1 Ocak… Bu tarihten itibaren, eskiden günlüğüme aktarmakta tereddüt ettiğim bir konuyu çekinmeden yazmaya karar verdim. Kendi cinsel yaşamım, karımla olan ilişkimle ilgili ayrıntılara girmekten kaçınırdım. Elbette, karım bu günlüğü gizlice okuyuverir, öfkelenir diye korkardım. Karım bu günlüğün çalışma odamdaki çekmecelerden birinde olduğunu mutlaka biliyordur. Kyoto’nun geleneklere sıkı sıkıya bağlı köklü ailelerinden birinin kızıdır; feodal bir ortamda yetiştiğini, eski değerlerden kopmadığını bugün bile gururla söyler. Öyle bir kadın tutup da kocasının günlüğünü gizlice okumaya kalkmaz. Gerçi, öyledir diye kestirip atmamak için gerekçelerim de var. Bundan sonra günlüğümde özel hayatımıza ilişkin notlar sık sık çıkmaya başladığında, kocasının sırlarını deşmemek için kendine hâkim olabilir mi bilmem. (Doğuştan sinsidir, gizemli işlere bayılır.) Bir şeyi bilse de, bilmiyormuş gibi yapar; aklından geçenleri sözcüklere dökmeyi pek sevmez. I ̇şin kötü yanı, bunu bir marifet saymasıdır. Gerçi defteri sakladığım kilitli çekmecenin anahtarını belirli bir yere gizliyorum ve bu yeri de sık sık değiştiririm ama onun gibi dedektif ruhlu bir kadın, bu yerlerin tamamını çoktan öğrenmiştir. Ortalığı didik didik etmesine gerek de yok aslında; öyle bir kilidin yedek anahtarını her yerde kolayca bulabilir… Az önce, bu tarihten itibaren günlüğümün okunmasından korkmadığımı yazdım ama şöyle bir düşününce, herhalde eskiden beri pek o kadar da korkmuyordum. Okuyabileceğini göze almış, hatta ümit emiş bile olabilirim. Öyleyse, neden çekmeceyi kilitler de anahtarını sağa sola saklamaya kalkarım bilmem. Sanırım, sırf onun dedektiflik merakını körüklemek için. Üstelik, günlüğü tutup da onun rahatlıkla bulabileceği bir yere bırakırsam, onun okuması için mahsus yazdığımı düşünür, yazdıklarımın tek bir kelimesine bile inanmaz. Hatta asıl günlüğü başka bir yerlerde sakladığımı aklından geçirebilir. I ̇kuko, sevgili karıcığım!.. Belki de bu günlüğü hiç okumazsın. Sana soracak olsam, kesin bir başkasının yazdığı şeyleri gizlice okumaya kalkışmayacağını söylersin. Ancak, eğer şu an bu günlüğü okuyorsan, bil ki bu sahte günlük değil; satırlarımın tümünün kelimesi kelimesine gerçek olduğuna inanmanı isterim. Hayır, kuşkulanmayı âdet edinmiş birine böyle şeyler söylersem, içindeki kuşkuyu daha da derinleştirmiş olurum. Bu bir yana, günlüğümüsonuna kadar okuyacak olursan, yazdıklarımın gerçek olup olmadığını rahatlıkla anlayacaksın. Zaten ben yalnızca onun hoşuna gidecek şeyleri de yazmam. Onun rahatsız olacağı şeyleri de, duymak istemeyeceği şeyleri de yazmam gerekir. Aslında benim tüm bunları yazmaya kalkmamın nedeni de onun her şeyi dışarıya aksettirmeden yaşama huyu. Yatak odası konularını konuşmanın karıkoca arasında bile ayıp olduğunu söyleyerek konuşmaya yanaşmaz, arada sırada ben müstehcen konulardan söz açtığımda da hemen kulak tıkayıverir. Onun bu edep anlayışı, kuralcı kadınsılığı, yapmacık olduğunu düşündürtecek ölçüdeki seçkinciliği bunları yazmama neden oluyor işte. Birlikteliğimiz yirmi yılı aşmış, kızımız bile gelinlik yaşa gelmişken, şimdi bile yatak odasına girdiğimizde iş görürken sessiz sedasız kalmak, çok basit işveli sözcükleri bile esirgemek nasıl karıkoca yaşantısı olarak adlandırılabilir ki? Ben onunla yatak odasıyla ilgili konuları konuşma şansı bulamamaktan kaynaklanan tatminsizlik yüzünden, tüm bunları mahsus yazma isteğine kapılıverdim işte. Bundan sonra, onun bu günlüğü gerçekten gizlice okuyup okumadığını kafama takmadan, okuduğunu düşünerek içimden geçenleri dolaylı yoldan da olsa anlatmak niyetindeyim.
Cuniçiro Tanizaki – Anahtar
PDF Kitap İndir |