Etiket: Robert A. Heinlein

Robert A. Heinlein – Uzayda Kaybolanlar

Çok büyük bir yıldız gemisi, kontrolsüz olarak uzayda sürükleniyordu. Millerce uzunluğundaki koridorlarıyla, konsantrik güverteleri ile atölyeleriyle, bitki ve ambarlarıyla. İçindeki hava temiz ve sıcaktı. Koridorlar aydınlatılmıştı, bitkiler yemyeşildi. Yıldız gemisinde insanlar vardı. Onlar için dünya efsaneden başka bir şey değildi. İsyan ve kanlı ayaklanmalar sonucu astrolojiden anlayan ve gemiyi idare edebilecek olanlar ölmüştü. Bunlardan bir […]

Robert A. Heinlein – İkiz Yıldız

Eğer karşınızdaki adam bir taşralı gibi giyinmişse ve sanki o yerin sahibiymişçesine hareket ediyorsa bilin ki bir uzay adamıdır. Bu durum mantıklı bir gereklilikten kaynaklanır. Mesleği gereği kendini bütün evrenin patronu gibi hisseder; toprağa ayağını bastığı andan itibaren de köylülerin arasında dolaşıyor gibi olur. Zarafetten yoksun giyimine gelince, zamanının onda dokuzunda üniforması sırtında olan, medeniyetten […]

Robert A. Heinlein – Dünya Batıyor

Otomatik silâhların yaylım ateşiyle gecenin sessizliğinin bozulmasını bekleyen Gary, köprü ayaklarının gölgesine sindi. İhtiyar kadının, kimseye görünmeden karşı tarafa geçeceğini düşünmesi delilikti. Belki onu bu deliliğe sürükleyen açlık ve umutsuzluktu. Muhtemelen bütün umudunu gecenin karanlığına bağlamıştı. Oysa, köprü başını tutan askerlerin ellerindeki otomatik silâhların enfraruj ışınlı cihazlarla geceyi gündüz gibi aydınlık görebileceklerini bilmiyordu. İhtiyar kadının […]

Robert A. Heinlein – Yaban Diyarlardaki Yabancı

Bir zamanlar, dünya daha gençken, Smith adında bir Marslı vardı. Valentine Michael Smith vergi kadar gerçekti ama türünün tek örneğiydi. Arz’dan Mars’a yapılacak ilk insanlı keşif gezisinin mürettebatı, uzaydaki en büyük tehlikenin insanın kendisi olduğu varsayımına dayanılarak seçilmişti. O zamanlar, Ay’daki ilk insan kolonisinin kurulmasının üstünden sadece sekiz Arz yılı geçmişken, gezegenler arası uçuşlar, insanı […]

Robert A. Heinlein – Kizil Gezegen

Mars’ın ince havası üşütücü ama çok soğuk değildi. Kış güney bölgelerine henüz gelmemişti ve gün ısısı genelde donmanın üstündeydi. Kubbe şeklindeki yapının kapısının önünde dikilen tuhaf yaratığın insansı bir görünüşü vardı, ama bugüne kadar hiçbir insanın öyle bir kafası olmamıştı. Kafatasından fırlamış ibik gibi bir şey; dik dik bakan, geniş göz mercekleri ve yüzün önünden […]

Robert A. Heinlein – Kaybolan Miras

N’aber kasap!” Doktor Philip Huxley, konuşurken elinde evirip çevirdiği zar kupasını bırakıp ayağıyla bir sandalyeyi iteledi. “Otursana.” Kendisine yöneltilmiş abartılı seslenişe aldırış etmeyen adam, Fakülte Lokali’nin odacısına sarı yağmurluğunu ve sırılsıklam şapkasını verip sandalyeye oturdu, ilk önce zenci odacıya bakarak konuştu. “Duydun mu, Pete? Psikolog geçinen büyücü doktor, bana, benim gibi uzman bir hekim ve […]