Esat Korkmaz – Kızılbaş Ütopya – Rıza Şehri

Bâtıni hareketlere gelinceye değin akılcı felsefenin konusu, metafizik ve doğa bilimleri idi: Bâtıni hareketlerle birlikte felsefe, toplum ve toplum sorunlarıyla ilgilenmeye başladı. Bu anlayış üzerine bir toplum felsefesi yapılanıp biçimlendi. Alevilik-Bektaşiliğin özgünlüğü, söylencelerinin bolluğunda değil, organik ve toplumsal doğalarındadır: Bu bağlamda her Alevi-Bektaşi, sözcüğün gerçek anlamıyla inançlıdır; inanç, tüm doğasal süreçlere, tüm bireysel ve toplumsal davranışlara sinmiş durumdadır; çünkü varoluşun bile büyülü olarak ortaya çıktığı bir dünyada yaşar. Amacı, bir bütün olarak nesnel süreci ya da toplumsal/bireysel yaşamı kutsamadır. Düşün Keşfi Alevilik-Bektaşilikte ruhlara yönelik tapınma, ruhların ölümsüzlüğüne dayanır ve bu bir tür canlıcılıktır: Canlıcılık Alevilik-Bektaşilikte, söylenceye dönüşmüş atalar tapımından başka bir şey değildir. Çocukça olmasa da çocuksu bir yanı vardır; bu nedenle yitik çocukluğunun elde edilmesini cennet olarak betimler. Canlıcılık kapsamında Alevilik-Bektaşilik, tüm çevrebilim tasarımlarını yapısında toplayan tüm-canlıcı bir felsefi dindir. Evren bilincine doğrudan katıldıkları için, özünde doğayla birliğin bilimsel/inançsal tasarımıdır. Doğaldır ki bir Alevi-Bektaşi, doğanın efendisi değildir; insan, evrenin bir parçasıdır, ona dâhildir, ona bağlıdır, onun sahibi olmaktan öte, onun kullanıcısıdır. Tasarım bütününde dünya, yaşam ya da onun tersi ölümden yola çıkılarak kavranmaya çalışılır. Evren bilincine katılmanın insana yüklediği temel yükümlülük doğal ve toplumsal düzeni korumak olduğu için, dünyanın başlangıç saflığında nasıl sürdürülebileceğinin hesabını yapmaya yönelir. Tüm-canın bir parçası olan Alevi-Bektaşi insanı, Bütünün olduğu kadar Birin de parçasıdır: Arada bir kopukluk olmadığından kutsal olanla ilişkilerinde ancak hata yapabilir, günah ise yoktur. Ölümlü olarak tanrısallığın bir parçasıdır; tanrısal olarak suyun şıpırtısında, rüzgârın uğultusunda, çiçeğin kokusunda, meyvenin tadında, koyunun melemesinde ve aslanın kükremesindedir. Bâtıni toplum felsefesine göre toplum şöyle tanımlanabilir: Toplum, maddi gereksinmelerle koşullanmış insanın birleşmiş üretici etkinliğidir. Toplumsal yaşamın bütün öteki görüngüleri politika, kültür vb, toplumsal yaşamın içeriğini oluşturur ama özünü belirlemez.


Toplumun özü, üyelerinin ortak emeğinde yatar; ortak emek, yaşama araçlarının sağlanmasına yöneliktir ve bu insanlar arasında bir işbölümünü zorunlu kılar. Doğal olarak farklı nesneler, ortak bir insan emeği içerir. Böylesi bir durumda insanların çalışma biçimlerinin tek olası şekli mal değişimidir; emek araçlarının ve ürünlerinin sahibi üreticilerdir. Zorunlu olan devlet, özel mülkiyet ve sınıflar değil, toplumun kendisidir. Nasıl Bâtıni doğa felsefesinde doğanın temeli hava-su-toprak ve ateş ise Bâtıni toplum felsefesinde de toplumun temeli coğrafya-teknik-tarih ve insan üretici güçleridir. Bu üretici güçler arasındaki ilişkiden toplumun maddi temeli olan ekonomi biçimlenir. Geçim ve besine yönelmenin toplumsal yaşamdaki ilişkileri ise kültürü yaratır. Sınıfsal çelişkiler taşınamayacak duruma geldiğinde toplumsal gelişme durur: Bu hiçbir toplumun kaçınamayacağı bir yasadır. Üretim güçleriyle üretim ilişkilerinin uygunluğu durumunda toplum gelişir. Üretim ilişkileri, üretim güçlerinin gelişimine engel olmaya başladığı zaman toplum çöker; üretim güçlerinin gelişmesine uygun yeni bir sosyo-ekonomik biçimlenmeye dönüşür. Üretim ilişkilerinin üretim güçlerinin gelişmesine sürekli destek olacak bir toplumsal örgütlenişte sınıflara, özel mülkiyete ve devlete gereksinme yoktur. Alevilik-Bektaşilik felsefesi, inanç alanının dışında yapılanıp biçimlenen doğacı/insan merkezli bir felsefedir. İçinde yaşadığı dünyanın karşısına konulan insanın, doğanın ve toplumun bir parçası olarak, doğayla ve toplumla bir hesaplaşmasıdır. Yok Ülkesindeki Yok Yer: Ütopya Ütopya her ne kadar terim olarak Thomas More tarafından üretilmişse de köken anlamında, insanlığın başlangıç koşullarına taşınabilir; geriye taşınmaya en yatkın tasarım durumundadır. Başlangıç toplumlarında ütopya, dünyanın değil ama insanlığın sonuna bağlanır: Bir bakıma, toplumsal zamana yapılan ölüm töreninden sonra başlayan yaşamdır.

İnsanlığın bu son yıkımına ya bir tufan, ya bir deprem, yanardağ patlaması, yangın ya da önü alınamaz bir salgın neden olur. Bütün bunlar başlangıç insanlarının ütopyası olarak tanımlayabileceğimiz, yaşamın yeniden canlanmasının bedeli anlamında çekilmesi zorunlu acıdır. (Bilgeler Belirleyici) More Geleneğine Bağlı Ütopyalar More, Platon’dan beri bilinen, ideal site anlayışını güncelleyerek yeni bir tür yaratır. Eşitlikçi bir sitenin temellerini, somut örnekleri kullanarak kurgular; hem edebi bir tür yaratır hem de toplumsal tabulara meydan okur. Kurguda yergi, mizah ve alay, diyalektiği sürekli canlı tutar. Bu durum, dogmatizme karşı bir set oluşturur. Kendisine yönelik eleştiriyi kendi içinde taşır ve kendisine özgü yöntemi geliştirir. Okuyanı, egemen ideolojiyi sorgulamaya yöneltir ve gerçeği keşfetmeye zorlar. Başkalarıyla birlikte eşit, adil ve mutlu yaşamak gibi toplumsal boyutta etik bir hedef oluşturur. Kurguda kullanılan retorik, olanaksızın başka yerde gerçekleştirilmiş olduğuna ve bu olanaksızın burada ve şimdi gerçekleşmesi için, bizim uygun tarihsel koşulları yaratmak sorumluluğumuzun olduğuna yönelik bir inanç yaratmak ister bir bakıma. Tasarımda More, Anvers’de Pierre Gilles ile karşılaşır; O More’u, Amerigo Vespucci’nin keşif gezilerine katılan ve filozof bir denizci olan Raphaël Hythloday’la tanıştırır. Kurgu, Raphaël’in bilinmeyen ülkelere ilişkin yolculuklarının anlatılmasıyla yol alır. Derken Gilles, More ve Raphaël, sorgulama içerikli bir söyleşiye girerler: Hükümdarların zorbalığı nasıl önlenecektir? Şiddete ve savaşa neden olan iktidar açgözlülüğünün önü nasıl alınacaktır? Filozoflar, daha iyi bir yönetim için hükümdara yardım etmeleri gerekli midir? Söyleşi kapsamında, kötülük üreten toplumsal sorunlar, zenginliğin eşitsiz dağıtımından kaynaklandığı konusunda ortak anlayış belirince adaletin alanına girilir: Raphaël, sorunu gündeme getirir ve çözüm önerilerini sıralar. Yasa, hırsızları ölüm cezasıyla cezalandırmakla adaletsizdir; çünkü caniye verilmesi gereken cezayı hırsıza verir; hırsız aleyhine orantısız ceza uygular. Yaşamın değerine saygı göstermediğinden uygulama insanlık dışıdır.

Bu nedenle yasa uygulaması, hırsızların sayısını azaltamamıştır. Raphaël’e göre nedeni açıktır: Aç olan bir kimseyi, hiçbir şey çalmaktan alıkoyamaz. Peki, ne yapılacaktır? Çözüm, ekonomiktir: Hırsızlığın kökünün kurutulması için, yoksulluğa çare bulunması gerekmektedir. Hırsızlık, insanın içinde olan, ona doğuştan verilen bir kötülük değildir. Yoksulluğun nedeni, özel mülkiyettir; özel mülkiyet üzerine oturan iktidar, zayıfları ekonomik yönden ezmektedir. Avutucu reformları karşı çıkılır ve başka bir dünya icat etmek için, özel mülkiyetin ve paranın köktenci bir biçimde ortadan kaldırılması gerektiği kanısına varılır. En önemlisi More’un Ütopyası’nda, Tanrı iptal edilmektedir: Tanrı iptal edildiğinde tanrısal ortaya çıkan yetki boşluğu, kralın eylemiyle doldurulmaktadır. Kral Utopos, Ütopyayı; bir kanal kazdırarak anakaradan ayırır. Böylece Ada, özerk bir yapıya kavuşur; kendi içine kapalı, ulaşılması zor bir dünyadır artık. Giderek doğal durumundan sıyrılıp bir kültür ortamına bürünür; üst derecede bir insanlık ve uygarlık aşamasına taşınır. Açılan kanalla dış dünyadan korunmuş olduğundan, yıkım getirecek bir salgın hastalık olması-yayılması söz konusu değildir. Siteler surlarla korunmuş durumdadır; bütün siteler, birbirine benzemekte, sokakların açılım düzeni ulaşımı, olağanüstü kolaylaştırmaktadır. Evler sanki birbirinin eşidir, kapılarında kilit yoktur. Toplumsal yaşamın saydamlığını ve gizlenecek bir sırrın bulunmadığı simgelemek üzere, cam malzeme bolca kullanılmıştır. Ayrıca özel mülkiyetin oluşma riskine karşı evler, on yılda bir değiştirilmektedir.

Yine de sistem, bu-dünyaya taşınabilme olasılığı yaratmak için tümüyle kusursuz değildir: Kötülük azaltılmış olmakla birlik ortadan kaldırılabilmiş değildir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir