Baƨ düşüncesi terimini de, hemen her terim ve kavramda olduğu üzere. şu veya bu şekilde herhangi bir genellemeye gitmeden tanımlayıp, belli bir çerçeve içerisine hapsetmek pek mümkün değildir. Buna rağmen. özellikle Doğu-Baƨ ayırımında olduğu üzere ve praƟk dünyada yansımasını bulduğu şekliyle. Baƨ düşüncesi terimiyle anlaƨlmak istenen şeyin mahiyeƟne yönelik olarak. ihƟyatlı olmak kaydıyla. bazı analizler yapmak mümkün gibi görünmektedir. Her şeyden önce “Baƨ” ve “düşünce” kelimelerinden oluşan bu terim, Baƨ’ya has olmak hasebiyle, diğer düşünce tarzlarından ayrılma imasını ortaya koyar. İşte tam da bu iması sebebiyle. Baƨ düşüncesi olarak adlandırılması mümkün olan bir düşünce tarzından bahsetmek mümkün görünmektedir. Dolayısıyla burada söz konusu edilen “düşünce” terimi, genel olarak düşünmenin ne demek olduğundan ziyade. çoğunlukla “felsefe” ile özdeş hale gelmiş olan bir düşünce tarzına. Baƨlı anlamda felsefe yapma veya düşünme tarzına gönderme yapar. Bununla birlikte “Baƨ düşüncesi” diye karakterize edilen düşünce tarzının, keskin sınırlara sahip olduğunu ve mutlak bir form içerisinde işleyen bir yapı taşıdığını söylemek mümkün değildir. Zira bu terim, her şeyden önce, tarihsel bir mahiyet arzetmekte olup, zaman içerisinde birbirinden farklı formlar içerisinde açığa çıkan bir karaktere sahipƟr. Söz konusu dinamikyapısı sebebiyledir ki, bugün Baƨ düşüncesinin dönemsel çığırları olarak da adlandırabileceğimiz klasik Yunan, Ortaçağ hıristiyan, modern ve çağdaş Batı düşüncesi gibi, zaman zaman farklılaşan, hatta karşıtlık arzeden düşünce tarzlarından bahsedebilmekteyiz. Baƨ düşüncesi kavramının, bu ön değerlendirmeden hareketle, genel bir tanımı sunulmak istendiğinde, onun kaynaklarını Grek düşüncesi ve İbrahim! dinlerden alan bir kültürel gelenekle ilişkili bir kavram olduğu ve bu geleneğe ait düşünce tarzını nitelediği söylenebilir. Bu anlamda Baƨ düşüncesi, AnƟk Yunan’da doğada hüküm süren sebeplerin vevarolanların temel ilke ve zemininin araşƨrılmasına tekabül eden bilimsel düşünme manƨğının ve Sokrat (Sokrates), Eflatun (Platon) ve Aristo (Aristoteles) gibi Yunanlı filozofların felsefeleriyle başlayan düşünce tarzının zaman içinde geçirmiş olduğu evrimi dile geƟrir. Yunan la başlayan Baƨ düşüncesi, Roma İmparatorluğu ve kaynaklarını Doğu’dan alan HırisƟyanlığın kendisine eklemlenmesiyle devam etmiş, Rönesans, modern bilim ve felsefenin doğuşuyla çağdaş dünyadaki anlam içeriğine kavuşmuş ve nihayet Aydınlanma ile bir yandan kemale ererken, diğer yandan kendisine karşı radikal düzeyde tarƨşmaları da muhtevasına almak sureƟyle günümüze inƟkal etmiş bir düşünce geleneğini ifade eder. Her ne kadar Baƨ düşüncesi kavramı, felseı, dinî ve bilimsel olmak üzere üç temel unsuru muhtevasında barındırsa da, söz konusu düşüncede belirleyici olan ve tarihsel seyir içerisinde çeşitli biçimlerde varlığını hisseƫren hususun, Antik Yunan’a ait felsefî ve bilimsel miras olduğunu söylemek mümkündür. ElbeƩe ki bu tesbit, Baƨ düşünce tarzının mutlak anlamda yalıƨlmış ve başka kültürlerle medeniyetlerden hiçbir biçimde etkilenmeden zuhur etmiş bir düşünce tarzı olduğu anlamına gelmez. Özellikle çağdaş birtakım kültür ve düşünce tarihçilerinin yapmış olduğu ve AnƟk Yunan’da, felsefe ve bilimin doğuşunda başta Mısır olmak üzere, Anadolu, Mezopotamya, Hint ve Uzakdoğu uygarlıklarının ne kadar etkili olduğunu ortaya koyan çalışmalar, mutlak anlamda yalıƨlmış bir Yunan felsefesi ve biliminden bahsetmeyi imkansız kılacak niteliktedir. Zira çeşitli praƟk ve dinî kaygılarla da olsa,.farklı kültürve medeniyetler de bilimsel ve düşünsel bir etkinlik içerisinde olmuşlardır. Bugün AnƟk Yunan düşüncesine ve bilimine yön veren Yunanlı düşünürlerin kendi düşüncelerini, diğer kültür ve medeniyetlerde ortaya konulan birikimle ciddi bir etkileşim içerisinde inşa eƫkleri arƨk bilinen bir gerçekƟr. HaƩa AnƟk Yunan mitolojisine odaklı birtakım çalışmalar, Yunan mitolojisindeki birçok unsurun, Mısır ve Anadolu mitolojilerinden alındığını ortaya koymaktadır. Bundan dolayı, her türlü tarihsel ve kültürel kazanım gibi, Yunan bilim ve düşüncesinin de, kültürler arası bir etkileşim sonucunda ortaya çıkmış bir kazanım olduğunu söylemek gerekir. Bununla birlikte Baƨlı düşünce tarzının ortaya çıkışında belirleyici bir rol oynayan AnƟk Yunan düşüncesi, gerek kendi düşünce üslûbunu inşa etme, gerekse farklı kültür ve medeniyetlere ait mirası değerlendirme ve kendine mal etme hususunda, Baƨ düşüncesi nitelemesini tamamen hak edecek bir özgünlüğe sahipƟr. Zira düşünce tarihi boyunca ilk defa AnƟk Yunan’da gerçekliğe içkin düzenlilik düşünürler için bir hayret konusu olmuş ve saf anlamda bilme kaygısıyla düşünülmeye başlanmışƨr. Bu bilme ve anlama kaygısı, bir yandan gerçekliğe içkin yasalılığın keşfedilmeye çalışılması anlamında bilimsel bir manƨğa, diğer yandan sürekli bir biçimde olma ve yok olmaya maruz kalan oluş dünyasında bir kaynak (arkhe) arayışı anlamında felseı düşünceye vücut verecek şekilde düşünürleri harekete geçirmişƟr. İşte tam da bu husus Batı düşüncesi diye nitelemeye çalıştığımız düşünce tarzının zeminini oluşturur. Yine “arkhe” anlayışıyla bağlanƨlı olan ve Baƨ düşünce veya felsefesinin doğuşuna vücut veren bir husus da, miƟkveya geleneksel düşünüşle felseı düşünce arasındaki farka bağlı kalınarak izah edilebilir. Felsefenin doğuşundan önceki Yunan düşüncesine bakıldığında, bilgi ve hakikaƟn, çoğunlukla nesilden nesile aktarılan geleneksel ve mitolojik bir form içerisinde kaldığını gözlemlemek mümkündür. Tanrıların, insanların ve diğer varlıkların bir arada yaşadığı evrende bilgi ve hakikat de içerisinde yaşanılan imkanlar dünyasının sınırları içerisinde algılanmaktaydı. Buna karşın, “arkhe” anlayışında da açığa çıkƨğı üzere, felsefeyle birlikte düşünür, değişmenin hüküm sürdüğü imkanlar dünyasının ötesine, değişmenin ardındaki değişmeyen şeye yönelmeye başlamışƨr. Daha sonraları, “bir şeyi o şey yapan en temel husus” şeklindeki töz veya öz tanımında karşılığını bulacağı şekliyle, arƨk düşünmek, üzerinde düşünülen şeyin değişen ve gelip geçici yönlerine değil de, onun doğası diyebileceğimiz kalıcı ve özsel özelliklerine odaklanan bir etkinlik halini almıştır. Köken iƟbariyle AnƟk Yunan ve hırisƟyan düşünceleriyle açık bağlanƨlara sahip olsa da, Baƨ düşüncesi terimi, genellikle Rönesans sonrasında zuhur eden modern düşünceyle, söz konusu düşüncenin bilimsel karakteriyle ve onun ontolojik, epistemolojik, eƟk ve poliƟk açılımlarıyla alâkalı bir anlam içeriği kazanmışƨr. Bu sebeple bugün Baƨ düşüncesi denildiğinde anlaşılan şey, daha ziyade modern düşünceyi karakterize eden hümanizm, teknoloji ve yöntem düşüncesi, özgürlük ve eşitlik kavramları, mekanik evren tasavvuru, ilerlemeci tarih anlayışı, bilimsel bir paradigmayla haklılaştırılmış olan sekülarizm ve pozitivizm gibi hususlarda karşılığını bulmaktadır. Zaten Aydınlanma sonrası ve çağdaş felsefelerde, Baƨ düşüncesi başlığı alƨnda eleşƟri konusu kılınan hususların büyük çoğunluğunun, genellikle modern düşünce ve felsefeyi karakterize eden söz konusu özelliklerin yol açmış olduğu düşünülen problemlerle alâkalı olması da, bu tesbiƟ doğrular niteliktedir. ElbeƩe ki, Baƨ düşüncesi şeklinde genel bir kavramlaşƨrmanın sakınılması mümkün olmayan zorlukları da yok değildir. Çünkü böyle bir kavramlaşƨrma, her şeyden önce ister klasik Baƨ düşüncesi isterse modern Baƨ düşüncesi şeklinde yapılsın, vurgulanan dönemde yaşayıp da, genelleme yapmayı zorlaşƨran veya genellernelerin büsbütün dışında kalmış olan düşünür ve felsefeleri görmezden gelmek demekƟr. Bununla birlikte biz yer yer isƟsnaları da dikkate alan bir sunumun söz konusu problemin üstesinden geleceğini veya daha iyimser bir ifadeyle, problemi en aza indirgeyeceğini düşünüyoruz. Bu yüzden, bu çalışmada, Baƨ düşüncesini, kaba bir biçimde de olsa, klasik (AnƟk Yunan ve Ortaçağ) ve modern diye ikiye ayırmak sureƟyle, bir yandan bütün bir Baƨ düşünce geleneğinde ortak olan hususlar, diğer yandan dönemleri karakterize eden ve bir dönemi diğerinden ayıran özellikler çerçevesinde sunmaya çalışacağız.
Kasım Küçükalp & Ahmet Cevizci – Batı Düşüncesi (Felsefi Temeller)
PDF Kitap İndir |