Bu kitaba verdiğim kaba ada bakıp da aldanma, Nathanael; ona Menalque da diyebilirdim, ama senin gibi Menalque da hiçbir zaman var olmadı. Bu kitabın bürünebileceği biricik ad kendi adımdı; ama o zaman da imzalamayı nasıl göze alabilirdim? Utanmadan, hiçbir yapmacığa kaçmadan, kendimi koydum bu kitaba; bazan da hiç görmediğim ülkelerden, duymadığım kokulardan, hiç yapmadığım işlerden […]
Kategori: Hikaye-Öykü
Guy De Maupassant – Seçme Öyküler
Üç haftadır Ulrich uçurumun, köyün görüldüğü kıyısına gitmemişti. Wildstrubel’e çıkan yamaçlara tırmanmazdan önce oraya uğramak istedi. Loeche de kar altındaydı. Evler, bu soğuk mantonun içine gömülmüş, hiç seçilmez olmuştu. Sonra sağa dönerek Loemmern Buzulu’na doğruldu. Ucu demirli değneğini taş gibi sert kara kakarak büyük dağlı adımlarıyla ilerliyordu. Keskin gözüyle de uzakta, bu sınırsız örtü üzerinde […]
Guy De Maupassant – Mutluluk
Akşamüstü çay saati, henüz ışıklar yanmamıştı. Bahçe içindeki ev denize hâkim bir yerdeydi. Güneş pembeleşerek batıyor, bu arada görünen her şey sanki altın tozuna bulanmış gibi oluyordu. Karşımızda Akdeniz, giden günün altında berrak, kıpırtısız, ürpertisiz, dümdüz madeni bir plaka gibi sonsuzluğa doğru uzanıyor; uzakta, girintili çıkıntılı dağlar, gün batımının solgun erguvan kırmızılığı içinde siyah kesitler […]
Guy De Maupassant – Küçük Asker
Mösyö Antoine Leuillet, dul Madame Mathilde Souris ile evlendiğinde on yıldan beri ona aşıktı. Mösyö Souris, Mösyö Leuillet’nin dostu ve kolejden eski arkadaşıydı. Leuillet onu sever, fakat biraz da aptal bulurdu. Sık sık, “Bu zavallı Souris’nin aklı biraz kıt” derdi. Mösyö Souris, Bayan Mathilde Duval ile evlendiği zaman Leuillet şaşırmış ve üzülmüştü. Çünkü o da, […]
Guy De Maupassant – Gezgin satıcı
Ne kadar çok kısa anı, küçük şey, buluşma, şöyle belli belirsiz yakalanmış, bulgulanmış gösterişsiz dram, henüz her şeyden habersiz, körpecik zihnimizi alıp usul usul üzücü doğrunun tanınmasına götüren iplerdir aslında. Ruhum bulutlarda, rastgele dolaştığım yollarda beni oyalayan uzun düşlere dalıp gittiğimde, hep birdenbire düşlerimin önünden fundalıklardaki ayak seslerimi işitip uçuveren kuşlara benzeyen sevindirici ya da […]
Guy de Maupassant – Ay Işığı
Günler boyunca, art arda, bozguna uğramış asker toplulukları geçmişti kentten. Takım makim denemezdi artık bunlara, dağınık güruhlardı. Adamların sakalları uzun, kirli, üniformaları parça parçaydı; bayraksız, alaysız, gevşek gevşek yürüyorlardı. Hepsi de şaşkın, bitkindi, düşünme, karar verme yeteneğinden yoksun görünüyor, sanki yalnız alışkanlıkla yürüyorlardı, sanki durur durmaz devrilivereceklerdi yorgunluktan. Sonradan silah altına almanlar görünüyordu daha çok, […]
Grimm Kardeşler – Grimm Masalları
Evvel zaman içinde bir terzinin üç oğluyla bir tanecik keçisi varmış. Hepsi onun sütüyle beslenirlermiş. Bunun için de kendisini her gün çayıra götürmek, bol bol beslemek gerekiyormuş. Çocuklar bu işi nöbetleşe yaparlarmış. Günün birinde büyük oğlan keçiyi kilise alanına götürmüş. En güzel otlar burada bulunurmuş. Hayvanı dolaşıp otlamaya salmış. Akşam üzeri eve dönme vakti gelince […]
Gormander – Çocuklar Yönetimde
Top anaokulu yüksek bir tepenin üzerinde kurulmuştu. Bu okuldaki çocuklar, tepenin üzerinden geçmekte olan bulutları yakalayabileceklerini sanırlardı. Özellikle sonbahar günlerinde, havanın çok bulutlu olduğu zamanlarda, çocuklar dışarı çıkar, bulutları seyrederlerdi. Bulutların bazıları kocaman trenlere benzerdi. Anaokulunun üzerinden öylesine sıra sıra geçerlerdi ki, çocuklar neredeyse göğün tren gibi gürüldediğini duyarlardı. Bazı başka bulutlar da, birbirleriyle didişen, […]
Georges Simenon – Katili Herkes Bulamaz
— Bana kalırsa Bay Sorgu Hâkimi, müsaade buyurulursa kendi anlayışıma göre vaziyeti açıklayayım, ne zaman ki… Polis komiseri, gözleri muallakta, bir sineğin uçuşunu seyrederken susuverdi. Baktığı şey sinek değil, küçük köy doktorunun pırıl pırıl parlayan, aynı zamanda gülmekten katılan diyebileceğimiz gözleri idi. — Devam ediniz, sizi dinliyorum komiser bey… — Affınızı dilerim efendim. Fakat maalesef […]
Andersen – Seçme Masallar I
Hans Christian Andersen 1805’te Danimarka’da Odonse’de fakir bir kunduracının oğlu olarak doğmuş, 4/8/1875’te Kopenhag’da ölmüştür. Andersen’in bir şair, hem de büyük bir şair olduğundan şüphe edilmemeli. Cansızların dilini anlayarak, eşyayı konuşturacak kadar büyük bir şair olan Andersen, eline aldığı her konuyu kendi iç soluğu ile doldurmayı, yaşatmayı bilmiş, onları insanlaştırmış, aramıza katmıştır. Şairin bu yanı […]
Mihail Şolohov – Kin ve Sevgi
Yukarı Don bölgesine savaş sonrasının ilk ilkyazı olağandışı bir hız ve enerjiyle geldi. Mart sonunda azov denizinden sıcak rüzgarlar esmeye başladı, iki gün içinde Don’un sol yakasındaki kumlardan kalktı kar; çukurlukları ve dereleri doldurmuş olan karlar kabarıp erimeye başladı; incecik bozkır derecikleri buzdan kabuklarını kırıp delişmen bir aceleyle akmaya başladı; yol ar geçilmez olmuştu neredeyse. […]
altKitap – Derleme – O Yaz – 2013 Yazına Kurmaca Bir Katkı
Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan direnişte yaşamını yitirenleri, ruhen ve bedenen yaralananları hiç unutmamak için. ‘O Yaz’ın ilk günlerinde Gezi Parkı’nda başlayan ve ardından tüm Türkiye’ye yayılan özgürlük mücadelesi, belki de Cumhuriyet tarihinin en geniş kapsamlı sivil itaatsizlik eylemlerinden biri. Toplumun, kategorilere ayrılmayı reddederek, kendi rengiyle ve duruşuyla, özgür olmak istediğini haykırdığı anlamlı, […]
altKitap – Derleme – Farkındalık altKitap 2013 Öykü Seçkisi
Okuldan geldiğimde annem ve babam salondaki üçlü koltukta oturuyordu. Bu saatte ikisi de evde olmazdı, şaşırdım. Babam beni görünce ayağa kalktı, “Gel bakalım Arda, annenle beraber seninle konuşmak istiyoruz,” dedi. Yıllardır beklediğim şey oluyordu galiba. İşte, dedim içimden, boşanıyorlar. Bir anda şimşek çaktı kafamda ve kenarda köşede biriktirdiğim hayallerim bir an görünür oldu. İkisinden ayrı […]
Alphonse Daudet – Pazartesi Öyküleri II
Adam, ayağını sokağa atar atmaz: – Brrr… Bu ne sis! dedi. Hemen yakasını kaldırdı, boyun atkısıyla ağzını kapadı, elleri arka ceplerinde, başını eğerek, ıslık çala çala, dairenin yolunututtu. Gerçekten ortalığı öyle bir sis basmıştı ki, sokaklarda pek belli olmuyordu. Büyük kentlerin göbeğinde sis, kardan çok kalmaz. Sisi çatılar parçalar, duvarlar emer. Kapılar açıldıkça evlere girip […]
Alphonse Daudet – Pazartesi Öyküleri I
O sabah okula pek geç kalmıştım, azarlanacağım diye de ödüm kopuyordu. Çünkü M.Hamel bizi participe’lerden sözlüye çekeceğini söylemişti. Ben bu konunun daha ilk sözcüğünü bile bilmiyordum. Bir an, okulu asıp dağ tepe dolaşmak aklıma esti. Hava da öyle sıcak, öyle açıktı ki! Ormanın bitiminde karatavukların ötüştüğü duyuluyordu, bıçkıevinin arkasındakiRippert çayından eğitim yapan Prusyalıların sesi geliyordu. […]
Alice & Claude Askew – Hayalet Öyküleri
‘Ne mükemmel bir mehtaplı gece!’ sözcükleri döküldü Alymer Vance’in dudaklarından, ardından döndü ve bana tuhaf tuhaf baktı. Biz Surrey’de aynı küçük handa konuklardık ve hoş kokuların olduğu serin ve güzel bahçede oturuyorduk. ‘Ay ışığı olması seni etkiler mi?’ diye sordu Vance. ‘Böyle bir gece seni belirsiz arzularla doldurur mu? Evrenin sırrını keşfetmek için yüreğin bir […]