Vladimir Nabokov – Pnin

Acımasızca ilerleyen trenin kuzey vagon-penceresi başında, boş bir koltuğun bitişiğinde ve iki boş kolluğun ka rşısında oturan yaşl ıca yolcu, P ro resör Timofcy P nin’clen başkası değildi. ldeal ölçüdeki kelliği, güneş yanığı bedeni ve titiz tıraşıyla yaralllğı olumlu etki, geniş, kahverengi alnında ( kaşlarının çocuksu yokluğunu örten) bağa gözlükleri , maymunsu üst dudağı , kalın boynu, darca bir tüvit cekete sığdırılmış güçlü-erkek göğsünden başlıyor ve o sırada iç-fanilalı, üstüste atılmış leylek bacaklarıyla çelimsiz, nerdeyse kadınsı ayaklarında nedense clüşkırıklığıyla son buluyordu. Leylak re ngi baklava dilimle ri işlenm i ş, kızıl yünden örülme şapşal çoraplar giymişti; bağcıklı, siyah, tutucu pabuçlarına öbür giysileri nin tümüne (rengarenk, uçarı boyunbağı dahil) harcadığı parayı ödemişti. Bindokuzyüzkırklar öncesindeki yaşamının ağırbaşlı Avrupalılık döneminde her zaman uzun iç çamaşırı giymişti, fan i la paçaları nı delikli konçlarına soktuğu, ba ldırdan jartiyerle tutturduğu temiz, ipek çoraplarla. O günlerde pantolonun paçasını azı7 cık yukarı kaldırarak iı,:lcki beyaz ı,:amaşırın biraz görünmesine yolaı,:mak, hanımların karşısına yakalıksız ve boyunbağsız c;ıkmak kadar yakışıksız gelirdi Pnin’e. Haııa Paris’in Onaltmcı Bölgcsi’n<leki döküntü katın -Pnin, Lcninize edilmiş Rusya’clan ka<;ıp yüksek öğrenimini Prag’da tamamladığı dönemde onbeş yıl kalmışll o evde- leş gibi kapıcısı Mnıe. Roux kirayı almak için kapıdan uğradığında, üstünde fuııx rnl’ü yoksa Pnin, ön düğmesini edepli eliyle örterdi. Bütün hunlar, Yeni Dünya’nın çarpıcı ortamında bir değişime uğradı. ‘::ıiınclilcrclc, clliiki yaşıııdaykcn, güneşlenmeye bayılıyor, spor gömlek ve pantolon giyiyor, bacaklarını üslLıslc atarken, bile-isteye, özenle çıplak elinin gepgeııiş bir bolüıııüııü gözler önüne seriyordu. Trendeki bir yolculuk ;ırkaclaşına böyle görünebilirdi yani; ne var ki bir uçla uyuklayan bir askerle, la öbür uçla, bir bebekle ilgilenen iki kadın dışıııda vagonda lek başınaydı. ‘::ıinıdi bir sır vermenin tanı sırası. Profesör Pnin yanlış trendeydi. Ama ne kendisi farkındaydı bunun ne de Pnin’in vagonuna doğru yaklaşan kondüktör. Aslına bakılırsa Pnin, kcnclindcn çok hoşnuttu. Onu bir cuma akşamı konferansı i<.


:iıı C:rcnıoııa’ya c;ağıran -Pnin’in l 945″len beri akademik c,·alışmalarıııı yürüttüğü Vvainclell’in ikiyüz versı* kadar batısına düşen bir yer- Crcmornı Kadınlar Kulübü Başkcrn Yardımcısı Miss Juclith Clycle diye biri, Waiııdell’den ikindi 1:52’dc kalkıp Cremoııa’ya 4:17’cle varan trene binmesini salık vermişti ama Pniıı -çoğu Rus gibi taril”clcre, haritalara, kataloglara pek düşkün olduğu, onları biriktirdiği, cebinden harcamadan bir şey elde clmcııin keyfiyle karıştırdığı, ayrıca kendi ı,:izclgcleriııi kararlaştırmaktan özel bir övüne; cluydugu İ(,:in- incclcnıclcriııden sonra daha elverişli bir tren buldu, yanımla belli belirsiz bir işareı vardı. (K: Wain8 deli 2: l 9, V: Creınona 4:32) işaret, t re n i n cumaları, yalnızca cuma günleri, daha uzak, daha büyük, yine yumuşak bir lta lyan adı taşıyan bir ken te giderken yolda C reınona’da durd uğunu bel i rt i yordu. Ne yazık ki P ni n’in tren tarifesi beş yıl öncekiyd i ve biraz değişikl iğe uğramıştı bu arada Pnin, Wai ndell Kolcji’nde Rusça öğretmeniydi, bu biraz kasabamsı kurumun temel özel likleri, manzaralı bir kampusun ortasındaki yapay göl, çeşitl i yapıları birleştiren sarmaşıklı geı.;itlcr. bi lgi ıneşalcsini Arislotcles, Shakespeare ve Pasteur’den devralıp bir sürü dev yapı lı çiftı.;i oğlanla kıza devretmekle görevl i tanıdık öğretim üyelerinin duvarlardaki resimleri ve Bölüm I3aşkanı Dr. Hagen’ in ( her hecrni n altını çizerek) zari lı.;e “üniversite içinde bir üniversite” d iye özetlediği gen iş, atak, başarılarıyla göz dolduran Almanca Bölümü’ydü. Sözko nusu yılın ( 1 950) Sonbahar Dönemi’nde Rus Dili dersle rine kaydolanlar, A ra-Grup’tan ş işman ve c iddi Betty Bl iss; Biri nci Üst Grup’Lan bir öğrenci ( kendi yok, adı var bir lvan D ub) ve Grup’un sivrilmişlcrinden üç öğre nciydi: büyü kbabasıyla, büyükannesi Minsk’tc doğmuş j osephine Mal kin, zengin be lleği şimd iden on dilin hesabını görmüş, on tanesini daha yutmaya hazır C harles McBeth ve bir tanı ­ d ığından, insanın Rus alrabesini bir kere söktü mü “Anna Karaınazov”u su gibi okuyabileceğini duymuş ağırkanlı Eileen Lane’d i. Pııin, bir öğretmen olarak, akademik A merika’nın dört yanına yayılmış, daha önce temel bir eği tim görıneclen ama sezgi, c;encbazlık ve bir tür anacıl yaklaşım aracılığıyla keneli guç ve güzel anadillerinin büyüsünü bir öbek safdil öğrenc iye Ana Volga şarkıları, kırmızı havyar ve çay eşliğinde aktaran o harika Rus hanım larıyla asla boy ölçüşemezd i; üstelik Pnin bir öğretmen o larak, çağdaş bilimsel dilbiliınin görkc ınli salon larına ad ım atmayı düşün mezdi bile, fonemlcrin o sofu cemaati , somurtuk gençlere dilin kendisinin deği l, onu başkalarına öğretme yönteminin öğre9 ti ldiği o tapı nağa; kayadan kayaya çarpan bir çağlayan gibi, ussal bir sefer rotası olmaktan çıkan ama belki de müthiş bir gelecekle belli bir aynı-di lden-konuşanlar-kümesinin evriminde işe yarayabi lecek bir yöntem -Temel Baskça fa lan gibi- yalnızca çetrefil makinelerinin dile get i rebi ldiği bir di l. Pnin’in işine yaklaşımı hiç kuşkusuz amatörce ve keyifliydi, Wai nde ll’den çok daha önemli bir kolejdeki Slavca Bölümü Başkanı’nın k itabındaki sözdizimi alışLırmalarından kaynaklandığına göre – Rusçası içler acısı bu saygıdeğer şarlatan, anonim angarya ürünlerine i mzasını atmaktan kaçın mazdı. Bunca eksikliğine karşın Pnin’de, sağlam destekçisi Dr. Hagen’ in asık suratlı mütevelli heyeti üyelerine karşı savunduğu silahsızlandırı cı, eski moda bir <.:ekicilik vardı , bedeli ulusal parayla ödenmeye değer zarif bir dışalım maddesiydi . Pnin’in 1925 c ivarında Prag Ü niversitesi’nden tantanayla aldığı sosyoloji ve siyasal ekonomi clcrccesi, yüzyılın ortalarında her ne kadar geçerliği kal mamış bir doktoraya dön üşmüşse de Rusça öğretmenl iği ona hepten ters düşmüyordu.

Herhangi bir yeteneğinden çok, gözl üğünü çıkartıp geçmişe bak Lığı unutulmaz dalgınlık anlarında (şimdiki) gözlük camlarını ovuşturması sevil iyordu. K ırık dökük bir lngilizccyle çıkılan nostaljik geziler. Özyaşam çerezleri. P ni n’in Socdiııyoııııic Stali’ye (Birleşik Devletler) ge lişi, “Karaya ayak basmadan önceki soruşturmalar. Tamamı ‘Beyan edeceğiniz bir şey var mı?’ ‘Hiç yok.’ Peki! Sonra siyasi sorular. ·Anarşist m isiniz?’ el iyor adam. Diyorum ki -anlaLıcı, sözünü sıkı fıkı, suskun bir keyif için bir an kesiyor- ‘Bir kere, wwrşizınden ne anl ıyoruz? Günde lik anarşi mi, fizikötesi mi, �uramsal, gizemsel , soyutlanmış, bireysel, toplumsal anarşi mi? Gençken,’ diyorum, ‘bunların hepsi önemli ydi gözümde.’ Böylelikle çok i lginç bir tanışmaya girdik, sonuçta Ellis Aclası’nda tam iki hafta kaldım” – karnı şişmeye başlıyor, şişiyor; anlatıcı , gülmekten iki büklüm. 10 J\ına m izah açıs ından daha iyi geçen dersler de va rdı. iyi yürekli Pnin, bir sır paylaşma utangaçl ığıyla çocukları daha önce kendisine verilmiş bir şölene hazırlarken gülüınsemesini gizleyemeyip bazısı eksik, sarı, ürkünç d işlerini aç ığa vurarak eski püskü bir Rusça kitabı, daha ö nce özenle zarif deri bir kitap-arasıyla işaretled iği yerden açardı; kitabı açar açmaz çoğu zaman esnek yüz ç izgi lerini anlatılmaz bir keder kaplard ı ; şaşkınlık ve telaşla cildi tarar, doğru sayfayı bulmaya çabalardı – doğru yeri işaretlediğine güvenmesi dakika larca sürebi l i rd i . Seçt iği bölüm, genell ikle, yüzyıl kadar önce Ostrovski’nin biçtiği kılıklardaki tüccar-sınıfı na ilişkin eski, naiv bir komediden ya ela bir o kadar eski ama modası daha da geçm iş, sözcük çarpıtmaları na dayalı sudan bir Leskovyen şamatasından olurdu. Bu bayat nes neleri Moskova Sanatç ıları’n ın keskin ya lınl ığıyla değil klasik Alexand rin ka’nı 11 (Petersburg’daki bir tiyatro) şatafatlı zevkiyle sunard ı; gelgeleliın bu bölümlerin bugün de taşıdıkları m izahı değerlendi rebilmek için dilin incelikleri kon usunda sağlam bir bilginin yanısıra büyük ölçüde bir edebiyat sezgisi gerektiğinden ve o nun zavallı, küçük sını fı nda bunların i kisi ele bulunmadığından, sunucu, bölümünün çağrış ım i nceliklerinden tal çıkarmada ya lnız kalıyordu. Başka bir bağlamda sözkonusu elliğimiz şişme, böyle anlarda bir yer sarsıntısına dönüşürdü düpedüz. Pnin, beynin bütün ışıkları açık, bütün maskeleri panclomim halin de, bel leğini ateşli, d uyarlı gençlik günlerine sürükler (tarihin bir vuruşuyla ortadan kal ktığı için daha da taze görünen ışıltılı bir evrene), onun özel şarapları yla sarhoşa döndükten sonra dinleyicilerinin kibarca, Rus mizahı herhalde dedikleri ö rnekleri sıralardı arclarda.

Şaka, katlanamayacağı kadar ağır gel ince, gü neş yanığı yanaklarından armut bi<;i minde yaşlar süzülürdü. Yalnızca ürkütücü d işleri değil, üst damağının şaşı lacak kadar geniş bir bölümü ele yaylı bir kukla gibi pat d iye 11 ç ı kardı o rtaya ve Pnin, eliyle ağzını hemen ö rterken iri omuzları sarsıl ı rdı. Artık bastırdığı eliyle boğuklaşan konuşması sınırına iki kal anlaşılmaz gelse de kendini k işisel neşesine koyvermesi kaç ııııl ıııazlaşırdı. Denetimi iyiden iyiye elden kaç ırdığında, öğrenc ileri ek kahkahadan kırılırlardı . Charles’dan ge len havlamayla karışık sevinç püskürlüsü, güzel sayılmayacak Joscphi ne’ i değişti ren beklenmedik, göz kamaştı rıcı bir kahkaha, elerken güzel olan E i leen’in yakışıksız kıkırıı lardan bir bulamaçla kaynaması. I3ütün bunlar, Pniıı’in yanlış trende olduğu gerçeğini değişlirıniyor tabii. Onun bu üzücü duru muna nasıl bir lanı koyalım? Pnin, alllnı özellikle çizelim, geçen yüzyılın iyi yürekli, beylik tanımı der zcrst.ıcıılc Pro/cssor’a hiç mi h iç benzemed i. Tam tersine belki aşırı d ikkatli, şeytansı LUzakları kol lamada fazla tet i k, yaşadığı bel irsiz o rtamın (şaşırtılar Aınerikası) ken ­ disi ni olmadı k bir yanı lgıya itmemesi için fazla sakıngandı. Dalgın olan dünyaydı, Pnin’c onu yola sokmak d üşüyordu. Yaşamı, parçalanan, kendisine saldıran , işlemeyi reddeden ya da onun varol uş alanı na gird iklerinde h ınzırca gözden yiten, duyusuz nesnelerle sürekli bir savaşlı. E lleri oldukça beceriksizd i; ama bir bezelye kabuğundan anında bir ağız armoni kası yapabildiği, bir havuzun yüzeyi nde bir çakıl taşını on kere sekti rebild iği , parmak boğumlarıyla d uva ra gözle rini kırpıştıran kusursuz bir tavşan yans ı tabild iği , Rusların bece ri dağarcığına giren bir sürü sevimli n umarayı kıvırabildiği i<,·in el ve alet kullanma becerisi nde o ld ukça donan ımlı sayardı kendini. Aletlere gözübağlı bir lapınıııayla yaklaşırdı. Elektrikli aygıtlar büyüle rd i onu. P lastik nesneler ayağı nı yerden keserdi.

Fermuara deri n bir hayranlık duyardı. Gelgelcl im, geceyarısı çıkan bir rırtın a yöredeki elektrik santralini altüst etliği ncle fişe takı lı scvi ııı li saati, sabahlarını kcsmeşckc çevirirdi. Gözlüğünün çerçevesi tam 12 ortadan kırılıp iki eşit parc;aya ayrılclığında, onları bir biçimde birleştirmeye <,:alışırdı, belki ele organik bir yenileme mucizesinin yardımına koşacağı umuduyla. Bir centilınenirı en ı,·ok güvendiği şey olan fermuarı, telaş ve umutsuzluk karabasanı sırasında çabalayan elinde kalıverirdi. Ve yanlış trene bindiğini hala bilmiyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir