Robert A. Heinlein – Yaban Diyarlardaki Yabancı

Bir zamanlar, dünya daha gençken, Smith adında bir Marslı vardı. Valentine Michael Smith vergi kadar gerçekti ama türünün tek örneğiydi. Arz’dan Mars’a yapılacak ilk insanlı keşif gezisinin mürettebatı, uzaydaki en büyük tehlikenin insanın kendisi olduğu varsayımına dayanılarak seçilmişti. O zamanlar, Ay’daki ilk insan kolonisinin kurulmasının üstünden sadece sekiz Arz yılı geçmişken, gezegenler arası uçuşlar, insanı canından bezdiren çift teğetli yarı elips serbest düşüş yörüngeleriyle 1 yapılabiliyordu. Arz’dan Mars’a iki yüz elli sekiz güne, bir o kadar da dönüş için, üzerine de Mars’ta geçecek, iki gezegenin, çift teğetli dönüş yörüngesinin çizilmesine izin vereceği, göreli konumları almaları için emekleyerek ilerlemeleri beklenecek dört yüz elli beş günü ekleyin, toplamda neredeyse üç Arz yılı ediyordu bu yolculuk. İnsanı bezdiren uzunluğu bir yana, bu yolculuk aynı zamanda çok riskliydi. Envoy 2 adındaki bu uçan tabut, yalnızca bir uzay istasyonunda yakıt ikmali yapıp sonra da Arz atmosferini yalayıp geçen bir dalışla Mars’a yollanabiliyordu. Mars’a varınca da tabii ki inerken çakılmadıysa, tepkime-kütle depolarını dolduracak suyla yiyecek bir şeyler bulabildiyse, bin türlü başka şey ters gitmediyse geri dönebiliyordu. Yine de fiziksel tehlikelerin, psikolojik gerilimlerden çok daha önemsiz olduğuna karar verilmişti. Sekiz insanın, neredeyse üç Arz yılı boyunca maymunlar gibi doluştukları gemide, insanların normalde birbirleriyle geçindiğinden çok daha iyi geçinmeleri gerekiyordu. Önceki dersler, tamamen erkeklerden oluşan bir grubun sağlıksız ve toplumsal olarak dengesiz olduğunu gösterdiği için bu seçenek reddedilmişti. İdeal mürettebatın, gereken nitelikler böyle bir bileşimde bulunabilirse, dört evli çift olduğuna karar verildi. İhaleyi alan Edinburgh Üniversitesi, mürettebat seçimi için taşeron olarak Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’yle anlaştı. Gönüllülerin çoğunluğunu yaş, sağlık durumu, düşünce yapısı, eğitim ve huy gibi nedenlerle eledikten sonra bile, Enstitünün elinde, üzerinde çalışılması gereken, her biri vücutça, zihince sağlıklı ve gereken özel becerilerden en az birisine sahip dokuz binden fazla aday kalmıştı. Enstitünün kabul edilebilir durumda dört çiftten oluşan birkaç mürettebat bulması umuluyordu.


Böyle bir mürettebat bulunamadı. Gereken temel uzmanlıklar, astrogasyon, 3 tıp doktorluğu, aşçılık, makinistlik, gemi komutanlığı, anlambilim, kimya mühendisliği, elektronik mühendisliği, fizik, jeoloji, biyokimya, atom mühendisliği, fotoğrafçılık, hidroponik 4 ve roket mühendisliği idi. Mürettebatı oluşturan herkes ya birden fazla beceriye ya da kısa sürede yeni uzmanlıkları öğrenebilme yeteneğine sahip olmalıydı. Bu sekiz kişilik grubun özelliklerine sahip yüzlerce takım vardı; bu takımlardan üçü hem istenen niteliklere sahip çıktı, hem de sağlıklı ve zekiydi. Fakat her üç durumda da uyumluluk için mizaç faktörlerini değerlendiren psikologlar dehşet içinde kaldılar. İhale üstlenicisi uyumluluk katsayısının düşürülmesini önerdi; Enstitü de aldığı dolarlık ücreti iade etmeyi sertçe teklif etti. Bu arada, adı kaydedilmemiş bir bilgisayar programcısı, makineleri üç çiftten oluşan mürettebat adaylarını bulması için çalıştırıyordu. Her biri, bu çiftin tamamlaması gereken, kendi özelliklerine göre uyumlu birkaç düzine takım buldu. Tabii bunlar olurken, makineler ölümlerle, adaylıktan çekilmeler ve yeni gönüllülerle değişmekte olan veriyi gözden geçirmeyi sürdürüyordu. Anlaşıldığı kadarıyla M.S., D.F. 5 Yedekler Komutanı, sınırsız yetkili pilot ve Ay görevini tamamlamış, kırk yaşında deneyimli bir asker olan Yüzbaşı Michael Brant’ın enstitüde bir arkadaşı vardı. Bu kişi, bekâr kadın gönüllüleri tarayarak yüzbaşıyla birlikte mürettebatı tamamlayacak ve makinenin kabul edilebileceği takımı oluşturacak kişiyi arıyordu.

Bütün bunlar da Yüzbaşı’nın jete atlayıp Avustralya’ya uçması ve kendinden 9 yaş büyük, at suratlı bir kız kurusu olan anlambilimci Dr. Winifred Coburn’a evlilik teklif etmesiyle sonuçlandı. Dr. Coburn, Carlsbad Arşivlerinde muzip ifadeli ancak pek de çekici olmayan bir fotoğrafıyla yer alıyordu. Belki de Brant, içeriden kimsenin yardımı olmaksızın, bir keşfe komuta etmek için gereken sezgisel cesaretle hareket etmişti. Her ne olduysa oldu, ışıklar yanıp söndü, delikli kartlar çıktı ve Envoy için bir mürettebat bulundu: Yüzbaşı Michael Brant, kaptan-pilot, astrogatör, yardımcı aşçı, yardımcı fotoğrafçı, roket mühendisi. Dr. Winifred Coburn Brant, 41, anlambilimci, uygulamalı hemşire, ambar sorumlusu, tarihçi. Bay Francis X. Seeney, 28, komutan yardımcısı, yardımcı pilot, astrogatör, astrofizikçi, fotoğrafçı. Dr. Olga Kovalic Seeney, 29, aşçı, biyokimyacı, hidroponikçi. Dr. Ward Smith, 45, doktor ve cerrah, biyolog. Dr.

Mary Jane Lyle Smith, 26, nükleer enerji mühendisi, elektronik ve güç teknisyeni. Bay Sergei Rimsky, 35, elektronik mühendisi, kimya mühendisi, makinist ve tamirci, kriyolog. Bayan Eleanora Alvarez Rimsky, 32, jeolog ve selenolog, 6 hidroponikçi. Mürettebat, genel olarak istenen yeteneklere sahip olmasına rağmen bazı durumlarda ikincil beceriler kalkış öncesi haftalardaki yoğun eğitimle kazanıldı. Daha da önemlisi, karşılıklı olarak uyumlu olmalarıydı. Belki de fazla uyumluydular. Envoy, aksilik olmaksızın belirlenmiş zamanda kalktı. Yolculuğunun erken evrelerinde gönderdiği günlük raporlar herkes tarafından rahatlıkla dinlenebiliyordu. Uzaklaşıp gönderdiği sinyaller zayıfladıkça Arz’ın haberleşme uyduları tarafından yakalanıp aktarılmaya başlandılar. Mürettebat mutlu ve sağlıklı görünüyordu. Dr. Smith’in en büyük derdi mantar hastalığı salgınıydı. Serbest düşüşe çabuk uyum sağlanmış ve ilk haftadan sonra baş dönmesi ilaçları gerekmemişti. Kaptan Brant, disiplin sorunu yaşadıysa bile bunları Arz’a rapor etmemeyi tercih etmişti. Envoy, Phobos’un yörüngesinin hemen içinde geçici bir yörüngeye girdi ve iki haftayı buradan Mars yüzeyini fotoğraflı incelemeyle geçirdi.

Sonra Kaptan Brant bir telsiz mesajı gönderdi: “Yarın, GSZ 7 ile saat 12.00’de Lacus Soli’nin hemen güneyine iniş girişiminde bulunacağız.” Bir daha başka mesaj da alınamadı. 1 Serbest düşüş yörüngesi: Güneş Sistemi içinde uzay yolculukları daha güçlü ve verimli bir itiş sistemi bulunmadıkça bu şekilde, gezegenlerin kütle çekimlerini kullanarak yapılmalıdır. Serbest düşüş denmesi, bu işlemin tamamen Newton’un çekim kanunlarına göre yapılmasındandır. Araçlar kelimenin tam anlamıyla, bir gezegenden diğerine atlarlar. 2 Envoy: Elçi 3 Astrogasyon: Uzayda mevki ve yön tayini, rota belirlenmesi 4 Hidroponik: Topraksız bitki yetiştirme bilimi, uzun sürecek uzay yolculuklarında mürettebatın besin gereksinimi ile atmosferin dengelenmesi ve geri dönüşüm için kısıtlı alanda meyve, sebze ve tahıl üretimi. Günümüze kadar uzay istasyonlarında sadece sınırlı deneyler olarak gerçekleştirilmiştir. 5 D.F.: Defender of The Faith, özellikle Britanya’da tahtın sadık hizmetkârları için kullanılan bir paye. 6 Selenolog: Ay Bilimci. 7 GSZ: Greenwich Standart Zamanı, Londra yakınlarındaki Greenwich’den geçen merkez meridyene (00) göre zaman. Kış saati uygulamasında Türkiye saatinden 2 saat geridir. İKİ Mars, insanlar tarafından tekrar ziyaret edilmeden bir çeyrek Arz yüzyılı geçti.

Envoy’dan sonraki altı yıl sessiz geçtikten sonra, Geographic Society ve La Société Astronautique Internationale’nin ortaklaşa finanse ettiği robot sonda Zombie uzay boşluğunu geçti, bekleme süresince yörüngede kaldı ve döndü. Robot aracın çektiği fotoğraflar insan standartlarına göre hiç de çekici olmayan bir dünya gösteriyordu. Aracın üzerindeki kayıt cihazları, Mars atmosferinin inceliğini ve insan yaşamına elverişli olmadığını doğruladı. Ama Zombie’nin çektiği fotoğraflar “kanalların” açıkça bir tür mühendislik eseri olduğunu ve sadece şehir harabeleri olarak yorumlanabilecek başka ayrıntıları da gösteriyordu. Eğer Üçüncü Dünya Savaşı araya girmemiş olsaydı, büyük ölçekli ve insanlı bir keşif gezisi zaman kaybetmeden yapılırdı. Ama savaş ve geçen zaman, yitirilmiş Envoy’dan çok daha geniş çaplı ve sağlam bir araştırma gezisiyle sonuçlandı. Federasyon Gemisi Champion, tamamı erkek, 18 tecrübeli uzay adamından oluşan mürettebat ve onlardan çok daha kalabalık erkek öncüyle beraber, Lyle İtkisi kullanarak yolculuğu sadece 19 günde yaptı. Kaptan Van Tromp’un niyeti Envoy’u aramak olduğundan, Champion da Lacus Soli’nin hemen güneyine indi. Bu ikinci keşif gezisi, Arz’a günlük rapor veriyordu ama gönderdiği 3 mesaj, bilimsel olmaktan çok ötedeydi. İlki: “Roket Gemisi Envoy bulundu. Kurtulan yok.” Dünyayı yerinden oynatan ikinci mesaj: “Mars’ta hayat var.” Üçüncüsü ise: “23-105 Mesajına düzeltme. Envoy’dan kurtulan bir kişi bulundu.” ÜÇ Kaptan Willem Van Tromp insancıl ve sağduyulu bir adamdı.

Önden haber gönderdi: “Yolcum, kamuya açık bir karşılama töreninin gerilimine maruz bırakılmamalıdır, tekrarlıyorum, gerilime maruz bırakılmamalıdır. Düşük-G bir mekik, sedye, ambulans ve silahlı muhafız hazır bulunsun.” Kaptan, gemi doktoru Dr. Nelson’u, Valentine Michael Smith’in Bethesda Tıp Merkezinde özel bir odaya yerleştirilmesi, özenle hidrolik bir yatağa aktarılması ve deniz piyadesi muhafızlar tarafından dış temastan korunmasını sağlaması için onunla birlikte gönderdi. Kendisi de Federasyon Yüksek Konseyinin olağanüstü toplantısına katıldı. Valentine Michael Smith yatağına aktarılmaktayken, Bilim Başbakanı öfkeyle söyleniyordu: “Kabul ediyorum, Kaptan, ne olursa olsun bilimsel bir araştırma olan bu gezinin askeri komutanı olarak yetkiniz, geçici süreyle sorumluluğunuzda bulunan bir kişiyi korumak için sıra dışı tıbbi hizmet isteme hakkını size veriyor fakat şimdi bakanlığımın işlevlerine haddinizi aşarak karışmanızı anlayamıyorum. Neden? Smith gerçek bir bilimsel hazine!” “Evet. Sanırım öyle, efendim.” “Eğer öyleyse, neden…” Bilim Başbakanı durarak Barış ve Askeri Güvenlik Başbakanı’na döndü. “David? Bu iş belli ki artık benim yetki alanımda. Adamlarına gerekli emirleri verir misin? Ne de olsa, Profesör Kennedy ve Doktor Okajima ayarında ki sadece ikisinden bahsediyorum, adamları sonsuza kadar uzak tutamayız. Buna dayanamazlar.” Barış Başbakanı cevap vermedi ama sorgulamasına Kaptan van Tromp’a göz attı. Kaptan başını iki yana salladı. “Hayır, efendim.

” “Neden hayır?” diye diretti Bilim Başbakanı. “Hasta olmadığını kabul ettiniz.” “Kaptana açıklaması için fırsat ver, Pierre,” dedi Barış Başbakanı. “Evet, Kaptan?” “Smith hasta değil, efendim,” dedi Barış Başbakanı’na Kaptan, “ama iyi de değil. 1-G8 alanında hiç bulunmadı daha önce. Şu anda alıştığından 2.5 kat daha ağır çekiyor ve kasları buna uygun değil. Arz-Normali hava basıncına da alışık değil. Hiçbir şeye alışık değil ve üstündeki gerilim onun için çok fazla. Yapmayın beyler, 1-G’ye dönmekten ben bile it gibi yorgunum ve ben bu gezegende doğdum.” Bilim Başbakanı küçümser gibiydi. “Bütün endişeniz ivme yorgunluğuysa, bunu bekliyorduk, sevgili Kaptan. Sizi temin ederim. Solunum ve kalp değerleri dikkatle takip ediliyor. Biz de tamamen hayal gücü ve öngörüden yoksun değiliz.

Ne de olsa, ben de uzaya çıktım. Nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Bu Smith denen adam…” Kaptan van Tromp artık gürültü koparma zamanının geldiğine karar vermişti. Kendi yorgunluğunu -hem de ne yorgunluk- bir mazeret olarak kullanabilirdi, kendisini Jüpiter’e inmiş gibi hissediyordu ve bir yüksek konsey üyesinin bile Mars’a yapılan ilk başarılı seferin komutanına karşı çok sert davranmayı göze alamayacağının farkındaydı. Böylece, konuşmayı homurdanarak kesti. “Şey! ‘Bu Smith denen adamın…’ Bu ‘adamın!’ Onun ne olmadığını göremiyor musunuz?” “Ne?” “Smith. bir… insan… değil.” “Ha? Açıklayın, Kaptan.” “Smith bir insan değil. Bir insanın genlerine ve soyuna sahip ama insan değil. İnsandan daha çok bir Marslı o. Biz gidene kadar asla bir insan görmemişti. Bir Marslı gibi düşünüyor, bir Marslı gibi hissediyor. Bizimle hiçbir ortak noktası olmayan bir ırk tarafından yetiştirildi. Yahu, cinsellik bile yok onlarda.

Smith daha önce hiç kadın görmedi ve emirlerime uyulduysa hâlâ da görmemiştir. İnsan soyundan gelme ama çevresi ve yetiştirilişiyle bir Marslı. Şimdi, eğer onu çıldırtmak ve meşhur ‘bilimsel hâzinenizi’ ziyan etmek istiyorsanız, kalın kafalı profesörlerinizi çağırın da onu didik didik etsinler. Ona iyileşip güçlenmesi ve bu dünya denen tımarhaneye alışması için hiçbir şans vermeyin. Devam edin, limon gibi sıkın onu. Benden günah gitti; işimi yaptım!” Sessizlik Genel Sekreter Douglas’ın bizzat kendisi tarafından sakince bozuldu. “İşinizi çok da iyi yaptınız, Kaptan. Önerileriniz dikkate alınacaktır ve alelacele bir şeyler yapmayacağımıza emin olun. Eğer bu Smith denen adamın ya da Mars’tan Gelen Adam’ın uyum sağlamak için birkaç güne ihtiyacı varsa, eminim ki bilim biraz bekleyebilir, bu yüzden, sakin ol, Pete. Tartışmanın bu kısmını kapatalım beyler ve diğer konulara geçelim. Kaptan van Tromp yorgun.” “Bir şey var ki bekleyemez,” dedi Halkla İlişkiler Bakanı. “Şey, Jock?” “Eğer kısa zamanda Mars’tan Gelen Adam’ı stereo ekranlarına çıkaramazsak, nur topu gibi ayaklanmalarınız olacak Sayın Sekreter.” “Hımm, Abartıyorsun Jock. Mars davası haberlerde olacak elbette.

Ben, kaptana ve cesur mürettebatına madalya verirken; hem yarın olsa daha iyi olur. Kaptan van Tromp bize deneyimlerini anlatacak. Tabii ki bir gece dinlenmeden sonra, Kaptan.” Bakan başını iki yana salladı. “Beğenmedin mi, Jock?” “Halk, ağızları bir karış açık seyredebilsinler diye en azından bir tane canlı Marslı getirilmesini umuyordu. Getirmediklerine göre Smith’e ihtiyacımız var, hem de fena halde.” “Canlı Marslılar mı?” Genel Sekreter Douglas Kaptan van Tromp’a döndü. “Marslıların filmlerini çektiniz, değil mi?” “Binlerce metre.” “İşte cevabın, Jock. Canlı yayın zorlaşınca Marslıların filmlerine yüklenin. İnsanlar buna bayılacaktır. Şimdi, kolonileşme olasılığına gelelim Kaptan: Marslıların buna karşı çıkmadığını söylediniz?” “Şey, hayır, efendim ama kabul de etmediler.” “Anlayamadım?”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir