Georges Politzer – Felsefenin Temel İlkeleri

“FELSEFE”, işte öyle bir sözcük ki, her şeyden önce, emekçilerin pek çoğunda hiç de güven uyandırmaz. Emekçiler der ki, filozof, ayakları yere basmayan kimsedir. Yiğit insanları “felsefe yapmaya” çağırmak, belki de onları ip üstünde bir cambazlık gösterisine çağırmak gibi bir şeydir diye düşünürler. Bu gösteriden sonra başımız dönecek… Felsefe çok kez şöyle görünür: gerçeklikle ilgisi […]

Georges Politzer – Felsefenin Başlangıç İlkeleri

SIK SIK şöyle denir: Georges Politzer her şeyden önce Gülüştür. Meydan okumanın Gülüşü; başkaldırmanın değil, devrimcinin Gülüşü; anarşistin değil, tarihin mahkumiyet hükmünden kurtulmak için eski dünyanın güçleriyle açıkça alay eden marksistin Gülüşü. Zincirler içinde, Pucheu’nün karşısında, Gestaponun işkenceleri içinde bile, galip gelenin Gülüşü; infaz mangasının karşısında, galip gelenin Gülüşü. Georges Politzer, 1903’te doğmuştu. Macaristan’ın kuzeyindeki […]

Georges Perec – Yaşam Kullanma Klavuzu

Yapboz sanatı ilk bakışta küçük, öyle pek fazla önemli olmayan bir sanat, Gestalt kuramının basit bir öğretisi gibidir: bakışlarımızı yönelttiğimiz ya da ilgilendiğimiz şey – algısal bir edim, öğrenme, bir psikoloji sistemi ya da ilgi alanımızdaki ağaçtan bir yapbozönce ayrıştınlıp sonra incelenecek bir parçalar toplamı değildir, bir bütündür, yani bir biçim, bir yapıdır: Parça bütünden […]

Georges Perec – Uyuyan Adam

GÖZLERİNİ KAPAR KAPAMAZ, uykunun serüveni başlıyor. Belleğinin, bir yansıma sayesinde lavaboya, bir kitabın biraz daha açık gölgesi sayesinde etajere yeniden hayat vererek, asılı giysilerin daha koyu kütlesini belirginleştirerek, pencerenin ışık geçirmez karesi sayesinde binlerce kez katettiğin yolları yeniden çizerek onları zahmetsizce tanımladığı odada, ayrıntıların parçalara böldüğü o karanlık hacimdeki bildik alacakaranlığın yerini, bir süre sonra, […]

Georges Perec – Şeyler

Gözler önce yüksek, dar ve uzun koridordaki halı döşemenin üzerinde kayacaktı. Duvarlar, akağaçtan yapılma gömme dolaplardan oluşacak, dolap kapaklarının üstündeki bakırlar ışıldayacaktı. Birincisi Epsom’da galip gelen Thunderbird’ü, Ikǚ incisi Ville-de-Montereau çarklı gemisini, üçüncüsü Stephenson’un bir lokomotiϐini canlandıran üç gravürü geçtikten sonra, itmek için minicik bir hareketin yeteceği, damarlı karaağaçtan iri halkalarla tutturulmuş deri bir perdeye […]

Georges Perec – Kayboluş

Üç kardinal, bir haham, bir farmason amiral, Anglosakson bir holdingin oyuncağı olmuş sıradan üç politikacı, açlıktan ölüm riskinin ortaya çıkmış olduğunu radyo konuşmalarıyla, ardından da duvar ilanlarıyla halka duyurdular. Başlangıçta onlara kulak asan olmadı. Güya bütün iddialar yalan dolan, saptırmaydı. Ama kamuoyunun kulağına kar suyu kaçmıştı artık. Bir cop ya da bir sopayla silahlanmayan kalmadı. […]

Georges Perec – Doğdum

Georges Perec 1969’da, Maurice Nadeau’ya tasarılarını anlattığı bir mektupta, dört kitaptan oluşacak geniş çaplı bir otobiyografik bütünle ilgili projesini açar. Bunlardan sadece W ya da Bir Çocukluk Hatırası’na dönüşen W gün ışığına çıkacak, L’arbre, Lieux oü j’ai dormi (“Ağaç, Uyuduğum Yerler”) askıda kalacaktır. Yirmi yıllık bir yazı programına dayanan Lieux (“Mekânlar”) ise altıncı yılın sonunda […]

Georges Perec – Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi

Saint-Sulpice meydanında birçok şey vardır, Örneğin: bir belediye binası; bir vergi dairesi; bir karakol; birinde sigara satılan üç kafe; bir sinema; yapımında Le Vau, Gittard, Oppenord, Servandoni ve Chalgrin’ in çalıştığı, 624 ile 644 yıllan arasında Bourges piskoposu olan, aziz günü 17 Ocak’ta kutlanan, Clotaire II dönemi rahibinin adını taşıyan bir kilise; bir kitapçı; bir […]

Georges Pachymeres – Bizanslı Gözüyle Türkler

IV.yüzyılın ikinci yarısında başlayan ve XV. yüzyılın ikinci yarısına kadar devam eden Bizans İmparatorluğu ve Türkler arasındaki ilişkiler, Türk tarihi için çok önemli bir dönemi kapsamaktadır. Pachymeres’in 1255-1308 yılları arasında Anadolu’da cereyan eden olayları anlatan ve bu dönemi de içine alan “Relations Historiques” adlı eserinde Türklerle ilgili birçok bilgi bulunmaktadır. Pachymeres 27 Temmuz 1302’de gerçekleşen […]

Andre Gide – Ahlaksız

Bu kitap neyse, odur. O, acı küllerle dolu bir meyvadır; kavurucu bölgelerde yetişen ve susuzluğa daha dayanılmaz bir yakıcılık ekleyen, ama altın sarısı kumlar üzerinde güzellikten de yoksun olmayan çölün Ebu Cehil karpuzları gibidir. Kahramanımı örnek olarak verseydim, kabul etmek gerekir ki, hiç de başarılı olamazdım; Michel’in macerasıyla birkaç kişinin isteyerek ilgilenmesi, iyiliklerinin bütün gücüyle […]

Georges Bataille – İç Deney

“İç Deney”, Georges Bataille’ın “Erotizm” adlı yapıtından sonra Türkçe’ye çevrilen ikinci kitabı. İç Deney, Bataille’ın bir yapıtının ismi olmasına karşın, aynı zamanda onun felsefik tavrını özetlemektedir. Aslında Bataille’ın tüm yapıtlarını bir iç deneyim olarak görmek olanaklıdır. Bataille’ı okumak için, iç deneyin onun için ne anlama geldiğini açığa çıkarmak gerekir. İnsan sıradan günlük yaşamının içinde birden […]

Georges Bataille – Gözün Hikâyesi

Gözün Hikâyesi’nden bir yıl önce, W.C. başlıklı bir kitap yazmıştım, küçük bir kitaptı bu. Daha çok da çılgın bir anlatı. W.C. ne kadar hüzünlüyse, Gözün Hikâyesi de o kadar hoppadır. W.C.’nin elyazması yandı, şimdiki üzüntüm düşünülürse bu bir kayıp değildi: Bu bir korku çığlığıydı (kendimden duyduğum korku, ahlâksızlığım için değil, o günden beri düşünürüm aklımın […]

Georges Bataille – Göğün Mavisi

Az ya da çok, hayatın çeşitli gerçeklerini ortaya çıkaran öykü ve romanlara bağlıdır herkes. Bazen kendinden geçmiş bir halde okunan bu öykülerdir sadece, insanın kaderiyle yüzyüze gelmesini sağlayabilen. Bu öykülerin nasıl yaratıldığını ve romanın yenilenmesi ya da daha iyiye gidebilmesi için gerekli olan çabaları nasıl yönetebileceğimizi araştırmalıyız tutkuyla. Aslında herkesin aklını meşgul eden şey, bilinen […]

Georges Bataille – Edebiyat ve Kötülük

Benim bağlı olduğum kuşak, doğrusu oldukça firtınalı bir dönemde yaşadı. Edebiyat dünyasına gözlerimizi açtığımızda, ortalık gerçeküstücülüğün çalkantısıyla 1 sarsılıyordu. Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda taşkın bir duygu egemendi ortama. Edebiyat da, kendine çizilen sınırlar içinde neredeyse boğulmak üzereydi. Adeta bir devrimin tohumlarını barındırıyordu içinde. Okuyacağınız incelemeyi gerçekleştiren insanın, şu anda olgunluk çağını sürmekte olduğunu hatırlatmak […]

George Vernadsky – Moğollar ve Ruslar

Moğol dönemi, Rusya tarihinin bütün seyri boyunca en önemli devirlerinden biridir. Moğollar, Rusya’nın tamamına bir yüzyıl kadar hâkim oldular ve XIV. Yüzyılın ortalarında Batı Rusya’daki gücü dağıldıktan sonra bile, Doğu Rusya üzerinde –daha hafif bir şekilde olmakla beraber– kontrollerini bir yüzyıl daha sürdürdüler. Bu, bütün ülkenin, özellikle de Doğu Rusya’nın tüm siyasî ve sosyal yapısında […]

George Sarton – Antik Bilim ve Modern Uygarlık

Türk okuyucuları, yayımcıların (veya yayın piyasasının) makul bir tercüme politikası olmadığı için, bir takım tuhaflıklara kurban gitmiş, daha rakamları tanımadan karmaşık denklemleri çözmek zorunda bırakılmıştır. Örneğin bilim tarihi sahasında, henüz temel bir eser tercüme edilmemiş olduğu halde, Thomas S. Kuhn ve Paul Feyerabend gibi bilim tarihinden yararlanarak bilim felsefesi yapan filozofların eserleriyle tanışmış ve bilimin […]