Emine Sevgi Özdamar – Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur

10-11 Şubat 2007 tarihinde Sevgi Özdamar’la birlikte Hamburg’daki 3. Kültür ve Edebiyat Günleri’ne davetliydim. “Göçün Tarihi, Göç ve Kültür” konulu panelde konuşmacıydım. 10 Şubat akşamı Hamburg’a vardığımda, beni, garda karşılayan genç çift, doğruca etkinliği düzenleyenlerin yanına götürdü. Yolda, Sevgi’nin o gün okumasını yaptığını ve bu akşam Berlin’e döneceğini söylediler. O güne kadar şurda burda karşılaşmıştım Sevgi’yle. Dostluğumuz fazla derinleşmemişti. Hamburg garı, bomba ihbarı yüzünden, bir süre ulaşıma kapatıldığı için trenlerin ne zaman işleyeceği bilinmiyordu. Sevgi de, bu yüzden, o gece Berlin’e dönemedi, Hamburg’da kaldı. Yemekte yan yana düştük. Ortak dostlarımız olduğu yemek sırasındaki sohbette ortaya çıktı. Coşkuyla uzun süre konuşup durduk, anılarımızı tazeledik. Söz döndü dolaştı yitirdiğimiz dostlara geldi. Sevgi, “Ben hep ihtiyarları sevdim, o yüzden de çok sık öksüz kaldım” dedi. Onu öksüz bırakan “ihtiyarlar” Ece Ayhan, Can Yücel ve Memet Fuat’tı.


Hepsiyle ta ilk gençliğinden arkadaşmış. “Onların ölümü benim bel kemiğimi kırdı” dedi bir ara. İhtiyarlardan sonra sıra kendi arkadaşlarına gelmiş. Örneğin çok sevdiği arkadaşı yengesinin abisi Stefan Yerasimos’u kaybetmiş. O günlerde de yakın arkadaşı Diana komaya girmiş, bir türlü uyanmıyormuş. Üzgündü Sevgi. “Ağaçlar sallanıyor,” dedi. Ama asıl onun canını sıkan ve onu üzen şey yönetmeni, ustası Benno Besson’un o günlerdeki ölümü. Sevgi, Brecht’in bu ünlü öğrencisiyle çalışabilmek için İstanbul’dan Berlin’e gelmişti 70’li yıllarda. Ece Ayhan’dan konuştuğumuzda Ece’yle 1969’da Üsküdar Sultantepe’de birlikte oturduğunu ve bu döneme ilişkin bir şeyler yazdığını, Ece Ayhan’ın beyin ameliyatı için 1974’te birlikte Zürih’e gittiğini ve o dönemde bir hastane günlüğü tuttuğunu, Ece’nin onda mektupları olduğunu söylediğinde kulak kesildim. Ece Ayhan’ı çok sevdiğim için heyecanlandım. İlhan Berk’le Sevgi İspanya’da bir festivalde birlikte olmuşlar. İlhan Berk, ona, elindeki Ece Ayhan arşivini Yapı Kredi Yayınları’na yollamasını önermiş, yoğun işlerinden dolayı yollayamamış. Aslında İstanbul’a gittiğinde götürüp göstermek istemiş. Olmamış, uçak korkusu yüzünden Türkiye’ye çok seyrek uçtuğundan kendi kendine “bir gün nasıl olsa götürürüm” diye düşünmüş.

Akıl alır gibi değil ama on beş yıl uçağa binmemiş. Ama bunun bir nedeni var: Ülkemizdeki siyasal baskılar, çalkantılar 1970’li yıllarda doruğa çıkmıştı. Siyasal baskı ve onun yarattığı dehşet dayanılacak gibi değildi: Arkadaşların, ilericilerin, yazarların, gazetecilerin öldürülmeleri sürüp gidiyordu. O yıllarda Paris’in üstüne bir Türk uçağı düşmüştü. Önceden uçmaktan çekinmeyen Sevgi, bu uçak kazasından sonra uçağa binemez olmuş. Onun yukarıda saydığım nedenlerden dolayı gelişen yerdeki travmasıyla uçuş korkusu yekvücut olmuş. Ondan sonra, tekrarlamakta fayda var, on beş yıl ne havaalanına gitmiş, ne de bir uçağa binmiş!

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir