Afsar Timucin – Destanlar

Ayrıdır dünyamızın zamanları Her zamanda gelir geçer bu yoldan Iyi kötü her çeşit yolcu Bu her gün kendimizi daha anladığımız Denizinde tek damla olduğumuz Bu uzun yolculuğu Adam vardır çöllerden çöllere geçirir Adam vardır su başında gölgelerde Dağ doruklarında yüceltir dinlendirir Ona yeni sevinçler katar her adımda Adam vardır yoktan kurar güzeli Adam vardır güzeli yok eder Dostlar açık söyleyelim söyleyeceğimizi Adam vardır ardında is bırakır Adam vardır ardında iz bırakır Birincilere söyleyecek sözümüz yok Varolsun ikinciler Anlatacağımız masal şöyle anlatılır Çok eski zamanlarda bir ülkede Bütün padişahlar gibi dingin mutlu Bütün padişahlar gibi rahat ve umutlu Yüceliği kendinden Bir yüce Padişah varmış Hiçbir şeyi eksik değilmiş dünyada Sultan gözünün içine bakarmış Halk desen kul köleymiş uğrunda Isteyebileceği her şeyi elinin altında Yok diye bir söz ömründe duymamış -5- Ama yok diyebilmeyi öğrenmiş daha sonra Padişah’ın da Vezir in de çocuğu olmuyormuş Çocuk bir yağmurdur ana-baba tarlasına Onlarınkine damlası düşmemiş Çorak topraklar gibi kalmışlar Duru ve yakıcı bir yaz ortasında Kendini uyuyan bir çöl gibi Su yüzü görmeyen gökler gibi Masallarda yüceden çıkagelir Her aradığımız bizim Bakarsın bir su başında bir çalı dibinde Yıllardır umduğun doğmuş sana Sana bütün duyarlığıyla bütün sevinciyle Bir gün şehre her dokunduğu hastalığa Sağlık getiren bir hekim gelmiş uzaklardan Yerleşmiş bir yıkık kulübeye Bir bilgenin gücüne uygun olan Kısa zamanda duyurmuş adını Bir sabah vakti ona Padişah’ın selamını getirmişler Padişah seni saraya çağırıyor demişler Hekim demiş ki -ben de kendi işimde padişahım Isterse gelsin derdini anlayalım Padişah Vezir’ini alıp biraz sonra Usta hekimin kulübesine gelmiş Yeşil bir sudan ikisi de birer yudum içmişler Aradan aylar geçmiş Iyi haber yayılmış başkente Padişah’ın bir kızı olmuş Gözleri hiç durulmamış denizleri andıran Vezir’in bir oğlu olmuş Bakışı gökte yüzen umut dolu bir zaman Kıza Zühre demişler oğlana Tahir Yanyana getirilmezse ağlarmış ikisi de Yanyana getirilirse gülermiş gözleri Bir araya gelmezlerse yeri göğü yıkarlarmış Bir arada oldular mı sonsuzmuş sevinçleri -6- Bari demiş Padişah ve Vezir Bunlar birbirine öz kardeş olsun Aynı yere taşınsın beşikleri Bunlar birbirini kardeş bilsinler Biri padişah oğludur bundan sonra Biri padişah kızı Çocuklar büyüyünce birbirlerine kardeş demişler ama Yüreklerine düşen ateşten çıkan ışıklar sarınca yüreklerini Ikisi de birbirine vurulmuş Đkisi de gizlemiş sevgisini Yasak bir sevgiyi büyütmemek için Çöle susan sular gibi susmuşlar ; Kurutabilmek için bütün denizlerini Yalnızlığa gömülüp beklemişler Yüce dağın tepesinde kimsesiz bir göl gibi Ama gözlerinde esen rüzgârlar Bir ülkeden bir ülkeye selam götürür gibi Anlatırmış birinden birine ki Bir su deniz olmak istedi miydi Karşısına duranı boğar geçer Tahir de Zühre de boş yere Yüreklerini zincire vurmuşlar Yaşayan bir sevinci kim tutup zindana atabilir Büyüyen bir tutkuyu kim eritebilir karanlık yoklukta Kim Tahir’e Zühre’siz olmayı Kim Zühre’ye Tahir’siz olmayı öğretebilir Đyi iyiye zorunludur kötü kötüye Güzel güzele zorunludur sevinçli sevinçliye Yüce olan yücelerde yüceleşmeyi arar Hiçbir şey hiçbir şeyin peşindedir Yok olan yok olanla çoğalır onurlanır Var olan var olanla Bir Tahir bir Zühre’ye Bir Zühre bir Tahir’e varolacak her zaman -7- Bir gün sarayın bahçesindeki çınarın Altında Zühre Tahir’e demiş ki Bir yüce çağlayandır yüreğimde Bana esen rüzgârlarını nasıl yok bileyim Bir tutkudur çözülür karlardan sulara Yokluğunun karanlığında varolabilir miyim Günler geçer uzar zaman umut gibi Nerede düş görsem susmuşluğun görünür Sensiz bir akşamda kervan gibi konaklasam Bu benim sensizliğimde kesiksiz ölümümdür Ne senin yüreğinde bir rüzgâr kalmalı Benim ağaçlarımı sarsmadan geçen Ne benim yüreğimde denizler olmalı Mavisi senin kıyılarını süslemeyen Ne benim dışımda sen Bir umut taşımalısın gecelerden gündüzlere Ne ben kapımı açmalıyım Senin beni çağırmadığın seslere Bir yüce çağlayandır yüreğimde Seninle kardeş olmayı ister miyim Kim tutabilir beni sana koşmaya Korkuları öfkeleri yasaları dinler miyim Aldı Tahir Ben senin varlığının yarısıyım Sen benim varlığımın yarısısın Ben Padişah’ın oğluyum Sen o Padişah’ın kızısın Sensiz olmak dünyayı boşluk gibi Aralıksız bir acıyla geçmektir Sensiz olmak yokluğa karışmaktır Sönmüş bir güneş gibi Ellerim dokunsa ellerine Yüreğimde dünyalar değişir Her baktığın karakış yaza döner Her dokunduğun çirkin güzelleşir Bir duvardır gerilmiş aramıza Seni bana ulaştırmayacak Ben ne kadar sensiz olamasam da O duvar bizi yakınlaştırmayacak Ben belki uzun uzun yanıp Küllerimi sana vereceğim Ey sen benim yüreğim benim vazgeçilmezim Ayrılıkta yaratıldık ne diyeyim (Dünyada tam dört çeşit insan vardır Birincisi kendi kendinin efendisi olmak ister Đkincisi başkasının efendisi olmak ister Üçüncüsü kendi kendinin kölesi olmak ister Dördüncüsü başkasının kölesi olmak ister Kendi kendinin efendisi olan Başkasının efendisi olmak istemez Başkasının efendisi olmak isteyen Kendinin efendisi olmak istemez Kendi kendinin kölesi olanla Başkasının kölesi olan çok benzer birbirine Kendi kendinin kölesi olan neyse ne Başkasının kölesi olmak isteyen Đnsanın da hayvanın da en kötüsüdür) Đşte böyle bir köle Padişah’ın kölesi Tilkiden kurnazlığını çalmış Maymundan oyunculuğunu aşırmış Köpekten kuyruk sallamayı öğrenmiş Kediden yaltaklanmayı Yılandan soğukluğu çekip almış Kargadan leş yemeyi kaldırmış Sinekten pis olmayı -9- Đşte böyle bir köle Padişah’ın kölesi Kötünün kötüsü bir köle Bir gün Tahir’le Zühre’ye demiş ki Siz kardeş değilsiniz Beşikten beri birbirinizi sevdiniz Sizi yan yana koydular Size kardeş dediler Yoksa sen Zühre Padişah’ın kızısın Sen de Tahir Vezir’in oğlusun Sevin birbirinizi Benden öğrendiğinizi söylemeyin kimseye Aldı Tahir Bir sevinçtir güneş gözlerine Gözlerimi kırpmadan bakabilmek Bilerek sevinerek yüreğimi Senin yüreğin gibi duyabilmek Bir gün uzantısıdır saçından Çocukların sevindiği baharlara Hiçbir korku göğünde uçmayan Bir rüzgârsın deli uçurtmalara Gözlerinden gemiler gelir geçer Bir akşamüstü varır Hindistan’a Hiçbir bilinmezliğe uğramayan Bir denizde gidişler sunar sana Bir mavisin her kanatla geçilmeyen Bir bulutsun yağmayan her tarlaya Bir sevinçsin konmazsın yalnızlığa Her kalakalmışlığa sığmayan umutsun Yenisin her yürüdüğün sokakla Bütün dinmezliklere bir yokuşsun Ilıksın yağmurlusun beyaz bir karakışsın Yokluğunda yanan her Afrika’ya -10- Aldı Zühre Önce büyük bir korkuydum yanında Yokluğunu alın yazım bilirdim Bir kopmuş yaprak gibi düşerdi Sana uzanmak isteyince elim Şimdi eski bir maviyim kanında Göklerden biçilip getirildim Sarı sonsuzluklardım buğdaylarda Sonra umutlarını yurt edindim Yıkandı savaşlarda yazılan bütün kanlar Yeşilini gözlerinden alan gür denizlerle Yalnızlıklar inançlara değişildi Süsledin topladığın çiçeklerle Seni hiçbir çağ yok edemeyecek Sen toprağa zorunlu tohumsun Sen bütün dokunuşlarımda duyduğum Yağmursun diriliksin eksiksiz umduğumsun Ben sana hiç diyemem ki – kırıldım Sedef saplı bir bıçaktım kınımda Önce yoktun mahpusluğu yaşadım Şimdi varsın özgürünüm yanında Gene aldı Zühre Ben bir uyku değilim uyandır Đlk sabah beyazlığı gibi yanına al Senden başka hiçbir şey sevindiremez beni Ey bütün çiçeklerimi taşıyan en güzel dal Seninle bütün ülkeler bütün yokluklarını Bir bitmişliği kaldırır gibi kaldıracak Dünyada her şeyin sarsıldığı yerde bile Bir senin başeğmeyen yüceliğin kalacak Nice denizler vardır dalgalanmak ister de Bir türlü kıpırdatamaz dalgalarını Nice rüzgârlar vardır esmek ister Düşer kalır bir yamacın üstüne -11- Sen gidilemeyen deniz esmeyen rüzgâr Yeşermeyen yaprak gelmeyen sonbahar Yürünmeyen yol dik duramayan duvar Olamayan kesinliğisin dünyamızın Ben senden bir umutsuzluk düşlemem boşuna Gerçek yüceliğindir sarsar denizlerimi Ne büyük bir aydınlıksın ki varlığınla Bütün karanlıklardan soydun gecelerimi Köle Tahir’le Zühre’ye kardeş olmadıklarını Söyledikten sonra koşmuş Sultan’a Eşikte yüz sürmüş Uzanmış etek öpmüş Buyruk verin boynum vurulsun demiş Çabuk benim gözlerimi oydurun Oydurun da görmeyeyim bir daha Đki kardeşin birbiriyle seviştiğini Tahir Zühre’yle kardeş değildir artık Artık biri öbüründen ayrılacak dal değil Biri yağmursa öbürü bulut artık Biri kuşsa öbürü gök Biri bir dünyanın bir yarısı Öbürü öbür yarısı Biri ışıksa öbürü gün Biri karsa öbürü kış Sultan çılgına dönmüş bunu duyunca Ben o Zühre’nin anasıysam demiş Eğer Zühre kızımsa Bu sevgi burada ikiye bölünür Başı bir yanda olur gövdesi bir yanda O gece o yumuşak Padişah’ı Doldurdukça doldurmuş Sultan Zühre padişah kızıdır Vezir oğluna yaraşmaz demiş Ya demiş hiç kalır geriye bu sevgiden Ya da ben bu sevgiyi elimle boğarım -12- Sen ne yapacaksan yap Göster babalığını Padişah sevginin zincire vurulamayacağını Bile bile Sultan öyle istedi diye Zühre’yi sarayda bir odaya kapattırmış Tahir’i kovmuş saraydan Sevgi denen şey büyüktür Odalara saraylara konaklara sığmaz Sevgi bir kuştur Evcilleşemeyen bir kuş O kuş kafeste durmaz Sevgi denen şey yücedir Onuruna yediremez sönmeyi Sevgi denen şey kendini horlamaz Benimsemez yolundan dönmeyi Sevgi denen şey sonsuzdur Ne zaman tanır kendine ne de yer Kendini hiçbir şeyde sınırlamaz Sevgi denen şey sevgisizden korkmaz Direnir Doğru sayar kendini tek yücelik bilmeyi Zühre kapatılmaya giderken demiş ki kendi kendine Nasıl bir ağaç köksüz yaşamazsa Zühre de Tahir’siz yaşamayacaktır Zühre’nin Tahir’i sevdiği sevgi büyüktür Sizin dar odalarınıza sığmayacaktır Taşacak görürsünüz dağ bayır dinlemeyecek Sel olup basacak bütün toprakları Yıkmayı varlığının tek ödevi bilecek Bütün sevgisizlikleri ve bütün yalnızlıkları -13- Kendisiyle çoğaltacak çoğalmak isteyeni Çiçekten halı gibi örtecek dağları Sulayacak köklerine sıkı sıkı tutunan Ağaç olmayı seven bütün ağaçları Bütün küçük sevgileri utandıracak Tek tek tutsak edecek sevgi korsanlarını Kendini sonsuza dönük bir sevgi sananları Eksiksiz yansısında kendine gösterecek Sevgiyi bilmeyen için sevgi yaz rüzgârıdır Sabah başlar akşam bir başka yerde biter Gerçek sevgi üstünde yaşanan bir topraktır Ya üstünde yaşatır ya derinine çeker (Ey kardeşler Size iyi bildiğiniz Ama her duyuşta bir kere irkildiğiniz Bir gerçeği söyleyeyim Dünyamızda yaşayan insanların çoğu Yaşamayı sevmiyor Yaşamak onlar için en kolayından yürünüp Tüketilmesi gereken bir zamandır yalnızca Onlara göre yaşamak boştur yalandır Ve eğer şu kadarcık tadı varsa O da maldadır padişah olmada sultan olmadadır Boyun eğmede boyun eğdirmededir Onlar için bir şeyi sevmek O şeyi kendine alıp saklamaktır Vermek isteseler de veremezler Yoktur verecekleri Soluk soluğa oradan oraya atarlar bedenlerini Orada burada boş yere yorulurlar Dizleri tutmaz gözleri görmez olunca da Harcadık yaşamımızı der dururlar Ey kardeşler Üstünde yaşadığımız toprak Onlardan çekti bütün çektiğini Biz sevmeyi bilenler de onlar yüzünden -14- Kapatılmış odalarda eridik Ey kardeşler Başınızı ağrıttım Bağışlayın beni Size bu konuda son bir sözüm olacak Hep birlikte yaşamayı sevelim Bilelim ki yaşam bir kişilik değildir Ve bir kişilik olmayacaktır hiçbir zaman Yaşamak bir denizdir gözalabildiğine Biz onun suları dalgalarıyız Biz onun gemileri kaptanlarıyız O vardır ve bizsiz de olabilir Biz onsuz olmayalım Başınızı ağrıttım Bağışlayın beni) Köle koşup haberi yetiştirmiş Tahir’e Demiş ki sarayda bir odaya kapadılar sevgilini Kök toprakta çürür gibi çürüsün diye Orada kan döküyor yaş yerine Git ey Tahir zorla yolları Kapıları zorla Yoksa bir de bakarsın ki düğün dernek kurulmuş Komşu padişahın oğlu koca olmuş sevgiline Duyunca Tahir ki canından ayrı tutmadığı Zühre’si bir odaya kilitlidir Gizlice saraya koşmuş akşam Zühre’nin adını alçak sesle ünleyerek Dolaşmış durmuş sarayın dört yanını Sonunda bir pencerede aydan parlak Yüzü görünmüş Zühre’nin Solgun yarı ağlamaklı yarı bitik Ama birdenbire gelen bir sevinçle parlayan Gözlerini dikmiş Tahir’in gözlerine Uzun uzun bakmış

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir