İsmail Saymaz – Şehvetiye Tarikatı

Şahsın namaz kılanlara “Cenneti göreyin deyu namaz kılmaz mısın? Cennet didiğüne biz merkebimizi bağlamazız” didiğü, “Suci (şarap) aşk kamışıdır, cezbe-i ilahidir. Mümine helaldir” didiğü, “Zina ve livatada nesne yokdur. Toprak toprağa girer. Bunlar aşkın lezzetidür” didiğü, “Her kişi Tanrıdır, her suretden gözüken odur” didiğü … 1 Bayrami Melamilerinin Şeyhi lsmail-i Maşuki, halkın ona verdiği isimle Oğlan Şeyh, 9 Mayıs 1539’da Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin başkanlığındaki şeriat mahkemesinde, zındıklık ve mülhidlikle, yani dinsizlik ve sapkınlıkla suçlandı. Oğlan Şeyh, babası Pir Aliyy-i Aksarayi gibi boynu vurularak katledildi. 2 Bu baba oğul, lslam’ın ilk çağında ortaya çıkan tasavvuf adlı mistik protesto hareketinin Osmanlı’daki en trajik kurbanlarıydı. Halbuki Osmanlı’nın kuruluş aşamasında, sufiler ve Türkmen dervişleri etkin bir role sahipti. Bu iç içelik, beyliğin çekirdeğini oluşturan hanedan-aşiret-tarikat birlikteliğinden ileri geliyordu. Osmanlı, “beylikten devlete, göçerlikten yerleşikliğe, şifahi örften yazılı kanunlara, aşiret kuvvetinden profesyonel orduya evrilirken” tarikatları da kurumsallaştırdı. 3 Osmanlı tarikatları denetledi Resmi ideolojiyi tehdit eden tarikatları kontrol altına almak için yapılan ilk müdahale, 18. yüzyılda merkez tekke uygulaması oldu. Bektaşi tekkelerine “babalık” atama yetkisi Hacı Bektaş-ı Veli Dergahı’na verildi. Sa’diler lstanbul’da Abdüsselam Türbesi’ne, Kadiriler Tophane’de İsmail Rumi Dergahı’na ve Uşşakiler Kasımpaşa’da Hüsameddin Uşşaki Asitanesi’ne bağlandı. 4 “Ehliyetsiz şeyhlerin göreve gelmesini ve tarikatların yozlaşmasını önlemek ve tekke sayısını sabitlemek” için, 1866’da Şeyhülislam’a bağlı Meclis-i Meşayih (Şeyhler Meclisi) kuruldu. Kurul, şeyhleri sınava tabi tuttu ve yayınları denetledi.


5 İkinci Meşrutiyet’ten sonra çıkan Ceride-i Sufiyye, Tasavvuf ve Muhibban gazeteleri, tarikatlardaki yozlaşmaya çare aradı. Tasavvuf dergisi Cemiyet-i Sufiye, Bektaşilerden oluşan Muhibban ise Cemiyet-i Sufiye-i İttihadiye adlı dernekleri kurdu. Bu dernekler tarikatların reformdan geçirilmesini istedi.6 1925’ten sonra Türkiye Cumhuriyeti, 1925’te Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nu kabul ederken böyle bir tarihsel arka plana ve sürekliliğe yaslanıyordu. Konya milletvekili Refik Bey (Koraltan) ve beş arkadaşı, 30 Mayıs 1925’te tekkelerin kapatılmasına ilişkin yasa tasarısını TBMM’ye sundu. Koraltan, tasarıyı savunmak için çıktığı kürsüde, kargaşa kaynağı diye suçladığı tekkelerin kapatılmasını önerdi: Esasen türbeler, tekkeler ve zaviyeler gibi evler … memleketin içinde vasıtai idlal ve iğfal (baştan çıkarma aracı) olmuştur. Birer fesat menbağı (kargaşa kaynağı) olmuş ve zaman zaman memleketin, milletin azami zararlarını icap edecek hainane ifsadata (kargaşalara) zemin teşkil etmiştir.7 TBMM, o gün 667 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine (Engellenmesine) ve Türbedarlıklarla Birtakım Ünvanların Men (Yasaklanması) ve llgasına (Ortadan kaldırılmasına) Dair Kanun’u kabul etti. Şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gelecekten haber vermek yasaklandı. 773 tekke ve 905 türbe hemen kapatıldı. Görünürde, bu yasağa iki tarikat uydu: Bektaşilik ve Mevlevilik. Bektaşiler Amavutluk’a, Mevleviler ise Suriye’ye taşındı.8 Nakşibendilik ve Kadirilik ise direndi. Örneğin, 22 Aralık 1930’da İzmir Menemen’de Derviş Mehmet adlı Nakşibendi şeyhi ayaklanarak, Asteğmen Kubilay’ı şehit etti. 1933’te Bursa’da Kozanlı İbrahim ve 1935’te Siirt’te Şeyh Halit ve oğlu Abdulkudüs isyan etti.

1936’da lskilip’te Ahmet Kalaycı peygamberlik ilan etti. 9 Türkçe ezanı protesto eden Ticaniler, Atatürk heykellerine saldırınca 195l’de Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun çıktı. Şeyh Kemal Pilavoğlu, ilkin tutuklandı, ardından Bozcaada’ya sürüldü. Cemaatlerin doğuşu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DlB) “Dini-Sosyal Teşekküller Geleneksel Dini-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Yönelişler” adlı gizli raporuna göre, 1950 yılından önceki baskı politikasından ötürü yeraltına inen tarikatlar, yumuşamanın yaşandığı yıllardan itibaren demek, vakıf ve yasal kuruluşlar etrafında toplanarak, cemaatleşti. Bir Nakşibendi olan Süleyman Hilmi Tunahan, “Süleymancılar” cemaatini kurdu. 195l’de Çamlıca Kur’an Kursu’nu açtı ve ardından Anadolu’ya yayıldı. Bir taraftarı Bursa Ulucami’de “Süleyman Efendi mehdidir,” diye bağırınca, Tunahan ve damadı Kemal Kacar, 1957’de tutuklandı. Tunahan 1959’da ölünce yerine Kacar geçti. Cemaatin Türkiye’de bini aşkın yatılı kız ve erkek Kur’an kursları var.10 Kadiri kökenli Said-i Nursi de “Nur Cemaati”ni kurdu. Bitlis’te 1873’te doğan Nursi, Osmanlı’nın İslamcı kuşağındandı. 1925’te Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra Isparta, Kastamonu, Denizli ve Afyon’a sürüldü. Cemaat, Nursi’nin 130’u bulan Risale-i Nur adlı tefsir kitabından adını aldı. Cemaat üyelerine “Nur Talebeleri” denildi. Nursi’nin 1960’taki ölümünden sonra cemaat bölündü.

11 1938 yılında Erzurum’da doğan Fetullah Gülen, 1966’da vaiz olarak atandığı lzmir’de örgütleme çalışmalarına başladı. 12 Eylül’ün dershanelerde ve özel okullarda yetiştirdiği müritleri Emniyet’e, TSK’ya, MİT’e ve yargıya yerleşti. 2002’den sonra Adalet ve Kalkınma Partisi’ni destekledi. Ergenekon ve Balyoz davaları ile kamuda kıyım gerçekleştirdi. 15 Temmuz 2016’da darbeye kalkışınca, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) diye tanımlandı. Nakşibendi liğin yükselişi FETÖ davaları, devlette ve bürokraside laik bir arınmayı getirmedi. Tam aksine, diğer tarikat ve cemaatler FETÖ’den boşalan kamusal alana gözlerini diktiler. Bilhassa Nakşibendilik ve onun Güneydoğu kolu Menzil etkinlik kazandı. Siirt’te 1902’de doğan Abdulhakim Hüseyni, toprak alıp Adıyaman’ın Menzil köyüne yerleşti ve tarikatını kurdu. Hüseyni’nin ölümünden sonra posta, oğlu Muhammet Raşid Erol oturdu. 12 Eylül’den sonra Erol, Çanakkale’de iki yıl sürgün hayatı yaşadı. Erol l 993’te ölünce, yerine oğlu Abdulbaki Erol geçti.12 Sağlık Bakanlığı ve Emniyet’te örgütlendiği ileri sürülen Menzil’in Tümsiad adlı iş adamları derneği, “Beşir” adlı bir uluslararası yardım kuruluşu ve “Semerkand” adlı televizyon kanalı var. Nakşibendiliğin İstanbul ayağında ise Mehmet Zahit Kotku’nun lskender Paşa’sı yer alıyor. Tarikatın ismi, Kotku’nun 1958’de atandığı Fatih’teki lskender Paşa Camisi’nden geliyor.

Türkiye’nin ilk İslamcı partileri olan Milli Nizam ve Milli Selamet’in kuruluşunu teşvik eden ve Necmettin Erbakan’ı etkileyen Kotku olmuştu. Kotku’dan sonra posta damadı Mahmut Esat Coşan oturdu. Coşan, 28 Şubat’tan sonra göçtüğü Avustralya’da 200l’de öldü. Bu tarihten itibaren lskender Paşa gücünü kaybetti. Ancak Kotku’nun Hakyol Vakfı’ndan yetişenler, kamuda hayli etkinler. 13 Kotku’nun 13 Kasım 1980 günü Süleymaniye Camisi’ndeki cenaze namazını kıldıran kişi, lsmailağa Tarikatı’nın yaşayan lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’ydu. Gazeteci Ruşen Çakır’ın “Metropoldeki Taşra” diye tanımladığı tarikat, adını Ustaosmanoğlu’nun imamlık yaptığı Fatih’teki lsmailağa Camisi’nden alıyor.14 Nakşibendiliğin Karadeniz kolu olan lsmailağa’da, erkekler şalvar ve cübbe, kadınlar çarşaf giyiyor. lsmailağa, “Cübbeli Ahmet” lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü gibi medyatik vaizlerle kitleselleşiyor. Anadolu Yakası’nda ise, 1955’te Erenköy’deki Zihni Paşa Camisi’nde sohbet halkasını kuran Mahmut Sami Ramazanoğlu’nun Erenköy Cemaati var. Ramazanoğlu, 1984’te Suudi Arabistan’da ölünce grubun başına Topbaş ailesi geçti. Esnaflar arasında örgütlenen Erenköy Cemaati, Aziz Mahmud Hüdai Vakfı eliyle uluslararası yardım faaliyetleri yapıyor. Ana gruplar dışında Haznevi, Yahyalı, Işıkçılar, Hakikat ve Norşin gibi Nakşiler de bulunuyor.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir