Ismail Tokalak – Dunyada Gida Teroru

Bizim geçmişte geçirdiğimiz evrim, bugün bizi genetiksel olarak modernendüstrileşmiş yaşama uygun kılmıyor… 1 Önümüze gelen her yemeğin, tükettiğimiz gıdaların hangi yollardan geçerek bize geldiği konusunda ne kadar bilgimiz var? Bunu ne ölçüde soruşturduk? Gıdalarda kullanılan binlerce katkı maddesi, zirai ilaçlar, kimyevi gübrenin kapsamlı bir testten geçirilmeden piyasaya sunulan ilaçları ve türevleri, kısaca modern teknoloji insan sağlığı ve çevre üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Bugün en iyi beslendiğini zannedenlerin çoğu bile aslında kötü beslenmektedir. Modern çağın ürettiği besinler gittikçe sunileştiği, doğallığını kaybettiği için insan genetiğine uygun değildirler. Ayrıca halkın gıda ve beslenme konusunda seçim şansı git gide elinden alınmakta, toplum yediklerinin içindeki besin değerlerinin artık eksik olduğunu ve yerken ne miktarda kimyasallar tükettiğini bilmeden beslenmekte ve bu beslenme şekli birçok hastalığa yol açmaktadır. Bu durum hastalıkların temel nedenlerinin tanımını ve tedavilerini de zorlaştırmaktadır. Ticaretin küreselleşmesiyle artık önümüze binlerce kilometre uzaklardan kurutulmuş bitkisel ürünler, muz, ananas gibi yiyecekler gelmekte, artık sezonu olmasa bile yılın her ayında domates, biber, çilek gibi birçok meyve ve sebze bizim tüketimimize sunulmakta, biz de bunları hiç soruşturmadan tüketmeye çalışmakta, üstüne üstlük çocuklarımıza da yedirmekteyiz. Gıda sistemi küresel bir hal almakta, gıda belli tekellerin eline geçmektedir. Bugün açık ve gizli reklamlar yoluyla işlenmiş gıdalar konusunda korkunç bir çarpıtılmış beyin yıkama bombardımanıyla karşı karşıyayız. Özellikle televizyon reklamları adeta bizim yaşam felsefimizi, tüketim şeklimizi, gıda anlayışımızı şekillendiriyor. 2 Televizyon reklamları, uzaklardan gelen ama işlenerek paketlenip uzun süre raflarda durabilecek şekle sokulan ve bu süreç içinde içindeki mineral ve vitamin değerlerinden çok şey kaybetmekte olan hatta insan sağlığı için zararlı koruyucular ve maddeler ihtiva eden gıdaları, size harika besinler diye sunup büyük bir kitleyi buna inandırabilmektedirler. Bu oyun ve aldatma, küresel ekonominin küreselleşen gıda sisteminin bir parçasıdır. İşleyiş mekanizması ise hiç sağlıklı değildir fakat bunu kontrol eden tekellerin ceplerini doldurma konusunda çok iyi işlemektedir. Sistem tamamen bu sömürü düzeniyle çalışmaktadır. 1990’larda devreye giren GDO’lu tohumlar ve gıda üretimi ise başka sorunları beraberinde getirmektedir. GDO’lu gıdalar sağlıklı değil, oldukça toksin üretiyor, 3 kısırlığa neden oluyorlar 4 ve hatta çeşitli alerjik hastalıklara da neden oluyorlar.


5 Çevreyi onarılması mümkün olmayacak şekilde kirletiyor (crosspollination), doğal ürünleri yok ediyorlar. 6 Biyoteknoloji sektörü, GDO’ların zararsız olduğunu göstermek için her şeyi yapıyor. 7 GDO’lu ürünler, aslında zirai ürünün üretim miktarını uzun dönemde arttırmıyor. 8 Soluduğumuz kirli hava, iç içe yaşadığımız kimyasallar, yediğimiz gıdalardaki hormonlar, vitamin ve mineral eksiklikleri bizi sadece fizikî hastalıklara sürüklemiyor, ruh sağlığımızı da olumsuz etkiliyor. Hormonal dengelerin bozulması, vitamin ve mineral eksiklikleri beyin algılama kapasitemizi, hafızayı ve öğrenmeyi de olumsuz etkiliyor, depresif hastalıkları tetikliyor, kişileri daha saldırgan yapıyor. Bu acı gerçekleri geniş kitlelerin öğrenimine sunmazsak, karar alma merkezinde bulunan mercilere karşı sesimizi duyuramazsak, toplum her geçen gün daha sağlıksız nesiller üreterek işlenmiş gıda ve kimyasal ilaç üreten firmaların elinde bir sömürü aleti, adeta bir kobay olarak kalacaktır. Küresel sistem, insan odaklı değil, her geçen gün artan bir şekilde kâr odaklı olarak çalışmaktadır. Yaşadığımız çağda dünyada insanlığı ve doğayı bekleyen en yakın tehlike; büyük finansal krizlerden, doğal felaketlerden, biyolojik silahların kullanılmasından ya da nükleer bir savaşın çıkmasından daha çok bütün boyutlarıyla doğal dengenin ve tabiatın yok olmasına, çevre kirliliğine ve insan sağlığının bozulmasına neden olan biyoemperyalizm olacaktır. Biyoemperyalizm, topsuz tüfeksiz şekilde insanları gıda yoluyla kontrol altına alıp sömürmek, tüketim sürüleri haline getirmektir. Bu işi de tohumdan soframıza gelene kadar süreçteki gıda zinciri tekelini ellerine geçirerek yapmak üzeredir. Biz yediğimiz gıdaların arkasında dönen politikaları, ta tohumdan başlayarak gıdaların toprakta yetişip de masamıza gelene kadar nasıl bir işlemden geçirildiklerini ve nasıl sağlıksız tüketim maddelerine dönüştüğünü bilmezsek, yalnız kendimizin değil, çocuklarımızın ve doğanın geleceğini de tehlikeye atmış oluyoruz. Gıda konusundaki gerçekleri bilmek en azından geleceğimizi, çocuklarımızı korumaya yönelik adımlar atmamıza da yardımcı olacaktır. 1 Marc Renaud, “On The Structural Constraints to State Intervention in Health”, John Ehrenreich (Edit), The Cultural Crisis of Modern Medicine, New York-London, Monthly Review Press, 1978, s. 106. 2 Harris J.

L., Bargh J.A., Brownell K.D., “Priming effects of television food advertising on eating behaviour”, Health Psychol, Temmuz 2009, 28(4), s. 404-413. 3 Joël Spiroux de Vendômois, François Roullier, Dominique Cellier, Gilles-Eric Séralini, “A Comparison of the Effects of Three GM Corn Varieties on Mammalian Health”, International Journal of Biological Science (Int. J. Biol. Sci.), 2009, 5, s. 706-726, http://www.biolsci.org/v05p0706.

htm; I.V. Ermakova, “Genetically Modified Organisms and Biological Risks”, Proceedings of International Disaster Reduction Conference (IDRC), Davos, İsviçre, 27 Ağustos – 1 Eylül 2006, s. 168–172; Arpad Pusztai, “Genetically Modified Foods: Are They a Risk to Human/Animal Health?”, Action Bioscience, Haziran 2011, www.actionbioscience.org/biotech/pusztai.html; Nagui H. Fares, Adel K. El-Sayed, “Fine Structural Changes in the Ileum of Mice Fed on Endotoxin Treated Potatoes and Transgenic Potatoes,” Natural Toxins 6, No. 6, 1998, s. 219–233; Irina Ermakova, “Experimental Evidence of GMO Hazards”, Presentation at Scientists for a GM Free Europe, EU Parliament, Brüksel, 12.06.2007. 4 A.S.

Baranov, O.F. Chernova, N.Y. Feoktistova, A.V. Surov, “A New Example of Ectopia: Oral Hair in Some Rodent Species,” Doklady Biological Sciences, 2010, Vol. 431, s. 117–120. 5 Aaron Dykes, Melissa Melton, “Rising Food Allergies Triggered by GMO Ingredients In 80% of Groceries?”, Activist Post, 02.02.2014. 6 David A. Bohan, et al., “Effects on weed and invertebrate abundance and diversity of herbicide management in genetically modified herbicide-tolerant winter-sown oilseed rape”, Proc.

R. Soc. B, 2005, 272, s. 463–474, doi:10.1098/rspb.2004.3049, 07.03.2005. 7 Michael McCarthy, “US Firms Tried to Lie Over GM Crops Says EU”, The Independent, 14.10.2003. 8 Jorge Fernandez-Cornejo, William D. McBride, “The adoption of bioengineered corps”, US Department of Agriculture Report, Mayıs 2002, http://www.ers.

usda.gov/publications/aer810/aer810.pdf; Geoffrey Lean, “Exposed: the great GM crops myth; Major new study shows that modified soya produces 10 per cent less food than its conventional equivalent”, The Independent, 20.04.2008; “Genetically Modified Crops: A challenge for Africa”, A report by Environmental Rights Action/Friends of the Earth Nigeria, Mart 2005, Lagos, Nijerya, http://www.eraction.org/publications/eragmoreport.pdf; Fernandez-Cornejo, Jorge and Margriet Caswell, “The First Decade of Genetically Engineered Crops in the United States”, USDA ERS, EIB, No. 11, Nisan 2006 s. 9. KÜRESEL ADALETSİZLİK ve AŞIRI TÜKETİM, SAĞLIKSIZ YAŞAMI ve AÇLIĞI KÖRÜKLÜYOR Dünyadaki gerçek terör adaletsizliğin, hukuksuzluğun, aşırı ve gereksiz tüketimin, açgözlülüğün ve denetimsizliğin yarattığı terördür… Aşağıda ABD’den vereceğimiz basit ve kısa istatistikler, küresel adaletsizliği, aşırı tüketimin doğurduğu sağlıksız ortamı bize en iyi şekilde açıklamaktadır. Amerikalılar, dünya nüfusunun % 5’ine sahipken, dünyadaki enerjinin % 25’ini tüketmektedirler. Amerikalılar günde toplam 815 milyar kalorilik gıda tüketmektedirler. 200 milyar kalorilik gıdayı gereksiz yere fazladan tüketiyorlar. Bu kalori 80 milyon nüfusu bir günde beslemeye bedel.

1 Bu gereksiz kalori tüketimiyle hem hastalıklara yol açıyorlar hem de israf yapıyorlar. ABD Çevre Koruma Ajansı’nın verilerine göre 50 milyon Amerikalı yeterli gıda alıp beslenemezken, 2012 verilerine göre ABD’de günde 36 milyon tondan fazla gıda çöpe gidiyor (Bu rakam 2008’de 27 milyon tondu). 2 Bu durumda ülkenin sağlık bütçesine ve ekonomisine de zarar veriyorlar. Dünyanın dengesini bozuyor, dünyadaki açların sayısını arttırıyorlar. Dünyada her sene 6 milyondan fazla çocuk açlıktan hayatını kaybediyor. 3 İşte gıdayla ilgili bu hayat kayıpları ismi konulmayan, üstü örtülü bir terördür. Dünyada çocukların hayat kaybı rakamlarına AIDS, sıtma, tüberküloz (verem) gibi bulaşıcı hastalıklardan kaynaklanan ölümleri de katarsanız, bu rakam yaklaşık 10 milyona yükseliyor. 4 Son 25 yılda dünyada açlığın, yetersiz beslenmenin neden olduğu hastalıklardan 250 milyon kişi öldü. 5 Bu dram terör boyutlarının çok üzerindedir. Her gün yaşanmakta ve her gün 16 binden fazla çocuk hayatını kaybetmektedir fakat medya bunu fazla gündeme getirmemektedir. Çünkü bu ölümlerin büyük bir kısmı fakir Afrika kıtasında olmaktadır. 6 ABD’de çöpe giden 36 milyon tondan fazla gıdanın % 5’i günde 4 milyondan fazla kişiyi doyuracak kadardır. Bu israfı gelişmiş ülkelerin politikaları körüklemektedir. ABD’de tüketime sunulan gıdaların en az % 40’ı (hatta fazlası) çöpe gidiyor. 7 2012 yılı hesaplamalarına göre bu boşa giden gıdalar senede 165 milyar doların çöpe gitmesi demek.

8 Bu rakam 2007-2008 yıllarında 30-48 milyar dolar arası tahmin ediliyordu. 9 Dünyada da durum fazla farklı değil. Dünyada üretilen gıdanın yarısına yakını neredeyse israf olmakta. 10 Böylece tarımda kullanılan tatlı su kaynaklarının % 80’inin yarısı boşa gidiyor demektir. Toprak ve su, yaşamın temel kaynağıdır. Burada yapılan israfın ve sömürünün getirdiği bozulma çevreye, insan sağlığına, toplumun yapısının bozulmasına kadar yansır. 11 Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, IMF gibi kuruluşların yönlendirmeleri altında birçok bağlayıcı uluslararası anlaşmaya imza atmak zorunda bırakılan ülkelerin, küresel şirketlerin çıkarlarına uymayan bağımsız politikalar geliştirmesi hemen hemen imkânsız bir hal almıştır. Bu politikalar dünyadaki adaletsizliği ve açlığı daha da arttırmaktadır. Bu israflar ve tek yanlı politikalar, bir yandan dünyadaki gıda dengelerini bozarken, diğer yandan da karbondioksit gazından 20 kat daha tehlikeli olan metan gazı salınımını çoğaltmakta, temiz su kaynaklarını kirletmekte ve aşırı üretim daha çok petrol kullanımına sebep olmaktadır. Finansal spekülasyonlar, Dünya Ticaret Örgütü’nün yanlı politikaları ve düzenlemeleri, petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar, özellikle fiyat artışlarının da bir zamanlar zirai ürün ihracatçısı olan ama zamanla ve çeşitli küresel oyunlarla zirai ürün ithal edilir ülke konumuna sokulan gelişmekte olan ülkelerde görülmesi, bütün bu sağlıksız gıda politikalarının sonucudur. İngiliz The Guardian gazetesinin de belirttiği gibi, küresel gıda şirketleri artık günlük 2 dolar gibi düşük geliri olan kitleyi gözüne kestirmiş durumda. 12 Bu şirketlerin pazarlama taktikleriyle dünyanın en ücra köşelerine soktukları yüksek tuz oranlı, GDO ihtiva eden, soya lesitinini yapay şekilde tatlandıran fruktozlu besinler ve bunların dışında bir sürü kimyasal katkı maddesi ihtiva eden sağlıksız işlenmiş gıdaların, gelişmekte olan halklarda şişmanlık (obezite), şeker hastalığı, kalp hastalıkları gibi birçok hastalığı ve alerjileri 13 tetiklediği artık bir gerçektir. Bu sistemde dünyanın biyolojik çeşitliliği kaybolmakta, uzun mesafelerden getirilen gıdaların taşınması sırasında çevre kirlenmekte, bu büyük hacimde ve mevsimi dışında yetiştirilen gıdalar kimyasallara ihtiyaç duyduğundan toprak daha çok verimsizleşmekte, çevre daha çok kirlenmekte ve gıdalar daha sağlıksız olmaktadır. Dünyada gıda fiyatlarının bazen birden artmasının (2007-2008, 2010-2011, vs.) da ardında, düzensizleşen tabiat şartlarının yanında, bu tekelci ve sağlıksız işleyen sistem yatmaktadır.

Küresel düzeni kontrol edenlerin bize kurtarıcı ve açlığa çözüm diye sunduğu GDO’lu gıdalar, çözüm ve sağlıklı değil, toksin üretiyor 14 ve kısırlığa neden oluyor. 15 Çevreyi onarılması mümkün olmayacak şekilde kirletiyor, doğal ürünleri yok ediyor. 16 Biyoteknoloji sektörü GDO’ların zararsız olduğunu göstermek için her şeyi yapıyor. 17 GDO’lu ürünler gerçekte uzun dönemde zirai ürünün üretim miktarını arttırmıyor. 18

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir