Mustafa Pala – Tilki ile Leylek

Bahar mevsimi, bütün güzelliği ile geri dönmüş. Çiçekler açmaya, kuşlar şarkı söylemeye başlamış. Tarla kuşlarının da keyiflerine diyecek yokmuş. İki tarla kuşu, çiçekler arasında uçup şarkı söylüyormuş. Tarla kuşlarından birisi çok meraklıymış. Her çalıya, ağaca konar, onlarla konuşurmuş. Tanımadığı, bilmediği ağaçlara konup onlarla konuşurken bazen zor durumda kaldığı da oluyormuş. Ama o, bu huyundan bir türlü vazgeçemiyormuş. Meraklı tarla kuşu: “Gülden güzel bir günde, Dünyayı güller sarmış. Hiç bitmeyen bir bahar gibi, Bahçemizde güller açmış.” diye şarkı söylüyormuş. Meraklı tarla kuşu, bir gün bahçenin içindeki bir ağaca konmuş. Onu gören arkadaşı: –Hey meraklı arkadaşım, o ağaca konma! Çünkü orası bir avcının bahçesi, demiş. Meraklı tarla kuşu: “Ben meraklı bir kuşum, Dağlarda dolaşırım. Ben asla yalan söylemem, Doğruluktur benim işim.


” diye şarkı söylemeye devam etmiş. Meraklı tarla kuşu, arkadaşının uyarılarına hiç dikkat etmemiş. Arkadaşının söyledikleri bir kulağından girmiş, diğer kulağından çıkmış. O sırada avcı, evinin balkonundan tarla kuşlarını seyrediyormuş. Avcı, hemen bahçeye inmiş. Bahçenin duvarından düşen taşları yerine koyuyormuş. Bu sırada, tarla kuşunun bulunduğu ağaca iyice yaklaşmış. Avcıyı gören tarla kuşu yine merakını yenememiş. Avcıya yaklaşmış: – Hey, sen kimsin, diye sormuş. Avcı, meraklı tarla kuşunu güler yüzle karşılayıp: – Görmüyor musun? İşte bu bahçenin sahibiyim, demiş. Tarla kuşu: – Demek ki bu kocaman yer, senin bahçen! O hâlde çok zengin olmalısın, demiş. Avcı: – Evet, bu gördüğün meyveleri satacağım. Kazandığım paralarla buraya kocaman bir kuş kenti kuracağım. Kentin içinde her çeşit kuş olacak, demiş. Tarla kuşunun merakı daha da artmış.

Gözlerini fal taşı gibi açıp avcıya bakmış: – Sen ne dedin? Bu bahçeye kuş kenti mi kuracaksın, diye sormuş. – Evet, tabi ya! Buraya kuş kenti kuracağım. Şu gördüğün minik evlerin hepsi birer kuş sarayıdır, demiş. Bahçenin duvarını onarmaya devam etmiş. Tarla kuşu, meraktan neredeyse çatlayacakmış. Olayı bir elma ağacının tepesinden izleyen arkadaşı, onu tekrar uyarmış: – Hey, sana ne başkasının kasabasından kentinden. Gel, şu merakı bırak. Başkasının işine burnunu sokma, demiş. Ama meraklı tarla kuşuna lâf anlatamamış. Avcı da duvar ile uğraşmaya devam ediyormuş. Meraklı tarla kuşu, avcıya biraz daha yaklaşmış: – Çok ilginç bir düşünce! Burası kuş kenti yapılırsa herhâlde çok güzel bir yer olur. Ama merak ediyorum, acaba yaptığınız yuvalara her kuş sığacak mı, diye sormuş. Avcı bıyık altından gülmüş: – Ohooo, söylediğin şeye bak! Ben yılların ustasıyım, hiç daracık yuva yapar mıyım, demiş. Tarla kuşu, merakını yenemeyip yuvanın içine doğru bakmış. Avcı: – Hadi hadi, gir içeri de bak! Bu minik sarayların ne kadar güzel olduğunu görsen şaşıracaksın, demiş.

Meraklı tarla kuşu, kuş tuzaklarından birinin kapısından içeri girmiş. Avcı, tuzağın kapısını kapatmış. Minik kuş içeriye hapsolmuş. Tarla kuşu bu duruma çok üzülmüş: – Eyvah! Nasıl da beni kandırdı! Sarayı görmeyi beklerken tuzağın içine düştüm. Avcının sözlerine nasıl da kandım, demiş. Kurnaz avcı, tarla kuşunun sızlanmasına aldırmamış: – Sevgili kuşum, her söze kanma. Dinlediklerini önce değerlendir, araştır. Çevrende bulunanlara akıl danış. Onların fikirlerini al. Sonra yapacağın işe karar ver. Aceleyle ve düşünmeden bir iş yapmaya kalkışanlar, sonunda zarar eder. Bazıları, her şeyi merak eder. Merak ettikleri şeyleri yapmaya kalkışırlar. Bu nedenle başları beladan kurtulmaz, demiş. Tarla kuşu: – Sevgili avcı, şu anda ne desen haklısın! Merakım yüzünden düştüğüm durumu görüyorsun.

Ben bu olaydan dersimi aldım. Ne olursun, şimdi beni affet! Bırak da gideyim, diye yalvarmış. Avcı: – Umarım, bu sana iyi bir ders olmuştur. Bundan sonra daha dikkatli olursun, demiş. Meraklı tarla kuşunu özgürlüğüne kavuşturmuş. Tarla kuşu da bundan sonra daha dikkatli davranmış.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir