Andre Morali-Daninos – Cinsel İlişkiler Tarihi

Tarih her şeyden önce, haklı olarak, zamandizinsel ve betimlemeye• dayalıdır: niceliksel ve niteliksel olarak yansıtılan olaylarla ilgili belgelerin karşılaştırılması ve yan yana getirilmesi. Belge demek tanıklık demektir, yani geçmiş olayların sözlü, grafik, plastik, sesli, film halinde açıklanması. Ama bu kaynaklar genellikle, eski ilkelere uygun toplanmış, korunmuş ve iletilmiş; dar bir akılcılıkla, canının isteği gibi kimi kez “izlenimleri” açıklamak için varsayımsal bir benzeşim ilkesi, kimi kez de ayrılıklan açıklamak için hani pek hayali sayılamayacak tepkime ilkesi kullanarak yorumlanmıştır. Tarihin birçok tuzağından ikisi var ki her an hazır oracıktadır, bunlar ne yapar eder tekerrürü kışkırtırlar. Valery ozanca bir açıklıkla; aklı fikri Avrupa’da olduğu için Bonaparte’ın nasıl başardığım ve Sezar’ı yeniden canlandırmak olduğu için de Napoleon’un nasıl yenildiğini anlatır. Ama insanoğlunun tarihi yalnızca “büyük adamların tarihinin bir parçasıdır”, hem malum bütün uluslarda en azından bir tane büyük adam var. Bu büyük adam nedir? Bakın, şu “olayları” yaratan tiplerden -siyasetçi ve savaşçılar, sanatçı ve tacirler, sanayici ve din adamlan-, tuhaf kaygılarla ve idealleriyle, meslekleriyle, günlük yaşamla sürekli uyumsuzluk içinde tedirgin çok sayıda insan psikolojik olarak “yerinde” incelendiğinde, tarihi koşullanduan olaylann gerekirciliği içinde cinselliğin oynadığı önemli rol kolaylıkla anlaşılacaktır. 7 Üstelik dahası da var, insansal ve bilimsel nedenler • yüzünden bu güçlü adamlara yönelik psikolojik araştırmalarm sınırlandınlmamasma karar verilir. ‘ Muayene edilen bütün vakalarda aynı derin cinsel güdülenmeler, korkularla gem vurulan aynı istekler ve aşk düzleminde insanın kendisiyle ve kendisini çevreleyen dünyayla aynı dokunaklı girişimleri keşfedilir. Günümüzde psikolog ve psikiyatrlann “özel müşterileri” olmasına artık karşı çıkılmıyor; onlann sinir hastalan tarihin cinsel yetersizlik kapalı kutusuna hapsedilmiştir, çünkü hekim siyasetin ve askeri güçlerin, sanayinin ya da ticaretin doruğundakiler arasında, tezgahlann, mağaza raflannın ya da laboratuvardaki karnilerin arkasındakilerden daha çok hasta bulunduğunu söyleyebilecektir. Eğer, Homeros’un küçük dünyasında, Truva her şeyden önce bir cinsel dram idiyse; eğer Sezar saralı ve eşcinsel idiyse; IX. Charles veremli ve aşırı derecede sinir hastası idiyse; VIII. Henry frengili, II. Katerina sadist bir erkek düşkünü, XVI. Louis kısmen iktidarsız, Hitler bir paranoyak idiyse, ve bu büyük insanlar da bir ölçüde tarihi yapmışlarsa, o halde.


tarih cinseldir. Bugün sık başvurulan tarihin o ünlü oluş nedeni, eğer böyle bir şey varsa, tek bir anlam, yalnızca tek bir anlam içerir: İnsanlara, apansız kaygılardan ve yarın korkusundan korunmuş olarak kendilerini aşka ve sevgiye bırakmalarını sağlamak. Tarih belki bir gün, Atlantik Paktı’nda sözü edilen “korku ve gereksinmeden kurtulacağı” yöne doğru yürüyecektir. Ama bu nitelik belirtmenin olumsuz olduğunun altını çizmekten geri kalmayacaktır -değil mi ki bu yitirilen gereksinme ve korkunun yerinin neyle dolduracağı söylenmiyor. Ancak korkunun, kaba ya da utanılacak ölümden ya da acıdan geldiği; gereksin8 menin de insanın korunmasına ilişkin yaşamsal gerekirliliklerin bütünü olduğu söylenebilir. Kısaca burada yaşamak, insanoğluna yaşaması için izin vermek, arama olmasın, sorgulama olmasın, hapse tıkma, toplama kampları ve sorgusuz sualsiz hızlı infazlar olmasın; yalnızca en alt düzeyde bir gıda yardımı, giyim ve bannma, bireysel ve sosyal eğlence sözkonusu olsun yeter. Bu da insanın temel gereksinmelerinin üstüne sünger çekileceği anlamına gelir. Kurallan hiçe sayan edepsiz bir örtü kaldırılıp aşkın üstüne, ·yeri doldurulamaz cinselliğin üstüne, aşkın ve cinselliğin zaman aşıroma uğramaz sonuçlannın üstüne atılıvermiş. Burada, hani yanlış yorumlanmak ve “kurulu düzen yanlılan”na, ahlakçılara ve tarihçilere ters düşmek korkusuyla tarihten ve siyasetten konuşmayacağız. Oysa en basit gözlemler bile göstermiştir ki aşk ve cinsellik uzun zaman korkuya ve gereksinmeye karşı direnmişlerdir. İster hapishanelerde, ölümle burun burunayken, bombardıman altında, gizli gizli verilen mücadelelerde ya da açık havada olsun; topluluklar ister zengin, hali vakti yerinde ister iyi beslenmemiş olsunlar, aşk dolu sohbetler ve cinsel eylem saygı ve rağbet görmüştür. Bu arada ‘iki insan için yapılacak şey birbirlerine yaklaşmaktır o kadar. Yaşam ölüme kendi tarzında karşı çıkar, kendine özgü bir üslupla karşı çıkar ve bu üslup da cinsellik tir. Galile dünyanın döndüğünü, Darwin türlerin evrimini kanıtladığında ve Freud cinsiyetİn olan güçlerini ortaya çıkardığında tarih birer dönüm noktasını daha aşmıştır. Bu üç evrede de bir sarsıntı yaşanmış, bir direnç oluşmuştur.

Bu durum cinsel devrim açısından hala sürmektedir. İşte aşkm ve cinselliğin büyük bir güçle hangi noktada tarihi yönlendirdiklerinin gizlenmesini sağlayan şey bu 9 sarsıntıların ve dirençlerin anılşndır -siyaset, savaş ve para çoğunlukla Eros’un hizmetindeki araçlardan başka birşey değillerdir. Bu yapıtta sunduğumuz cinsellik tarihi yalnızca bu geniş konuyu işlerneyi amaçlamaktadır; birinci kısım, cinselliğin geçici evriminin birbirini izleyen peşpeşe evrelerinde ele alınan örneklerle doldurulmuştur. Ama tarihsel olaylardan alınan ders, genellikle bu olayların doğurucusu ve başlatıcısı olarak duygu ve düşünce akımlarının incelenmesiyle açıkça belirtilmedikçe yüzeysel kalacaktır. “Efsanelerde ve dinlerde cinsellik” başlığını taşıyan ikinci kısım bize, efsanelerin tarihi hangi ölçüde yönettiklerini kesin bir biçimde göstermek durumunda gibi görünüyor. Efsaneler bizlere başkalannın yaptıklannın neler olduklannı anımsatırlar. Efsaneler, olabildiğince çeşitli biçimler altında, bir kuşaktan öbürüne aktarılan geçmişteki örnekleri temsil ederler. Bunlar, bilinçli ya da bilinçsiz, bireysel ya da topluca yapılan mükemmel bir öykünıneye uygun düşen davranış ömekleridir. İnsanlığın başlangıcında efsaneler hem dini, hem davranış kurallarını hem de kullanışlı çareler içerirlerdi, bütün bu ögeler kopmazcasına birbirlerine karışmış durumdaydı. Mircea Eliade bu efsanelerin en önemlilerinden birinin, tek bir bireyin topluluğun çıkarı için kendisini feda etmesiyle ilgili olanın, kültürdeki gerekli kavramlarla karışık olarak bulunduğunu kanıtladı: ” İnsan, önemli bir cinayetin sonunda, bugün neyse o duruma geldi -ölümlü, cinselleşmiş ve çalışmaya mahkum-; in illo tempore, kutsal bir Canlı, çoğunlukla da bir kadın ya da bir genç kız, hatta kimi zaman bir çocuk ve bir erkek, bedeninde yumrular ya da meyve ağaçları fışkırsın diye kendini feda etti.” Üçüncü kısımda ise: “Çeşitli kültürlerde cinsellO lik ve simgeler” başlığı altında cinsel gereksinmenin ve bu gereksinmeyle ilgili doyum yollannın göreneklerde ve sözlü ya da yazılı geleneklerin hayal gücünün ürünlerinde nasıl açıklandığını inceleyeceğiz. Cinsel olanın insanın kendi bedeni üstünde yansımasıyla dramatik bir biçimde hangi noktada yer aldığını da göreceğiz. Bu dizinin vermek istediği genel mesaja uygun olarak, elinizdeki bu yapı�ın alçakgönüllü savlan vardır: Bu yapıt aşkın ve cinselliğin tarihte oynarlıkları kesin rolün ne olduğuna dair bilgi vermek ister; biz burada, tarihin efsanelerden ve simgelerden yaptığı bilinçsiz alıntılar konusunu da yeniden ele alacağız.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir