Isaac Asimov – Vakıf Dizisi #4 – İkinci Vakıf (İthaki)

Ansiklopedi’nin, Katır ve onun imparatorluğu hakkında anlatması gerekenler çok daha fazladır, ancak bunların hemen hemen hiçbiri mevcut konuyla ilgili değildir ve zaten çoğu da amacımıza göre sıkıcı kaçacaktır. Temelde, makale bu noktada, “Birliğin İlk Vatandaşının” –Katır’ın resmi unvanı– yükselişine neden olan ekonomik koşullar ve bunların ekonomik sonuçları ile uğraşmaktadır. Eğer, bu makalenin yazarı, bir hiçlikten yola çıkarak beş yıl içerisinde engin bir hükümdarlığa yükselen Katır’ın muazzam hızına herhangi bir dönemde biraz olsun hayret etmişse bile, bunu saklar. Eğer, ülke birliğinin oturtulması için yayılmanın beş yıl boyunca kesilmesine daha da şaşıracak olmuşsa bile, bu gerçeği gizler. Bu yüzden, Ansiklopedi’yi kendi haline bırakıp, amacımız doğrultusunda yolumuza devam ediyoruz ve o beş yıllık duraklamanın sonundaki, Birinci ve İkinci Galaksi İmparatorlukları arasında olan Büyük Aradönem tarihini ele alıyoruz. Politik olarak Birlik sessizdir. Ekonomik olarak refah içindedir. Katır’ın şaşmaz egemenliğini, önceki kaos ortamına değişmeye aldırış edecek ancak ufak bir kesim vardı. Beş yıl önce Vakıf’ı tanıyan dünyalarda, nostaljik bir pişmanlık olabilirdi, daha fazlası değil. Vakıf’ın liderleri, yararsız görüldüklerinde birer ölü ve yararlı görüldüklerinde ise birer Dönüşmüş olmuşlardı. Dönüşmüşler’e gelince, aralarında en yararlısı, artık korgeneral olan Han Pritcher’dı. Vakıf zamanında, Han Pritcher bir yüzbaşı ve yeraltı örgütü olan Demokratik Muhalefet’in bir üyesi idi. Vakıf, bir savaş olmaksızın Katır tarafından zapt edildiğinde, Pritcher Katır ile savaşmıştı. Ta ki o da Dönüşmüş olana kadar. Dönüşüm, üstün nedenlerin tesiriyle meydana gelen alelade bir şey değildi.


Han Pritcher bunu yeterince biliyordu. Değiştirilmişti, çünkü Katır, sıradan insanların şartlandırmalarını kendisine uygun gelecek şekilde düzeltmede oldukça yetenekliydi. Ancak bu, Han Pritcher’ı tamamen tatmin ediyordu. Aynen olması gerektiği gibiydi. Dönüşüm’den hoşnutluk duymanın kendisi de, bunun temel semptomlarından birisiydi, ancak Han Pritcher artık bu konuyu merak bile etmiyordu. Birlik’in dışındaki galaksinin uçsuz bucaksız derinliklerine yaptığı beşinci büyük keşif yolculuğundan henüz yeni dönerken, kıdemli uzay görevlisi ve istihbarat ajanının “İlk Vatandaş” ile olacak resmi görüşmesinden dolayı gösterdiği saygı, onu basit bir neşe ile sarmalıyordu. Çatlamadan gülemezmiş gibi görünen ve esmer, pürüzsüz bir tahtadan oyulmuşa benzeyen suratından bu belli olmuyordu, ama dışavurumsal belirtiler gereksizdi. Katır, içerideki duyguları en küçük ayrıntılarına kadar görebilirdi, tıpkı sıradan bir insanın, bir kirpiğin seğirmesini görebileceği gibi. Pritcher, hava aracını kraliyetin eski hangarlarına bıraktı ve saray topraklarına, talep edildiği gibi, yaya olarak girdi. Üzerinde oklar bulunan bomboş ve sessiz anayol boyunca iki kilometre kadar yürüdü. Pritcher biliyordu ki, saray topraklarının kilometrekarelerce etrafında tek bir nöbetçi, tek bir asker, tek bir silahlı adam bile bulunmuyordu. Katır’ın korunmaya ihtiyacı yoktu. Katır, kendisinin en iyi, en kudretli koruyucusuydu. Saray, imparatorluğun sonlarının ayırıcı özelliği olan cesur, şişirilmiş ve neredeyse hareketli olan kemerlerinde parıldayan olağanüstü ışıklarını ve olağanüstü güçlü metalik duvarlarını onun önünde yükselttikçe, Pritcher’ın adımlarının temposu kendi kulaklarına usulca geliyordu. Saray, bomboş arazilerin, ufuktaki kalabalık şehrin üzerinde tüm kudretiyle kuluçkaya yatmıştı.

Sarayın içerisinde, Birlik’in bütün yapısının ve yeni aristokrasinin, insanüstü zihinsel niteliklerine dayandığı –tek başına– o bir kişi vardı. Muazzam kapı generalin yaklaşmasıyla açıldı ve o içeri girdi. Eğimli, geniş platforma çıktı. Sessizce çalışan asansör hızla yükseldi. Katır’ın, saray kulelerinin parlaklığının en yükseğindeki kendi odasının küçük ve şatafatsız kapısının önünde durdu. Kapı açıldı… Bail Channis gençti ve Bail Channis Dönüşmüş değildi… Bu da, daha sade bir dille söylemek gerekirse, onun duygusal donanımının Katır tarafından düzeltilmediği anlamına geliyordu. Tam olarak kalıtımının ve sonradan çevresinden kaynaklanan değişikliklerin yön verdiği şekil ne ise o halde kalmıştı. Bu durumdan da hoşnuttu. Otuzlarına henüz yaklaşmıştı ve başgezegende harikulade bir itibara sahipti. Yakışıklıydı ve pratik bir zekâsı vardı, dolayısıyla da toplumda sivrilmişti. Akıllı ve temkinliydi, dolayısıyla da Katır ile ilişkilerinde sivrilmişti. Bu iki başarısından da iyiden iyiye memnundu. Şimdi ise, ilk defa, Katır onu özel olarak huzuruna çağırtmıştı. Bacakları onu doğruca, bir zamanlar eski imparatorların hizmeti altındaki Kalgan valisinin, sonra da kendi başlarına hüküm süren bağımsız Kalgan prenslerinin meskeni olmuş, şimdi ise kendisine ait bir imparatorluğa sahip Birlik’in İlk Vatandaşı’nın meskeni haline gelmiş alüminyum köpüğünden sivri kulenin tepesine giden uzun, parıldayan anayola taşıdı. Channis kendi kendine hafif bir şarkı mırıldanıyordu.

Bütün bunların neyle ilgili olduğuna dair hiç kuşkusu yoktu. İkinci Vakıf, elbette! Düşüncesi bile Katır’ı sınırsız genişleme politikasından durağan bir ihtiyat dönemine geri çekmeye yeten, her şeyi saran o korku. Resmi terimi “sağlamlaştırma” idi. Şimdi ise dedikodular vardı, dedikoduları durduramazdınız. Katır bir kez daha saldırıya hazırlanıyordu. Katır İkinci Vakıf’ın nerede olduğunu bulmuştu ve saldıracaktı. Katır İkinci Vakıf’la bir anlaşmaya varmıştı ve galaksiyi bölmüştü. Katır İkinci Vakıf’ın var olmadığına karar vermişti ve bütün galaksiyi ele geçirecekti. İnsanların bekleme odalarında duyduğu bütün çeşitleri listelemenin faydası yoktu. Üstelik, böylesi dedikoduların yayıldığı ilk sefer de değildi. Ama şimdi daha bir elle tutulur görünüyorlardı ve yıldızları savaşla siyasal kargaşada parlayan, durgunlukta ve barışta sönen bütün o yayılmacıların keyifleri yerine gelmişti. Bail Channis bunlardan biriydi. Gizemli İkinci Vakıf’tan korkmuyordu. Hoş, Katır’dan da korkmuyordu ve bununla övünürdü. Bu kadar genç ve bu kadar varlıklı birini uygun bulmayan kimileri ise, zekâsını Katır’ın tecrit edilmiş yaşantısıyla fiziksel görünümünün emrine bu kadar açıkça feda eden bu kadın düşkünüyle hesaplaşacakları günü bekliyorlardı.

Kimse ona katılmaya cesaret edemiyordu ve ancak birkaçı gülebiliyordu, ama ona hiçbir şey olmadıkça, şanı gittikçe büyüyordu. Channis, mırıldandığı melodiye söz uyduruyordu. Anlamsız nakaratı şöyleydi: “İkinci Vakıf yaratılışı ve insanları tehdit ediyor.” Saraydaydı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir