Eren Erdem – Abdestli Kapitalizm

Aydınlanmadan bahsetmek için karanlığı deneyimlemek gerekir. Karanlığı, haddince deneyimlemiş ruhların ürettiği aydınlanma, kalıcı ve esenleştiricidir… Tarih, dindarlık maskesiyle üzeri örtülmüş putperestliğin ürettiği yıkım ve hezeyanları fazlaca kaydetmiş ve toplum vicdanına sunmuştur. Bizim ifade ettiğimiz bazı gerçekler, bizzat tarihin insanlık vicdanına sunduğu hakikatlerin ta kendisidir. Bu bağlamda, gerçeklere muhtaç kitlelerin bu açlığını bastırma sevdasıdır yaptığımız… Gayya Karanlığından Kuran Aydınlığına adlı kitabımı ve elinizde tuttuğunuz bu kitabı yazarken, kitaplığımın raflarında yer alan önemli kaynakları sentezleme gayreti içinde oldum. Bazı kesimler tarafından “komüncü Müslüman” olarak adlandırılırken, daimi olarak şu gerçeği ifade ettim: İslam ve sosyalizm arasında ilişki kurmak gibi bir amacım söz konusu değildir… Ancak, İslam’ın temel gerçeklerini gün ışığına kavuşturma gayreti içerisinde, vahyin öncelikleri ile sosyalizm arasında uyumluluk gösteren meselelerin olması, bu şekilde bir amaç uğruna yazın hayatımı sürdürdüğüm anlamına gelmez. Aksine, insanlık tarihini “ilkel komünal yaşamdan” başlatıp, belirli bir diyalektik içinde mülkiyet konusuna açıklık getiren toplumcu bir sistem ile Kuran elbette uyum gösterebilir. Bu, utanılacak, ayıpsanacak ya da tövbe hâşâ denilecek bir durum falan değildir. Uzun süredir makale yazdığım çeşitli yerlerde ısrarla belirttiğim gibi, Kuran’ın İslam’ı ile kapitalizm hiçbir surette uyum sağlaması imkânsız iki unsurdur. Bu, tatlı su sosyalizmiyle uyum sağladığı anlamına da gelmez. Tam manasıyla “sınıfsız, kategorisiz ve düzlemsiz bir toplum” ideali olmayan hiçbir görüş ve düşünceyle uyum sağladığını söyleyemeyiz… Ve yine şunu belirtmek gerekir: En çok eleştirildiğimiz nokta, ideolojilerin birer din olduğu, Müslüman’ın ise ideolojilerden beri olması gerektiği düşüncesidir. Din, anlamı itibariyle “hüküm” demektir. İlk konuşulan anlamı ise “borçtur.” İnsan ve toplum yaşamına etki eden tüm kanunlar “din” kelimesinin kapsadığı alana girmektedir. Yani ideolojiler birer dindir… Ancak unutulan esas nokta şudur: Kuran nezdinde iki din vardır: tevhit (hak din) ve şirk (batıl din). Bu iki din ayırıcı ana kıstastır.


Bu bağlamda, bir düşünce, görüş ve hüküm; bu iki din çerçevesinde mukayese edilip, hak din kutbunda görüldüğü takdirde, o ideoloji ya da düşünce “İslam” dairesine girmiş demektir. Çünkü İslam, bizzat kâinatın diyalektiğinden türemiş bir gerçekliktir. Şu veya bu şekilde açığa çıkan tezahürleriyle uyumluluk göstermek bir tarafa, onları kapsar ve bünyesine alır. Yeter ki, insan ve toplum yararına olsun… Eğer sosyalizm insan ve toplum yararına ise, yaşandığı topraklarda İslam vardır. Ancak, Kuran dışı dinciliğin ürettiği hegemonya tarafından lanetlenen bu görüşler, bizzat o hegemonyanın çıkarlarına uyumsuz olduğu için tecrit edilmiştir. İşte bu kitapta, tevhit ve şirk dinlerinin mükelleflerini ve yaşayan ideolojilerini gözler önüne sermeye çalıştım. Yani, tevhidin ne olduğunu, şirkin de dindarlık maskesiyle nasıl örtüldüğünü anlatma gayreti içinde oldum… Zihinlerde başlayan değişimin, şehrin surlarını kuşatması temennisiyle… Eren Erdem Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın ismiyle…

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir