Kolektif – Kur’an’da Övgüyle Bahsedilen Kadınlar

Kur’an’ın ana konularından biri insan tabiatıdır. İnsanın tabiatı Kur’an’da farklı örnekler verilmek suretiyle işlenir. Kur’an’ın özelliği itibariyle ayrıntılara girmemesi ve konular işlenirken genellik ifade etmesi sebebiyle konuların temellendirilmesi Kur’an ayetleriyle olsa da İslam Tarihi kaynaklarına da müracaat edilmiştir. Öte yandan müfessirlerin görüşlerini incelerken bu tefsirlerde yer alan israili rivayetleri de ayrıca tahlile tabi tutmaya çalıştık. Çalışmanın adlandırılmasında “Kur’an’a göre” ifadesinden özellikle kaçınılmıştır. Bu ifade esasen oldukça iddialı bir yaklaşımdır. Çünkü konu ile ilgi bilgiler ayetlerle anlatılsa da, anlatılan doğrudan Kur’an değil, insanın Kur’an’dan anladığı şeylerdir. Dolayısıyla böyle bir çalışmada Kur’an ayetleri doğrudan ve yalnızca sunulmamakta, araştırmacının yorum ve yaklaşımlarıyla anlatılmaktadır. Diğer yandan konu ile ilgili müstakil olarak neşredilmiş, Bekir Topaloğlu’nun “Kur’an’da Kadın”; Hidayet Şefkatli Tuksal’ın “Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri”; Bayraktar Bayraklı’nın “ İnsan Sevgi ve Temel Haklar” gibi araştırmalar çalışmamıza katkısı olacağı düşüncesiyle yeri geldikçe referans olarak kullanılmış ve bununla farklı araştırmacıların görüşleri alınarak konuya genişlik kazandırılma gayesi güdülmüştür. 2. Çalışmanın Amacı Kur’an’da kadın konulu araştırmalar mevcut ise de, Ku’an’da Övgüyle Bahsedilen Kadınların bir arada zikredildiği ve örneklikleri açısından incelendiği müstakil bir eser bildiğimiz kadarıyla mevcut değildir. Bu alandaki boşluğun doldurulmasına bir katkı sağlamak düşüncesiyle böyle bir çalışmayı yaptık. Her toplumda kadına yüklenen değer farklılık arz etmektedir. Ancak Kur’an, kadının konumu hakkında genel bir mantık vermiş ve tarihte yaşamış birtakım kadınların yaşamlarından da örnekler vermiştir. Dolayısı ile kadının konumunun toplumlar tarafından değil, bizzat Allah Teala tarafından nihai olarak belirlendiğinin ortaya konulması amacıyla böyle bir çalışmayı yapmayı uygun gördük 5 3.


Çalışmada İzlenen Metot Tüm bilimsel alanlarda olduğu gibi, Tefsir de de metodun önemli bir yeri vardır. Çünkü bilimsel bir araştırmada belirli bir metot izlenmeden ilmi sonuçlara ulaşmak mümkün değildir. Çalışmamızda öncelikle semavi ve gayri semavi dinlerin kadına bakışlarını incelemek suretiyle mukayese etmeye çalıştık. Müfessirlerimizi geleneksel ve çağdaş ayrımı yapmak suretiyle kadınla ilgili ayetlerin yorumlanmasında farklı görüşleri karşılaştırmaya gayret ettik. Konularla ilgili ayetleri izah ederken ayetlerin yorumlarında öncelikle muteber tefsir kitaplarından yararlandık. Ayetlerin anlam ve çevirilerinde çoğunlukla Diyanet Vakfı’nın heyet tarafından tercümesi yapılan Kur’an mealini kullandık. Bunların yanı sıra İslam’dan önceki ilahi dinlerin kitaplarından zaman zaman nakiller yapılmak suretiyle mukayese imkânı elde etmeye çalıştık. Ayrıca İslam tarihi ile ilgili farklı çalışmaları incelemek suretiyle çalışmaya genişlik sağlamaya gayret ettik. Çalışmanın birinci bölümünde gayri semavi ve semavi dinlerde kadının konumunu ele alarak bu dinler arasında mukayese yapmaya çalıştık. Bu bize tarih boyunca istismara maruz kalan kadının Kur’an’la gerçek değerini nasıl bulduğunu ortaya koyabilme fırsatı sağlamıştır. İkinci bölümde, Kur’an’da genel özellikleri zikredilen övülmüş kadınları tesbit etmek suretiyle belirgin ve övgüğe değer davranışlar üzerinde durmaya çalıştık. Çalışmanın Üçüncü bölümünde ise, Kur’an’da ismen ya da işareten atıfta bulunan övülmüş kadınların kimler olduğunu tesbit etmeye çalışırken Allah’ın övgüsüne mazhar olan davranışların neler olduğunu ortaya koymaya çalıştık. Bu bölümde ele aldığımız övgüye değer kadınları incelerken incelediğimiz müfessirlerin genel olarak israili rivayetleri ele aldığını söylememiz yerinde olacaktır. Zira bu konu da daha çok israili kaynaklarda rivayetler bulunmaktadır. Müfessirler nasıl ki bu konuda bilgi verme amacıyla israili rivayetleri kitaplarına almışlar ve bu rivayetlerin doğruluğunu iddia etmeden bize ulaştırmışlarsa bizde israili rivayetleri çalışmamızda zikrederken aynı amaçla aldık.

Rivayetlerin doğru veya yanlış olması her zaman tartışmaya açıktır. Çünkü bu konuda verilen bilgiler sahih kaynaklarda sınırlı olarak geçmektedir. 6 1.BÖLÜM SEMAVİ VE GAYRİ SEMAVİ DİNLERDE KADIN Kur’an’da kadının konumu ve Kur’an’da övgüyle bahsedilen kadınların özelliklerini zikretmeden önce, İslam öncesi tarihi süreçte kadının durumu ve bulundukları toplumlarda statülerinin ne olduğuna değinmekte yarar görmekteyiz. 1.1.Gayri Semavi Dinlerde Kadın: Tarih boyunca çeşitli toplumlarda kadının farklı statülerde bulunduğu, anaerkil aile yapısının geçerli olduğu bazı ilkel topluluklarda kutsallaştırıldığı, bazılarında ise erkeklerle eşit statü ve haklara sahip bulunduğu, ataerkil topluluklarda çoğunlukla erkeklere göre ikinci derecede bir statü taşıdığı ve hatta bazı kültürlerde hemen hemen hiçbir hak ve değere sahip olmadığı genel bir tesbit olarak söylenebilir. İslam’ın doğuşuna kadar dünyanın çeşitli bölgelerinde kadının durumuna ve toplum içerisindeki statüsüne kısaca bir göz atacak olursak; Hitit döneminde, kadın Ön Asya’daki hemcinslerinden daha iyi durumda idi. Ticari hayatta aktif rol alan kadın, medeni hukuk kuralları açısından erkeğe eşit idi. Hitit kült ve çevresinde kadınların çok yaygın işlevleri vardı. Hatta Hitit yasasında kral ve kraliçe eşit sayılırdı. Eski Yunan’da kadınların hiçbir politik hak ve yetkisi yoktu. Miras erkek çocuğuna düşerdi. Roma’da kadınlara kamu hukuku alanında hiçbir hak tanınmamıştı. Devlet kurumlarında görev alamıyorlardı.

Özel hukuk alanında da hakları kısıtlıydı. Kız evlat aile dinini devam ettiremeyeceği için pek makbul sayılmıyordu. Bütün Budist ekollerde erkek hakimiyeti söz konusu idi. Eski hint hukukuna göre kadın, evlenme, miras ve diğer alanlarda hiçbir hakka sahip değildi. Eski Türklerde ataerkil aile tipi hakim ise de kadın, çağının diğer kadınlarına göre daha iyi bir konuma sahip idi. Poligami olmakla birlikte, monogami yaygındı ve eş seçmede kadınlarda söz sahibi idi. İslam’ın doğuşu sıralarında Arabistan yarımadasında kadın adeta erkeğin şehvetini tatmin vasıtası sayılırdı. Evlenme, aile kurma ve boşanma düzeninden ve miras hakkından mahrumdu.1 Yaptığımız bu kısa açıklamadan anlaşılıyor ki İslam’ın gelmesinden önce dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir döneminde vahiyden uzak olarak yapılan kanun ve düzenlemelerde kadına değer verilmemiş ve kadın bir eşya gibi telakki edilmiştir. İslamdan önce ilahi kaynaklı ancak muharref olan yahudilik ve hristiyanlıkta kadının durumuna bakacak olursak; 1.2. Semavi Dinlerde Kadın 1.2.1. Tevrat’ta Kadın: Yahudilikte kadının rolü eski dönemlerden beri var olan ataerkil toplum yapısına uygun olarak şekillenmiş, sosyal fonksiyonlar cinsiyete göre tesis edilmiştir.

Tevrat’ta kadının yaratılışı ile ilgili iki kıssadan birincisine göre kadın erkeğe eşittir ve ikisi de Tanrının suretinde yaratılmıştır. 2 İkinci kıssaya göre ise kadın erkeğin kaburga kemiğinden ve onun yalnızlığını gidermek için yaratılmıştır.3 Kadının erkekten yaratılmasının sebebi aynı bütünün parçaları olmaları dolayısıyla birbirlerine bağlanmaları 4 , parça bütüne tabi olduğu gibi kadının erkeğe tabi olmasıdır. Bu tabi oluş kadının yasak meyveyi yemesi ve eşine de yedirmesi sebebiyle daha da ön plana çıkmıştır. Tanrı emre itaatsizliği yüzünden kadını cezalandırmış, zahmetini ve gebeliğini daha da çoğaltacağını, ağrı ile evlat doğuracağını, arzusunun kocasına karşı olacağını ve kocasının da kendisine hakim olacağını bildirmiştir.5 Kadının erkekten sonra ve ondan bir parça olarak yaratılması, erkeğin kadına ad koyması, erkeğin hakimiyeti ve kadının ona boyun eğmesi olarak yorumlanmaktadır. Kitab-ı Mukaddes geleneğinde erkek kadının efendisidir. İbranicede kocaya verilen isimlerden biri de “baal” dir ki efendi anlamındadır

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir