Nikolay Vasilyeviç Gogol – Bir Delinin Anı Defteri

Neva Bulvarı’ndan güzel bir yer yoktur. Bu hiç değilse Petersburg için böyledir. Petersburg için her şeydir Neva Bulvarı. Nasıl da pırıl pırıl parlar, başkentimizin bu alımlı, fettan dilberi. Şundan kesinlikle eminim ki, memur olsun, sivil olsun Petersburg’un hiçbir sakini bu caddeyi dünyaya değişmez. Kaytan bıyıklı, sinekkaydı tıraşlı, birinci sınıf terzi elinden çıkmış takım elbiseli yirmi beşindeki genç takımı da, sakalına aklar düşmüş, tepesi gümüş tabak gibi parıldamaya başlamışlar takımı da hayrandırlar Neva Bulvarı’na. Ya kadınlar! Kadınlar için hele, canlar canıdır, Neva Bulvarı. Kime hoş gelmez ki zaten bu cadde? Adımını atmaya gör, tek bir arzuyla dolar taşar için: Gezmek, gezmek, gezmek. Çok önemli, ivedi işleri olanlar bile Neva Bulvarı’na çıkar çıkmaz bütün işlerini unuturlar. Tüm Petersburg’u saran çıkar koşuşturmalarının, ticari kaygıların geçerli olmadığı tek yer burasıdır. Neva Bulvarı’nda karşılaştığınız bir Petersburglu; Morskaya, Gorohovaya, Liteynaya ya da Meşçanskaya caddelerinde karşılaşacağınız bir Petersburgludan her zaman daha az bencildir. Neden derseniz, ister yaya gidiyor, ister kuruldukları kupa arabalarıyla uçuyor olsunlar, bu caddelerde karşılacağınız insanlar gözlerini hırs bürümüş açgözlü çıkarcılardır da ondan… Neva Bulvarı kent halkının genel iletişimini de sağlayan bir yerdir. Kentin Petersburg ya da Viborg kesiminde oturan biri, kaç yıldır görüşemediği Peksi ya da Moskova Kapısı taraflarında oturan bir ahbabını, Neva Bulvarı’na çıkacak olursa eğer, göreceğini kesinlikle bilir. Hiçbir randevu defteri, hiçbir danışma bürosu böylesine güvenceli buluşmalar sağlayamaz. Nelere kadirsin sen ey Neva Bulvarı! Garibanların bile, sana çıkıp iki tur atmaları yeter, gönüllerinin şenlenmesi için.


Kaldırımların ne denli özenle, titizlikle süpürülürse süpürülürsün, Tanrım, ne çok ayağın izi görülür üzerinde! Heybetli gövdesinin ağırlığıyla granit parkelerini çatlatacakmış gibi yürüyen emekli askerin kirli, hantal çizmeleri; ayçiçekleri gibi başı hep ışıklı vitrinlerden yana dönük yürüyen çıtı pıtı bayanın mini minnacık pabuçları ya da yüreği umutlarla dolu asteğmenin ucu yere sürünen kılıcı… hepsinin kendilerince, güçlü ya da zayıf, derin ya da hafif izleri görülür kaldırımlarında. Neva Bulvarı’nda bir tek gün içinde bile öyle çok değişiklikler olur ve bu değişikler öyle büyük bir hızla gerçekleşir ki, durmamacasına birbirinin yerini alan değişik görüntüler bir tür hayal oyununu andırır. Tüm Petersburg’un, fırından taze çıkmış mis gibi ekmek koktuğu, yırtık pırtık giysili dilenci kadınların ya kilise yolunu tutmak ya da hayırseverlerin peşinden seğirtmek üzere sokakları doldurduğu sabahın erken saatlerinden başlayalım: Bu saatlerde Petersburg bomboştur. Göbekli mağaza sahipleri de, onların tezgâhtarları da ya Hollanda gecelikleri içinde uyuyorlardır ya da kalkıp asil yüzlerini yıkamışlardır ve kahvelerini içmektedirler. Dilenciler pastane önlerinde toplanırlar, gece boyunca pervane gibi masadan masaya çikolata servisi yapmaktan bitap düşmüş garson, elinde bir süpürge, kravatsız, uykulu uykulu çıkar, önceki günden kalmış pasta, börek kırıntılarını dilencilere fırlatır. Sokaklar her işe yarar insanlarla doludur. Arada bir, aceleyle işe giden Rus köylüleri görülür; çizmeleri öylesine kireç lekesi içindedir ki, sularının temizliğiyle ünlü Yekaterina Kanalı’na sokup çıkarsanız bile temizleyemezsiniz. Bu saatler bayanların çıkması bakımından pek uygun saatler değildir, çünkü Rus erkeklerinin birbirleriyle konuşurken seçtikleri sözcükler öylesine açık saçıktır ki, tiyatroda bile öylelerini zor duyarsınız. Çalıştığı dairenin yolu Neva Bulvarı’ndan geçiyorsa, bazen, koltuğunun altında evrak çantasıyla uykulu bir memura da rastlayabilirsiniz burada. Şurası kesinlikle söylenebilir ki, öğle saatlerine kadar Neva Bulvarı kimse için amaç değil, yalnızca bir araçtır; başka uğraşları, kaygıları, sıkıntıları olan birtakım insanlar onu hiç akıllarına bile getirmeden üzerinden yürür giderler. Rus köylüleri üç beş bakır mangırı bulmayan paralardan söz ederler, yaşlı dedeler, nineler ellerini kollarını sallar, kendi kendilerine konuşurlar, el kol hareketleri bazen çok dikkat çekici olmasına karşın kimse onlara aldırmaz, gülmez, konuşmalarını dinlemez. Onlara takılsa takılsa bir tek, ellerinde litrelik boş votka şişeleri veya yeni dikilmiş çizmelerle, caddeden yıldırım hızıyla koşturan, alacalı uzun gömlekler giymiş çırak çocuklar takılırlar. Günün bu saatinde üzerinize ne giymiş olursanız olun, isterseniz başınızda şapka yerine kasket bulunsun ya da gömleğinizin yakası bir yerde, kravatınız bir yerde olsun, kimsenin dikkatini çekmez.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir