Friedrich Wilhelm Nietzsche – Richard Wagner Bayreuth’ta

Br olayın büyük bir boyuta sahip olabilmesi için, iki hususun bir araya gelmesi gerekir: Olayın olmasının büyük manası ile olayı yaşamanın büyük manası. Kendi içerisinde hiçbir olay büyük boyutlu değüdir. Bu olay, takımyıldızların tümünün yok olması, halkların mahvolup tarihten silinmesi, büyük topraklara sahip devletlerin kurulması, doğaüstü güçlerle sürdürülen savaşlar, yaşanılan yenügiler olsa bile: Tarihin nefesi, bu tür birçok olayın üzerinden, gevşek dokulu bir kumaştan geçermiş gibi, geçer gider. Bu, güçlü bir insanın sert bir taşa hiçbir etki yaratmayan bir darbe indirmesi, kısa, keskin bir aksi seda gibidir ve her şey gelir geçer. Tarih ise, bu tür alışılagelmiş olaylardan nerdeyse hiç söz edilmemesi gerektiğini çok iyi bilir. Bunun sonucunda da bir olaym yaklaştığını gören her bir insanı bu olaydan gurur duyup duymayacağına ilişkin bir kuşku kaplar hemen. İster büyük olsun ister küçük, bir şeyler yapüdığmda eylemle duyarlılığın uyumuna güvenilir ve bu uyum amaç edinilir ve vermek isteyen biri, armağanın manasım anlayacak bir ah a bulmaya özen göstermek zorundadır. İşte bu nedenle de büyük bir insanın bile kendi başına yaptıklarının, bunlar kısa süreli, zayıf ve verimsiz ise, büyük bir boyutu yoktur çünkü bu insanın bu işi yaptığı an, bu iş için gerekli, derin uzmanlık bilgisi olmayabilir: Yeterince kararlı bir biçimde amaca yönelmemiştir, yeterince uygun zamanı belirlemeyi ve seçmeyi bilmemiştir: Büyük olmakla gerekli olanı görebilmenin çok yakın ilişki içinde olmasına karşın, bu insan üzerinde rastlantı egemen olmuştur. Şimdi Bayreuth’ta olanların, doğru zamanda ve gerekli olup olmadığı konusunda kuşku duymayı biz en iyisi VVagner’in ge­ rekli olanı görme gücünden bile kuşku duyanlara bırakalım Ancak bize daha fazla güven verici görünen, Wagner’in hem yaptığı işin büyüklüğüne hem de yaşanılması gerekenlerin büyük manasına olan inanadır. Bu inanca değer veren herkes, o az veya çok sayıdaki insan — çünkü bu inanca uzun süre değer verenler tüm insanlar değil hatta bu günkü durumuyla tüm Alman Halkı da değil —bundan gurur duymalı, 22 Mayıs 1872’deki açılış töreni konuşmasında bizlere kendisi de söyledi ve aramızda ona karşı teselli edici bir şeyler söyleyebilecek birisi yok. O zamanlar VVagner, “yalnızca, sizler, özel sanatımın, bana özgü etkinliğin ve yaratımın dostlan, projelerim konusunda burada bulunanlara seslenmek istiyorum: yalnızca yaratım için, bu yaratıdaki sanata ciddi bir saygı gösterenlere, şimdiye kadar onlara sanatımın saf olmayan ve çirkin bir biçimde sergilenmesine karşın, sanatımın saf ve güzel bir biçimde sergilenebilmesi konusunda sizlerden katkılarınızı rica ediyorum.”1 demişti. Bayreuth’ta seyirciler de seyredilmeye değer, bu kuşku götürmez. Bir yüzyıldan diğerine geçerken bilge, gözlem gücü olan bir insanın şaşırtıa kültür hareketlerini birbiriyle karşılaştırması gerektiğinde herhalde orada bulacağı çok şey olacaktır; bu insan, burada birdenbire sıcak bir suya düştüğünü hissetmek zorunda kalacaktır, tıpkı bir gölde yüzen ve bir sıcak su kaynağından gelen akıntıya yaklaşan biri gibi: Bu akıntı, farklı ve derin diplerden yukan doğru geliyor olmalı der kendi kendine ama bu akıntı kendisini çevreleyen suyu açıklamaz ve daha alçak bir yerde herhalde bir kaynağı vardır. Bayreuth Festivali’ne katılanlann tümü, kendilerim çağa aykm insanlar olarak hissedeceklerdir: Bu insanlann vatanı başka bir yerdedir, başka bir zamanda yaşarlar ve hem söylemlerim hem de haklılıklarım kanıtını başka yerlerde bulurlar.


“Aydın” oluşu tamamıyla orada bulunmuş olma1 Bayreuth’taki Festival Tiyatrosu’nun temel taşının yerleştirilmesi töreninde söylemiştir. “Das Bühnenfestspielhaus zu Bayreuth,” Schriften, s. 392 (Çağa Aykırı Düşüncelerin İngilizce çevirisinin notlarından alınmıştır. The Complete Works of Friedrich Nietzsche X Urfashionable Observations 4, Richard Wagner in Bayreuth, Çev. Richard T. Gray, Stanford University Press. İR. T. Gray nj sının meyvesidir. VVagner’in yaptığı ve düşündüğü her şey yalnızca parodi ile ilişkilendirilebilir. — Şimdi her şeyin ve herkesin nasıl da parodisi yapılıyor!— Ve VVagner, Bayreuth olayım da yavan fıkralar anlatan gazete yazarlarımızın hiç de büyülü olmayan feneri ile aydınlattırmak istiyor. Ve parodi devam ettiği sürece de mutlu! Çok daha başka araç ve yollar arayabilecek, zaten de aramış olan yabancılaştırma ve düşmanlık düşüncesi gücünü parodi içerisinde boşaltıyor. Karşıtlıkların bu alışümamış keskinliği ve gerilimi, kültür araştırmacısının da aynı biçimde gözüne çarpacaktır. Bireyin alışılmış insan yaşamının akışı içinde yeni bir şeyler ortaya koyabilmesi, tüm gelişmelerin yavaş olmasına ve töre yasalarının işleyiş tarzına inananları herhalde öfkelendirecekti: Onlar çok ağır hareket ederler ve yavaşlık talep ederler — ve şimdi burada büyük bir hız görüyorlar, onun bunu nasıl gerçekleştirdiğini bilmiyorlar ve ona öfke duyuyorlar. Bayreuth’ taki gibi böyle büyük bir işin olacağına ilişkin daha önceden bir belirti yoktu, bir geçiş süreci yaşanmamış, görüşmeler yapılmamıştı.

Amaca ulaşan uzun yolu ve am aan kendini VVagner’den başka bilen de yoktu. Bana göre bu, sanat dünyasının çevresinde yelkenliyle yapılan ilk yolculuk: ama bu, yalnızca yeni bir sanat değil sanatın kendini keşfetmesi. Böylelikle, şimdiye kadarki modem sanatların tümü inzivaya çekilmiş —yavaş yavaş hayatiyetini yitiren sanatlar olarak veya lüks—sanatlar olarak yan yanya değerlerini yitirdiler; Biz yenilerin Yunanlılardan alıp bugüne getirdiğimiz gerçek sanatla kuşkulu, hoş olmayan ilişkiler kuran anılan, günümüzde yeni bir anlayış içinde ışık saçabilme güçlerini yitirdikleri sürece, şimdi artık dinlemeye çeküebilirler. Şimdi, birçok şey için yok olma zamanı; bu yeni sanat, kadın bir kâhin, ama gördüğü, yalnızca sanatlann sonunun yaklaşması değil. Uyarmak amacıyla salladığı elinin, parodiler karşısında atüan kahkahaların sustuğu bu andan itibaren şimdiki oluşumumuzun tümüne de ürkütücü bir biçimde yönelmesi gerek: Gene de sevince ve gülmeye kısa da olsa bir süre ayıracağım umalım! Buna karşın, bizler yeniden canlanan sanatın havarilerini ciddiye alacağız, derin ve kutsal bir ciddiyetle karşılayıp zaman tanıyacağız ve isteklerinin gerçekleşmesinde yardıma olacağız. Sanatın şimdiye kadarki oluşumunu gerçekleştiren konuşmalar ve gürültüler — şimdi bizler, bunu utanmaz bir saldırganlık olarak göreceğiz; her şey suskun olma yükümlülüğü getiriyor bize, beş yıllık bir Pythagoras suskunluğu.2 Hangimiz modem oluşumun putlarına ettiğimiz iğrenç hizmet sırasında ellerimizi ve ruhumuzu kirletmedik! Hangimizin temizleyen bir suya ihtiyaa yoktu, hangimiz bizi uyaran o sesi duymadık: Susun ve saf olun! Susun ve saf olun! Yalnızca bu sesi duyanlar olarak bizlere Bayreuth’ taki olayı görebilecek bir bakış hakkı verildi: Ve yalnızca bu bakışla o olayın büyük geleceği görülebiliyordu. Bayreuth’un yükseklerinde bir yerde temelin atıldığı 1872 yılının o mayıs günü, bardaktan boşanırcasına yağan yağmur ve karanlık gökyüzü altında bizlerden birkaçıyla şehre geri dönerken VVagner suskundu ve bu sırada sözcüklerle anlatılması güç bir bakışla uzun uzun sanki ruhunun derinlerine bakıyordu. O gün altmış yaşma giriyordu: O ana kadar yaptıklarının tümü, bu anın hazırlığından ibaretti. İnsanların büyük bir tehlike veya yaşamlarına ilişkin önemli bir karar anında son derece hızlı bir içe bakışla yaşadıklarının tümünü bir araya getirerek gördükleri ve şaşırtıa bir netlikle en yakındaki ve en uzaktaki olayın bilincine vardıkları bilinen bir gerçektir. Büyük İskender’in Avrupa ve Asya’yı karıştırdığı kupadan içtiği anda gördüğü ne olabilir? VVagner’in içinin derinliklerine baktığı o gün ne gördü — nasü olduğu, ne olduğu, ne olacağı— bizler, kendine en yakın olanlar bunu bir dereceye kadar görebiliriz: Ve bizler ancak VVagner’e özgü bu bakış açısından yaptığı büyük işi anlayabüeceğiz — bu anlayışla üretkenliğini garanti altına almak için 2 Diogenes Laertios, Peri, Bion, Dogmaton kai Apophthegmaton (Filozofların Hayatları, Görüşleri ve Hikmetleri Üzerine) adlı eserinde Pythagoras’ın öğrencileri sınav olmadan önce 5 yıl boyunca hocalarını bütünüyle sessiz bir şekilde dinlemek zorunda olduklarını, ancak sınavı geçtikten sonra konuşmalarına izin verildiğini öne sürmektedir. İR. T. Gray a l B ir kimsenin en iyi yapabildiği ve en severek yaptığı, yaşamının biçimlenmesinin bütününde etkili olmuyorsa, bu şaşırtıcı gelebilir; yaşam, çoğunlukla insanlardaki muhteşem yetenek sayesinde herkeste olduğu gibi yalnızca kişiliğin bir kopyası olmakla kalmaz, aynı zaman da özelikle zekâmn ve insanın en kendine özgü varlığının da bir kopyası da olur. Destan yazan ozanların yaşamında destansı bir şeyler vardır —Almanların haksız bir biçimde özel olarak şair olarak görülmeye alışmış oldukları Goethe’nin durumunu örnek olarak bu arada belirtmek gerek —Dram yazarının yaşamı dramatik geçer.

VVagner’in gelişim sürecindeki dramatik unsurlar görmezlikten gelinemez, özelikle de içinde hüküm süren tutkunun anlamını fark ettirdiği ve bu tutkunun tüm kişiliğini kapladığı o andan itibaren; Ancak bundan sonra, tereddütlerden, etrafta amaçsızca dolaşmaktan, fışkıran zararlı yan sürgünlerden kurtuldu ve en karmaşık yollarda ve değişimlerde planlarının çoğunlukla maceralı oluşumunda yönetici durumda olan, tek bir içsel yasallılık ve bu planlan açıklayabilen bir istemdi, bu açıklamalar da çoğunlukla şaşırtıcı gelebilir. Ancak VVagner’in yaşamının dramatik olmadan önceki bir bölümü de vardır, çocukluğu ve gençliği ama birtakım bilinmezliklerle karşılaşmadan da bu dönem geçilemezdi. Bizzat VVagner’in bile, olanlardan önceden haberi olmadığı anlaşılıyor ve bugün geriye baktığımızda belki de belirtiler olarak anlaşılabilecek olan, kendini ümitten çok kaygı uyandırması gereken özellikler yığını olarak göstermişti: Huzursuz, kırılgan bir ruh hali, yüzlerce şeyi aynı anda anlamak istemenin sinirli telaşı, neredeyse hastalıklı olarak nitelendirilebilecek, son derece geıgin ruh hallerinden memnun olma tutkusu, en derin ruh huzurunun şiddete ve öfkeye ani dönüşümü. Onu, aileden miras kalan veya aileye özgü bir sanat çalışması sınırlamıyordu: Resim, şür sanatı, tiyatro oyunculuğu ve müzik, gördüğü bilgesel eğitim ve geleceği kadar ona yakındı; olaya yüzeysel olarak bakan biri, onun sanat adamı olarak doğmadığını bile söyleyebilir­ di Kısıtlayıcı ortamı içinde yetiştiği küçük dünya, böyle bir memleketin bir sanatçısına başanlar vaat edebilecek türden bir dünya değildi. Düşünsel lezzetleri tatmanın tehlikeli hazzı, bilginlerin yaşadığı kentlere özgü pek çok konuda bilgisi olmaktan kaynaklanan kibir kadar Wagner’e yakındı; duygular kolayca uyandırılmış, ancak yeterince tatmin edilememişti, çocuğun bakışları etrafta dolaştıkça, gördüğü gülünçlüğü içinde rengârenk tiyatroyla ve müziğin ruhu sıkan tonuyla kavramlabümesi güç bir karşıtlık içinde bulunan şaşırtıcı biçimde yaşlı, akıllı ama çalışma isteği içindeki yaratıklarla çevriliydi. Karşılaştırma yapan, konuyu bilen birinin gözüne, çağdaş bir insanın yüksek bir yeteneğin armağanım almışsa, gençliğinde ve çocukluğunda saf olma, en basit biçimiyle kendine özgü ve kendi olma özelliklerine ne kadar nadiren, ne kadar az sahip oldukları çarpacaktır; Goethe ve VVagner gibi saflık özelliğine sahip olanlar giderek azalıyor, şimdi bu özelliğe yetişkin erkekler olarak çocukluk ve gençlik yaşlanndakine oranla daha fazla sahipler.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir