Kate McMullan – Ejderha Avcıları 14 – Domuz Latincesi Sadece Domuzlar icin Değil

Wglaf sandviçinin üst parçasını kaldırdı; altında kahverengi tel tel bir yığın vardı. “R en ç-iğa y!” diye haykırdı, Domuz Latincesi konuşarak. “İğrenç demek istedin sanırım,” dedi Angus. “Nedir o?” “Hendekotu salatası,” diye cevap verdi Erica, “Tava nın en yeni yemeği.” Sandviçini iştahla ısırdı. Erica EAO ile ilgili her şeyi seviyordu; yemekleri bile. “Renç-iğay!” diye mırıldandı Wiglaf. Domuz Latincesi ni evcil domuzu Papaty a ’dan öğrenmişti. Artık kendisi de kolaylıkla konuşabiliyordu. Bir büyücü, Papatyaya Konuşma Büyüsü yapmıştı. Aslında Papatya’nın İngilizce ko­ nuşması gerekiyordu. Ama Papatya ağzını açtığında, Domuz Latincesi konuşmaya başlamıştı! Bunda şaşılacak bir şey yoktu, çünkü büyücü Zelnok’tan başkası değildi. En basit Siğil Gitsin ya da Artık Horlama büyülerini bile hatasız yapamıyordu. Konuşma Büyüsü ise onun güçlerinin ötesindeydi. “Iyyy!” Angus tabağını öteye itti.


“Annemin bu ay bana koca bir kutu yiyecek göndermesi iyi olmuş.” Angus tüniğinin cebinden bir Ortaçağ Lokumu çıkarırken W iglaf imrenerek baktı. Ah Angus paylaşmayı sevseydi! Ama ne yazık k i… sevmiyordu. “Eski okulumda arpa kepekli sandviçler yerdik,” dedi Janice. “Tadı berbattı ama bu hendekotlu sandviçler daha da kötü.” “Prenses Kolejinde,” dedi Cimcime, “her gün prenses-ve-bezelye çorbası içerdik.” İç çekti. “Pek fazla sevmezdim ama şimdi o çorbadan bir kâse içebilmek için zümrütümü verirdim î ” “D ikkat!” diye seslendi Müdür Mordred, EAO yemek salonuna girerken. Kırmızı kadife cüppesinin eteği yerleri süpürüyordu. Başından kaim bir saç tutamı sallanıyordu. Bütün parmaklarında parıltılı altın yüzükler vardı; başparmakları da dahil. Wiglaf ve diğer öğrenciler ayağa kalktılar. “Rahat!” diye bağırdı Mordred. “Bir haberim v ar!” Yemek salonu o kadar sessizleşti ki W iglaf 1. Sınıf masasının altında kırıntılar için dövüşen farelerin sesini duyabiliyordu.

Mordred in menekşe rengi gözleri heyecanla parladı. “Okul tatilleriyle zaman harcamayı sevmem.” “Bu haber değil ki Mordred Amca,” dedi Angus. “Okula bir gün bile ara veremediğimizi hepimiz biliyoruz zaten.” 7 “Ejderha Biçenler Okulu’nda,” dedi Janice, “yazın bütün bir hafta tatil yapardık. ” “Sessizlik!” diye bağırdı müdür. “Bütün çocuklar,”yeni kızlara gülümsedi, “ve hanımlar için bir hediyem var.” Altın dişi öğle güneşinde parladı. “Yarın, Cumartesi ve Pazar günü,” diye devam etti, “çok önemli bazı insanlar EAO’da toplantı yapm aya geliyorlar.” “Sir Mızrakkafa da geliyor mu?” diye sordu Erica, hevesle. Ünlü şövalye onun kahramanıydı. Geçici Kızlar Yatakhanesindeki ranzasının yanındaki duvarda, Sir M ızrakkafayı bir ejderhayı öldürürken resimleyen bir duvar halısı asılıydı. “Hayır, buraya gelen kişiler… öğretmenler,” dedi Mordred, çabucak. “Evet, öğretmenler. Onlara daha ıyı öğretmen olmayı öğretmem için buraya geliyorlar.

Dolayısıyla sizler üç günlük bir tatil yapacaksınız. Evlerinize gidin.” “HEEEY!” diye bağırdı çocuklar. Hepsi çok sevinmişti. Çıkardıkları gürültü yüzünden 1. Sınıf masasının altındaki fareler ürktüler ve hemen deliklerine kaçıştılar. Ev! W iglaf çok uzun zamandan beri evini hiç görmemişti. Annesi Mohvenayı ve babası Fergus’u görecekti; ve on iki kardeşini. EAO’da onca zaman Tava’nın yemeklerini yedikten sonra, Mohvena’nm lahana çorbasından bile büyük bir kâse dolusu yemek için sabırsızlanıyordu. “Bunda bir tuhaflık var,” dedi Angus, neşeli çığlıklar yatışırken. “Mordred Amca öğretmenler daha iyi olsun diye parmağını bile oynatmaz.” “Yatakhanelerinize gidin ve çantalarınızı hazırlayın,” dedi Mordred. “Yataklarınızı yapın. Yatakhaneleri tertemiz bırakmanızı istiyorum.” Kum saatine uzandı ve ters çevirdi.

“Herkesin bir saat içinde gitmiş olmasını istiyorum. Haydi!” Wiglaf ve diğerleri yemek salonundan koşarak çıkarken, “Tatil! Tatil!” diye bağırıyorlardı. Çocuklar ranzalarına koştular. Kızlar, Geçici Kızlar Yatakhanesi ni erkek çocukların yatakhanesinden ayıran çuval bezinden yapılmış perdenin arkasında gözden kayboldular. Erica yatağının altına uzandı ve Mızrakkafa Yolda Valizi setinden en büyük parçayı kaptı; altında tekerlekleri ve tutacak yeri olan dev gibi bir sandıktı. Eşyalarını toplamaya başladı. W iglafın sandığı ya da çantası yoktu. Battaniyesini yatağının üzerine açtı ve birkaç parça eşyasını içine atmaya başladı; paslı kılıcım ve şanslı paçavrasını da ekledi. “Eve gittiğimde kızıl midillime bineceğim,” dedi Cimcime, moda dergilerini ve süslü eşyalarını toplarken. “Ben Ayaktırnağı Fuarı’na gideceğim,” dedi Torba. “Ve falıma baktıracağım.” “Ben saraya gideceğim ve kraliyet ziyafetine katılacağım,” dedi Erica. Sir Mızrakkafa duvar halısını yuvarlayıp rulo yaptı ve sandığına yerleştirdi. Sir Mızrakkafa zırhını da sandığa ekledi. “Peki ya Pinwick’te ne yapacaksın Wigı?” “Ben…” Wiglaf durdu.

Tatilini muhtemelen yağlı bulaşık suyuna dizine kadar batmış halde annesinin çorba tenceresini ovalayarak geçireceğini söylemek istemiyordu. Ya da lahana toplayarak. Veya leş gibi kokan on ıkı kardeşiyle birlikte ağıla tıkılmış halde, babasının berbat şakalarını dinleyerek. “Sanırım biraz meşgul olacağım, dedi sonunda. “Ben geç saate kadar uyuyacağım,” dedi Angus. “Ve kahvaltıda vişneli turta yiyeceğim.” “Angus,” dedi Erica, “bana annenin Batı Koyundibi’ne gittiğini söylememiş miydin? Angus’un gülümsemesi kayboldu. Unutmuşum!” diye inledi. Annem kuzeni Leydi Sürüçobanı’nı ziyaret ediyor. Ah ne yazık! Eve gidemem!” “O zaman benimle birlikte saraya gel, dedi Erica, alet kemerinin tokasını takarken. ~ n * Angus burnunu sildi. “Gerçekten mi?” Erica başıyla onayladı. “Şef Piyer, her öğünde sana bir vişneli turta pişirebilir.” “Kremalı m ı?” diye sordu Angus. “Kremalı,” dedi Erica.

“Annemler Ejderha Biçenler Okulunda ağabeyimi ziyaret etmek için Veliler Haftasonu’na katıldılar,” dedi Janice. “Bana da yer var mı?” Elbette,” dedi Erica. “Sarayda tam 435 oda var, istediğini seç.” W iglaf’a döndü. “Sen de bizimle gelmek ister misin, Wigi?” W iglaf tereddüt etti. Ailesini görmek istiyordu. Ama şimdi gerçek bir sarayda kalma fırsatı yakalam ıştı! Hem de vişneli turtalar pişiren bir aşçısı vardı! Sarayda insanın bulaşıklarını bile başkası yıkardı. 435 odadan birinde tek başına kalabilirdi! W iglaf daha fazla karşı koyamadı. “Ah… ama Papatya?” dedi. “Onu burada bırakamam.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir