Hasan İ. Dinamo – Deniz Feneri

Kara bağırh sular . uzakta beyaz güvercin. yelkenlilerle döğüşüyor. Fener, bir ana yüreği gibi üşüyor. Püfür! Püfür! Esen enginden geçiyor bir vapur daha! Kaptan bakıyor: birşey kalmamış sabaha, Fakat ortalık; karanlık! karanlık! Ne hoş, kara köpüklü dalgalara sarı saçlar gibi sızan ışık! Koşuyor, yuvarlanıyor, çatlıyor dalgalar! Kara yamyam kızları gibi enginde ip atlıyor dalgalar. Dalgalar, havada firaun kamçısı gibi şaklıyor, Dalgalar, uçurumları kucaklıyor. Dalgalar, koşuyor fenerin ışığında yıkanmak için! Dalgalar, yükseliyor dalgalanmak için! — 5 — Fener sarı fecirler gibi sızıyor sulara! Mor sulara! Mor sulara! 1930 Vezünün isyanı Deniz titriyordu, uzakta deniz Kayalarda fağfur dalgalar çatlıyordu. Akdeniz güneşinin bayıldığı yerde Zevk çiçeklerinin baharla konuştuğu içinde güneşli kahkahaların koştuğu ince bağçelerde Fidyas heykelleri gibi Pompei kızları şarkı söyliyor ip atlıyordu. Deniz titriyordu, uzakta deniz, Deniz altı cennetinin çiçekli kuytusuna Eşlerile çekilmişti deniz kızlan. Sararak sırtlarına Manto gibi mavi yıldızlı rüzgârı Birkaç Roma Nemfüsü serilmişti şimdi güneşli kumsala. _ 7 — *Gâneş benziyordu bunları gözetleyen Kızıl saçlı Romalı bir kartala. Yüreklerinde uzun telli lirlerin hıçkırdığı, A kdeniz güneşinin gergin bacaklarını şehvetle kırdığı Pompei kızları, Yfiksek gladyatörlerin adeîeli kollarında hırpalanmak isteyen MesaSin gibi içinden sarsılarak şiir okuyordu.


Hava, yanardağ kokuyordu: Âlı, bir sarsılınca ezeli kükremesile Vezü, Hilkat başlangıcına dönmüştü gökyüzü. Yıldırıcılarla yuvarlanan karanlık bulutlar, Ezeli cellâdın boynundan dökülen K ara yağlı saçlar gibi V ezü’ün boy n u n d an denize sarkıyordu. Şuura biiğulaşan küçük köylere eyvah, Yanardağın açılan ağzından Kızgın yakut nehirleri akıyordu. ‘Yapışmış sabanına öküzlerde köylü, Roma krallarından «daha korkunç bir şeyin Görüyordu geldiğini gözlerile köylü! Kırmış boyunduruğunu – 8 mütevekkil öküzler yamaçlardan aşağı uçuyordu yel gibi; Kara ağaç altında papatya falı ‘açan Esmer tenli köylü kız Donmuş olduğu yerde en güzel heykel gibi! Havada kanadını yaldızlayan kuşlar Birkaç saniyede kavrulmuşlar dökülmüşlerdi yere! Kızgın yakut seli şimdi kıpkızıl bir kefen gibi örtülmüştü şehirlere! Deniz döğünüyordu, uzakta deniz, Kayalarda fağfur gözyaşları çatlıyordu; Dalgalar, kayaları tokatlıyordu. 1931 Karadeniz Gezdim çocukluğumun O kızıl toprakları Hatıralardan yıldızlarla döşenmiş vatanını! Halâ okur dedim onun destanını Köpükleri eksilmeyen engin Karadeniz! Kulların karşında çöker gibi diz oturdum da bir küçük kayana Nasıl parçalar gibi nasıl daldım sana. Kafamda meyhaneler dönüyordu. Güneşler yanıyor kafamda güneşler sönüyordu. Nasıl atılıyorsa kudretli sularına Kızılırmak Yeşilırmak ve Tuna, Atılmak istedim ben de onlar gibi Her yerinden sarsılan varlığımla sana! — ÎO – Yunus balıklarının zırhlarını parıldattığı, Güneşin tunç renkli bir balıkçı başı gibi battığı Enginde her hatıramı bana doğru yuvarlayan köpükler yüzüyordu. Gokü kaplayan gözlerin gökün küçüklüğünü alayla süzüyordu. Ey dedelerimin yırtık ağlarile balık avladığı homurtulu su, Kopardın o gün içimde bir ihtilâl uğultusu! Üstünde yelkenlilerin bir küçük kız gibi ağladığı Fırtınalı güğsüne serilmişti gözlerim yeşil bir hah gibi! Sarsıyordu dalgaların oturduğum kayayı Prometenin kartalı gibi! Aynanda gülümserken zeytinli yamaçlar. Esiyordu göğsünde yıldız dolu rüzgâr! Daüssıla taşıyan ince bir dumanla kıyı örtülüyordu, Baktım: suda «nene»min çakır gözleri gülüyordu. Hisa! Hisa! Gözler gibi bir kayadan balıkçıları İsa şefkatle bakıyordum kumlarda çabalayan Balık ve deniz kokan çökmüş karaltılara!

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir