Necip Fazıl Kısakürek – Bir Adam Yaratmak

(Boğaziçinin Anadolu yakasında, büyük bir yalının taşlığı. Karşıda ve orta yerde rıhtıma açılan camlı kapı. Kapının sağ ve solunda, baklava biçiminde, demir parmaklıklı iki pencere; sağda ve ortada çifte koldan yukarı kata çıkan merdiven. Merdivenin iki kolu içinde bahçeye bağlı antre. Solda, birbirinden uzak iki kapı. Đki kapı arasında, üstünde çay takımları duran rönesans bir dresuar. Her tarafta hasır koltuklar, tabureler. Orta yerde Đngiliz stilinde, büyük, yuvarlak, maun masa. Tavanda, masanın merkezine doğru sarkan billur avize. Duvarlarda tek tük yağlı boya resimler. Đki kanadı açık kapıdan çırpıntılı deniz ve Rumeli kıyıları görünür.) BĐRĐNCĐ SAHNE Husrev – Turgut (Hasır koltuklara oturmuşlar. Turgut, elindeki deftere not alıyor. Bir iki sefer yazdıktan sonra Husrev e bakar. Oturuş ve hareketler saygılı.


) 11 HUSREV – Babası, kendisini bir incir dalına asmıştı. TURGUT – Nitekim sonunda, o da kendisini bir incir dalına asıyor. HUSREV – Evet! Elinden çıkan kazaya kadar hiç düşünmediği bir şey, ondan sonra beynine öyle yerleşiyor ki, o da tıpkısını yapıyor. Kendisini, evinin bahçesindeki ihtiyar incir ağacının dalına asıyor. TURGUT – Derler ki, bazı sanatkârlar eserlerindeki vak’aları, çok kere kendi hayatlarından alırlar. Hiç olmazsa gördükleri, tesadüf ettikleri hâdiselerden çıkarırlar. Benim en çok merak ettiğim nedir, biliyor musunuz? Acaba piyesinizin vak’asıyle hususî hayatınız arasında bir yakınlık var mı? HUSREV – (Düşünür, gülümser.) Lütfen ayağa kalkar mısınız? (Turgut elindeki defteri tabureye bırakır. Şaşkın, ayağa kalkar.) HUSREV – (Eliyle camlı kapıyı gösterir.) Şu kapıyı biraz geçin! Oradan rıhtımın sol köşesine doğru bakın. (Turgut kapının eşiğini biraz geçer. Sola döner, bakar.) HUSREV – Ne görüyorsunuz? TURGUT – Büyük bir incir ağacı! HUSREV – Her dalında bir insan çekecek kadar iri bir incir ağacı, değil mi? TURGUT – Evet! HUSREV – Demin rıhtıma çıkınca nasıl oldu da bu ağacı görmediniz? Sizden biraz evvel gelen gazeteciler, sözlerine, bahçemdeki incir ağacından giriştiler. (Turgut, Husrev’i dinlemiyor gibi, dikkatle ağaca bakmaktadır.

) 12 HUSREV – Ne kadar da merakla seyrediyorsunuz! Noel ağacı değil bu, âdi bir incir ağacı. Gelin artık yerinize! TURGUT – (Gelirken) Üstadım, istihzanızı anlamıyor değilim. Fakat bu incir ağacı bence çok manâlı. Bahçenizde böyle bir ağaç olmasaydı, piyesinizdeki kahraman herhalde kendisini bir incir dalına asmıyacaktı. Babası daha evvelce aynı ağaca asılmış olmayacaktı. HUSREV – Öbür gazeteciler sizin kadar ileriye gitmediler. Yalnız aradaki tesadüfe işaret etmekle kaldılar. TURGUT – (Yerine oturur.) Piyesteki incir ağacı buluşu, belki bir çoklarınca teferruattır. Bence değil. Onda yaşanmışa, hayattan alınmışa benzer bir koku var. Daha bahçenizdeki ağacı görmeden bunu sezdim. HUSREV – Hele gördükten sonra… TURGUT – Şüphelerim büsbütün dirildi. (O anda, rıhtımın sağ tarafından, Ulviye, Mansur, Selma görünür. Camlı kapıya kadar gelirler.

Orada dururlar. Hüsrevle Turgut, gelenlere bakar.) 13 ĐKĐNCĐ SAHNE Ulviye – Mansur – Selma – Evvelkiler ULVĐYE – (Hüsrev’e) Sizi rahatsız ettik galiba? HUSREV – Beyefendi gazetecidir. Kendisiyle piyesime dair konuşuyorduk. (Turgut’a Ulviye’yi göstererek) Annem! (Turgut ayağa kalkar, Ulviye’yi hürmetle selâmlar. Ulviye kapıdan mukabele eder.) ULVĐYE – (Yine Hüsrev’e) Uzun mu sürecek konuşmanız? Canımız çay içmek istiyordu. HUSREV – Bir iki dakikalık işimiz kaldı. Biraz daha dolaşın bahçede… (Deminkiler geldikleri tarafa doğru yürüyüp kaybolurlar.) HUSREV – (Turgut’u iyice süzdükten sonra) Bana hulâsa edin bakalım yazdığım piyesi. TURGUT – Piyes, «Babam kendisini bir incir dalına asmıştı» diye başlıyor. Piyesin kahramanı, babası intihar etmiş bir tip. Đhtiyar annesiyle beraber bir yalıda yaşı14 yor, yalının bahçesinde büyük bir incir ağacı. Babasının asıldığı ağaç. Efendim… HUSREV – Devam edin! TURGUT – Babası kendisini niçin asmış? Bilmiyoruz.

Zaten kahramanımız da bilmiyor. O zaman sekiz yaşında bir çocukmuş. Büyüdüğü vakit de kendisine esaslı bir şey söylenmemiş. Öyle değil mi? HUSREV – Dinliyorum. TURGUT – (Heyecanlı) Günün birinde bu adam, sahnede gördüğümüz gibi, bir kaza neticesinde annesini öldürüyor. Kaza isbat edildiği için serbest kalıyor. Fakat serbest kalmak mümkün mü? Kendi kendisine öyle bir ceza vermiştir ki, ondan kurtuluş yoktur. Vicdan azabı, günden güne pençesini beyninde derinleştiriyor. Birdenbire gözünde, o zamana kadar hiç dikkat etmediği bir şey canlanıyor. Babasının akıbeti! Đkide birde, babam kendisini bir incir dalına asmıştı, diye söyleniyor. Muvazenesi gittikçe bozuluyor. Artık annesinin acısı onda mücerret bir ölüm korkusu halinde tecelliye başlıyor. Ölüm; sağı, solu, önü, arkası, her tarafı ölüm. Piyes, baştan başa bu adamın ölüm korkusu ile dolu. Zaten ismi de «Ölüm Korkusu.

» Yanlış mı görüyorum?

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir