Helen Reilly – Cellatlar da Ağlar

LOLLIE Fellows’la Noel’den kısa bir süre sonra New York’ta karşılaşmıştım. Mühendis arkadaşım Dan Garth’le, Sherry’de yemek yiyorduk. Tam dışarı çıkarken Lollie’yi gördüm. Lokantadakilerin büyük bir kısmı yemeklerini bırakıp bu güzel kadına dönüvermişti. Bundan çok önceleri Lollie, Amerika’nın bir güzellik kraliçesi kadar ünlüydü. Her gün gazetelerde Lollie’nin kusursuz güzelliğini yansıtan resimlerine rastlanırdı. Bunlar, Lollie, Cumhurbaşkanının köpeğini severken ya da ünlülerin katıldığı bir partide çevresindeki erkeklere hikâyeler anlatırken çekilmiş resimlerdi. Senatör Sanford’un kızı, herkesin gıptayla seyrettiği bir insandı. Sonra birdenbire olaylar Lollie’yi geri plana attı… Babası öldü, tanınmamış bir avukatla evlendi ve savaş patlak verdi. Lollie’nin parasız, tanınmamış biri olan Wickford Fellows’la evlenmesi büyük bir hayretle karşılanmıştı. Wick’i tanıdığım için hiç hayret etmemiştim. Hangi kadın olursa olsun, Wick’yi görür görmez ona âşık oluverirdi. Son derece cana yakın bir insandı. Orta boyluydu; çok düzgün bir yüzü ve çekici bir görünüşü vardı, elini attığı her şeyi çok iyi yapardı. Harvard Üniversitesi’nden yirmi yaşında mezun olmuş; sonra hukuk öğrenimine başlamıştı.


Tam bu sırada annesinin ağır hastalandığına dair bir haber almış ve Avrupa’ya gitmişti. Birkaç yılım Avrupa’da geçirdikten sonra, küçük bir kasabaya çekilmiş, burada bir avukatlar grubuyla birlikte çalışmaya başlamıştı. Lollie’yle evlendiği zaman otuzyedi yaşına geliyordu. Lollie de, birbirinden parlak evlilik tekliflerini arka arkaya çevirmiş ve sanki yıllarca Wick’i beklemişti. Evlendikleri andan itibaren rahat yüzü görmediler. Savaş başladı, ardından da birbirimizi kaybettik. Sherry’de, yıllarca ayrılıktan sonra ilk defa karşılaşıyorduk. Lollie eskisi gibi pırü pırıldı. Üzerinde mücevher, yüzünde makyaj yoktu ama, yine de pırıl pırıl parlıyordu. Bir bakışta dünyanın en mutlu insanı olduğunu anlamak çok kolaydı. Beni görmek onu delicesine sevindirmişti. «Nell… Nell, seni görmek ne güzel birşey…» Lollie, son görüşmemizden bu yana olup bitenleri anlatmaya koyuldu. Wick, savaştan bir sıyrık bile almadan dönmüştü. Millbrook yakınındaki küçük bir köyde yaşıyorlardı. Wick, çok iyi bir iş üzerinde çalışıyor ve çok para kazanıyordu.

«Nell, sen o tarafları iyi tanırsın, değil mi? Bir zamanlar orada oturdun da… Dietrich adında birini hatırlıyor musun? Hiran Dietrich?» Dietrich’i tanımamaya imkân var mıydı? O çevrenin en sayılı milyonerlerinden biriydi… Bölgenin yarısını satın almış, yolları kapatmış, küçük çiftçileri yerlerinden, yurtlarından kovmuştu. Koca araziyi tam bir Holding haline getirmişti. Üstelik kimseye faydası olmayan bir adamdı. Wick, avukatlık stajı sırasında Dietrich’le tanışmış. Adam Wick’i çok sevmiş ve ölürken Holding’in yönetimini Wick’e bırakmış. Şehirdeki öksüzler yurdu buradan sağlanacak gelirle idare edilecekti. Ayrıca özel burslar dağıtılacak ve okuldan ayrılan her çocuğa, kendi istediği işe başlayabilmesi amacıyla cep harçlığı verilecekti. Çiftliğin bütün geliri bunun gibi hayır işlerine dağıtılacaktı. Wick de bu işlerin yönetimi için yılda yirmibeş bin dolar alıyordu. Babasından bir kuruş bile miras alamayan Wick’le Lollie için bu çok iyi olmuştu doğrusu. Artık paraya kavuşmuşlardı ve hayatları mutlu bir düzene girmişti. Lollie’yle karşılıklı konuşurken, bana sigara almaya giden Dan ve onunla köşede karşılaşan Wick, birlikte gözüktüler. Her ikisi de okuldan çok iyi iki arkadaştılar. Böylece, masanın etrafında mutlu bir dörtlü olmuştuk. Dan, Wick’in aksine, çok konuşurdu.

Sarışındı; cana yakın görünüşü vardı. Wick’se konuşmaktan çok dinlemeyi sevdiğini ortaya koyuyordu. Lollie,., bu iki eski dostu dinlerken ısrarla kocasını inceliyordu. Gözlerinin altında hafif kırışık belirmişti. Lollie’nin bakışını beğenmemiştim; karşısındakini sorguya çeker gibi bir hali vardı. Bunun üstünde durmadım. «İşte benim burada bulunmamın sebebi…»

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir