Rıfat Ilgaz – Bacaksız Kamyon Sürücüsü

«Al şu karpuzu!» dedi babası, «Kimseye göstermeden götür eve! Tamam mı?» Babasının verdiği karpuzu iki yanından kucakladı B acaksız. Ağırdı. «Nasıl götürürüm bu koskocaman karpuzu?» diye hem düşünüyor, hem yürüyordu. En azından, beş kilo çekerdi. Belki de o kadar değildi de Bacaksız’a öyle geliyordu. Kamburunu çıkara çıkara bir süre taşıdı karpuzu. Şaşılacak şey! Yürüdükçe ağırlaşıyordu. Papuçları kaldırım taşlarına çarpıyordu her adımda. Daha da bükülüyordu incecik bacakları. Bükülmeyip de ne yapacaktı bu bacaklar! Çöp gibiydiler. Nerdeyse «Çıt!» diye kırılacaklardı. Şu tümseği de aşsa gerisi kolaydı. Bayır aşağı o kadar yorulmazdı. Soluk soluğa gelmişti işte! Bu hacaklarda iş olsa, hiç ona «Bacaksız» diye ad takarlar mıydı? Taaa Cide’lerden beri taşıyordu bu adı. Mahalledeki çocuklar da nerden duymuşlardı, kendisine taa oralarda böyle dediklerini? Üç beş adım daha dişini sıktıktan sonra, karpuzu yol kıyısındaki duvar çöküntüsünün üzerine oturttu.


U zun süre dinlenebilirdi. 5 Babası Külüstür’ünü gaziayıp gitmişti. Belki de karpuzları boşaltmaya bile başlamıştı, Yemiş İskelesi’nde. Hacaksız’ın babası sürücüydü, kamyon sürücüsü… Bacaksız da onun yardımcısı… Tekirdağ’dan çekiyorlardı kaç gündür bu karpuzları … Bu sondu artık. Yol sapağında babası frene basmış, «Atlai» demişti ona. Kendisi de inmişti öbür kapıdan. Kamyonunda taşıdığı karpuzların en irilerinden birine uzanmış, kulağına getirip sıkmıştı. Onu beğenmeyince bir başkasını seçmişti. Eliyle birkaç kez şap şap vurduktan sonra, çıkardığı sesi beğenmişti: «Al bunu!» demişti, «Eve götür! Sakın düşürme haaa!.» Sonra sağını solunu kollayıp «Kimseye gösterme!» diye de eklemişti. Ne tuhaf adamdı babası. Hiç koskocaman karpuzu başkalarına göstermeden eve gölürebilir miydi? Onun neden böyle söylediğini bilmiyor değildi, Bacaksız. Bu karpuz manava giden karpuzlann arasından seçilmişti. Bir tek kuruş verilmeden en irisi, en güzeli, en olgunu onlann olmuştu. Bu kadar karpuzu taşıyan şoförün, içlerinden bir tanesini seçip alma hakkı yok muydu? Belki de göz payı, taşıma payı, elierne payıydı bu!.

Ne olursa olsun koskocaman karpuz onlarındı işte! Daha olmazsa çıkarır, kuruş kuruş parasını da sayardı babası. 6 Hepsi güzeldi ya, eve nasıl götürecekti bu alarnet karpuzu? Kamyon un tekerleği kadar vardı. Babası, geçenlerde üç yeni lastik almıştı lastikçiden. Yuvarlaya yuvarlaya götürüp kamyona takmıştı. Hiç de kucağına alıp götürmeyi düşünmemiştİ lastikleri … Hacaksız da kamyon tekerleği gibi yuvarlaya·yuvarlaya götüremez miydi, bu koskocaman karpuzu? Hııı? . Bir denesel Neden olmasındı! Karpuz, kamyon lastiğinden de kolay yuvarlanırdı. Dik durma zorunluluğu yoktu karpuzun. Lastik gibi bir yana yatıp hemencecik yere de yapışıvermezdi. Yuvarlanmadığı zaman bile olduğu yerde dururdu. Sokağa bıraktığın gibi yürür, itmezsen olduğu yerde devrilmeden kalır da kalırdı. Bacaksız yavaşça duvarın üstünden yere indirdi karpuzu. Evleri yokuşun alt başındaydı. Şöyle bir dokunsa tıngır mıngır yuvarlanır, köşeyi döndü mü Fesleğen Sokağı’na sapar, evi bulurdu. «Haydi yavrum! » dedi, «Haydi toramanım, kıyıdan kıyıdan! . Yolun ortasına çıkmaca yok! Ezerler seni sonra! Yoldan gelip geçen arabalar param parça ederler seni! Hadi bakalım! Yok, aslanım, öyle hızlanmaca da yok, yavaş yavaş! Nedir acele n be!» Herkes neden böyle durup durup bakıyordu ona? Manavdan para verip almadığı için mi bakıyorlardı, bu elindeki karpuza.

Bu karpuzları babasının, taaa Tekirdağ’lardan beri kamyonuyla taşıdığını bilmiyorlar mıydı? Onu para verip almamıştı B acaksız ama, kimden para verip alacaktı ki? Karpuzlar kimindi? Tekirdağ’daki bostan sahibinin malı olmaktan çoktan çıkmıştı. Henüz manavın da değildi. Karpuzlar babasının kamyonunda olduğuna göre, tümü babasının sayılırdı. Yok, hayır, yoldan gelip geçenler bunlar için değil, karpuz bütün karpuzlardan büyük olduğu için bakıyorlardı. Hem bütün karpuzlardan büyüktü, hem de bütün karpuzlardan akıllı. Kendi kendine nasıl da gidiyordu usul usul… Kendi halinde, yuvarlana, yuvarlana … 8 «Hey anam! » dedi, co ş tu da, «Kimin var böyle uslu akıllı, söz dinleyen karpuzu be!» Babasının kamyonunda daha bunlardan elli tane, yüz tane vardı. Belki de daha büyükleri bile bulunurdu aralarında. «Dur hele!» diye bağırdı. «Neden hızlanıverdin birden? Yoksa seni gözden çıkardım mı sanıyorsun? Biraz yavaş ol bakalım!» Karpuza yetişebilmek için, Hacaksız’ın hızlanması gerekiyordu. B ir süre koştuktan sonra yorulmuştu. «Yavaş ol da, yan yana gidelim!» dedi, «Herkes de seni, elimden kaçırdım sanacak! Yuvarlaksan futbol topu da değilsin ya! . Hem ben öyle futbol budalası çocuklardan değilim. Top, ayağıma yanlışlıkla gelirse vurur geçerim. Peşinden, av köpekleri gibi koşmam, dilim bir karış dışarda!.» Sen kime söylüyorsun ki!.

Karpuz hıziandıkça hıziamyordu işte!. «Yooo aslanım!» dedi kendisi de biraz hızlanarak, «Beni öyle peşinden koşturamazsın, diyorum sana! Ben alacakaranlıkta yataktan kaldırılmış, bir kamyon sürücü yardımcısıyım! Gezmelerden değil, taaa Tekirdağ’dan, işten geliyorum! Bostandan, en azdan yirmi otuz karpuz da ben taşıdım, ben yükledim, bizim Külüstür’e. Ağır ol biraz bakalım!» 9 Kim kulak asıyor ki Hacaksız’ın çıkışlarına. Karpuz başını almış, atıaya sıçraya gidiyordu, önünden. «Heeey sana söylüyorum, dik kafalı karpuz! Ham karpuz! Kabak herif! Yavaş ol biraz, diyorum sana! Peşinden koşturamazsın beni, diyorum! Yusyuvarlak yaptııarsa seni, yuvarlanıp gidesin diye yapmadılar. Bütün yuvarlak olan şeyler yollara düşüp de tıngır mıngır yuvarlanmaya başlasalar ortalık alt üst olurdu. Bak senden çok daha tatlı olan portakallar da yuvarlak ama, hiçbiri sepetlerinden fırlayıp sokaklarda yuvarlanmıyor. Hem babam, ne demişti bana, ‘sakın hiç kimseye .gösterme,’ demişti. Tamam mı?! B öyle deli deli yuvarlanırsan alının kucağıma haaa!» Birden hızlandı Bacaksız, yuvarlanan karpuzun önüne geçti. İki ayağını yana açarak dikildi önünde. Karpuz karşıdan hızla gelip ayaklarına çarptı. O hızla yukarı fırlayıp iki ayağının arasında durdu. lO «Aferin, benim söz dinleyen karpuzurol » dedi, «İşte böyle olacak! Ben dur deyince, duracaksm! Tamam mı?!» B öyle her konuşmanın sonunda, «Tamam mı» demeyi babasından öğrenmişti. Soluk soluğakalmıştı Bacaksız.

B ir süre dinlendi. Eğilip iki eliyle karpuzu yakaladı, kucağına aldı. Aman ne kadar da ağırdı. Gittikçe de ağırlaşıyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir