Hakkı Saygı – Şeyh Safî Buyruğu ve Rumeli Babağan (Bektaşi) Erkânları

Dünya kurulduğundan bu yana yer yüzünde yaşayan bütün insanlar, bulundukları çevreye ve konuma göre kendilerini bir dini inanca bağlamışlardır.Bu insanoğ lunun yapısında evrensel olarak bulunmaktadır. insanoğlu pek çok varlığı kendisine “mabut” olarak seçmiş ve ona tapmıştır. Mabutlaştırılanların başında hükümdarlar, krallar, kahramanlar, dağlar, taşlar, ağaçlar, güneş, ay, yı ldızlar, yağmur, şimşek, toprak, hububat, ateş, öküz ve pek çok hayvan çeşitleri bulunmaktadır. insanlar, farkında olmadan bir “Tanrı” fikrini kendi içlerinde duymuşlar ve gene farkında olmadan bu ilahi gücü yukarda saydığımız varlıklarda ve bunların dışında pek çok varlıkta sembolleştirmişlerdir. insanlar, iyil iğin ve kötülüğün kendi lerine “ilah” olarak seçtikleri “mabut” tan geldiğine inanırlardı.Uzun yüzyıllardan sonra uygarlıklar ilerledikçe “Tanrı” mefhumunda birlik telakisi ortaya çıkmıştır. insanoğlunda esasta var olan Tanrı mefh umu geliştikçe Zerdüşt ­ lük, Yahudilik ve Hristiya nlık dinleri ortaya çıkmıştır. Bunun neticesi olarak akla, mantığa uymayan batıl itikatlar yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlamıştır. Cahiliye devri de denen bu dönemde pek çok sapık itikatlar görülmüş, kız çocukları diri diri kuma gömülmüştür. Bu sapık inançların çoğaldığı dönemlerde muhakkak bir kurtarıcı “Peygamber” gelmiştir. Firavun ‘un musibetlerine karşı “Musa Peygamber” gelmiştir. Daha sonra “isa Peygamber” gelmiş ve en son olarak da “Hazret-i Fahrl Alem Muhammed Mustafa (Sal lallahü Aleyhi ve Sellem) gelmiştir. Hz.Muhammed ‘in dünyaya gelişi de Arap Yarımadasında, Arap kavimlerinin akıl almaz sapıklıklarının başladığı yıllara rastlamaktadır.


Hazret-i M uhammed’in dünyaya gelişi ile birlikte islamiyetin temeli atılmışıtır. islamiyetin doğuşuyla birlikte de vahdaniyet-i mutlaka ve ahlak prensipleri daha güçlü olarak ortaya çıkmıştır. Hazret-i Muhammed şöyle buyuruyor: “Ena Ba ‘stü min mekar imü l ah lak (( Anlamı şudur: “Ben mekarımı ahlakı tamamlamak için peygamber gönderildim.” Görülüyor ki, insanoğlu dünya kurulalı beri dini inanca gereksinim duymuş ve bu gereksinimini çeşitl i yollarla gidermeye çal ışmıştır. 9 Gene bilinmektedir ki, dünya kurulalı beri yüzyirmi dört bin peygamber gelmiş ve bütün peygamberler, insanları doğru yola ve Tanrı’nın birliğine çağırmak ve sapık inançlarından vazgeçirmek için görevlendirilmişlerdir. Ancak, Hak Teala, ahTr zaman Peygamberi Muhammed Mustafa (s.v . s . ) ‘ya buyuruyor: “Ve ma ersel nake illa rahmete n li/ Alemin.” Anlamı şudur: “Biz, seni ancak dünya ve ahiretin rahmeti için gönderdik.” Buradan da çok açık olarak anlaşı lıyor ki , Hz. Peygamber ve onun kurmuş olduğu islam dinT, insanlığın kurtuluşudur. iSLAM DiNi’NiN YAYILMASI VE GELiŞMESi Genab-ı Hak, bir kudsi hadisinde şöyle buyuruyor: “Le vlake /e v/ak le rnma halakte et/ak .” Anlamı şudur: “Ya Muhammed ! iki cihanda benim dileğim sensin. Seni, kendi varlığım için yarattım ve on sekiz bin alemi senin için yarattım.

Eğer sen olmasaydın, evet sen olmasaydın yerleri ve gökleri ve her ikisi arasındda bulunan tüm varlıkları yaratmazdım.” buyuruyor. Buradan da anlaşılıyor ki, Hazret-i Muhammed tesadüfen bu aleme gelmiş ve peygamber olmuş değildir. Hak Teala, Hazret-i Muhammed’de “nübüvet” makamını, Hazret-i. Ali ‘ye ise “velayet” makamını vermiştir. Gene Hak Teala Hazret-i Muhammed’de Cemal sıfatını, Haz Al i’ye Celal sıfatını vermiştir. Hz. Muhammed (s.v.s), ahir zaman Peygamberi olarak islam dinini kurmuş, Hz. Ali ise Velayet makamında kalmıştır. Birisi “nübüvet” sahibi, diğeri ise “velayet” sahibi olarak islamiyetin yayı lmasına ve genişlemesine hizmet etmişlerdir. GADiR-HUM (HACCATÜL VEDA) Hazret-i Peygamber, ( Bakara süresi, 1 96) gereğince hacc ve humre görevlerini yerine getirmek üzere hicretin on uncu yılında, bütün sahabeleriyle birlikte Medine’ den Mekke’ye hareket etti. Mevsim ilkbahardı. Hz.

Peygambere, Zii-Hıcce ayının onuncu günününden sonra şu ayet-i kerime nazil oldu. Mealen şöyle idi: 10 ”AIIah’ m yard mt t ve fet ih gel ip çatt t mt ve insa nlar tn, b ölük b ölük Allah d inine gird ğ i i ni gördü n mü, art tk Rabb ine ha rndederek te nz ih et onu ve bağ tşlama dile onda n; şü phe y ok ki o, bütü n t övbeler i ka b Ol eder .” (1) . Bu sOreler geldiğinde, Hz. Peygamber’in Amcası Abbas ağlamıştı . Sebebini soranlara, Resulallah’ın vazifeleri bitti ve ömrü sona erdi dedi. Hz. Peygamber ve yanında bulunan ashab-ı kiram, Zii-Hıcce ayının on sekizinci Perşembe günü, Mekke ile Medine arasında “Gad irHum” denilen mahalle geldiklerinde, mealen şu ayet-i kerime nazil oldu: “Ey Pey gamber ! rabb in tarat mda n sa na naz if o/a nt tamamtyla teb liğ ey/e, eğer sa na emred ile ni işlemese n, tamam teb liğ etmese n, onu n el çifiğini ya pmamtş olursu n ve Allah se ni, insa nlarda n k orur ; şü phe y ok ki Allah, ka fir ola n ka vme, d oğru y ola gitmek hususu nda ba şart vermez .” (2) Bu ayet-i kerTmenin nOzlünden sonra Hz. Peygamber (s.v.s) Gadir Hum’a indiler. Orada ağaç_lık bir yere gitti . Bütün sahabelerin ağaçların altına gelmesini enıretti. Oğle namazı eda edildikten sonra, deve semerlerinden üç kademeli bir mimber yapılmıştı .

Hz. Peygamber, hazırlanan mimbere çıkınca “Bu hacc, benim son hacc görevimdir.Sanıyorum hacc törenini benden çok iyi öğrendiniz.” ded ikten son ra: Arefe günü sahabenin önünde çok uzun bir “h utbe” okud u. Daha sonra sahabeye dönerek şöyle seslendi: – Ey insanlar! bu gün günlerden hangi gündür ? Sahabeler, “Hürmetli bir gündür” dediler. Hazret-i Peygamber tekrar buyurdu: – Bu ay hangi aydır? Sahabeler, “hürmetli bir aydır” dediler. Hazret-i Peygamber gene sordu: – Ey insanlar! Bu şehir hangi şehirdir ? Sahabeler, “hü rmeti gereken bir şehirdir” dedi ler. 1) ( Kur’an Nasr süresi, 1-2-3). 2) (Kur’an Maide Süresi, 67). 11 Hazret-i Peygamber buyurdu ki: – Üstün ve gadri sonsuz Allah, bu gün, bu şehrin hürmeti için kıyamete kadar kanlarınızı, mallarınızı ve ırzınızı birbirinize haram kılmıştır. Daha sonra koltuklarının beyazlıği görünecek şekilde ellerini havaya kaldırıp, “Bu gün burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin. “Ey insanlar! Acıyan, bağışlayan, ve her şeyi bilen Hak Teala bildirdi bana, davet edildim katına; yakında davetine icebet edeceğim, ebedi yurda gideceğim.” dedi. Sözlerine şöyle devam etti: “Bende uhdemdeki vazifeden sorumluyum, siz de uhdenizde ki vazifeden sorumlusunuz. Bu hususta ne dersiniz, düşünceniz nedir” diye sordu ? Orada hazır bulunanlar, hep birden, “Şehadet ederiz ki tebliğ ettin, öğüt verdin, vazifeni gerektiği gibi ifa ettin; Allah , sana ecirler versin, senden razı olsun” dediler.

Hz. Muhammed şöyle sordu: – Allah’ın birliğine, Muhammed ‘in onun kulu ve peygamberi olduğuna şe h adet ediyormusunuz, cennet ve kıyamet günü hakkında inancın ız nedir ? Bütün sahabeler, hep birden, “hepisine inanıyoruz” dediler. O zaman Hazret-i Resul: – Allahım şah id ol buyurdular. Hz. Peygamber sözlerine şöyle devam etti: “Ahiret gününde havuz kıyısında bana ulaşacaksınız. Havuzun büyüklüğü San ‘a ile Busra arası kadardır. Ben havuzun başına sizden önce varacağım. Siz gelince de size, bıraktığım iki paha biçilmez emanete ne yaptınız diye soracağım. Size iki paha biçilmez emanet bırakıyorum. Birincisi Allah’ın gökten yere uzatmış ipi, Kur’an-ı Hazimşah, diğeri ise, benim Ehlibeytimdir. Bu iki emanetim sizi havuzun başında bana ulaştıracaktır. Bu iki emanetim birbirinden ayrılmaz. Bunu alemierin rabbi olan Allah ‘tan ben istedim. Bu iki emanete sıkı sıkı sarılırsanız. Benden sonra delalete düşmez, ebedT olarak doğru yoldan sapmazsınız.

Orada hazır bulunan sahabeler, hep birden evet ya ResOlailah diyerek tasdik ettiler. Daha sonra Hz. Peygamber, yanıbaşında duran Haz12 ret-i. Ali (k.v.) ‘ nun elini tutup, koltuğunun altındaki beyazlık görününeeye kadar kaldırdı. Herkesin duyabileceği yüksek bir sesle buyurdu ki: “Me n Kü ntü Mevlahü Fe Al yyü i n Mevlahü Al/ahümme val i me n va llahü ve ad i me n adahü. “Anlamı şudur: “Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır” Daha sonra Hz. ResOI, minbere oturup ellerini havaya kaldırdı ve şu duayı okudu: “AIIah’ım,Aii’yi seveni (velayetini kabul edeni) sen de sev; ona düşman olana sen de düşman ol; ona yardım edene yardım et; onu hor göreni sende hor gör; o nereye döner yönelirse , Hak’kı onunla beraber kıl.” Bunları duyan Ömer ibni Hattab, Hz. Ali’ye gelerek şöyle dedi: “He niy -en leke Yeb ne Eb i Ta /ib, Esbahte Mevl iye ve mevl i kü l/i Müminin ‘ ve Mümine. ll Anlamı şudur: “Kutlu olsun sana ey Ebu Talib’in oğlu, Sen benim ve b ütün mü’min ve mü’minelerin mevlası oldun.” dedi. Daha sonra bütün sahabe, Hzazret-i Ali’yi kutladılar. Sahabeler, ya ResOlailah biz senden razı olduk, herhangi bir delalete düşmememiz için neler yapmalıyız ? ResOlailah şöyle buyurdular: Kul/i’ Es’eleküm Aleyh i Ecre n ille/ Meveddete fil Kurba.

11( 3) Anlamı şudur: “Size tebliğ ve beşaretim için ücret istemem, ancak karabetim için bana meveddet ediniz; yani kurbamı samirniyetle seviniz ve muhabbet ediniz.” Bu ayet-i kerime’nin hangi sebeple nazil olduğunu ve “karabetin” kimler olduğunu sorduklarında, Hz .Peygamber (s.v.s), buyurdular ki: “Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’dir.” Genab-ı Peygamber gene buyurdular ki: “Ya Eyyühe n-Nas Elestü evl i mü ‘minine min e nüse f küm. ll Anlamı şud ur: “Ben sizin nevsiniz, can ve malınıza tasarrufta evla değil miyim ?.” 3) (Kur’an ŞOra sOresi, 23). 13 Orada hazır bulunanlar: ” Evet ya ResOlaliahi dediler.” HAZRET- i Ali HAKKINDA BAZI HADiS- i ŞERiFLER Hazret-i ResOiallah , Hazret-iAii, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i bir araya toplayarak: ”AIIahümme Ha la/ Eh l-i Beyt tezhe p anhümü r Ricse ve tahhe ­ rehüm tathi ra. “Buyurdular: Anlamı şudur: “Yarabbi, bunlar evlatlarımdır, bunları her türlü pislikten uzak eyle” dedi. Hazret-i Peygamber, sözlerine şöyle devam etti: “Ya Al , Li ayuhibbüke ill e/ Mü’minün vefa yub gizeke ill e/ münaftk. “(4) “Ya Ali, seni mü’minler sever, münafıklar düşmanlık eder” dedi. Sahibi S tm A fi’y ibn -i Ebi Ta lib. “(5) “Ali, benim gizli olan kudsiyetime maliktir.

” “Men Küntü Mev lahü Fe A liyyün Mev lahü. “(6) “Ben kimin mevlası isem, Ali de anların mevlasıdır.” “E na ve Ali Hüccetu llah a la ibadeh. ” (7) “Ben ve Ali Ümmetin delilleriyiz.” 1 “Hubbi Ali Ayet -ül imam ve buğzu A li Ayet -ü/ Ni fak. “(8) “Aii’yi sevmek, imanın; Ali’ye hakaret, nitakın alametidir.” “Ene Medine -t ü/itme ve A liyyün Babiha. “(9) “Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır.” 4) Buhari, Müslim ve öteki hadis kitapları. 5) DeyıemL 6-7) TeberanL 8) Camiüs – Sağir 9) Camiüs – Sağir 14 “Mua viye li Tabuti n mi n Nari n ye vmel k wame. “(10) “Muaviye kıyamette ateşten bir tabuta girecekt “Me n Katele Aliyye n Ale/ Hi a f l et Faktuluhü Kai ne n Ma Ka ne” (1 1 ). “Her kim hilafet namına Ali’yle mukatele ederse, nerede olursa olsun onu öldürün.” “Veylü n li Be ni Ümeyye ,ilaah tr . “(1 2) “Vay olsun Ümeyye oğullarına, Beni Ümeyye’ nin bagi, aşi, fasık katilleri cehenneme girecetir.” “Me n Eb gaze Ehlel Beyt fehü ve mü na frk .

”(13) “Ehl-i Beytime b uğuz eden münafıktır.” “Şe faat 11i ümmeti me n Ehabbe E hi -i B ey fi.” ( 1 4) “Şefaatım, Ehl-i Beytimi sevenleredir.” “Eia i nne Al -i Ebi -Sü fya n /eyse Veliye n i nnema Veliya/lah ve Sali bil mü’mi ni n. “(1 5) “Al-i Süfyan bize dost değildir. Cenab-ı Allah ile mü’minlerin iyileri bizim dostumuzdur.” “Ya Ali Ente Mi nni B ilme nzileti Haru ne Mi n Musa . “( 1 6) “Ya Ali, sen bana, Harun’un Musa’ya olan menzilindensin.” Yani, Harun, nasıl Musa’ nın kardeşi ve veziri ise, sen de benim kardeşim ve vezirimsin. “i nnellezi ne yü zu’ nallahe ve Res O/ehu Laa nehüm-u/lahü Fiddü nya ve/ Ahireti ve adde azabe n muhi na .” ( 17)

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir