Tomas Tranströmer – Ates Karalamalari

2011 Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan TomasTranströmer’i ben 90’lı yılların başlarında American Poetry Review adlı dergide yayımlanan “Schubertiana” şiiriyle tanıdım. Bu şiirle birlikte beş-altı şiirini daha çevirerek 1993’te Cumhuri:yet’in Şiir Atlası sayfalarında yayımladım. Bunu 1994’te İyi Şeyler kitapları arasında çıkan Ateş Karalama/an adlı küçük kitap izledi. Aynı yıl İsveç’te, Gotland adasının Visby kentindeki Yazarlar ve Çevirmenler Evi’nde Tomas Tranströmer için düzenlenen ve birçok Baltık ülkesi şairinin de katıldığı bir şiir şenliğine çağrıldım. Tranströmer 1991 ‘de geçirdiği bir beyin kanaması sonunda konuşma yetisini kaybetmiş ve vücudunun sağ tarafını kullanamaz duruma düşmüştü. Bu engelli durumuna rağmen Tranströmer, toplantıya katılan öbür şairlerle karısı Monica’nın da yardımıyla dostluklar kurmayı başardı. Bu arada yakından tanıdığı Lütfi Özkök’le ilgili bir belgesel filmi birlikte izlerken bana da sol eliyle bir kitabını imzaladı. Daha sonra Özkök’ten öğrendiğime göre Tranströmer, l954’te Türkiye’ye yaptığı yolculuk için ondan bilgi almış ve onun yönlendirmesiyle Oktay Rifat ve Melih Cevdet gibi şairlerle tanışmış. İstanbul’da orllar ıtarafından gezdirilmiş, sonra da Bursa üzerinden İzmir’ e gitmiş ve “İzmir Saat Üç” şiiri o gezi sonunda yazılmış. Ateş Karalama/an kitabı, bizim şiir çevrelerinde pek iz bırakmamış olmalı ki, Nobel Ödülü haberi basında duyurulduğunda, onun Türkçede yalnız Hüzün Gondolu ve İzmir Saat Üç adlı iki kitabının yayımlandığı açıklandı. Böylece, hiç değilse rahmetli Gürhan Uçkan’ın çevirileri de yeniden hatırlanmış l3 oldu. Belki hatırlanması gereken başka çeviriler arasında Lütfi Özkök’le Yüksel Peker’in hazırladıklan ve çevirdikleri Yapı Kredi Yayınlan’ndan 1996’da çıkan 1945 Sonrası İsveç Şiiri Antolojisi’ndeki örnekler de bu kısa listeye eklenebilirdi. Artık “ikinci geliş”te! 1954’teki ilk kitabından 2004’te yayımlanan son şiir kitabına kadar on iki kitabından seçilen bu şiirlerin yazan Tomas Tranströmer, 1931 ‘de Stockholm’de doğdu. l956’da Stockholm Üniversitesi’nde yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra 1960- 1966 yıllan arasında Roxtuna Çocuk Hapishanesi’nde psikolog olarak çalıştı. 1967’den sonra da Vasteras’ta çahşma özürlülerle ilgili bir göreve geçti ve hastalanıp Stockholm’e dönünceye kadar orada yaşadı.


İsveç’in günümüzdeki en önemli şairlerinden biri sayılan Tranströmer 1981 ‘de BatıAlmanya’da Petrarca Ödülü’nü, 1983′ te İsveç’in en saygın ödüllerinden Bonnier Şiir Ödülü’nü, 1990’ da Neustadt Uluslararası Edebiyat Ödülü’nü, 2007’de Griffin Vakfı Ömür Boyu Başarı Ödülü’nü, 20 1 1 ‘de de Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı. Şiirlerinde uzun İsveç kışlarından ve Stockholm çevresindeki takımadalarda yaşanan güzel yazlardan olduğu kadar, dünyanın birçok ülkesinde karşılaşılan sorunlardan da esinlenen Tranströmer, gözlemlerini çarpıcı metaforlarla dile getirir. Çoğu zaman içedönük bir duyarlığın ürünleri olan bu şiirler uykuyla uyanıklık, çalışmayla dinlenme, kentle çevresi ve değişik kültürler arasındaki karşıtlıkları yansıtır. Ama Tranströmer, şiirle ilgili şu sözlerinden de anlaşılacağı gibi, gene bu karşıtlıklar arasında bağlar kurmaya çalışır: Benim şiirlerim, buluşma noktalarıdır. Bu şiirlerin amacı, gündelik dilin ve yaklaşımların gerçekliğin değişik yanları arasında kuramadığı bağlantıyı bir anda kurmaktır. Bir manzaranın çarpıcı özellikleri ile önemsiz ayrıntıları arasında bağlar vardır; değişik kültürler ve insanlar da bir sanat yapıtında bir araya gelebilir; doğayla endüstri arasında da bir bağlantı kurulabilir: İlk bakışta bir çatışma gibi görünen bir olgu. bir uzlaşmaya da dönüşebilir: Gündelik dil ve alışılmış yaklaşımlar 14 dünyayla ilgili sorunlann ele alınmasında. belirgın ve somut amaçlara ulaşmada gereklı olabilır. Ama hayatın bazı önemi anlarında bu dilin ve yaklaşımların yetersiz olduğunu deneyimlenmızden biliyoruz. Bu yüzden, yalnız bu dilin ve anlaşma yöntemlerınin egemen olmasına izın verirsek. bır iletışim bunalımıyla karşı karşıya gelebiliriz. Ben şiiri böyle bir tehlikeye karşı bir “karşı güç” olarak görüyorum. Şiir, etkin uzlaşma aracıdır: bizi uyu�ukluğa değil, uyanıklığa yöneltmeyi amaçlar. CEVAT ÇAPAN 15 Yoldaki Sırlar (1958) DAMLARIN ÜZERİNDE ŞARKI SÖYLEYEREK UYUYAN ADAM Sabah. Mayıs yağmuru.

Şehir hala bir dağ köyü kadar sessiz. Sokaklar sessiz. Ve gökte mavi yeşil bir uçak motorunun gürültüsü. – Pencere açık. Uyuyan adamın sırtüstü yattığı yerde düşü saydamlaşıyor. Kımıldıyor, aramaya başlıyor dikkatin araçlarını el yordamıyla – nerdeyse uzayda. 19 SAAT ÜÇTE İZMİR Az ilerde, nerdeyse bomboş sokakta iki dilenci, birisi tek bacaklıöteki taşıyor onu sırtında. Öyle durdular – gece yansı bir yolda farların ışığında donup kalan bir hayvan gibi – bir an bekleyip karşıya geçmek için hızla devam ettiler yollarına okul bahçesinde oynayan çocuklar gibi öğle sıcağında sayısız saat çalarken boşlukta. Mavi parlayarak akıp geçti sularda. Siyah sürünüp büzüldü bakarak taşlardan. Beyaz esip bir fırtına oldu gözlerde. Saat üç çiğnenirken nallann altında ve karanlık döverken ışığın duvarını şehir uzanmış sürünüyordu denizin kapısında ışıyarak akbabanın keskin bakışlarıyla.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir