Jose Mauro de Vasconcelos – Japon Sarayı

Yağmur yağdığında daha da hüzünlenir, canı hiçbir şey yapmak istemezdi. Sanki uyuşukluk, gün boyu, her yaptığı şeye gelir yerleşir, içini kaplayan sıkıntı tam bir kayıtsızlığa dönüşürdü. Gösterişsiz odasının tek kanatlı penceresinden saatler boyu öylece bakar, yüzünü pencerenin camına dayayarak yağmurun bahçedeki ağaçların yapraklarından damla damla akışını seyrederdi. Kendi kendine bir süre düşüncelere dalar, aynı toprağın içinden değişik türde ağaçların yetişiyor olmasına şaşardı. Ağaçların birbirlerine yakın duran çiçeklerinin hem biçim hem de renk olarak öylesine değişik olmaları da çok hoştu. Hava, griye dönüşüp ortalık soğuk, çirkin bir görünüm alınca, elleri ceplerinde, pardösüsünün yakasını sanki süzgün yüzünü gizlemek istermiş gibi kal9 <­o ı ;: Dl a dırır, sokağa çıkardı. Soluk sarı renkteki düz saçları Q. m � o o ::ı o m o . alnına düşer, narin yüz çizgileriyle mavimsi denecek gözlerini çevrelerdi. Hiçbir amaç gütmeden sokaklar boyunca yürür, � hiçbir şey yapmadan kalabalığın arasına karışıp gio z � :ı:ı ?$ 10 derdi. Parası olduğunda daha iyi bir şeyler yerdi. Parası az olduğunda ise, ucuza çıksın diye küçük bir fincan kahvenin yanında bir simitle yetinirdi. Ya da tanıdık birine, kendisine borç para verebilecek bir dosta rastlayana kadar ağzına bir şey koymazdı. Kaldığı pansiyondaki odasının parasını ödemeyi ara sıra geciktirdiği oluyordu.


Ama iyi bir iş yaptığında da gelecek birkaç aylık kirayı birden öderdi . Pansiyoncu hanım, acıyordu ona; hiç kimseyi rahatsız etmeyen, melekler gibi gülümseyen bir ipekböceğine benzetiyordu onu. Atölye konusunda daha şanslıydı, çünkü atölyenin sahibi olan o yaşlı Portekizli Bay Matias, onun er geç büyük bir sanatçı olacağını, tablolarının çok para edeceğini söylüyor, bu yüzden de kira parası yerine büyük bir alçakgönüllülükle, çizdiği bir deseni ya da yaptığı bir tabloyu, aydınlık bir yüzle, gülümseyerek, kira karşılığı olarak kabul etmekten çekinmiyordu. Bugün hava çok güzeldi. Nisan ayı son derece dengeli gidiyordu; gökyüzünün tüm maviliğine bürünüp soğukların ilk öpücüğünü alıp getirmişti . insanı � a: < en yüreklendirdiği bile söylenebilirdi . Atölyeye gidip bir � şarkıyı saatlerce ıslıkla çalarak resim yapmak geli- < …, “ll o Ama bugün biraz daha fazla oyalanacaktı parkta, � çünkü herkesin dediği gibi nisan ayında gökyüzü da- > :ti � 14 ha bir mavi oluyordu. Bembeyaz kuzu sürülerine benzeyen bulutları bir yana itmiş, daha da mavileşmişti o gün gökyüzü. Güneş, altın renkli ışınlarıyla tatlı tatlı parlayıp çimleri aydınlatıyordu. Boş bir bank bulup oturarak, kimse üstlerine basmasın diye oyuncaklarını dikkatle gölge bir yere koydu, sonra da güneşin ışınlarını daha iyi alabilmek için yüzünü gökyüzüne kaldırıp gözlerini yumdu. Birisi yavaşçacık gelip bankın öbür ucuna oturmuştu . Ama o umursamadı bile, çünkü bank herkesindi, tıpkı güneşin de öyle olduğu gibi . Yüzünün ısındığını hissedince konumunu değiştirerek yanına kimin oturduğuna baktı. Yüzü son derece dingin, saçlarını arkada toplayıp atkuyruğu yapmış orta yaşlı biri, yanı başında oturmuş ona gülümsüyordu. Onun o sevecen gülümsemesine o da karşılık verdi. O yüzün güzel bir resim oluşturabileceğini düşündü, çünkü güneş o simsiyah saçlarında daha bir güzel parlıyor, o yorgun gözlerinde daha çok yansıyordu.

“Buraya .gelmek pek hoşunuza gidiyor, öyle değil mi?” � a: ;,; “Hava güzel olduğunda hep gelirim,” dedi Pedro. � “Sao Paolo gibi bir güzel kentte bu alan kadar güzel yer azdır.” < …., ., o a; u c o ” Her gelişinizde güvercinleri seyrettiğinizi görü- � yorum.” “Evet, seyrederim.” CD ,, e ::J . :::;; ., “Sonra havuzun sularının üzerine eğilip kırmızı � balıklara bakıyorsunuz.” “O da doğru.” ” Sonra da çocukları daha iyi görebilmek için bu köşeye gelip bu banka oturuyorsunuz.” ” Bütün bunları nereden biliyorsunuz?” “Çünkü ben de hava güzel olduğunda hep buraya gelirim.” istemeden adamın ayaklarına bakmış, ayakkabılarının çok değişik olduğu dikkatini çekmişti. Bakışlarını kaldırınca giysisinin de herkesinkinden farklı olduğunu gördü.

Üzeri kırmızı-sarı renkte desenlerle süslü, siyah renkli bir Japon giysisiydi bu. Böyle birinin kimsenin dikkatini çekmemesi ne garipti! şu Japon mahallesinde, hatta özgürlük Caddesi ‘nde kendi tipik giysileri içinde Japonlar gördüğü olmuştu ama … Adamın güzel yüzünü daha dikkatle incelediğinde bu kez onun da Japonlar gibi gözlerinin çekik olduğunu keşfetti. “Çocukları çok mu seviyorsunuz? ” 15 <…. � CD- ;: ., a ” Hayatta en güzel şey çocuklardır,” dedi Pedro. c. O> � !il n o :::ı n O> o !il “Ama onları gerçekten seviyor musunuz? Gerçekten sevdiğiniz konusunda yemin edebilir misiniz?” “Yemin etmeme gerek yok, çünkü kalbimin derin- “- � liklerindeki gerçek bu.” o z en )> :JJ � 16 Uzun süre birbirlerine baktılar. Adam içini çekti: “Ah, bu dediğiniz, gerçekten doğru olabilseydi.” İkisi de sustular. Sessizliği bozan Pedro oldu: “Eskiden en sevdiğim şey çocuk desenleri çizmek, çocuk resimleri yapmaktı .” “Ya şimdi?” “Bilmiyorum. iyi bir şey yapamaz oldum. Pek içimden gelmiyor.” “Yoksa artık sanatınıza inanmıyor musunuz? ” “Şu sıralar, hayır.

” “Neden?” “Bilmem. Eski hevesim kalmadı. Akıp giden zaman … İlgisizlik … Hiçbir şey yapmak istemeyen ellerimin hantallığı. Kimi zaman parmaklarım bir kalem ya da fırça tutmadan haftalar geçip gidiyor.” ” Esin perisine inanmaz mısınız?” ” Doğrusunu isterseniz artık kendime bile inanmıyorum. Sanki artık canım hiçbir şey istemiyor. Sanki yapabildiğimin en iyisini yaptım. Belki de … ” ” Belki de ne?” ” Belki de erişebileceğim en üst düzey buydu. Yani ben ancak bu kadarını becerebildim. Tam bir sıradan- !ık. Başka hiçbir şey değil .” � c( rJ) z o o. � Birden canı sigara içmek istedi, boş ceplerini yok- “‘ o ladı. a; u c o Adam gülümseyerek gömleğinin gizemli cebinden � bir sigara paketi çıkardı. “Bunlardan bir tane denemek ister miydiniz?” .

“O o :; “‘ :::< … Pedro, daha önce hiç görmediği o değişik sigara � paketine baktı . “Korkmayın, alın bir tane. Ben de bir tane içeceğim.” Önce kendi sigarasını, sonra da Pedro’nunkini yaktı. Gözlerini yumup sigaradan bir soluk çekti içine Pedro. Gözlerini yeniden açtığında sanki gökyüzü daha bir mavileşmiş, ağaçların yeşili güneşin ışıltısıyla saydamlaşmıştı . “Çok değişik bir sigara,” dedi. ” Evet, öyledir. insan burada oturup çevresine bakınca, bir ağacın ağaç olmanın ötesinde daha başka bir şey olduğu izlenimini ediniyor. Sanki gökyüzünün basit bir mavilikten öte bir anlamı var. İnsanın üzerine çöken hayatın o yıldırıcı gücü daha bir anlam kazanıyor sanki .” Pedro, yanıt vermeyerek gözlerini yeniden yumdu. O Japon’a kimsenin dikkat etmemesi olanaksızdı. Buraya sık sık gelen kendisinin de onu daha önce görmemiş olması garipti . Ama bunu pek umursamadı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir