Etiket: Rasim Özdenören

Rasim Özdenören – Denize Açılan Kapı

Kapıy AHMET : Çoraplarımı giyeceğim. Gömleğimi, pantolonumu. Daha önce yüzümü yıkamalıyım. Yargılama belki bugün. Yeryüzünü boşaltmam isteniyor. Temyizsiz. Acaba kim karar veriyor? Muhakkak birinin emriyle veriyordur karar verenler. Ama kim adına? Bugün işe gideceğimi sanmıyorum. Sokaktan hâlâ kimse geçmedi. Zaten kimse geçmez burdan. Hiçbir sabah. Tuhaf bir çöl burası. Güneş hep uzaklarda duruyor. Hep o […]

Rasim Özdenören – Çözülme

İçinde tortulanarak biriken pazar kalabalığı biçiminde o karmaşık, dolaşık sıkıntının, yüzüne çizdiği sinirli gölgeleri bakışlarının bulanıklığında anlıyor; ne yapması gerektiğini, birbirinin içine girerek yürüyen, düşüncesini karıştıran kadınlı erkekli, kızlı oğlanlı insanlar, hızla geçen, sağa sola sert dönemeçler yapan dolmuşlar, taksiler, otobüsler, at arabaları yüzünden kestiremiyordu. Sinemaların önünde birikmiş kalabalık, çember çeviren, köpek kovalayan çocuklar, örtülü, […]

Rasim Özdenören – Çapraz İlişkiler

Sonraki baskılarında yaptığımız açıklamalarda bu kitaba konu teşkil eden tekil olayların soğuk savaş dönemine rastladığını ifade etmiştik. Soğuk savaştan günümüze uzanan süreçte dış ilişkilerde dramatik değişiklikler otaya çıktı. Bu itibarla kitapta yer alan bazı değerlendirmeler güncelliğini yitirdiği gibi, o dönemin gerçeklikleri muvacehesinde ileri sürülen değerlendirmeler de bir ölçüde geçerliklerini yitirmiş oldu. Örneğin AB’nin AET olduğu […]

Rasim Özdenören – Aşkın Diyalektiği

Şöyle bir durum tasarlamak niçin mümkün olmasın? Tufandan sonra nasılsa hayatta kalmış birisi var. Üzerinden, tufanın nasıl geçtiğini bilemiyor, ama tufanın nasıl başlamış olduğunu hatırlıyor. Şimdi de, tufanın son artıkları olan yağmurun son damlaları da gücünü yitirmiş, hatta kesilmiştir. Bu insan, işte tam o sırada, gözlerini bu dünyaya yeniden açıyor ve çevresine bakınıyor: Bir bataklık […]

Rasim Özdenören – Ansızın Yola Çıkmak

Bir Kapının Önünde Gecenin karanlığı aralanıyor ağır ağır: he Mutfaktan tüpün harıltısını işitti. (Anası da uyanmış. Her sabah yoksa bu saatte mi uyanırdı? Şimdiye değin nasıl olmuştu da üstünde durmamıştı bunun? Cami evlerine uzaktı. Gitmeye kalksa belki yetişemeyecekti. Ezan sesi kesilmişti.) Yer yatağından kalktı. Ortalık ağarmamıştı daha. Mutfağa geçti. Anası tüpün üstündeki tencereyi karıştırıyordu. “Erkencisin […]

Rasim Ozdenoren – Yazi, Imge ve Gerceklik

Her gün herkesin, hepimizin önüne farkına vardığımız veya varmadığımız fırsatlar çıkıyor. Bunların bazılarının, söylediğim gibi, farkına bile varmıyoruz. Bir kısmının farkına varsak, bu kez de, o fırsatı kullanıp kullanmamak bizi ırgalamıyor. Bizi ırgalayanlar, bizim ancak içimizden gelen, bizi dürtükleyip duran, dışa vurmak için fırsat kollayan türdeki fırsatlardır. Bu demektir ki, biz ancak, bizim istidadımızla aynı […]

Rasim Ozdenoren – Ruhun Malzemeleri

Bu kitaptaki yazılar, yaklaşık çeyrek yüzyıllık bir birikimin toplamıdır. Bu toplamdaki yazılar çeşitli zamanlarda, çeşitli vesilelerle kaleme alındı, bu yüzden kitap, edebiyat üzerine bütüncül bir kuram ortaya koyma amacını taşımadığı gibi, ele aldığı konularda kesin sonuçlara ulaşmayı da hedeflememiştir. Öyleyse bu yazıların toplamından nasıl bir yarar sağlamak düşünüldü? Burada gene bu yazıların pratik, somut, elle […]

Rasim Ozdenoren – Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler

Halen beş milyara yakın insanın yaşadığı yeryüzünde, başka hiçbir ek faaliyete gerek duyulmaksızın mevcut nüfusun on mislini besleyebilecek seviyede bir üretim yapıldığı halde, milyonlarca insanın açlıkla pençeleştiği söylenirse ortada bir bozukluğun var olduğunu ileri sürmek için zeki olmak şart değildir. Üreticilerin, fiyatları düşürmemek için piyasaya mal arzetmekten kaçınıp stoklama yolunu tercih ettikleri bir dünyada, bir […]

Rasim Ozdenoren – Ipin Ucu

Yalnızlığın mahiyetini biz Müslümanların layıkıyla bilemeyeceğimizi düşünüyorum. Çünkü yalnızlık, yalnızca bireysel bir olgu olarak dışlaşmıyor. Yalnızlık aynı zamanda bir “toplumsal şart”ın ürünü olarak da ortaya çıkıyor. Yıllar önce Amerika Birleşik Devletleri’ne adımımı ilk attığım gün geçirdiğim tecrübe, bana, yalnızlığın bencillikten kaynaklandığını göstermekle birlikte, bu hastalıklı duygunun aynı zamanda, bencilliği besleyen toplumsal şartın ürünü olduğunu da […]