Siyaset kuramcısı, yazar ve devlet adamı Niccolò Machiavelli (1469-1527), hukukçu bir babanın ve kültürlü bir annenin oğlu olarak Floransa’da dünyaya geldi. Yedi yaşında aritmetik ve Latince öğrenmeye başladı; Paolo da Ronciglione gibi önemli öğretmenlerle Latincesini geliştirdi, klasik yazarları okudu. 1494’te, Fransa Kralı VIII. Charles’ın İtalya’ya girmesinin ardından, Mediciler Floransa’dan uzaklaştırılmış, cumhuriyet yönetimine geçilmiş; cumhuriyetin yeni […]
Kategori: Deneme
Nazan Bekiroğlu – La Sonsuzluk Hecesi
sonsuzluk hecesi Öyle bir çığlıkla attı ki kendini Adem uykusundan, gerçekte çığlık atıp atmadığını bile bilmedi. Ama iki uyku arasında rüyasının bölündüğü gün gibi gerçekti. Ve başına bir şey gelmiş gibiydi. O zamansızlık zamanında, cennet ırmağının kıyısında Adem, onunla göz göze geldi. Kuşları, tüyleri ürkütmekten korkarcasına elini uzattı yavaşça. Parmaklarının ucundan dökülen yaseminleri gösterdi. İçine […]
Nazan Bekiroğlu – Cümle Kapısı
“Adı: Muhammed. Babası: Ali. Memleketi: Tebriz.” Açık ve sade anlatmak gerek. İki bin üç yılı Nisan ayının ilk gününde Konya toprağına ayak bastığımda, bir tel kopup da ahengin ebediyyen kesilişinin üzerinden hayli zaman geçmişti. Bir haylidir dilim tutulmuş, lâl ü ebkem kesilmiştim. Bir yitiği, bana ait bir parçayı bulmak için yüz vurmuyordum eşiğine tapusuna, kaybetmeye […]
Murat Menteş – Kaosa Mütevazi Bir Katkı
11 Ağustos 1999 gecesi evimin salonunda kahve içip gazete okurken anonim bir culex’in saldırısına uğradım. Bu gözüdönmüş kan emiciyi haklamak için elimdeki gazeteyi katladım ve karşı saldırıya geçtim. Zorlu bir mücadele sonunda onu can alıcı bir gazete darbesiyle duvara mıhladım. Mezkur culex’in kanı salonumun duvarlarından birinde küçümsenebilir bir leke bırakmıştı ve zaten benim gibi barbarca […]
Montesquieu – Kanunların Ruhu Üzerine
Asıl adı Charles-Louis de Secondat olan Montesquieu, 18 Ocak 1689’da Bordeaux’nun üzüm bağları ve şaraplarıyla tanınmış bir kazasında, la Brède’de doğmuştur. Soylu bir aileden olmasına rağmen, yoksullarla kardeş olduğunu hayatı boyunca hatırlasın diye ailesi vaftiz babası olarak ona bir dilenciyi seçmiştir. İlk ve orta öğrenimini, birçok bilgin yetiştirmiş olan Oratoire keşişlerinin Juilly’deki kolejinde bitirmiş, önce […]
Michel de Montaigne – Denemeler
Montaigne ülkemizde pek tanınmış olmamakla birlikte bu çevirileri uzun bir önsözle vermeye cesaret edemedim, bunu gerekli görmedim. Çünkü Montaigne eserini zaten kendisini tanıtmak için yazmış. Onunla okuyucu arasına girecek olan herkes boş sözler söylemek tehlikesine düşer. Üstelik de Montaigne’in Türk okurlarına hiç de yabancı gelmeyeceğini sanıyorum: Çünkü yeni Avrupa’nın ana kaynaklarından biri olan bu büyük […]
Ahmet Altan – Karanlıkta Sabah Kuşları
Ahmet Altan’ın kitaplaşmış denemeleriyle, ilk kez Geceyarısı Şarkıları adlı yapıtında tanışmıştı okurlarımız. Büyük bir coşkuyla karşılanan, üst üste yeni basımları yapılan bu denemeler, çarpıcılığıyla, insanı derinlemesine irdeleyişi ve kişinin içsel yaşamını, örtüsüz kimliğini su yüzüne çıkarışıyla okuyanları bir anda etkilemiş, şaşırtmış ve elbette düşündürmüştü. Karanlıkta Sabah Kuşları da aynı tür denemelerden oluşuyor; ancak aşkı ve […]
Albert Camus – Tersi ve Yüzü
“Şu saatte, tüm ülkem bu dünya. Bu güneş ve bu gölgeler, bu sıcak ve havanın derinliklerinden gelen bu soğuk: her şey gökyüzünün tüm doluluğunu acıma duyguma doğru boşalttığı bu pencerede yazılı olduğuna göre, ölen bir şey var mı, yok mu, insanlar acı çekiyorlar mı, çekmiyorlar mı diye düşünmem gerekir mi? Şunu söyleyebilirim, az sonra da […]
Albert Camus – Sisyphos Söyleni
Bu çevirinin başından sonuna kadar sık sık karşılaşacakları “uyumsuz” sözcüğü okurlara biraz bulanık gelebileceği için küçük bir açıklama yapmak yerinde olacak. Bu sözcük, sözlük anlamı “akla, mantığa uymayan, abes, saçma, boş, anlamsız” olan “absürde” sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmıştır. Ama Sisyphos Söyleni’nde “absurde” sözcüğü bu anlamı aşar, insan ya da düşünce sözcüklerinin sıfatı olduğu zaman, insan […]
Albert Camus – Başkaldıran İnsan
Bir tutku cinayetleri vardır, bir de mantık cinayetleri. Aralarındaki sınır belirsizdir. Ama ceza yasası, oldukça elverişli bir biçimde, kasıt kavramıyla ayırır bunları birbirinden. Kasıt ve kusursuz cinayet çağında yaşıyoruz. Canilerimiz aşk özürüne sığınan o umarsız çocuklar değil artık. Tam tersine, olgunluk çağlarındalar, suçsuzluk kanıtları da yadsınmaz türden: her şeye, hatta katili yargıç yapmaya bile yarayabilen […]
Emine Sevgi Özdamar – Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur
10-11 Şubat 2007 tarihinde Sevgi Özdamar’la birlikte Hamburg’daki 3. Kültür ve Edebiyat Günleri’ne davetliydim. “Göçün Tarihi, Göç ve Kültür” konulu panelde konuşmacıydım. 10 Şubat akşamı Hamburg’a vardığımda, beni, garda karşılayan genç çift, doğruca etkinliği düzenleyenlerin yanına götürdü. Yolda, Sevgi’nin o gün okumasını yaptığını ve bu akşam Berlin’e döneceğini söylediler. O güne kadar şurda burda karşılaşmıştım […]
Êmile Zola – Suçluyorum
Herkesin bildiği gibi, Dreyfus olayı XIX. yüzyıl sonlarında, Fransa’da, Yahudi kökenli bir subayın, Alfred Dreyfus’ün, haksız yere casuslukla suçlanarak yüzeysel bir yargılama sonunda zindana gönderilmesiyle başlar, yargıya ve yargıyı getiren soruşturma ve belgelere ilişkin tartışmalarla da sürer. Ama yalnızca bir hukuk, yalnızca bir ayrımcılık olayı değildir. Başta ordu ve yargı olmak üzere, ülkenin tüm kurumlarını […]
Emil Michel Cioran – Çürümenin Kitabı
Aslında her fikir yansızdır, ya da öyle olmalıdır; ama insan onu canlandırır, alevlerini ve cinnetlerini yansıtır ona; saflığını yitirmiş, inanca dönüştürülmüş fikir, zaman içindeki yerini alır, bir olay çehresine bürünür; Mantıktan sara hastalığına geçiş tamamlanmış olur… İdeolojiler, doktrinler ve kanlı şakalar böyle doğar. İçgüdüsel olarak putlara taptığımızdan, düşlerimizin ve çıkarlarımızın nesnelerini kayıtsız şartsız şeyler haline […]
Edward W. Said – Entelektüel Sürgün, Marjinal, Yabancı
1948’de Bertrand Russell’ın başlattığı Reith Konferanslarına Robert Oppenheimer, John Kenneth Galbraith, John Searle gibi birçok Amerikalı da katılmasına rağmen Amerika’da bu konferansların bir benzeri yok. Arap dünyasında yetişen bir çocukken bunlardan bazılarını radyodan dinlemiştim. Toynbeön’de 1950’de verdiği konferansları hatırlıyorum mesela; o zamanlar BBC hayatımızın çok önemli bir parçasını oluşturuyordu; bugün bile “bu sabah Londra radyosunda…” […]
Eduardo Galeano – Ve Günler Yürümeye Başladı
Mayalar, Yahudiler, Araplar, Çinliler ve bu dünyanın diğer birçok sakini için bugün yılın ilk günü değil. Bugünün tarihi Roma tarafından, Vatikan Roma’sı tarafından, kutsanmış emperyal Roma tarafından icat edildi ve yılların bu sınır kavşağını bütün insanlığın kutladığını söylemek oldukça abartılı bir ifade. Ama şunu kabul etmek gerekiyor: zaman bize, yani gelip geçici yolcularına karşı yeterince […]
Eduardo Galeano – Gölgede ve Güneşte Futbol
Tüm Uruguaylılar gibi ben de futbolcu olmak istedim. Doğrusu çok da güzel oynuyordum, hatta harikaydım bile denebilir; ama yalnızca geceleri rüyamda. Gündüzleri, ülkemin sahalarındaki çarpık bacaklı oyunculardan en kötüsü bendim. Taraftar olarak da pek iyi sayılmazdım. Juan Alberto Schiaffino ve Julio Cesâr Abbadie, Peñarol’de oynuyorlardı, yani rakip takımda. Gerçek bir Nacional taraftarı olarak, ben onlara […]