taşımadığıdır. Bir çiviyi bir tahtaya çakmayı okumak bir şeydir; çekici elinizde tutup, çivinin tahtaya girerken çıkardığı sesi duymak başka bir şey. Öte yandan, çekiçteki titreşimi ve bükülmeyi hissetmek ve çivinin tahtanın içine girerkenki hareketini izlemek de tamamen başka bir şeydir. Bu kitaptaki modeller sizin aletlerinizdir. Her alet gibi onların da tam olarak anlaşılması için kullanılmaları ve sürekli bir etkinlikle uygulanmaları gerekir. Eğer kitabın içeriği konusunda ilk bir fikir edinmek istiyorsanız önce sayfalara hızla göz atabilirsiniz. Fakat bu bilgilerden gerçekten yararlanmak gibi bir düşünceniz varsa, bunları kendi deneyimleriniz ve başkalarının deneyimleriyle sınamaktan başka bir yol yoktur. Aksi takdirde öğrendiğiniz şeylerin “akademik” bilgiler olmaktan öteye gidemeyeceği kesindir. Connirae Andreas Steve Andreas Nisan 1985 3 OTOBÜSÜ KĐM KULLANIYOR* Nöro-Linguistik Programlama, şu ya da bu alanda uzmanlaşmak zorunda kalmamak için benimsediğim bir sözcüktür. Ben üniversitedeyken hep kararsızlık içinde olan insanlar arasındaydım ve tutumumu değiştiremeyince kendimi zorlamayıp, olduğum gibi devam etme yolunu seçmiştim. NLP’nin temsil ettiği şeylerden birisi, insandaki öğrenme yetisine bir bakış açısı sunmasıdır. Onlarca psikolog ve sosyal hizmet görevlisi NLP’yi bir “terapi” gibi yorumlayarak kullandıkları halde, ben NLP’yi bir eğitim süreci olarak adlandırmayı daha doğru buluyorum. Zaten biz NLP’cilerin temel işlevi, insanların kendi beyinlerini kullanmalarını öğretecek yollar geliştirmektir. Đnsanların çoğu beynini etkin ve bilinçli biçimde kullanmıyor. Hepimizin beyni, “kapalı” düğmesi olmayan bir makineye benzer.

Ona yapacak iş vermezseniz sıkılıncaya kadar çalışmaya devam eder. Bir insanı hiçbir dışsal deneyimin yaşanmadığı duyusal bir havuza bırakırsanız, içsel deneyimde derinleşmeye 4 başlayacaktır. Beyniniz yapacak bir iş bulamadan boş boş oturursa, ne olduğuna aldırmadan oyalanmayı tercih eder. Siz bundan kaygı duyabilirsiniz, ama onun böyle bir derdi yoktur. Örneğin, hiç kendi işinizin gidişatı konusunda derin derin düşüncelere daldığınız ya da sizi sıçrayıp uykudan kaldıracak kadar parlak bir fikrin aklınıza geldiği oldu mu? Đnsanların sırf baş döndürücü bir anlarını hatırladıkları için gecenin ortasında uyanıver-diklerine çok sık rastlanır. Kötü bir gün geçirmişseniz, beyniniz bunu size tekrar tekrar yaşatacaktır; bu yüzden o geceyi, hatta sonraki haftayı bile eliniz ayağınız titrer bir halde” geçirebilirsiniz. Çoğu insan bu noktada da durmaz. Đçinizden kaçının, uzun zaman önce başınızdan geçen tatsız olayları hatırlamadığı olur? Beyniniz bu durumlarda, “Haydi, bir daha yapalım! Öğlene kadar daha yarım saat var, gerçekten moral bozucu olan bir tatsız olayı daha düşünelim. Aradan üç yıl geçmiş olsa bile yine sinirlenebiliriz belki,” deyip duran bir haldedir. Ben sizden kendi deneyimlerinizi değiştirmeyi ve beyninizde olup bitenler üzerinde belli bir denetim kurmayı öğrenmenizi istiyorum. Đnsanların çoğu kendi beyinlerinin esiridir. Sanki otobüsün sürücü koltuğuna zincirle bağlanmışlardır ve direksiyon başkasın-dadır. Ben sizin kendi arabanızı kullanmayı öğrenmenizi istiyorum. Beyninize siz yön vermezseniz, ya kontrolden çıkmış bir halde bir yere çarpıp duracak, ya da sizin adınıza kontrolü başkaları ele geçirecektir ve bu başkalarının her zaman sizin çıkarlarınızı düşünmemeleri de son derece doğal bir durumdur. Ayrıca, sizi düşündüklerini varsaysak bile, yanılma ihtimalleri çok fazla olacaktır.

NLP, öznelliği (okulda nedense çok kötü bir şey olduğu söylenmiştir bunun) geliştirebilme fırsatıdır. Aynı şekilde, okullarda gerçek bilimin şeylere nesnel bir açıdan baktığı öğretilir. Oysa ben, kendi öznel deneyimlerimden fazlasıyla etkilendiğimi ve yaşadıklarımın kendi mekanizması, başka insanları etkilemesi hak5 kında daha fazla bilgi sahibi olmayı istediğimi fark etmiş durumdayım. Beyin benim en gözde oyuncağım olduğu içindir de, burada sizleri bazı zihin oyunları oynamaya davet edeceğim. Kaçınız “fotoğrafik bir anı’ya sahip olmak istersiniz? Yine kaçınız, geçmişteki tatsız olayları tekrar tekrar ve bütün canlılığıyla hatırlıyorsunuz? Bunlar kesinlikle yaşama renk katan şeylerdir. Bir korku filmi seyrettikten sonra eve dönüp koltuğunuza oturduğunuzda, Bu oturma eylemi sizi tekrar sinema salonundaki ruh halinize döndürecektir. Bu deneyimi kaçınız yaşadınız? Pekâlâ, fotoğrafik bir anınız olmadığını iddia edebilirsiniz. Aslında yaşamışsınızdır, ama doğru bir şekilde değerlendiremiyorsunuz. Ayrıca, geçmişteki bir tatsız olayı hatırlamaya başladığınızda fotoğrafik bir anıyı hatırlasanız bile, anlaşılan bu yeteneğinizin bir kısmını daha yararlı deneyimlerde kullanabilmeniz kendi açınızdan daha hoş olacaktır. Kaçınız henüz olmamış bir şey üzerinde düşündünüz ve kendinizi önceden kötü hissettiniz? “Niçin bekliyorsunuz? Kendinizi şimdiden kötü hissetmeye başlayabilirsiniz, öyle mi?” Ama bir bakıyorsunuz, hiçbir şey olmamış, beklediğiniz kötü olay yaşanmamış. Ama kendinizi kötü hissetme fırsatını kaçırmadınız, değil mi? Bu yetenek başka bir yolla da işleyebilir. Bazı insanlar tatile çıkmadan önce iyi bir program yaptıklarını düşündükleri halde, yer ayırttıkları yerlere gittiklerinde ciddi hayal kırıklıklarına uğrayabilirler. Hayal kırıklığı aslında asgari bir planlama olmasını gerektirir. Hayal kırıklığına uğramak için ne kadar çok sorun yaşamak zorunda olduğunuzu düşündünüz mü hiç? Bir kere, gerçekten etraflıca bir plan yapmış olmanız gerekir. Ne kadar çok planlama, o kadar çok hayal kırıklığı.

Bazı insanlar bir film seçip girer ve çıkınca, “Tahmin ettiğim kadar iyi değildi,” derler. Merak ediyorum, böyle insanların zihinlerindeki film gerçekten çok iyiyse sinemada oynayan filme niçin gidiyorlar? 6 “Kafamda bundan daha iyisi var,” demek için rahatsız koltuklarda zaman geçirmeye neden ihtiyaç duyuyorlar? Beyninizin doludizgin at koşturmasına izin verirseniz olacak şey budur. Đnsanlar bir mutfak malzemesinin kullanılışını öğrenmeye, kendi beyinlerinden nasıl yararlanacaklarını öğrenmekten çok daha fazla zaman harcıyorlar. Zihnin alışılageldiği gibi kullanılmasından başka yolları olabileceğine kafa yormuyorlar. Bunun için buldukları kılıf da “Kendin gibi ol” sözüne sarılmak (sanki başka türlüsü olabilirmiş gibi). Đnanın bana, çoğunuz bu noktada takılıp kalmışsınız. Umarım, bütün anılarınızı elektrik şokuyla silip sizi başka biri haline getirirler, ama yine de ortaya çıkacak sonuç fazla cazip olmaz. Zihin temizleyen makine türünde bir cihaz yapılana kadar, sanırım bu noktadan daha ileri gidemeyeceksiniz. Fakat bu o kadar kötü bir durum değil, çünkü bu sayede beyninizi daha işlevsel biçimlerde kullanmayı öğrenebilirsiniz. NLP’nin yapmak istediği de bundan başka bir şey değildir. Ben bu konuda ilk dersleri vermeye başladığımda, bazı insanlar NLP’nin insanların, denetlemek amacıyla başkalarının zihinlerini programlamasını sağlayabileceği düşüncesine kapılmışlardı. Bir kişiyi kasıtlı olarak değiştirmenin o insanın insanlığını azaltacağını zannediyorlardı. Đnsanların büyük kısmı antibiyotikler ve kozmetiklerle kendilerini değiştirmeye pek meraklı oldukları halde, aynı durum davranışlar için söz konusu değildir. Bir insanı değiştirip daha mutlu hale getirmenin neden onların insanlığını azaltmak anlamına geldiğine hiçbir zaman kafam basmamıştır. Öte yandan, ne kadar çok sayıda insanın kocaları, karıları ya da çocuklarının (hatta tamamen yabancı oldukları kişilerin), sadece “kendileri oldukları” için kendilerini kötü hissetmelerine sebep olmakta çok başarılı bir performans sergilediklerini görmek de beni hiçbir zaman şaşırtmamıştır.

Đnsanlara bazen, “Gerçek benliğinize niçin gerçekten değerli bir 7 şey yaptığınız zaman kavuşursunuz?” diye sorarım. Aynı şekilde, burada da sizi, beyninizi bilinçli biçimde kullanmaya başlamanız halinde kendinizle ilgili daha çok şey öğrenmenin ve değiştirmenin sonsuz olanaklarıyla tanıştırmak istiyorum. Film yapımcıları bir dönem bilgisayarların kontrolü ele geçindiği filmler yapmışlar; buna bağlı olarak insanlar da bilgisayarları basit birer cihaz olarak değil, kendilerinin yerini alan şeyler gibi görmeye başlamışlardı. Ev bilgisayarlarını gördüğünüzde, içlerinde aile bütçenizi dengelemeyi amaçlayan programlar olduğunu biliyordunuz! Oysa bütçenizi bir ev bilgisayarında düzenlemek, her zamanki usullerinizden altı kat daha fazla zaman alacaktır. Çünkü istenilen bilgileri programa aktarma gerekliliğinin yanı sıra, her günün akşamı bilgisayarınızın başına geçip o günkü giriş çıkışları kaydetme gibi bir zorunlulukla da karşı karşıya kalacaksınız. Ev bilgisayarlarını tohum serpme makinelerine çeviren şey budur. Yeni bir oyuncak aldığınızda onunla defalarca oynar, bir süre sonra ise sıkılıp çöp sepetine atarsınız. Uzun süredir görmediğiniz arkadaşlarınız sizi ziyarete gelince de sizin sıkıldığınız oyunları oynayabilmeleri için disketi onlara verirsiniz. Oysa bir bilgisayarın gerçek yararlılığı burada yatmaz. Đnsanların bilgisayarı ıvır zıvır işler için kullanmaları, tıpkı kendi zihinlerini ıvır zıvır şeylerle doldurmalarına benzemektedir. Bazı insanların beş yaşma geldiğinizde öğrenmenizin durduğunu söylediklerini duyuyorum, oysa bunu doğrulayan hiçbir kanıt yoktur. Beş yaşınız ile şimdiki zaman arasında, bırakın değerli bilgileri, inanılmaz sayıda işe yaramaz şey öğrendiğinizi reddedebilir misiniz? Đnsanların şaşırtıcı bir öğrenme yetileri var. Ben buna eminim ve kendinizin hâlâ bir öğrenme makinesi olduğuna şu ya da bu şekilde- sizi de inandırmayı istiyorum. Bunun iyi tarafı, şeyleri etraflıca ve hızlı biçimde öğrenebilmeniz, kötü tarafı ise yararlı bilgileri öğrendiğiniz zamanki kolaylıkla bir sürü ıvır zıvır şey de öğrenebilmenizdir.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir