“Gökten taş yağsa, yıldızlar dökülse, dünya bir halı gibi açılıp yamyassı olsa hayret etmem herhalde!” dediğiniz oldu mu hayatınızda, bilmem. Bundan iki yıl önce, bir pazartesi akşamı annemlerin çat kapı bize gelmesi, bende böyle bir duygu yarattı. Kamptan önceki akşam dönmüştüm. Odamda eşyalarımı toparlıyordum. Annemle döndüğüm akşam telefonla konuşmuştum ve bir program yapmamıştık ama, “Belki yarın ona giderim.. diye düşünüyordum. O sırada zil çaldı. Holden Ela Abla’nm şaşkın sesi geldi. “Hoş geldiniz!” Bir sessizlik oldu. Ela Abla, “Metiiiin! Misafirimiz var!” diye tuhaf bir sesle babama seslendi sonra. Babamın, “Ayşeee!” diyen sesi geldi ardından. Annem gelmişti! Hem de kapıya kadar. Koşarak koridoru geçtim, annemin yanında Ali Baba da vardı. Evet. İşte o an, şaşkınlıktan küçük dilimi yutuyordum! Artık ne olsa hayrete düşmezdim herhalde. Yaşadığım olağanüstü şeylere bile bu kadar 7 şaşırmıyordum, ama bu duruma gerçekten şaşırmıştım. Annemle babam yedi yıldır birbirlerinin yüzünü görmemişlerdi. Babamla ilgili pek konuşmasa da, onu görmemek, sanırım annemin isteğiydi. Annemle babam ben beş yaşındayken ayrıldılar. Ben annemin yanında kaldım. Babam dört yıl sonra Ela Abla’yla evlendi. Tabii bütün boşanan anne-babaların çocuklarının başına geldiği gibi, ben de sepet gibi oradan oraya taşındım. Hafta sonları, bazen de tatillerde zamanımı babamların yanında geçirdim. Anlayacağınız bir kendi evimde, bir babamların evinde, bir de anneannemlerin evinde odam oldu! Ne korkunç değil mi? Büyükler, bu oda meselesini çok ciddiye alıyorlardı. “Çocuk, her yerde kendini evinde hissetsin!” diye düşünüyorlardı herhalde. Her evde bana bir yatak odası yapıldı, cicili bicili perdeler dikildi, sevimli halılar kondu, kitaplığın raflarına benzer kitaplar dizildi. Oysa her yerde kendimi nasıl evimde hissedebilirim? Elbette sadece annemle yaşadığım evdeki oda, benim odamdı. Doğduğumdan beri yattığım odaydı. Sadece oradaki eşyalar benimdi. Diğer evlerdekiler süs olarak duruyordu, elime bile almıyordum. Bir evde bir odamın olması o evi benim evim yapmıyordu ki! Odadan çıkınca başka bir evde oluyordum. İnsanın kaç tane evi olur, değil mi? Anlat anlatabilirsen! Neyse… Böyle yaparak onlar kendilerini 8 belki daha rahat hissediyorlar, ama ben her yerde kendimi misafir gibi hissediyordum. Yine de üzülmesinler diye belli etmemeye çalışıyordum. On yaşma geldiğimde annem, -o zaman hâlâ annemle yaşıyordum- arada sırada eve yemeğe gelen Ali’yle evlenmeyi düşündüklerini söyledi. Hiç itiraz etmedim. Hatta hoşuma gitti. Ali iyi biriydi. Tek kusuru hiç yerinde duramaması, sürekli program yapmasıydı. Bu da beni çok yoruyordu. “Ne olur, biraz evde otursak? Hiçbir şey yapmasak!” diye yalvarır hale gelmiştim. Annem bu halimize bakıp çok eğleniyordu. Belki de Ali kendini bana sevdirmeye çalışıyor, benim için sürekli bir şeyler düşündüğünü göstermeye çalışıyordu. Biliyordum, anlıyordum… Bunu göstermek için bu kadar çabalamasına gerek yoktu ki! Babam ile Ela Abla, aynı üniversitede hocaydılar. Onlar üç aylığına Amerika’da bir üniversiteye misafir hoca olarak gittikleri bahar, annemle Ali evlendiler. Annemle babam hiç görüşmüyorlardı. Bir de araya bu uzaklık girince, babam ancak dönüşünde annemin evlendiğini benden öğrenmiş oldu. Hem de Ali Baba, annemle yaşadığımız eve gelmişti, annemle babamın evlendiklerinde yaşamaya başladıkları eve. Aslında Ali Baba bu eve gelme konusunda pek gönüllü değildi. Öncelikle beni kandırmaya çalışıyordu. Ama baktı ki annemin de, benim de taşınma konusunda hiç 9 hevesimiz yok, vazgeçti. Evdeki bazı eşyalar yenilendi, o kadar. Babam annemin evlendiğini ilk duyduğunda önce yüzü asıldı, ama ağzımdan Ali Baba lafını kaçırınca, birden sinirli sinirli konuşmaya başladı. Yok, benim babam varmış da, o adam nereden benim babam oluyormuş da, saymadığı laf bırakmadı. Babamı ilk kez böyle kızgın görüyordum. Ela Abla ona durmadan kaş göz işaretleri yapıp duruyordu. Ben de babama kızmıştım! ‘Artık o evde kalamazsın! Bizimle yaşayacaksın!” deyince, birden, “İyi de ne var bunda? Sen de evlendin! Annem sana bir şey söyledi mi? Hem ben Ela Abla’yı da seviyorum, ne var? Anneme ondan söz ettiğimde hiçbir şey demiyor! Sana ne oluyor? Ben annemle kalacağım!” diye sesimi yükselttim. Babam, “Terbiyesiz!” diye bağırdı. Ela Abla, “Metin!!!” dedi. “Madem annen evlendi, buraya taşınıyorsun o zaman, hem …” Ela Abla kalkıp kolundan tutarak babamı çalışma odasına sürükledi. Pısır pısır konuşmalar geldi kulağıma. Bensiz konuşmalarına bozulmuştum. Üstelik benim hayatımla ilgili konuşuluyordu. Babamı hiç böyle görmediğim için de şaşkındım. Yerimden hırsla kalkıp çalışma odasına doğru gittim. Söyleyecek sözüm vardı. “Ağzından sonra pişman olacağın bir söz çıkmasın lütfen! Zeynep’in kalbini kırma!” dediğini duydum Ela 10 Abla’nm. Bir durakladı, sonra yine, “Lütfen!” dedi kesin bir ifadeyle. Babam hiç de yumuşamış görünmüyordu. “Madem başkasıyla evlendi, kızım onun yanında kalamaz. O kadar!” dedi öfkeyle. “Metin kendine gel, saçmaladığının farkında mısın? Ne bekliyordun? Eski karının sonsuza kadar yalnız kalmasını mı? Yeni bir hayat kurmak onun da hakkı! İnanamıyorum gösterdiğin tepkilere!” O sırada kapıyı açıp içeri daldım. “Annemin başkasıyla evlenmesini istemiyorsan, ondan boşanmasaydm!” diye bağırıp ağlayarak, odama koştum, kapıyı çarptım. Bütün gece dışarı çıkmadım. Ağlamaktan yüzüm, gözüm kurbağaya benzedi.
Filiz Ozdem – Esrarengiz Arkadaşın Fısıldadıkları
PDF Kitap İndir |