Sağ elimin işaret parmağını beş inçlik telefonumun ekranına sürünce telefonun ne kadar ısındığını fark ettim. Şaşırmadım buna çünkü saatlerdir telefon ile vakit öldürüyordum. Yalnız olduğumu düşünebilirsiniz ama aslında değildim o an. Ülkenin en güzel üniversitesinin en kalabalık kantinindeydim.. İçerisi hınçla doluydu. Öğrenciler kümeleşmiş şekilde ya ders çalışıyorlar ya da etrafa kahkahalar salarak sohbet ediyorlardı. Bense […]
Kategori: Hikaye-Öykü
Seyit İlktürk – Ucube Lise Öyküleri
Anne ve Babamı Öldürdüm, Her şey o gün oldu. İki yıldır yanık olduğum kıza nihayet cesaret edip, çıkma teklifi etmiştim. Sevdiğim kız yani Ayşe teklifime cevap bile vermemişti. Sadece gözlerime dik dik bakmış ve arkasını dönüp gitmişti. Hiçbir şey yapamamıştım o yavaş yavaş uzaklaşırken benden. Sadece gitmişti. Üzgün üzgün sınıfıma doğru giderken arkadan biri kolumu […]
Sevim Ak – Vanilya
Eylülün son günleri. Hava serinledi, günler iyice kısalmaya başladı. İnsanın canı, artık yünlü giysiler giyip, sıcak salep içmek istiyor. Kıymık, ekşi yoğurt yemiş gibi bakıyor bana. “Salebi de nereden çıkardın şimdi? Şu gökyüzündeki terziden söz etsek ya,” diye homurdanıp duruyor. Kıymık bu günlerde aklını havayı erkenden karartan suçluyla bozmuş. Suçlu dediği de gökyüzünde bulutların arasında […]
Sevil Atasoy – Labirent
Zor ve Gizemli Bir Dünyaya Hoş Geldiniz Size, akıllara durgunluk veren Ölüler Meydanı Jemaa el-Fna’yı anlatabilirdim. Ya da Katmandu’dan Lhassa’ya planladığınız yolculukta yanınıza alacaklarınızı. Gelin görü gizemli ve çekici dünyasına hoş geldiniz. Lisa Eder Cinayetinden Artakalan Kül, Kan, Kıl ve Koli Bandı 20 ekim 2004 günü, Kassel – Hannover Otoyolu’na dakikalar mesafesindeki St. Thomas Kilisesi’nde […]
Sevil Atasoy – Kusursuz Cinayet Yoktur
eğer bu ölümse, ölümden korkmamalı; güzel yüzünde, ölüm bile güzeldi. era quel che morir chiaman gli sciocchi: morte bella parea nel suo bel viso. Francesco Petrarca Daha öncekilerde olduğu gibi, bu kez de bir dizi gerçek suç öyküsü ve adli bilim denemesiyle karşınızdayım. Her ne kadar yazdıklarım pek keyifli şeyler olmasa da, Akdeniz güneşinin altında […]
Sevil Atasoy – Karanlığa Yolculuk (Gerçek Suç Öyküleri ve Başka Karanlık İşler)
“Tepedeki küçük odada sevişen kaç kişiydiler, üç mü? Yoksa dört, beş ya da altı mı? Kızlardan birinin boğazı kesilmeseydi eğer, bu kimsenin umurunda olmazdı.” Tıpkı 2006’da yayımlanan Labirent ve 2007’deki Bu Ayak İzi Senin Dr. Watson!’da olduğu gibi, Karanlığa Yolculuk da, büyük ölçüde suç delilleriyle ilgili. Yaşamını önemli ölçüde “delilden sanığa” kavramına ve delilleri incelemeye […]
Sevil Atasoy – Her Çikolata Yenmez
Dostlarım ve yayınevim, artık bir polisiye roman yazmam gerektiğine inanıyorlar. Ben ise hâlâ daha önce üç kez olduğu gibi gerçek suç öykülerini ve adli bilimlerin değişik alanlarındaki denemelerimi sizlerle paylaşarak, ömrümün tam yarışım verdiğim bu gizemli dünyayı tanıtmakta ısrar istiyorum. Gerçi bizlerin yaşadığı, polisiye film ve dizilerde izlediklerinize pek benzemez. Üç-beş kişiyle yürütülen soruşturmalar yoktur, […]
Sevgi Soysal – Tante Rosa
Sevgi Soysal’ı henüz “Sabuncu” soyadıyla hikâyelerini, “Tante Rosa”larını dergilerde yayımlamaya başladığı sıralarda, bu hikâyelerinden tanımıştım. Altmışlarda. O yıllarda üniversitede öğrenciydim; BabIali’deki baş uğrağım da De Yayınevi’ydi. Daha önceki bir dönemde Sevgi “Nutku” olduğunu Memet Fuat’tan öğrenmiştim. Hikâyelerinden, çok buralı bir yazar olmadığı sonucunu çıkaranlar vardı. Ama bana öyle gelmiyordu. Kendisinin de bir konuşmada söylediği gibi […]
Ali Balkız – Karın Altı Kardelen
Daha önce Güller Kitaplara, Dolmuşta Bir Kadın ve Karadeniz Dağ Kartalı adlı öykü kitaplarını yayınladığımız Ali Balkız’ın dördüncü öykü kitabını sunuyoruz: Karın Altı Kardelen. Öyküleriyle genç kuşağın diri bir sesi olmayı başaran Balkız’ın Sivas’ta katledilen 35 can’ın anısına adadığı bu öykülerinin de sevileceğine inanıyoruz. ——- Batı Karadeniz Dağlarında bütün kış biriken karlar, artık yavaş yavaş […]
Sara Gürbüz Özeren – Çılgın Dedemin Zaman Makinesi #2 – Maya Uygarlığının Sakladığı Sır
Bizler, yani yirmi birinci yüzyılın insanları, kendimizi medeniyetin doruğuna ulaşmış olarak görmenin bencilliği ile geçmişe ihanet mi ediyoruz ne! İnsanoğlunun mağaralarda yaşayıp ateşi bulduktan sonra aşama aşama ilerleme kaydettiğini kabul etsek bile, bilmediğimiz tarihlerde medeniyet birkaç kere zirveye ulaşmış da tufanlarla toprağa mı gömülmüş? İnsanoğlu her dibe vuruşundan sonra medeniyeti yeniden mi tesis etmiş? Yoksa […]
Samed Behrengi – Bir Şeftali Bin Şeftali
Fakir ve susuz köyün bitişiğinde çok büyük bir bağ vardı, güzel mi güzel, içinden suyu akan, meyva ağaçlarıyla dolu bir bağ. Bağ o kadar büyük ve ağaçlıktı ki bir ucundan dürbünle baksan, öbür ucunu göremezdin. Köy ağası birkaç yıl önce araziyi parselleyip köylülere satmış, ama bağı kendine ayırmıştı. Tabii köylülerin arazisi düz ve ağaçlık değildi. […]
Samed Behrengi – Küçük Kara Balık
Denizin derinliklerinde yaşlı balık oniki bin çocuğu ve torununu başına toplamış onlara masal anlatıyordu: Bir zamanlar annesiyle ırmakta yaşayan küçük bir karabalık vardı. Bu ırmak dağdaki bir kayadan doğuyor ve vadinin tabanında akıyordu. Küçük balık ile annesinin evi siyah bir taşın arkasıydı; yosunlar da evin çatısını oluşturuyordu. Geceleri yosunların altında uyuyorlardı. Bir defacık olsun evlerinden […]
Alessandro Baricco – Bin Dokuz Yüz
Barbara’ya, Bu metni aktör Eugenio Allegri ve yönetmen Gabriele Vacis için yazdım. Onlar da, bundan bu yıl temmuz ayında Asti Festivali’nde sahneye koydukları bir oyun çıkardılar. Bir tiyatro metni yazdığımı söylemek için bu yeterli midir, bilmiyorum: Ama bazı kuşkularım var. Şimdi kitaplaştınldığım görünce daha çok, gerçek bir tiyatro yapıtı ile yüksek sesle okunması gereken bir […]
Aleksandr İsayeviç Soljenitsin – Kreçetovka İstasyonu’nda Bir Olay
“Alo, hareket memurluğu mu?” “Söyleyin.” “Kimsiniz? Dyaçihin, siz misiniz?” “Söyleyin.” “Bırakın ‘söyleyin’i şimdi! Dyaçihin misiniz, diyorum.” “Sarnıç katarını yedinci yoldan üçüncüye alın. Evet, ben Dyaçihin.” “Ben de komutan yardımcısı, nöbetçi amiri Teğmen Zotov. Dinleyin beni, nedir sizin bu yaptığınız? Neden Lipetsk’e altı yüz yetmiş… Kaçtı hele Valya?” “Sekiz.” “Altı yüz yetmiş sekiz numaralı katarı göndermediniz?” […]
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin – Bakır Atlı
“Bakır Atlı”nın konusu Dekabristlerle ilgilidir. Rus düşünce ve siyasal savaşım tarihinde Dekabristler, Büyük Petro’nun davasının sürdürücüsü gibi görülüyorlardı. Toprak köleliğinin kaldırılması, bütünsel cumhuriyet ya da anayasal monarşi kurulması amacıyla örgütlenen Rus devrimcileriydiler. Ve bu siyasal devinim, köklerini Petro’nun reformlarından alan düşüncelerin gelişmesi olarak değerlendiriliyordu. 1825 yılında Rus düşünürü Herzen, Dekabristlerin başkaldırı girişiminin bastırılmasını değerlendirirken, Çar […]
Saki (Hector Hugh Munro) – Lady Anne Susuyor
‘ Thackeray, Kipling ve diğer birçok İngiliz aydın gibi Hector Hugh Munro da Doğu’da dünyaya geldi. İngiltere’de, anne ve babasından uzakta, terkedilmişlik duygusunu tanıyarak aman vermez iki teyzesinin sıkı gözetimi altında büyüdü. Munro soyadını köklü bir İskoç ailesinden, Fars-çada kadeh sunan anlamına gelen Saki takma adını ise Rubailer’den almıştır.Munro’nun kız-kardeşiEthel’in tanıklığına göre, vasisi olan teyzeleriAugusta […]