Terry Pratchett – Muhtesem Maurice ve Degismis Fareleri

Bay T avşanc1k bir gün yaramazlık etmek i�in f1rsat ararken, · �itin arka tarafına, Çift�i Fred,in ; tarlastna bakt1 ve tarlanın, taze yeJil ‘ marullarla dolu olduğunu gördü. Ama Bay , . T avşanc1k,1n midesi marullarla dolu · değildi. Bu haks1zhkt1. ,. “‘ ,,, ‘ ‘ ” ‘ ._ ‘, � Bay T avşancıh’ın Macerası kitabından Fareler! Köpekleri kovalıyor, kedileri ısırıyorlardı, sonra … Ama bundan daha fazlası vardı. Muhteşem Maurice’in dediği gibi, bu yalnızca insanlar ve fareler hakkında sıradan bir öyküydü. lşin güç kısmı, kimin insan, kimin fare olduğuna karar vermekti. Habise Haşin ise bunun masallar hakkında bir öykü olduğunu söylüyordu. 6 ôyku -oykünün bir kısmı- ovadaki uzak şehirlerden yola çıkan, dağlan aşıp gelen posta arabasında başladı. Araba sürücüsü yolculuğun bu kısmını hiç sevmezdi.


Onnanlann içinde kıvrıla kıvrıla ilerlemişler, ufalanmaya yüz tutmuş yollarda dolana dolana dağ yamaçlarına tırmanmışlardı. Ağaçların arasında karanlık gölgeler vardı. Bazen sürücü, gölgelerin arasına saklanmış şeylerin arabayı izlediğini sanıyor ve ödü patlıyordu. Ama bu yolculukta, asıl ödünü patlatan, duyduğu seslerdi. Seslerin arkadan bir yerden, arabanın tepesinden geldiğine emindi ve orada, yağlı kumaştan kocaman posta torbalan ile genç adamın bavullarından başka bir şey yoktu. Özellikle de bir insanın içine saklanacağı kadar büyük bir şey yoktu. Ama zaman zaman ciyaklayan, fısıldaşan sesler duyduğundan emindi. Su anda arabada yalnızca bir yolcu vardı. San saçlı, genç bır çocuktu. Sallanan arabanın içinde, tek başına oturmuş, kitabını okuyordu. Parmağını sözcüklerin üzerinde gezdirerek, ağır ağır ve yüksek sesle … “Ubbervvald,” diye okudu. “Übervald okunur,” diye ciyakladı küçük bir ses, son derece anlaşılır bir şekilde. “Çift v, burada tek v gibi okunur. Ama iyi gidiyorsun.” “Aşın telaffuz diye bir şey de var evlat,” dedi bir başka ses. Bu ses uykulu geliyordu. “Ama Überwald hakkındaki en iyi şey nedir, biliyor musun? Sto Lat’tan çok çok uzaktadır. -…,,; , .

_,… 7 Pseudopolis’ten çok uzakta. Bekçilerin Kumandanı’ nın, bizi, gördüğü yerde canlı canlı haşlayacağım söylediği her yerden çok çok uzakta … Pek çağdaş bir yer değil. Yolları kölü. Bir sürü dağ aşmadan ulaşamazsın. lnsanlar buralarda pek yolculuk etmez. Bu yüzden haberler pek hızlı yayılmaz, anlıyor musun? Büyük olasılıkla polis teşkilallan da yoktur. Evlat, burada bir servet kazanabiliriz!” “Maurice?” dedi çocuk, dikkatle. “Evet evlat?” “Yaptığımız şeyin, bilirsin . sahtekarlık olduğunu düşünmüyorsun, değil mi?” Bir duraksama oldu, sonra ses konuştu: “Ne dernek sahtekarlık?” “Şey … paralarını alıyoruz Maurice.” Arabanın tekeri bir çukura girince araba sıçrayıp sa1landı. “Tamam,” dedi görünmeyen kişi Maurice, “ama kendine sorman gereken şu: Parayı aslında kimden alıyoruz?” “Şey … genellikle validen ya da şehir konseyinden ya da öyle birinden.” “Tastamam öyle! Ve bunun anlamı. nedir? Sana daha önce söylemiştim.” “Şey … ” “Bu hü-kü-met parası evlat,” dedi Maurice sabırla. “Söyle? Hü-kü-met parası.

” “Hü-kü-met parası,” dedi çocuk itaatkarca. s —–rr “Tamam! Peki hükümetler parayla ne yapıyorlar?” “Şey, onlar. ” “Askerlerin maaşını ödüyorlar,” dedi Maurice. “Savaş çıkarıyorlar. Aslında, parayı alıp bir zarara yol açmayacağı bir yere koyarak bir sürü savaşı engellemişizdir belki de. Aslında bir düşünseler, bizim heykellerimizi dikerlerdi.” “Gittiğimiz köylerin bazıları epey fakir görünüyordu Maurice,” dedi çocuk kuşkuyla. “Hey, tam da savaşa ihtiyaç duymayan türden yerler demektir.” “Tehlikeli Fasulye diyor ki bu … ” Çocuk yoğunlaştı ve sözcüğü söylemeden önce, telaffuzunu çalışıyormuş gibi dudaklarım oynattı, ” … bu, ah-la-ka aykırıymış.” “Bu doğru Maurice,” dedi ciyaklayan ses. “Tehlikeli Fasulye diyor ki, insanları kandırarak yaşamamalıymışız.” “Dinle Şeftali, kandırmaca insanların yapuğı bir şeydir,” dedi Maurice’in sesi. “Onlar birbirlerini kandırmayı o kadar sever ki bunu yapsın diye hükümetler seçerler. Biz ise, paralarının karşılığında hizmet veriyoruz. Onlar fare istilasına uğruyor, bir fare kavalcısına para veriyorlar ve farelerin tamamı kavalcıyı hopiti hopiti izleyerek köyden çıkıyor, fare istilası bitiyor, un çuvallarında oynaşan fare kalmadığı için herkes mutlu oluyor.

Minnettar halk, hükümeti tekrar seçiyor; her yerde kutlamalar yapılıyor. Bana sorarsan, iyi bir amaç için harcanmış para demek bu.” …….__._ 9 “Ama biz, onların fare istilasına uğradıklarını düşünmelerine sebep olduğumuz için, fare istilasına uğruyorlar,” dedi Şef tali’nin sesi. “Eh, tatlım, o hükümetçiklerin para harcadığı bir şey de fare avcılarıdır, anlıyor musun? Neden sizinle uğraşıyorum, hiç bilmiyorum … ” “Evet, ama biz … ” Arabanın durduğunu fark ettiler. Dışarıda, yağmurda, koşum takımları şıngırdadı. Sonra araba biraz sallandı ve koşan ayakların sesi duyuldu. Karanlıktan bir ses konuştu, “Orada sihirbaz var mı?” Arabanın içindekiler şaşkın şaşkın bakıştılar. “Yok!” dedi çocuk, neden soruyorsun ki, diyen bir sesle. “Peki, cadı var mı?” dedi ses. “Yok, cadı da yok,” dedi çocuk. “Tamam. Peki, posta arabası şirketirıin tuttuğu ağır silahlı trollerden var mı orada?” “Bundan kuşkuluyum,” dedi Maurice. Bir an, yalnızca yagmurun bozduğu bir sessizlik oldu.

“Pekala, ya kurt adam?” dedi ses sonunda. “Neye benziyorlar?” diye sordu çocuk. “Ah, şey, son derece normal insanlara benziyorlar, ama sonra, böyle, kıllan ve dişleri uzuyor, devasa pençeleri oluyor ve pencereden adamın üzerine atlıyorlar,” dedi ses. Konuşan, belli bir listenin üzerinden geçiyormuş gibiydi. 10 _,_,.,.,. “Hepimizin kıllan ve dişleri var,” dedi çocuk. “O zaman hepiniz kurt adamsınız, öyle mi?” “Hayır.” “Güzel, güzel!” Yağmurun bozduğu bir sessizlik daha oldu. “Tamam, vampirler? . ” dedi ses. “Bu ıslak bir gece, böyle bir havada uçmak istemezdiniz. Orada vampir var mı?” “Hayır!” dedi çocuk. “Hepimız son derece zararsızız!” “Eyvah!” diye mırıldandı Maurıce ve sıranın aluna girdi.

“Bu iyi işte,” dedi ses. “Bugünlerde ne kadar dikkat etsen az. Çevrede tuhaf tuhaf tipler dolaşıyor.” Pencereden içeri bir haydut sokuldu ve ses, “Hem paran hem canın,” dedi. “lkisi-bir-arada bir iş, anlıyor musun?” “Para, arabanın üzerindeki bavulda,” dedi Maurice’in sesi, yer hizasından. Haydut arabanın karanlık içine baktı. “Bunu kim söyledi?” diye sordu. “Şey, ben … ” dedi çocuk. “Dudaklarının oynadığını görmedim evlat!” “Para gerçekten arabanın üzerinde. Bavulda. Ama ben senin yerinde olsam açmazdım … ” “Hah. Eminim açmazdın,” dedi haydut. Maskeli yüzü pencereden kayboldu. Çocuk yanında, sıranın üzerinde duran kavalı aldı. Bir kuruş verenin düdüğü çaldığı turdendi, ama bir kavalın bir kuruş ettiği günleri kimse haurlamıyordu artık.

….,.__,._ 11 “Zor Kullanarak Hırsızlık şarkısını çal evlat,” dedi Maurice alçak sesle. “Ona parayı versek olmaz mı?” dedi Şeftali nin sesi. Kil çücük bir sesti. “Para, insanlann bize vermesi içindir,” dedi Mauricc sertçe. Yukarıda haydut, bavulu aşagı çekiştirirken bavulun, arabanın çausına sürtündüğü duyuldu. Çocuk itaatkarca kavalı aldı ve birkaç nota çaldı. Ardından bir dizi gürültü geldi: Bir gıcırtı, bir gümleme, pıtırtılar … ve sonra çok kısa bir çığlık duyuldu. Sessizlik çöktüğünde Maurice yine sıraya urmandı ve başını pencereden dışarı, karanlık ve yağmurlu geceye uzattı. “Aferin sana,” dedi. “Akıllıymışsın. Ne kadar çok çabalarsan o kadar kötü ısırırlar. Muhtemelen daha deriyi delmemişlerdır, değil mi? Güzel.

Biraz öne çık ki seni görebileyim. Ama dikkat et, olmaz mı? Kimsenin paniğe kapılmasını istemeyiz, değil mi?” Haydut, lambaların ışığında belirdi. Çok yavaşça ve dikkatle, bacaklarını iki yana ayırarak yürüyor, bir yam.lan da sessizce sızlanıyordu. “Ah, işte buradasın,” dedi Maurice neşeyle. “Pantolonunun paçalanndan yukarıya doğru tırmandılar, degil mi? Tipik fare numarası. Başını sallamak yeterli, çünkü onlan heyecanlandırmak istemeyiz. Ne yapacakları hiç belli olmaz.” 12 Haydut yavaşça başını salladı. Sonra gözleri kısıldı. “Sen bir kedi mısin?” diye mırıldandı. Sonra gözleri şaşı oldu ve inledi. “Ben sana konuş dedim mi?” dedi Maurice. “Konuş dediğimi hiç sanmıyorum, hı? Arabacı kaçtı mı, yoksa onu öldürdün mü?” Adamın yüzü ifadesizleşti. “Ah, hızlı öğreniyorsun, haydutlarda sevdiğim bir özellik,” dedi Maurice.

“Bu soruyu yanıtlayabilirsin.” “Kaçtı,” dedi haydut boğuk bir sesle

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir