Kate McMullan – Ejderha Avcıları 1 – Okulda İlk Gün Surprizi

G üm! Güm! “Kim o?” Fergus harap kulübeden bağırarak sordu. “Bir garip halk ozanı!” dedi şiddetli kar fırtınasının uğultusuna karışan ses. “Garip bir ozan, öyle mi?” dedi Fergus yine bağırarak. “Lütfen! Soğuktan donuyorum!” diye yalvardı ses. “Şaka yapacak halim yok. Üstelik şaka yapmanın zamanı da değil!” “Vah vah, yazık!” dedi Fergus. “Ben de biri kapıyı çalsa da açsam diyordum yani!” 9 Fergus söylenerek kapıyı açtı. Sırtına astığı bohçası ve çalgısıyla her tarafı karla kaplanmış bir adam duruyordu kapıda. Kulaklarından ve burnundan buz saçakları sarkıyordu. Dudakları soğuktan morarmıştı. “Defol, alçak adam!” diye bağırdı Fergus kirli sarı sakallarının arasından. “Yerimiz yok!” Fergus aslında doğru söylüyordu. Harap kulübede eşi Molwena ve on üç oğluyla paylaştığı bir tek oda vardı. Oğullarının on ikisi iriyarı delikanlıydı. Sarı saçları babalarmmki gibi yağlıydı.


Kapıdaki adama kaşlarını çatarak baktılar ve, “Defol! Defol!” diye bağırmaya başladılar. Ancak büyük oğullarından üçüncüsü olan Wiglaf kardeşlerinden farklıydı. Yaşma göre boyu kısaydı. Saçı havuç rengindeydi. Hiçbir yaratığın acı çekmesine dayanamazdı. Fergus kapıyı soğuktan titreyen ozanın suratına çarpmak üzereyken Wiglaf babasının kolunu tuttu. “Bir dakika baba,” dedi. “Domuz ağılında yatsa?” 1 0 “Şarkı söylerim, fal bakarım,” diyerek ozan hünerlerini sıraladı. “Şarkı?. Fal?.” Bunları duyan Fergus homurdandı. “Neyime yarayacaksa!” “Odun da keserim, karları kürerim, domuzlara yem veririm, gübreyi toplarım, yerleri temizlerim, bulaşıkları yıkarım.” Ozan şarkının ve falın dışında yapabileceği her şeyi sayıp döktü. “İyi de, bu saydığın işlerin hepsini bizim evde Wiglaf yapar,” dedi Molwena. “Lütfen!” diye yalvardı Ozan soğuktan takırdayan dişlerinin arasından.

“Başımı sokacağım bir dam altına karşılık mutlaka yapabileceğim bir şeyler vardır.” Fergus sakalını kaşıdı ve Ozan için bir şeyler düşünmeye çalıştı. “Fareleri öldürebilir, Fergus,” dedi Molwena. “Wiglaf bunu yapamıyor.” “Wiglaf farelere acıyor, onları öldürmeye kıyamıyor,” dedi Ozan’a daha diğer kardeşleri. “Wiglaf hamamböceğini ezemez,” dedi bir başka kardeşi. “Hatta bir sineği bile öldüremez.” 1 2 “Wiggi aslmda hiçbir şeyi öldürmek istemez,” diye yakındı üçüncüsü. “Bir keresinde bir örümceğin bacaklarını koparıyordum ve…” “Tamam, kabul!” dedi Fergus birden yüksek sesle. “Konukseverliğimize teşekkür olarak fareleri öldürsün!” Sonra sırıttı ve, “Wiglaf, ona ağılı göster!” dedi. Wiglaf söyleneni yaptı. Sonra da Ozan’a akşam yemeği için Mohvena’nm yaptığı lahana çorbasını götürdü. “Ah! Donan kemiklerimi ancak bu sıcak çorba ısıtabilir!” Ozan çorbadan bir yudum aldı. “Öğğ!” diye bağırdı ve çorbayı tükürdü. “Önce iğrenç gelir,” diyerek Ozan’ı teselli etti Wiglaf.

“Fakat zamanla alışacaksın.” “Açlıktan ölürüm daha iyi!” dedi Ozan. “Delikanlı, ben şunu içmeye çalışırken bir şeyler anlat bari.” Ozan burnunu tutarak çorbadan bir kaşık aldı. “Burada domuzlarla birlikte yatacağın için şanslısın,” dedi Wiglaf. “Ağıl bizim kulübeden D çok daha güzel kokuyor, çünkü babam yıkanmanın deliliğe yol açacağına inanıyor. Bak, bu Papatya.” Ozan’m yanında oturan küçük tombul domuzun başına hafifçe vurdu. “Benim en iyi arkadaşımdır, hatta kardeşlerimden çok daha iyi bir arkadaştır. Kardeşlerim sadece kavga edip burunlarını kanatmaktan hoşlanırlar.” Wiglaf kendi burnunu ovuşturdu. Kardeşlerinden birinin yumruğunun sızısı hâlâ hissediliyordu. “Bütün dertleri benimle. Sürekli saldırıyorlar,” diye ekledi. “Bir de bana çelimsiz, bücür diyorlar, çünkü onlara karşılık vermiyorum.

Çok aptalca am a…” İç çekip devam etti. “Fakat bazen günün birinde güçlü kuvvetli bir kahraman olacağımın hayalini kuruyorum. Bu onlara ne kadar güzel bir cevap olurdu değil m i!” “Şüphesiz olurdu,” dedi Ozan. Ardından çorbanın son kaşığını da içip geğirdi. “Ah! Bu daha iyi oldu. Şimdi, aslanım, güçlü kahramanlarla ilgili bazı hikâyeler biliyorum. Dinlemek ister misin?” H “İsterim, gerçekten!” dedi Wiglaf sevinçle. Wiglaf a daha önce hiç kimse hikâye anlatmamıştı. Onunla pek konuşmazlardı ki zaten. Yalnızca Molwena bulaşıkları yıkamazsa ona gününü göstereceğini söylerdi; o kadar. Bir de Fergus ona ikide bir lahana tarlasında hiçbir işe yaramadığını hatırlatırdı. Eh bunlar da pek dinlenmesi zevkli hikâyeler sayılmazdı! Wiglaf hikâyeyi dinlemek için domuzunun yanma oturdu. Hikâye gerçekten güçlü bir kahramanla ilgiliydi; Gorzil adındaki ejderhayı öldürmeye çalışan bir kahraman. Hikâyenin sonuna geldiklerinde Ozan’m sesi alçalmıştı: “Sonra Gorzil gök gürlemesini andıran bir sesle gürledi. Burnundan şimşekler çıkıyordu.

Ateşin, dumanın ardından ‘ÇATIR… ÇATIR… ÇATIR’ diye bir ezme sesi duyuldu. Ve güçlü bir YUTMA! “Duman dağılınca şövalye atıyla birlikte yok olmuştu,” dedi Ozan. “Fakat Gorzil altın yığınının üstünde oturmuştu ve şövalyenin kılıcıyla dişlerini karıştırıyordu.” “Hayır!” diye haykırdı Wiglaf. 15 “Öyle,” dedi Ozan çocuğa. “Büyükbabam ejderha avcısıydı. Bu olayı gözleriyle görmüştü… Yani görebilen tek gözüyle.” “Peki, sonunda ejderhayı kim öldürdü?” diye sordu Wiglaf. “Ölmedi ki,” dedi. “Gorzil hâlâ capcanlı.” Ozan düşünceye dalmıştı. Sonunda konuşmasına devam etti: “Büyükbabam her ejderhanın zayıf bir noktası olduğunu söylerdi. Örneğin Kara Tütsü… Bu ejderha sırf oyun olsun diye yıllarca köyleri ateşe verdi durdu. Sonra bir gün Sor Gilford dilini tutamayıp ağzını açtı ve, ‘Kara Tütsü Kara Tütsü, seni şapşal canavar. Elbet bu âlemde senden güçlüsü de var!’ dedi.

Bu söz Kara Tütsü’nün içine öyle bir oturdu ki, anlatamam. Çeşme gibi akan gözyaşlarıyla yere yığıldı. Sör Gilford’un başını kesip kopardığının farkına bile varmadı.” “Ejderha Gorzil’in zayıf noktası neydi?” diye sordu Wiglaf. “Bunu,” dedi Ozan, “kimse bilmiyor.” Çalgısını eline aldı. “Gorzil ile ilgili bir şarkı yazmıştım. Dinle:

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir