Olivier Bloch – Materyalizm

Felsefe pratiğinde -izm ve -ist’le biten sözcükleri özdeş kabul etme alışkanlığına sahibiz. Bunun böyle olması çok zaman almıştır. Bu tür kullanım, klasik çağın pek de uzağına düşmez. Başlangıçta bu sonekler, bir işle o işi yapanı belirtirken, daha sonra büyük adamların taklitçilerini, yandaşlannı ve bunlann konumlarını veya herhangi bir tarikatİn müritlerini ve o tarikatin kendisini belirtir duruma geldiler. Bu şekilde kavramlaştınlmış bir kaynağın tarafında o]unduğunu belirtmek için sözü geçen soneklerin soyut bir terime veya daha sık görüldüğü gibi türe_miş bir sıfata eklenmesi ancak 17. yüzyılda yaygınlaşır. Undividualiste, individualisme; rationa]iste, rationalizme; humaniste, humanisme). * “Materyalizm” bu kuraldan kurtulamaz: Göreceli olarak yeni olan bu sözcük, çok öncenin doktrinlerini de niteler. Geçmişten gelen böylesi bir kullanırnın bazı sorunlar doğurduğu bir gerçektir. Bir düşünceyi tanımlamak için, düşünenin hiç yararlanmadığı, üstelik anlamını bilmediği bir sözcük hangi noktaya dek ku11anılabilir? Sözcüklerin onlarla birlikte, içlerinde doğmuş olduklan daha eski düşünce sistemlerine özgü bu ku11anım, modem düşünce sistemlerinde hangi noktaya dek anlamı boz- madan yeralabilir? Bu tür sorunlar, felsefe tarihinin bütün sorunsaHarının tam göbeğinde bulunurlar. Böyle bir anlam kayması kaçınılmaz olsa da, felsefe birliğine zarar vermedikçe engellenmese de, eski ve yeni düşünce sistemleri arasında uzayıp giden iletişimden yoksun tartışmalara yolaçması tehlikesi vard2r. Sözcüğü kuHamrken gereken ihtiyat en az bu tartışmalardaki kadar olmalıdır. “Materyalist” ve “materyalizm” terimlerinin ortaya çıkış koşuHanna ve bu koşullardan kavramın içeriği ile onun kullamm gerekçeleri hakkında bize bilgi verecek olanlarına öncelik tanımamızın nedeni budur. I. Üç Diyalog George Berkeley’in les Dialogues entre Hylas et Philonous (Hylas ve Philonous’un Konuşmalan), Henry More’un Diuine Dialogues (Tannsal Konuşmalar) ve Platon’un Sophiste (Sofıst) adlı eserlerine bir gözatmak terimin varlığında olduğu kadar yokluğunda da kavramın içeriği hakkında bizi aydınlatabilir.


Üç tane olan Berkeley’in diyaloglannda (1713) Philonous, maddesel bir özün varlığını algılanamaz, zihinden ba{tımsız ve zihin tarafından algılanan duyulur gerçek1ik1erin temeli olarak koyan Hylas’ın tezine karşı çıkan ki bu tez, Descantes gibi mekanikçi ve Locke gibi deneyci modern düşünürlerin tezidir. Philonous’un yani yazann sözcüsünün “materyalist” olarak nitelediği ve yararsızlık adına ya da daha do(trusu “madde” kavramının anlamdan yoksuniuğu adına bu tezin karşısına kendi immateryaHzmini (özdeksizcil:ik), başka bir deyişle düpedüz maddenin varlığının inkanm koyar: Duyulur şeylerin tüm gerçekliği onların “algılanabilir” olu şuna indirgenir ve en temel gerçeklik algılayan varlıkların, sonlu insan zihninin ve daha temel olarak tanrısal aklın gerçekliğidir. Materyalist-rnateryalizm ve özdeksizci-özdeksizcilik terimlerinin, Philonous-Berkeley’in tanrıbilirnci ve düşünürlerin geleneksel doktrinlerinin karşısındaki tezin{ belirler ve doğrular duruma geldiği üçüncü diyalog sırasında ortaya çıktıklarını belirtmeliyiz: Bu tür terirolerin doğal yerlerini koruduğu yalnızca kuramsal ve teknik bağlam. İkinci olarak, daha önceki yıllarda düşüncenin üstünlüğünü ya da biricikliğini ifade etmek için kullamlan “immateryalizm” teriminin yerini “idealizm” alırken, “materyalizm”in “maddenin varhğına inanma” anlamı yerini maddenin üstünlüğüne veya maddeyi tek gerçek olarak kabul etmeye bırakmıştır. Bu kullanırnların eskiliği, 1702 yılında yayınlanan “Epiküros ve Platon gibi gelmiş geçmiş en büyük materyalistlerin ve idealistlerin varsayımlanndaki iyi olan her şey”le kendi doktrininin buluştuğunu açıkladığı Repliques aux Reflexions de Bayle (Bayle’ın Düşüncelerine Yanıtlar) adlı Leibniz eseriyle doğrulanmıştır. Bu yerine kullanımlar ve anlam değişiklikleri bir ahşkanhğa tepki göstermek içindir; Berkeley’in terminolojisinin ayırdedici nitelikleridir ve onun felsefi amacından ayn düşünülmezler. Ama Berkeley’in bu kullanıma gösterdiği üstü örtülü tepki Leibniz’in ve öncülü bazı İngiliz düşünürlerinin tepkisinden zayıf olmuştur. Aslında Berkeley’in diyaloglarının biçimini “Cambridge’in Platonculan” okulunun seçkin bir üyesi blan Henry More’un yanm yüzyıl önce derlenmiş diyaloglanndan esinlendiği ortadadır. Oysa, materyalist sözcüğüne (Dialogues Theologigues, 1668) Diuine Dialogues, (Tanrıbi1imsel Diyaloglar, Tanrısal Konuşmalar) adlı eserin başlangı9 cında bile rastbyoruz. Metin, kişiliklerin tanıtımıyla başlar; isimler Yunanca kökenieri itibanyla kişiliklerinin rollerine uygun ·anlamlar taşırlar: Sophron, “Sa�duyu insanı”; Cuphophron, “Hafif düşünceli”; Bathynous, “Derin düşünüş” ve iyi ahlaklı, akıllı bir materyaliste de “Maddeyle yüklü” anlamına gelen Hylobares ismi verilmiştir. “Düşünce dostu” Philonous’un, “Madde” Hylas’ı önce reddedip sonra inandırmaya çalışması gibi, Maddeyle yüklüHylobares’in, Derin düşünüş-Bathynous ve Sağduyu-Sophron tarafından yola getirilmesi bu eserin adlandlrma biçimi dışında, gelişim biçimi açısından da Berkeley’e örnek oldugunu gösterir. Zira More Hylobares’i materyalist olarak nitelerken sözcüğe, bize yabancı hiçbir yanı olmayan bir an lam yüklüyordu: İlk satırlarda, genç Hylobares’in gelişini haber veren Cuphophron’a Sophron onun, “Bu dünyada olup da madde ve cisim olmayan hiçbir şey yoktur- Kendi doğası nedeniyle doğru ya da yanhş olan hiçbir şey yoktur-Bütün zevkler aynı derecede birbirine eşittirler” gibi tezleriyle eleştirilen zat olup olmadı�m soran ki bu istenmeyen ve çekilmez zat aracıh�yla More Hobbes’u hedeflemektedir kuşkusuz. Cuphophron arkadaşım, onun şu azılı töretammaz değil ama çok sevimli, materyalist oldugu kadar hayatının katıh� ve ödünvermezliğiyle tam bir töreci olduğu konusunda rahatlatır. Metnin devammda Hylobares’in fiziki dünyanın hareket yasalarınm oyunuyla meydana geldiğini, muhataplarının onun savundugu “evrenin sonlulugu”na ve “ilk nedenler”e karşı çıkarak Tannsal İnayeti kanıtiadıklan bir kartezyen olduğunu anlanz. Diyalogların gerisinde Hylobares, dünyanın en iyi iradesine ikna 1 olmak için kendini bırakır.

Modem manada materyalist sözcüğünü ku11aro nan 1666’da kaleme alınmış bu eser, sözcü�n ortaya çıkışından çok az bir zaman sonraya denk düşüyor olmalı. ileriki yıllarda terime, More’un kullandığı biçimlerden b$msız, o eski yananlamlanyla birlikte ve farklı şekillerde rastlanacaktır. Sur l’Excellence et /es Fondements de l’Hypothese Mecanique (1674)- Mekanik Varsayımın Temelleri ve Yetkinliği Üstüne adh eserinde Robert Boyle, materyalist1eri, dotal süreçleri hareketi işe kanştırmadan, yalnızca maddenin nitelikleriyle açıklamaya çalışan bilginler olarak tanımlar. Henry More’un dostu Ralph Cudworth’a gelince, Yeritab/e Systeme Intelketuel de l’Uniuers (1678) (Evrenin Gerçek Zihinsel Sistemi) adh eserinde materyalistleri, Aristoteles’e göre maddesel nedenden başka bir neden tanımayıp diğer üçünü -biçimsel, etkin ve nihai- dışlayan İyonyalı fizikçiler olarak betimler. Biçim1i maddenin yadsınmasına varan bir toplu kabulle terimin yeraldığı bu metinlerin, daha sonraki kullanırnlara kaynaldık etmiş More’un ku11anımıyla karşıthk oluşturan bir karakteri vardır. Ama bu belirsizlikler bile 1660 yıllannda yerleştiği sanılan terimierin yaratıhşına tamktırlar. Yine de bu terimierin belirttiği kavrarnlara yeniden dönme1iyiz. Ve bu kez de taklit1e karşılaşıyoruz: İyi Hylas’la adsız ve aşağılık Hobbes arasında, Tann, evrensel akıl ve düzenin savunucularıyla onların materyalist hasımlan arasında More’un çizdiği karşıtlık, ustası Platon’un İ.Ö. 365’e doğru Sofist’in en çarpıcı bölümlerinden birinde kurduğu karşıtlıklardan farklı değildir. Platon orada, direnç ve teması onlara veren cisimlerden başka bir şeye iltifat etmeyen topraktan olma ırk ile, cisimden yoksun, zihinsel biçimleri tek gerçeklik olarak alan biçim dostlan arasındaki “devler savaşı”nı, Varlık Il tanımını yapmanın güçlüğünü anlatmak için ortaya atmıştı; ve birbirlerine yani eylemi yapmaya elverişli olanlarla, eylemi karşılamaya elverişli olanlara uygun düşecek bir tanım önermek amacıyla yalancı muhatapların, ruhun varh�nı adalet ve bilgileğin varlığı gibi yadsıyan ya da bunları cisimlere indirgeyen toprağın oğullannın figürüne karşı ç1kmış, maddi olmayan ve görünmez bu bütünlüklere özerk bir varoluş tanımayı kabul edecek olanlan iyi yapılı materyalistler sınıfına sokmuştu ki, diyaloğun ele geçinneyi amaçladı� materyalistler bunlardır. Bölümün yorumlanmasındaki zorluklar ve Platon’up “Form Dostlan” hakkındaki sakınımh tutumu ne olursa olsun, onun bu savaşta onlann yanında olduğu ve toprağın oğullannın atomistler gibi ve geleneğin “materyalist” diye tanıdığı diğer belirli düşünürler gibi kendi konumlannı belirlemek durumunda kaldıkları açıktır. Böylece, felsefi tartışmanın güç çizgilerinden birinde tam bir tezat oluşturan bu iki akımın çarpışmasım Platon’a dek uz�tan bir gelenek en sonunda, 17. yüzyılın bitiminde onları “materyalist” ve “idealist” olarak tanımlamıştır. Ölçü olarak aldığımız bu üç diyalog eser bir çarpışmanın sürekliliğini doğruluyorlarsa da, bu çarpışmanın aynı zamanda aradaki bir diyaloğun varlığını kanıdadığı ortadadır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir