Ufuk Uras – İdeolojilerin Sonu mu

“, . nasıl oluyor da insanlar sahip olduklanndan daha fazlasım hak etmediklerine inandı.rılabiliyor ve birilerinin başkalannın emegi azerinde tasarruf yetkisi olabilecegi düşüncesini onaylayabiliyorlar? ‘Erken yat, erken kalk’ Jdeolojisiyle yaşamlarını programlayıp, özgürce davrandıklarını düşünüp, hep kendilerinden beklendigi gibi yaşıyorlar? Gelecek ütopyalannın bile parsellenip parsellenip satıldıgı bir dünya pazarının müşterisi olabiliyorlar. Kısacası pembe rüyalar piyasası nasıl kuruluyor? Acaba inandıgımız şeylere neden inanıyor, inanmaya neden olan argümanlar haklandaki inanışlarımıza neden .inanıyoruz? . Elinizdeki kitabın yazan Ufuk Uras araşunnasında işte bu ve benzeri soruJarın yanıtlarını arıyor. Bu sorulann sorulmasının dogrudan hayatın sorgulanması anlamına geldigi ortada; sadece bunları sormak bile yaşamda, kafalarımızın içinde ve ruhlarımızda şok dalgalan yaratmak aynı zamanda; dolayısıyla da, beyiniere akıulıp orada taşiaşmış çimentolan, yaşamı donduran betonarme kalıplan ve ilişldleri buzlaşu�an mennerieri çatlaup kıran işlevleri var bu sorulan sormanın. Özgür düşünce ve giderek de bilim, kanielen çiçekleri gibi çatlaklanlan gün yüzüne çıkabilmekte, gökyüzüne yükselip dünyayı aydınlatabilrnekte … Kitapta Ufuk Uras, sadece -sorulan sormakta kalmıyor, onlara yanıtlar da anyor!. Tanımlıy()r … Sistemleştiriyor ilişki ve baglanulan kuruyor … Tarihsel gelişimin köklerine iniyor … Ve çelişkileri sergiliyor . Yazar, tuzaktarla dolu bir alandaki bu zorlu bilimsel yürüyüşünde elinde saglaın bir pusulayla ilerliyor, çözümlemelerinde maddi süreçleroen, yani hayann gerçeklerinden kopmadan, maddeci yöntemin kılavuz].


ugunda yol alıyor ve işte ancak o zaman ideolojinin göstermedigini görüyor, egemenligin ve sınıf iktidannın temeline inebiliyor. Yanıtlanyla da, çatlaklar açtılı egemenlik sistemlerinde, bu kez,· büyük patlamalarla yanklar, gedikler ortaya çıkanyor. 9 Biliyoruz ki, yalanlar, yasaklar ve yanılsamalar imparatorluklannın kaleleri ancak böyle fe$edilebiliyor; bilimin degiştirmeye yönelik özü de burada ortaya çıkıyor … • • • Marx ve e n “Alman İdeolojisi”ndeki, “her dönemde egemen sını ann düşüncelerinin egemen oldugu” saptaması, kuşkusuz ideoloji konusundaki bilimsel ve politik çözümlemelerin çıkış noktası olma durumunda. Bu, aynı zamanda, sorunun başlangıcını da oluştunnakta. Jdeoloji konusunda görüntünün ardındaki gerçege ulaşmaya çabalamak, aynı zamanda, bizzat hayatın kendisi ile hesaplaşmak, yaşamın ‘ters’ gerçeklerine karşı boguşmak, insan beyni-. nin özgürleşmesi ve dolayısıyla da insanoglunun kurtuluşu için ugraş vermek; ve bu yolda yöntemi aramaya başlamak aynı zamanda. Yani, politikayla, özellikle de ezilen sınıflann, giderek de işiçi sınıfının mücadelesiyle yakından ilintili bir süreci açıyor icleoloji konusunda ki araşunnalar, bilimsel uAfaşlar. Bu nokta da maddeci düşüncenin iki temel önennesi özellikle önemli. Bunlardan biri, maddi süreç ve ilişkilerin düşünceye dönüşmesi ile ilgili “Alman İdeolojisi”nde bu, “maddi üretimin araçlarına sahip olan sınıfın, aynı zamanda, mental üretim üzerinde kontrol sahibi olması” biçiminde fonnülleştiriliyor. İşte “Ne Yapmah”da da Lenin buradan hareketle “işçi sınıfı hareketinin kendiiilinden gelişmesinin onu burjuva ideolojisine tabi yapacagı” tezini oluşturuyordu. “İşçi sınıfına bilincin dışardan götürülmesi” ve “öncü parti” kavramlannın böylesi çözümlemelerden kaynaklandı� biliniyor. İdeolojinin bu temel gerçeginin bugün ne denli önemli oldugu onada. Kitabını da güncelleştiren ve öneminin acilligini daha da arttıran bu olguyu yazar da şöyle saptıyor ilk saurlannda: “1950’1i yıllarda ideolojilerin zayıflayıp iflas ettili ve pragmatizmin önplana çıktıgı düşüncesi pek yaygındı. Bundan 30 yıl sonra yeniden benzer rüzgarların esmesi, siyaset bilimi a ısından bütün bu sürecin aslında nelerin rasyonelleştirilmesi oldugu üzerinde teorik bir analizi ve zihinsel bir sterilizesyonu gerekli kılı10 yor. Kapitalizmin mahir sözcülerine, burjuva dünyasının efsane ve hipnotizmalarma karşı, var olan egemen söylem dışında özerk düşünce üretebilmekte, zor ama erekli. Liberal ideolojinin deformasyonları, ‘ideoloji’ analizinin-önemini artırıyor.” Böylece bir (politik ve bilimsel) gerçek de bir· kez daha önem kazanarak ortaya çıkıyor. Günümüz koşullannda Lenin’in “bilinç taşıma” diye kısaca ifade edilen “ideolojik mücadele” ve “işçi sınıfman bagımsız ideolojik araçlarla mücrehhez kılınması” düşüncesinin tekrar gündeme abruntısı ve “yükselen degerler”in <myargılanndan uzak biçimde yeniden degerıendirilmesi, gerekli oluyor. Buna koşut olarak, Marksizm-Leninizm’de Yazar’ın da degindigi “işçi sınıfının ideolojisiyle bilimin örtüştügü” tezleri de tartışma gündemindeki yerlerini koruyorlar. Bu konulardaki görüş aynlıklanmız ne olursa olsun, bana göre, Ufuk Uras güncel tartışmalara ciddi bir öz, yaşamsal bir boyut ve anlamlı bir derinlik getiriyor bu kitabının baskısıyla.

En önemlisi de, saptınlan gündemin ana maddelerini bizlere yeniden hatırlatıyor. Bu baglarnda ikinci olarak Marx’ın “bilincin kaynagı deneyimdir” önemıesi üzerinde dunnak gerekmektedir. Bu durumda, burjuva ideolojisinin, emekçilerin gündelik yaşamdaki tecrübelerinden kaynaklanarak egemen olmasının mekanizmalan tarbşmalıdır. Gerçekten de, burjuva toplumdaki “sosyalizasyon” süreçlerinin ve bilinçleri çaıpıuna mekanizmalannın yamsıra, esas olarak, başat düşünce yaşam deneyimleriyle olan baglantısı sayesinde kafalardaki egemenligi kurabilmektedir. Hayatın günlük seyrini fikirlere tercüme edilmesinde ideolojik yanılsamalan bulmak mümkün. Kapital’in XIX. bölümünde ücretiere ilişkin olarak yaptıgı çözümlemede Marx bu olguyu ortaya koymaktadır. Sömürüyü gizlemek amacıyla, burjuvazi ücreti emegin fiyatı olarak gösterir. Bu yanılsamanın temel mekanizmaş,ı, Ucretin i,­ çiye belirli bir süre çalışmadan sonra verilmesidir. Ucretin iş bıll timinde ya da üretilen parça başı verilmesi, onun emegin bir karşılı� olarak sunulmasını mümkün kılar. Böylece de, işçinin emeginin karşılı�nın tamamının, ya çalışugı sürenin ya da ürettigi metanın karşılıgı olarak ödendigi yanılsaması ortaya çıkar. Anı degerin saklanınası dışında, bu, “yapılan işin karşıligında hakça ücret” anlayışını yaratarak egemeniere hizmet eden bir dünya görüşünün, bir ideolojik yanılsamanın, bilinç çarpılmasının hakimiyet kurmasını saglar. Böylece de, işçinin kafasında sömürüyü yadsıyan burjuva ideolojisi sanki gerçek yaşam deneyimini birebir yansınyormuş gibi bir durum oluşur. Bu sömürüyü gizleme olgusu, bu ideolojik yanılsamalar yaratma yetenegi, kapitalizmi öteki tüm sınıflı toplumlardan ayırdıgı gibi, ideoloji konusunun sömürüden kurtulma mUcadelesi açısından yaşamsal önemini gösterir. Konunun bu boyiıtunun emek yandaşlannın gündemine soktu#lJ sorunsal ise, bu kez, “öncü”nün burjuva ideolojisinden etkilenmesi ya da bir başka ifadeyle, “ideolojik kopuş”un güçlügü ve önemidir.

Umuyorum ki, bu önemli çalışmanın ortaya koydugu gerçekler ve sorunlar yeterince taıtışılır. Böylece de, 12 Eylül’den sonra üniversitelerden ve akademik yaşamdan silinmek istenen konulann ve yöntemlerin yeniden gündeme sokulması sadece kimi araşnrmacılann bireysel ugraşı olmaktan çıkar. Yeni Dünya Düzeni alda�acasınun yogun ideolojik saldınlanna maruz kaldıgtmız bugünlerde Ufuk Uras’ın bu çalışpıasının basılması, “tarihin sonu”nun gelmedigini ve bilimin YOK’e kurban verilmeyecegini g�stemıesi açısından gerçekten umut vericidir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir