Horst Blanck – Eski Yunan ve Roma’da Yaşam

Bütün çağlarda kültürlerin en üst aşamalarında olduğu gibi, Antikçağ’da da Yunan ve Roma’da özel yaşam insan varlığının önemli bir kesitini oluşturmaktaydı. Yaşamın meslek, din, örf ve adetler, devlet, bireyin içinde bulunduğu toplumsal yapı gibi alanlarıyla ve o alanlardaki görünümleriyle bireyin özel yaşamı arasındaki sınırlar, hiçbir zaman, yeterince ve bir alanın bir başka alanı az ya da çok hissedilir biçimde etkilediği kalıcı birtakım ilişkilerle belirlenemez. Öte yandan, özel yaşamın kendisi, aslında, hiç bir zaman tespit edilemeyecek sayısız ve karşılıklı olarak birbirlerine bağlı olan boyut ve oluşumların bir toplamıdır. Ve bunların bilimsel olarak kavranması elbette genel bir metoda göre değil, ancak bizzat özel yaşamın özgün görünüm ve belirtilerinin bağlantılı olduğu uzmanlık dalına veya bütün Antikçağ bilim dallarının -özel olarak Yunan ve Roma ilişkileri göz önüne alınarak- araştırmasına bağlı olarak mümkün olabilir. Buna somut bir örnek vermek gerekirse: Özel yaşamın kendi içerisindeki önemli faktörlerinden bir tanesini bireyin içinde oturduğu ev oluşturur. Antikçağ evlerinin araştırılması, ilk bakışta, arkeolojinin kendi metotlarına göre yapılmaktadır. Fakat konut aynı zamanda bir çok yönü ile büyük bir yapı kompleksidir ve bu 15 açıdan arkeolojinin alt birimlerinin temsilcilerinin, örneğin mimarın, sanat tarihçisinin veya topografın da araştırmaya göre tek veya birlikte etkin bir şekilde söz sahibi olabilecekleri bir alandır. Diğer yandan Antikçağ ‘da konut (yine özel yaşam dikkate alınarak) sosyal bilimin bir nesnesi olarak sosyoloğun, tıp adamının, halk sağlığı uzmanının veya Antikçağ ev kültü ile uğraşan din araştırmacılarının da çalışma alanlarına girer. Sözü edilen tüm bilim dalları kendi metotlarını bu konuya yani eve uygulayacaklardır. Bu durum özel yaşamın diğer bölümlerinde de hemen hemen aynıdır. Şu halde özel yaşamın karmalığından ortaya çıkıyor ki, bu yaşamın araştırılması Eskiçağ biliminin içinde, örneğin bir nümismatik, bir yazıtbilimi (epigrafi) ya da bir yapı araştırması gibi sınırlan kesin belirlenmiş bir dal olarak değerlendirilemez. Kitapta zorunlu olarak Antikçağ biliminin diğer alanlarının çerçevesinden uzak durulmuştur. Bilimin fevkalade ilerlemesi ve buna bağlı olarak Antikçağ özel yaşamının tüm coğrafi farkları içinde, erken Yunan döneminden geç Antikçağ’a kadar olan gelişme ve değişmesindeki çeşitli görünüm ve alanlan ile ilgili yayınların sınırsız artışı karşısında, hiç kimsenin eldeki toplu malzemeye, bunu ortaya koymak şöyle dursun, tam egemen olamayacağını rahatça söyleyebiliriz. Yüzyılımızın başında K.F.


Hermann, H.Blümner4 ve J.Marquardt’ ın yazdıkları gibi zamanın tüm bilgisini içeren elkitapları bugün artık mümkün değildir. Fakat bu eserler, Antikçağ yazılı kaynaklarının tümü içinde değerlerini korumaktadırlar; 4 H. Blümner, Die römischen Privataltertümer, München 1911. (Handbuch der Altertumswissenschaft. iV, 2, 2.) Bu kitapta sadece Blümner olarak adlandırılacaktır. 16 ve böylece, kısaca bu kitapta, yazılı kaynakçaların ayrıntılı olarak ele alınmasından kaçınılmıştır. Daha çok örneğe dayalı ve bazı konuların dışında sadece Yunanlıların ve Romalıların özel yaşamlarının belli bazı önemli alanları hakkında bir çalışma amacı güdülmüştür. Aslında bir çok konuda Yunanlıların ve Romalıların arasına belli bir sınır çekmek kolay değildir ve bu çalışmada ‘Romalılar’ deyimini daha çok ‘Roma dönemi’ olarak anlamak gerekir. Yunanlıların kendi içerisinde genelde tek yönlü bir Atina ilişkisinin göz önüne alınmasından dolayı, burada her şeyden önce henüz tam olarak incelenmeyen kaynakçalar ve bilimsel araştırmalara bağlılık söz konusu değildir. Bilimsel literatürün kapsamı büyük bir sayıya ulaşmakla birlikte bu çalışmada genelde yeni literatür ve bunda da konuları daha çok bir bütün olarak veren eserler göz önüne alınmış ve bunlardan bahsedilmiştir. Bu giriş çalışması belli bir konuda uzmanlaşmış kişilere yeni bir şey getirmemektedir, ancak Antikçağ kültürüne· ilgi duyan ve bu konularda uzman olmayan bir okuyucu kitlesine bir şeyler verebilmesini ümit ederim. Bana bu çalışmamda fotoğraf göndererek destek veren bütün kişi ve kurumlara teşekkür ederim.

Özellikle bu çalışmadaki çizimlerin büyük bir kısmını yapan bayan R.Za-Sponer’e teşekkür borçluyum. 17 1. Bölüm ANTİKÇAG KAYNAKLARI Her ne kadar bugünkü kültürümüz ve uygarlığımız bizim çoğu zaman farkında olmadığımız bir çeşitlilikte Antikçağ mirasının üzerine kuruluysa da, şu bir gerçektir ki, Yunan-Roma Antikçağ’ı ve o dönemin insanları bin beş yüz yıldan beri, bir daha geri dönmeyecek bir geçmişe aittirler. Ve bundan ötürü, elbette Antikçağ’daki yaşam, kamusal, dinsel ve kişisel alanlar da, bizim için günümüzdeki yabancı toplumların gelenek ve göreneklerini inceleyen, araştıran, soran ve onların yaşamlarını direkt ve bizzat inceleme olanağı bulabilen toplumbilimcilerin ve etnologlarınki kadar doğrudan ulaşılabilir değildir. Antikçağ hakkındaki bugünkü bilgimiz, onların arkalarında bıraktıkları ve bize az ya da çok eksiksizlikle ulaşmış olan kalıntıların üzerine kuruludur ve topluca eskiçağ bilimi, bu anlamı ile bu kalıntıların bir araya getirilmesi, yorumlanması, değerlendirilmesi ya da kaynağıdır. Bir bütün olarak bu kaynaklar kendi formları ve içeriğine göre, tıpkı insan yaşamı gibi, o kadar çeşitli ve ayn cinstendirler ki hepsi şu ya da bu görünümü altında Antikçağ özel yaşamının araştırılması 19 için önemli olabilir. Yine de bu kaynaklar topluluğunun içinden Antikçağ ‘daki kişisel yaşam ve onunla ilgili alanlarda ötekilerden daha fazla önem taşıyan birtakım kaynak öbekleri sivrilip öne çıkmaktadır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir