Kendi başına bırakıldığında… hayat kesintisiz akıp gider; hayatın hiç durm ayan tem posu, her tür tekil biçim in değişm ez süresine karşı koyar. H er kültürel biçim , yaratılır yaratılm az, hayatın güçleri tarafından yenip bitirilir değişen ölçülerde. Bu biçim lerden birinin gelişim i tam am lanır tam am lanm az, diğeri oluşm aya başlar; bu biçim de uzun ya da kısa sürebilecek bir m ücadeleden sonra, öncelinin yerini alacaktır kaçınılm az olarak. GEORG SIMMEL … şim di sonsuza dek sürer adeta. SIEGFRIED KRACAUER, Georg Y ıkıcı karakter hiçbir şeyi kalıcı addetm ez. A m a tam da bu sebeple, her yerde birtakım yollar görür. B aşkalarının duvarlarla ya da dağlarla karşılaştığı yerde, o yine bir yol görür. A m a her yerde yol gördüğü içindir ki her yolda bir şeyleri tem izlem esi gerekir. Am a her zam an kaba kuvvete başvurm am alı, kim i zam an en incelikli biçim lerde yapm alıdır bunu. Her yerde yollar gördüğünden, kendini sürekli olarak kavşaklarda konum landırır. H içbir an, bir sonraki anm ne getireceğini bilem ez. Var olan her şeyi enkaza çevirir bu karakter; am a enkazın kendisi için değil de enkazdan geçen yol için yapar bunu. WALTER BENJAMIN BU ÇALIŞMA ÜÇ YAZARIN modernlik incelemesine yaklaşımlarım konu alıyor büyük ölçüde. Georg Simmel (1858-1918), Siegfried Kracauer (1889-1966) ve Walter Benjamin’in (1892-1940) metinlerindeki asli modernlik analizini izah etmenin yanı sıra, modernliğe ilişkin her çalışmada ortaya çıkan metodolojik sorunları irdelemeyi de amaçlıyor. Dolayısıyla bu yazarların -şimdilik, “modem” toplumda 12 MODERNLİK FRAGMANLARI “yeni” olanı deneyimleme tarzları addedilen – farklı modernlik analizleri de çeşitli metodolojik önkabullerle yakından bağlantılı hale geliyor. Bu yazarların modernlik analizlerinde ortak olan husus, şu modem modernité kavramını ilk olarak ortaya atan Baudelaire’in “geçici, ele avuca sığmaz, olumsal” diye nitelediği şeye doğru-çoğu kez de gayriihtiyari – bir yönelimdir. Modernlik teması sosyal teoride bir kez daha tartışmanın odağına yerleşmiş ve postmodemlik ile postmodem hareketlerin beklenen gelişiyle, yazın ve estetik alanlarında da tartışma konusu haline gelmiştir. Bu durum, hem Habermas’m modernlik teorisine müdahalesi çevresinde dönen tartışmalarda, hem de Berman’ın modernlik, Lyotard’ın postmodemlik üzerine yaptığı eleştirel çalışmalarda apaçık görülür; estetik alanında Lukâcs ve diğer düşünürlerin daha önceki modernlik eleştirileri etrafında dönen, bir modernlik teorisi olduğunu varsayan ve hâlâ devam eden tartışmalardan tamamen ayrı bir durumdur bu. Gene de söz konusu alanlardaki bu tür çağdaş irdelemeler ve tartışmalar pek de yeni değildir. Yüzyılı aşkın bir süre önce Baudelaire. Marx ve Nietzsche, her biri kendine özgü yollardan, “modem” toplumda “yeni” olanı ve bunun kültürel tezahürlerini araştırmaya ve bunlar karşısında eleştirel bir konurrt almaya girişmiştir. Dahası, on dokuzuncu yüzyılın son dönemlerinde sosyolojinin sosyal bilimler alanında bağımsız bir disiplin olarak tesis edilmesi ve bu sürecin o zamanlar yarattığı ve bugün de ateşlediği tartışmalar, modem toplumun ortaya çıkardığı sosyal dünyayı deneyimlemenin yeni tarzlarını tanımlama girişimlerini idrak edemediğimiz takdirde pek anlaşılamaz. Modernlik temasının sosyoloji teorisine ait “klasik” metinlerde son zamanlarda tekrar keşfedilmesi, şimdiye dek, pek çok bakımdan en kararlı modernlik karşıtlarından olan bir sosyologa, Max Weber’e, ne yazık ki gereğinden fazla önem atfedilmesine yol açmıştır. Nihayetinde Weber, rasyonelleşme sürecini ve bunun birey açısından sonuçlarını -Habermas’a göre, özellikle de beraberinde getirdiği anlam ve kontrol yitimini- merkez alan bir sosyal modernlik teorisi ortaya koymuşsa da, onun modernliği ele alışının, kapitalizmle birlikte deneyimde meydana gelen çok önemli değişimlerin hakkını verdiği pek de söylenemez. Weber’in yapıtlarındaki mo- GİRİŞ 13 demlik teması üstüne yoğunlaşılması, Ferdinand Tönnies, Emile Durkheim ve Georg Simmel gibi aynı kuşaktan diğer sosyologların metinlerinde bu temanın ne kadar önemli bir rol oynadığının yeni yeni anlaşılmasını sağlamıştır. Bu modernlik incelemesinde, gayet bilinçli olarak, modernlik üzerine çalışmaları farklı bir odaktan yola çıkan üç yazarın yapıtları ele alınıyor. İlk olarak, belki de Baudelaire’in yüklediği anlamla “modernliğin” ilk sosyologu olan Georg Simmel’in geliştirdiği sosyal modernlik teorisi inceleniyor. Simmel modernlik teorisinin anahatlarını, Weber’in modernlik üstüne düşünmeye başlamasından birkaç yıl önce. Paranın Felsefesi’nde (1900)’ geliştirmişti. Simmel’in “gerçekliğe kapı” açarak esin verdiği Siegfried Kracauer örneğinde ise, erken dönem yapıtlarındaki modernlik analizinde doğrudan doğruya Weber’den alınma bir temayı, yani araçsal aklın tahakkümünü ve rasyonelleşme sürecinin sonuçlarını ele alıyor gibi görünen bir yazar vardır karşımızda. Gelgelelim daha yakından incelendiğinde, Kracauer’in kısıtlı bir akıl yürütme biçimine (ratia) ilişkin görüşlerinin, Simmel’in Paranın Felsefesi çalışmasının etraflıca okunmasından (Kracauer. Simmel üzerine epeyce yazmıştır) ve Lukâcs’ın Tarih ve Sınıf Bilinci’ndeki (bu yapıtta Weber’in arabulucu etkisi gözardı edilmemelidir elbette) bazı temel temaların geliştirilmesinden de rahatlıkla türetilebileceği ortaya çıkar. Ayrıca Kracauer’in ilk döneminde, varoluşçuluğu andıran konumu, yazıları Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda Almanya’da büyük rağbet görmüş olan Kierkegaard’ın yapıtlarını doğrular. Nihayetinde Kracauer’in esasen, 1920’lerin ortalarından itibaren. 1924’te Dawes Planı’nın teşvikiyle Almanya’da başlayan ve sonra Weimar yıllarında kapitalizmin gitgide derinleşen kriziyle hızlanan kapitalist rasyonelleştirme sürecine ilgi duyduğu açıktır. Kracauer’in gittikçe güçlenen Marksist yöneliminin ışığında, bu rasyonelleştirme sürecini son kertede irrasyonel bir süreç olarak görmesi kendisi için zor değildi, ama bu durum kesinlikle Weber’in bakış açısından türetilmemiş gerekçelere dayanıyordu. Benjamin’in erken dönemdeki yapıtları kaynak açısından çoğun1. G. Simmel. The Philosophy o f Money, çev. T. Boıtotnore ve D. Frisby. Londra/Boston, 1978 (Almanca 2. baskı 1907). 14 MODERNLİK FRAGMANLARI lukla şaşırtıcı bir zenginlik sergilese de, kendisinin Tek Yönlii Yof da ( 1928)2 üstü örtülü olarak haber verdiği ve Pasajlar diye bilinen çalışmasında sürdürdüğü sosyal modernlik teorisi oluşturma girişimi. Weber’in modernlik teorisine (bu teori önemli sosyolojik boyutlar ortaya çıkarmış olsa da) hiçbir şey borçlu değildir. Aslında bu yapıta ilişkin notlarda sık sık adı geçen tek bir sosyolog vardır: Georg Simmel. Pasajlar’ın ardındaki itici güç, Aragon’un Le Paysan de Paris (Paris Köylüsü) romanında, Opera Pasajı’nı gerçeküstücü bir bakış açısıyla ele alışıdır. Sonraları Benjamin’in modernlik teorisi, kaynağım modernliğin tarihöncesinden alacaktır ki bunun da merkezi mekânlarından biri on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısının Paris pasajlarıdır. Bu pasajlar kapitalizmin rüya âlemini ifade eden, fantazi. yanılsama ve fantazmagoryalardan oluşan birincil dünyaya açılan bir kapı olarak tasavvur edilecektir. Peki, modernliğin toplumsal boyutlarını araştırmaya yönelik bu üç girişim, Weber’in -modem Batı toplumlarını önceki toplum biçimlerinden ve diğer uygarlıklardan ayıran şeyin tanımı addedilen – modernlik analizine çok az şey borçluysa, o zaman bu girişimlerin araştırdığı modernlik ne tür bir şeydir? Simmel, Kracauer ve Benjamin, hepsi kendine özgü usullerle, kapitalizmin yükselişiyle temeli atılan toplumsal ve tarihsel varoluşa ilişkin yeni algı ve deneyim tarzlarıyla ilgilenmiştir. Onları asıl ilgilendiren husus, zamanın, mekânın ve nedenselliğin geçici, ele avuca sığmaz ve tesadüfi ya da gelişigüzel, süreksiz bir biçimde deneyimlenmesidir: Metropoldeki toplumsal, Fiziksel çevreyle ve geçmişle ilişkilerimiz de dahil, toplumsal ilişkilerin dolayımında konumlanmış bir deneyimdir bu. Ayrıca bu tür kopmalar, yer ve yön değiştirmeler yazınsal ve sanatsal hareketlere de çeşitli yollarla girmiştir, öyle ki on dokuzuncu yüzyılın sonlarında dahi, bu hareketler “modernist gelenek”, “modem hareket” ve “modemizm” adları altında toplanmıştır. Simmel, Kracauer ve Benjamin’in yapıtlarındaki -en azından modernliğin toplumsal boyutlarını araştırmalarıyla ilgili- ortak özelliklerden biri de modernliğe bakışlarıyla etkileşime giren ve onu biçimlendiren, 2. W. Benjamin, One-Way Street, çev. E. Jephcott ve K. Shorter. New York, 1978/Londra, 1979; Türkçesi: “Tek Yönlü Yol”, Son Bakışta Aşk içinde. Nurdan Gürbilek (ha/..), İstanbul: Metis, 1993, s. 5 1 -76; Tek Yön, çev. Tevfik Turan, İstanbul: YKY, 1999. GİRİŞ 15 yazınsal ve sanatsal modernizme yönelik güçlü estetik bir ilginin dışavurumudur. Simmel, çağının yazınsal ve sanatsal hareketleri -doğalcılık ve biraz daha dolaylı olarak arı nouveau (Jugendstil) hareketi- üzerine; güzel sanatlar alanında Arnold Böcklin ve Rodin gibi, edebiyat alanında da Hauptman ve daha da kapsamlı olarak Stefan George gibi önemli kimi şahsiyetler üzerine yazmış, ayrıca Paul Emst ve Rilke gibi yazarlarla da mektuplaşmıştır. Daha da önemlisi, izlenimcilik gibi estetik hareketlerin Simmel’in üslubunda ve sunum tarzında etkilerini hissettirdikleri hemen fark edilebilir. Kracauer örneğinde ise, Weimar döneminde imzasız yayımlanan tek romanı Ginster başlı başına önemli bir modern edebiyat yapıtı olarak heyecanla karşılanmıştır. Frankfurter Zeitung ve diğer gazetelere yaptığı katkıların hepsi, dönemin edebiyat, sanat ve büyük ölçüde de mimarlık alanlarındaki avangardına eleştirel bir tepki verdiğini gösterir. Kracauer’in Kafka’yı, Tretyakov’u, Döblin’i, Brecht’i alımlaması ve bir başka yerde de neue Sachlichkeit’a. (birebir çeviriyle, yeni nesnellik) verdiği eleştirel tepki bilhassa kayda değerdir. En önemlisi, Kracauer Weimar döneminin önde gelen film eleştirmenlerinden biridir. Benjamin’e gelirsek, onun da modemizm gibi estetik hareketlere duyduğu ilginin yanı sıra, bunların alımianmasındaki etkin rolünden de söz etmemiz gerekir. Benjamin’in erken dönemdeki edebiyat eleştirilerinin, Baudelaire ve Proust’tan yaptığı çevirilerin, ayrıca Kafka, Leskov, Malraux ve başka pek çok yazarla birlikte, gerçeküstücülüğe dair alımlaması ve Brecht’in teatral ve siyasal programına dair etraflı irdelemeleri, hem dolaylı hem de dolaysız olarak, kendisinin inşa ettiği sosyal modernlik teorisine dayanır. Gelgelelim hepsinden önemlisi, Baudelaire’in yapıtlarının Pasajların merkezinde yer alması, Benjamin’in on dokuzuncu yüzyıl modernlik dünyasına dair içgörüleri açısından önemli bir kaynağa delalet eder. Bütün bunlar, hem Kracauer hem de Benjamin’in Film ve radyo gibi yeni kitle iletişim araçlarına ilgisi ve iştirakinden tamamen ayrı bir şeydir. Dolayısıyla bu üç yazarda, bir sosyal modernlik teorisi arayışının, modemizmin hedefleri ve kimi zaman da teknikleri meselesine dair bir arayışla kaynaşmış olması hiç de şaşırtıcı değildir. Aslına bakılırsa, bu yazarlar ne sosyal modernlik teorisyenleri şeklinde ba- 16 MODERNLİK FRAGMANLARI sit bir kategoriye sokulabilir, ne de sosyoloji gibi tek bir uzmanlık alanına gözü kapalı dahil edilebilir. Bununla beraber, elinizdeki kitapta. bu yazarların sosyal modernlik teorisine yaptığı katkılar ele alınıyor. Üç yazardan, bu çalışmaya dahil edilmesi konusunda gerekçelendirilmeye en az ihtiyaç duyan Simmel’dir. Günümüze dek, Simmel’in modernlik teorisine katkıları büyük ölçüde gözardı edilmiştir; Kracauer’in katkıları ise -sosyal teoriye yaptığı diğer katkılarla beraber- neredeyse tümden gözardı edilmiştir. Kracauer’in eleştirel teoriye katkıları, Frankfurt Okulu’nun diğer üyelerinin katkılarının gölgesinde kalmış, dahası kimi üyeler-özellikle de Adorno- tarafından düpedüz hafife alınmıştır. Son derece talihsiz bir durumdur bu, zira metropol modernliği değişen deneyimleme tarzlarının anahtar alanlarından biriyse, Kracauer, hem toplumsal mekânın önemini hem de burada yaşayanların değişik biçimlenimlerini deşifre etmesi dolayısıyla, metropolün en hassas hafriyatçılarından biri olarak görülmelidir. Bir nevi eleştirel, kültürel materyalist olan Kracauer özellikle Weimar Almanyası’nın öncü şehri olan Berlin’ deki modernlik kültürünü en uç noktaları itibariyle analiz etmiştir. Kracauer’in toplumsal mekânın imleyenlerini deşifre etme yeteneğiyle yalnızca Benjamin’inki kıyaslanabilir. Benjamin’in sosyal modernlik analizi, on dokuzuncu yüzyılın başkenti Paris’teki modernliğin tarihöncesini azimle yeniden inşa etmeye yönelik bir girişime yoğunlaşır. Benjamin’in tasarladığı modernlik araştırması tamamlanmamış olsa da, hâlâ bu alana yönelik en özgün müdahalelerden biridir. Tasarısı, bu nedenle, tıpkı Simmel’in ve Kracauer’inki gibi, yeniden inşa edilmelidir. Bu üç yazarın modernlik araştırmalarının ve modem hayat deneyiminin özgül doğasının ayırt edici özelliği, bu yazarların bir bütün olarak toplum analizinden veya yapısal ya da kurumsal bir analizden yola çıkmamasıdır. Bu bakımdan, onların analizlerinin, yirminci yüzyıl sosyolojisinde basmakalıp hale gelmiş olan modernleşme teorileriyle pek bir ortak yanı yoktur. Keza yazınsal ve sanatsal alanlardaki sosyal modernlik teorilerinde söz konusu olduğu üzere, Lukâcs gibi, modem toplumun bütünlüğüne öncelik vererek yola koyulan teorisyenlerle de pek bir ortak yanı yoktur. Bu üç yazar toplumsal gerçekliğin belirgin fragmanlarından yola çıkar. Aslında modernist hareketin kendisiyle paylaştıkları da tam olarak budur. GİRİŞ 17 Buradan da şu sonuç çıkar: Söz konusu yazarlar kısmen inceleme nesnesinin kendisinden kaynaklanan ilginç metodolojik sorunlarla karşı karşıyadır. Baudelaiıe’in modernliği ele avuca sığmaz, geçici ve keyfi olarak kavramlaşlırmasından yola çıkılacak olursa, kabul edilen anlamda hiçbir değişmez, güvenilir inceleme nesnesi yok demektir. Dolayısıyla hangi nesnenin inceleneceğini belirleyen şey, hem modem hayata bakmanın özel bir tarzı, hem de yeni bir toplumsal gerçekliği deneyimlemenin yeni tarzıdır. Sözgelimi Simmel’de modernlik analizinin hareket noktası, toplumsal bütünlük değildir. Bilakis “gerçekliğin tesadüfi fragmanları”ndan yola çıkar analizi. Başka bir deyişle, çağdaş modernlik analizinin anahtarı, toplumsal sisteme, hatta kurumlarına dair bir araştırmada değil, toplumsal gerçekliğin “görünmez bağları”nda; modem toplumsal hayatın, öncesizliğin ve sonrasızlığın ışığında bakılacak çeşitli “enstantaneleri’nde ya da “şipşak resimleri”nde (Momentbilder) bulunur. Gene de bu tür bir usul, toplumsal bütünlüğe erişmeyi ille de dışlamaz. Simmel -kendisinin modernlik teorisinin ana kaynaklarından biri olan – önemli yapıtı Paranın Felsefesi’nm (1900) önsözünde açık açık şunu belirtir: “Bu araştırmalar arasında birliği sağlayan şey… hayatın her bir ayrıntısında hayatın anlamının bütünlüğünü bulma… ihtimalidir.”3 “Kitle Süsü”nde, Kracauer’in de kendi analizi için benzer bir hareket noktası belirlediği görülür. Bu yazıda şunu dile getirir Kracauer: “Bir çağın tarihsel süreçte tuttuğu yer, o çağın kendisi hakkındaki yargılarından ziyade yalın ve yüzeysel dışavurumlarının analiziyle daha isabetle belirlenebilir.G ene de bu “yalın ve yüzeysel dışavurumlar” toplumsal gerçekliğin tipik ifade biçimleri olarak anlaşılmamalıdır. Bunlar, toplumsal gerçekliğin ortodoks ampirik analizinde söz konusu olandan çok daha farklı bir rol oynar. Kracauer etkileyici çalışması Die Angestellten’in (Beyaz Yakalılar, 1930) önsözünde şunu vurgular: “Alıntılar, konuşmalar ve yerinde yapılan gözlemler, elinizdeki çalışmanın temelini oluşturuyor. Bunlar, şu ya da bu teorinin değil, gerçekliğin tipik örnekleri olarak kabul edilmeli.”5 Kracauer’in modernlik analizi yalnızca bu çalışmada değil, er3. Simmel. Philosoplıy o f Money, s. 55. 4. S. Kracauer. Kille Siisii, çev. Orhan Kılıç. İstanbul: Metis, 2011, s. 49. 5. S. Kracauer. Schriften, I. Frankfurt. 1971. s. 207. 18 MODERNLİK FRAGMANLARI ken dönemde yazdığı yayımlanmamış çalışması Der Detektiv-Roman da (Polisiye Roman, 1922-25) ve daha sonra yazıp 1937’de yayımladığı, Jacques Offenbach’ın “toplumsal biyografisi”nde de bulunabilir (Benjamin Pasajlar üzerinde çalışırken, Kracauer de bu yapıt üzerinde çalışıyordu).6 Hepsinden önemlisi, Kracauer’in modernlik analizi, çoğunu Weimar döneminde Frankfurter Zeitung’da yayımladığı, çeşitli kısa metinlerden (“Kitle Süsü” yazısı da bunlardan biridir) oluşan derlemede bulunabilir
David Frisby – Modernlik Fragmanları
PDF Kitap İndir |