Rasim Özdenören – Çapraz İlişkiler

Sonraki baskılarında yaptığımız açıklamalarda bu kitaba konu teşkil eden tekil olayların soğuk savaş dönemine rastladığını ifade etmiştik. Soğuk savaştan günümüze uzanan süreçte dış ilişkilerde dramatik değişiklikler otaya çıktı. Bu itibarla kitapta yer alan bazı değerlendirmeler güncelliğini yitirdiği gibi, o dönemin gerçeklikleri muvacehesinde ileri sürülen değerlendirmeler de bir ölçüde geçerliklerini yitirmiş oldu. Örneğin AB’nin AET olduğu yıllarda geçerli olan değerlendirmelerimizin, onun AB’ye dönüştükten sonra geçerliğini korumasını düşünmek anlamsız olur/du. O günkü AET günümüzün AB’si olmadığı gibi, gene o günün Türkiyesi de günümüzün Türkiyesi değildir. Türkiye’nin o günün AET’sine girmemesi yönündeki gerekçeleri ile günümüzde AB’ye girmeyi destekleyen gerekçeler de farklılaşmıştır. Bu kitabın bir yerinde şu görüşe yer veriyoruz: “… bazı politik zaruretlerle Batı ile aynı safa düşmüş olmak onunla aynı zihniyeti paylaşmak anlamını taşımaz. Şöyle ki: Temelde, Batı’nın küfür zihniyetine karşı çıkan bir Müslüman, şartlar gerektirdiğinde, Batı ile siyasî bir ortak cephe oluşturmakta sakınca görmeyeceği hallerle karşılaşabilir. Müslüman, böyle bir halde bile halen Batı adıyla anılan küfür zihniyetine karşı olmakta devam eder./ Öte yandan Batı’ya karşı olduğunu söyleyen herkesi, her zaman ortak bir payda altında toplamak mümkün olmayabilir. Burada niyet konusu son derece önemlidir. Niçin Batı’ya karşısın veya niçin onun yanındasın? Bu tavrı gösterirken taşınan niyet ne? Asıl önemli olan budur. Bu gün, bir komünistin, bir milliyetçinin ve bir Müslümanın, siyaseten Batı’ya karşı ortak bir tavır içinde bulunduklarını farz edelim. Böyle bir durumda, onları ortak bir payda altında birleştirmek, birleşebileceklerini sanmak yanlış olur. Çünkü belirli şartlarda Batı ile bir araya gelebilen bu görüş sahipleri, ayrı ayrı birbirlerini hasım görmeye devam da edebilirler.


” (II. bölüm, Musallat Fikir). Yazıların kaleme alındığı 1970’li yılların ortalarından 1980’li yılların ortalarına kadar olan dönem, ABD ile SSCB arasında amansız bir çekişmenin yaşandığı sürece rastlıyor. Bu günden geriye bakıldığında o günün koşullarını tahayyül edebilmek bile insanın havsalasını zorlayabilir. İzleyen yazılar boyunca o günün dış siyasal konjonktürüne yaklaştığımızda nerdeyse bir cinnet tablosunun yaşandığını tespit etmek mümkün görünüyor. Ve bir şey daha ortaya çıkıyor: her şeye rağmen, o günlerden bu yana siyasal ilişkilerin ırasında değişen faktörlerin var olduğu gibi, değişmeyen ve aynı ıranın yeni sürümlerinin yürürlükte olduğu faktörlerin var olduğu da gözlemlenebiliyor. Kitabın tümünden uluslar arası ilişkilerin bilinen temel ilkesinin belirleyici olmakta devam ettiği gerçeği ile yeniden karşılaşacağımızı görüyorum: hatır gönül değil, fakat çıkarlar vardır! Bir de şu: uluslar arası ilişkilerde mühim olan rakibin (yerine göre hasım diye de okunabilir) gücünü kendi lehine kullanabilme marifeti ve mahareti… bunlardır belirleyici olan. Konjonktürün tarihsel çıkar ilişkisi değişmiş olabilir, fakat yeni çıkar ilişkisi tazelenerek ve yenilenerek bize kendini sunmaktadır, hatta dayatmaktadır… Bu itibarla, kitap, belirtilen tarihlerdeki dünyanın uluslar arası ilişkilerini hatırlama babında okunabileceği gibi, hâlihazırdaki uluslar arası ilişkiler çerçevesinde yenilenmiş olan çıkar ilişkisinin ne olduğuna nüfuz etmenin yolunu bulabilmek, dahası bu yolu açık tutabilmek için de bir okuma imkânı sunmaktadır. Artı, kitabın yeni okumaya açık, mümkün ve anlamlı durduğu gerçeği tebellür ediyor. Böylece, kitabın ele aldığı somut güncel olaylar geride kalmış olmakla birlikte, dayandığı asal fikir yönünden ilke temelinde geçerliğini koruduğunu söylüyorum. Burada, bizim bireysel okuma çabamızın ayrıca yol gösterici olacağını söylemek bile fazla…

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir