Terry Eagleton – Eleştiri ve Ideoloji

Artık m ateryalist bir estetik kurm aya çalışan h er İngiliz Marksistin acı biçim de kendi yetersizliklerinin bilincinde olması gerekir. Bu alandaki pek çok m eselenin kaygı verici ve so n u çsuz kalm ış olm asından değil yalnızca, İngiltere’den m üdahalede b ulunm ak neredeyse otom atik olarak kendini tartışm anın dışında bırakm ak anlam ına geldiği için. A vrupa’nın hoşgörülü bir konuğu, yaşından önce büyüm üş am a asalak bir yabancısı olarak, kendini bir gelenekten yoksun hissettiği için. 1leriki sayfalarda bulacağınız denem eler bu m ahcubiyet duygulan içinde gayret sarf ederler. Bu duygular en çok bu konulara ilişkin gerçek bir tartışm anın yürütülebileceği tem elin geçici olarak tem izlenm esinden daha fazlasını bana pek ifade etm eyen edebi değer hakkındaki son bölüm de göze çarpıyor herhalde am a, karm aşık bir edebiyat tarihi dönem ini sınırlandırm a çabası içinde, kesinlikten uzak ifadelere, eğretilem eli jestler ve kısmi, indirgeyici okum alara sapan 4. Bölüm ’ü n (ilk olarak New Left Review’da yayınlanm ış bir m akalenin gözden geçirilip genişletilm iş bir biçim i) aşırı derecede şifreli ve eksiltili dilinde de belirginler. Yazılan ilk bölüm ün o olduğunu ve bunun daha titiz ifadeler bulm aya çabaladığım (kuşkusuz şem atizm ve basitleştirm e pahasına) ondan önce gelen iki bölüm ün yargıları çer9 çevesinde kaldığını eklem eliyim . Ama kitabı olduğu gibi, yani hem benim kendi yetkinlik sınırlarım dan kaynaklanan hem de İngiltere’de kendisini destekleyecek hâlâ çok az şey bulunan bir çalışma için kaçınılm az olan yanlışlar ve ihm allerle dolu bırakm anın en iyisi olacağını hissettim . Bu kitabı yazarken bana değerli tavsiyeler verm iş ve beni teşvik etm iş bir dizi insana candan m innettarlık duyuyorum . Taslağı değerlendirm ek için kendi çalışm alarından zam an ayırm ış olan, Perry A nderson, Francis Barker, Mike Ewart, Jo h n G oode, Jo h n H arrison, Q uintin Hoare, Francis M ulhem , Paul Tickell, Alan W all ve G eorge W o tto n ’a teşekkür etm eliyim . Hiç u m ulm adık b ir k u ru m b ü n y esin d e, bu tü r b ir söylem in sü ­ rekli, ilgi çekici ve verim li olm asına öncülük etm iş olan O xford Üniversitesi’ndeki M arksist eleştiri topluluğunun geçm iş ve şim diki üyelerine de u zun zam andır gönül borcu duyuyorum . Şurası kesin ki, onlar m ateryalist bir eleştirinin sorunlarına kendilerini adam ış olm asaydılar, bu kitap hiçbir zam an yazılamazdı. Bütün ülkede bu k o n u lan tartıştığım benzer gruplar ve bireyler var; onlara da elbette teşekkür borçluyum . T. E.


10 Eleştirel İdeolojide Değişmeler 1 E leştiriyi m asum olm ayan bir d isip lin o larak g örm ek güçtür. K ökenleri kendiliğinden, varoluşu doğal gelir bize: edebiyat vardır, dolayısıyla -o n u anlam ak ve takdir etm ek istediğimize g ö re – eleştiri de olacaktır. Edebiyatın beslemesi olarak -edebiyatın gölgesi olarak. Dört Kuartet’ten bir ifadeyi benim seyecek olursak, her yerde onu önleyen hayalet bir suç ortağı olara k – eleştiri. Burada önlem ek sözcüğü bize gerek klasik anlamını gerekse günüm üzde kullanılan yaygın anlam ım düşündürüyor. Şayet eleştirinin görevi m etinle okuyucu arasındaki tıkalı yolu açmak, m etni daha kolay tüketilm ek üzere irdelemekse, ürünle tüketici arasına kendi iriyan cüssesini sokm asından, efendi efendi peşinden giderken nesnesinin üstüne gölgesini düşürm esinden nasıl sakımlabilir? Eleştiri bu noktada çözülm ez bir çelişkiye esir olm uş gibidir. Zira görevi bizi m etnin kendiliğinden gerçeğinin kollanna bırakmaksa, kendi kütlesinin hiçbir parçasının, aracılık ettiği şeyle birleşmesine izin verm em esi gerekir; bu tür bir birleşm e, “kendine mal etm ek” gibi hiç de yakışık almayan bir suça tekabül eder. Yine de, eleştiri bir asalağın yaşamı demek olan bu doğal varoluş biçim ine kendini teslim etm eden, bu nasıl başarılır? Kendini ortadan kaldırm aktan ibaret olan bu saydamlıktan, m etnin yaşamına alçakgönüllü biçim de uyum göstermek11 ten nasıl sakınılır? Her türden eleştiri, sınırlarını itiraf etmelidir; am a burjuva eleştirisi en çok, kendi gereksizliğinden söz ederken -k en d i önerm elerinin taraflı, m ünasebetsiz, geçici niteliğini cansiperane biçimde vurgularken- kendinden em in görünür. Karmaşık ve incelikli olsalar da, söz konusu önerm eler boyun eğmek bilmeyen m etin tanrısının önünde saman çöpü misalidir. Yine de kişinin kendi söylem inin gereksizliğini haykırması ayn bir şeydir, susm ak ayrı bir şey. Eleştiri kusurlu bir söylem olabilir, ama bir köşeye çekilmesi için artık çok geç; maddi ve akademik olarak çok fazla yatırım yapılmış durum da. E le ştirin in k en d in e ilişk in te re d d ü d ü o d e re c e d ed ir ki, “am atör” m ü yoksa “profesyonel” bir uğraşı mı olduğunu dahi söyleyemez. K uşkusuz, profesyonel olam az, çünkü okum aktan daha doğal bir şey yoktur. N ihayetinde kitabın sonuna ulaşıncaya kadar sayfaları çevirm ekten ibarettir – doğal olarak, özel bir dikkatle, am a geliştirilip eğitilebilse de ögretilem eyecek bir dikkatle çevirm ekten. Fakat am atör de olam az, ç ü n ­ kü em ek-yoğun edebiyat araştırm ası sektörünün -o k u llar, fakülteler, yayınevleri, edebi k u ru m la r- kim yasal deneyden ziyade şarap tatm aya yakın bir bilm e tarzına dönm esi d ü şü n ü lemez.

İngiliz edebiyatı çalışm aları Britanya’da akadem ik olarak ilk kurum sallaştığında, bu ikilem bu iki tarzın m akul bir karışımıyla “çözülm üştü”. İngiliz edebiyatı som ut anlam da var olmayan bir konuydu: “eski” üniversitelerin ilk profesörlüklerini işgal eden İngiliz beyefendileri, kendi edebiyatlarını o k u ­ mak için, evdeki uşaklarına em retm ek için gerekenden daha fazla eğitim e ihtiyaç duym uyorlardı. Ama ne de olsa İngilizce profesörleriydiler onlar ve m esleklerine karşı sergiledikleri şövalye vurdum duym azlığı büsbütün gizlenem ezdi. Bulabildikleri basit çözüm , İngiliz edebiyatını incelem ek, am a başka bir şey yapıyorm uş gibi görünm ekti: onu “klasikler” zan n etm ek gibi sistem atik bir hata yapm ak. Profesyonel olarak daha saygın bir kisve bulunam azdı. K işinin, doğal olarak, C atullus hakkında olduğu gibi C rabbe hakkında da özel düşünceleri olabilirdi, am a İngiliz edebiyatının incelenm esi, kişinin özel tercihlerini aleni olarak ilan etm esinden ibaret olam azdı her12 halde. Bu tür ilanlar, Yeats’in dediği gibi, d ü kkan sahiplerine m ahsustu – tarihin bir cilvesidir ki, bir d ü k k an işletm ecisinin oğlu olan F. R. Leavis’e. “A m atör” tercihler, edebiyatı profesyonel olarak bilm e zanaatinden ayrı tu tu larak korunacaktı – günüm üz eleştirisinde hâlâ güçlü olan pozitivizm ve öznelciliğin geleneksel bir karışımı. Böyle bir k o n u m , kaçınılm az o larak k e n d i te p k isin i yaratacak tı. D isip lin in ak ad em ik o larak g ü ç lü , am a tarih sel olarak zam an aşım ına uğram ış aristo k rat ve b ü y ü k burjuva “ö n cü ler”i; “eski” üniversitelere ilk kez giren, bir sosyal sınıf tarafından tasfiye edildiler ki bu sosyal sınıf çağdaş tarihin eleştiriye biçtiği görevleri yerine getirm eyi başarm ıştır. Akadem ik olarak m ülksüz ve boyun eğm iş am a entelektüel bakım ­ dan gitgide hegem onya kuran bir k ü çü k b u rjuva liberal h ü ­ m anizm i, m uhalif bir blok olarak, gerici eleştirinin m evzilerini içeriden fethetti. Estetik ve ideolojik kabullerin birliğini acım asızca teşhir ettikleri “akadem ik k u ru m ”a karşı saldırılarında am ansızcasına radikal olan küçük burjuvazinin bu uzlaşmaz hüm anizm i, düşünsel atm osferin gerektirdiği bu edebi dönüşüm lerin bayraktarı olarak gelip kuru ld u ve korkusuzca İngiliz edebiyatının tarihini kendi suretinde yeniden yazdı. İngiliz eleştirisinin tarihinde bundan daha m ilitan, gözüpek ve tutarlı bir proje bulunam az.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir