Ömer Asım Aksoy – Atasozleri ve Deyimler Sozlugu

Her dilde atasözleri ve deyimler vardır. Toplumbilim, ruhbilim, eğitbilim, ekonomi, felsefe, tarih, ahlak, folklor… gibi birçok konuları ilgilendiren ve birçok yönlerden inceleme konusu edilmeye değer olan bu ulusal varlıklar, deyiş güzelliği, anlatım gücü, kavram zenginliği bakımından pek önemli dil yapılarıdır. Bizdeki eskiden sav, mesel, tabir diye anılmış olan ve eski, yeni konuşma dillerinde manzum, mensur yazılar arasında kullanılmış ve kullanılmakta bulunan atasözleriyle deyimler, birçok kimselerce derlenmiş ve kitap olarak yayımlanmış ise de ne gibi özellikleri bulunan söze atasözü, ne gibi özellikleri bulunan söze deyim denilmek gerektiği ciddi olarak incelenmemiştir. Başta Şinasi’nin Durub-i Emsal-i Osmaniyye’si olmak üzere bütün derlemeler, atasözleri adı altında verilen deyimlerle, deyim adı altında verilen atasözleriyle ya da ne atalarsözü, ne deyim olan birtakım laflarla doludur. Bu karışıklık sürüp gitmektedir. Her iki söz çeşidinin ortak niteliği olan özlü, kalıplaşmış, hoşa giden bir anlatım aracı olmak, bu sözleri birbirine karıştırmanın başlıca nedenidir. Biz bu incelememizde birleştirici nitelikleri de ayırıcı nitelikleri de göstermeye çalışacağız ve bu konu ile ilgili eserlerde gördüğümüz yanılmaları belirttik. Atasözlerinin ve deyimlerin ana niteliklerini çizmek o kadar güç bir şey değildir. Ama kimi zaman -gökkuşağının yan yana bulunan iki rengi arasında olduğu gibi- atasözleriyle deyimler ve bunlarla bayağı sözler arasında kesin bir sınır bulunmadığından, bir sözün niteliği ikircimli bir konu olur. Bununla birlikte sarı, yeşil, mavi nasıl ayrı ayrı renkler olarak varsa atasözleri, deyimler, bayağı sözler de öylece, nitelikleri ayrı söz çeşitleri olarak vardır. Đncelememize başlamadan önce iki söz çeşidinin adları üzerinde biraz duralım: Divanü Lugat-it Türk’te atasözleri, Arapça mesel, Türkçe sav sözcükleriyle anılmıştır. Divan edebiyatında ve Osmanlıcada bu kavram için mesel de, darbımesel de geçer. Darbımesel, aslında mesel getirmek, duruma uyan yaygın bir söz ya da bir atasözü söylemek demektir; ama atalarsözü anlamına kullanılmıştır. Nitekim Nabi: Sözde darbülmesel iradına söz yok amma, Söz odur aleme senden kala bir darbımesel. demiştir.


Mesel’in çoğulu emsal, darbımesel’in çoğulu durub-i emsal’dir. Bu sözler yerlerini yetmiş seksen yıldan beri Türkçelerine bırakmaya başlamışlardır. Bugün tekil olarak atalarsözü ve atasözü, çoğul olarak da atasözleri diyoruz. Otuz yıl öncesine kadar deyime de, terime de tabir ve ıstılah deniliyordu. Eskiden hem atasözlerinin hem birtakım deyimlerin başka bir adı da meşhur sözler idi. Yeniler gibi eskiler de darbımesel, meşhur söz, tabir, ıstılah sözcüklerinin özelliklerini belirtmemişler, bunlar arasındaki farkları göstermemişlerdir. ATASÖZLERĐ Bizim, gelenekle yerleşmiş bir atalarsözü almayışımız vardır. Bu anlayışa göre atasözleri, ulusal varlıklardır. Tanrı ve peygamber sözleri gibi ruha işleyen bir etki taşırlar. Đnandırıcı ve kutsaldırlar. Nitekim eski bir atasözü şöyle der: Atalar sözü Kur’ana girmez, yanınca yelişür (Birlikte koşup gider; ondan geri kalmaz). Atasözleri, geniş halk yığınlarının yüzyıllar boyunca geçirdikleri denemelerden ve bunlara dayanan düşüncelerden doğmuşlardır. Ulusun ortak düşünce, kanış ve tutumunu belirtir, bize yol gösterirler. Bir atasözüyle belgelendirilen tutumun doğruluğu herkesçe kabul edilir. Anlaşmazlıklarda bir atasözü en büyük yargıcıdır.

Đşte bu atasözleri, biçim bakımından da, kavram bakımından da birtakım özellikler taşırlar. O özellikleri birer birer gözden geçirelim: A- BĐÇĐM ÖZELLĐKLERĐ 1- Atasözleri kalıplaşmış (klişe durumuna gelmiş) sözlerdir: Her atasözü, belli bir kalıp içinde, belli sözcüklerle söylenmiş olan donmuş bir biçimdir. Sözcükler değiştirilip yerlerine – aynı anlamda da olsa- başka sözcükler konulamayacağı gibi sözdiziminin biçimi de bozulamaz. Böyle değiştirmeler yapılsa ortaya çıkan söz, -anlam değişmese dahi- atalarsözü diye anılmaz. Örneğin: Derdini saklayan derman bulamaz. sözündeki derman yerine ilaç denilemez. Çalma elin kapısını, çalarlar kapını. sözü de, sözcüklerin sırası değiştirilerek: Elin kapısını çalma, kapını çalarlar biçiminde söylenemez. 2- Atasözleri kısa ve özlüdür. Az sözcükle çok şey anlatır: Dikensiz gül omaz. Alet işler, el övünür Taşıma su ile değirmen dönmez … gibi. 3- Atasözlerinin çoğu bir, iki cümledir. Daha uzun olanları azdır: Vakit nakittir. Balık baştan kokar. Yerin kulağı var.

Ak akçe kara gün içindir. Deveci ile konuşan kapısını büyük açar. Görünen köy kılavuz istemez. Son pişmanlık fayda etmez. Zaman sana uymazsa sen zamana uy. Yoldan kal, yoldaştan kalma. Dost ile ye iç, alışveriş etme. Ne yavuz ol asıl, ne yavaş ol basıl. Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al … gibi. Bu örneklerde görüldüğü gibi, tümcelerde en çok geniş zaman kipi, kimi vakit (öğüt olan atasözlerinde) emir kipi kullanılmıştır. Başka kiplerle kurulmuş atasözleri daha azdır. Bunlarda da fiili söylenmemiş olanlarda da, ya geniş zaman ya emir anlamı gizlidir: Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış. Ana kızına taht kurmuş, baht kurmamış. Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.

Anlayama sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Đnsan söyleşe söyleşe, hayvan koklaşa koklaşa. Deve bir akçeye, deve bin akçeye. Evvel taam, sonra kelam … gibi. B- KAVRAM ÖZELLĐKLERĐ Her atasözü bir genel kural, bir düstur niteliğindedir. Bu kural ve düsturlar başlıca aşağıdaki kavram bölükleri içinde bulunur. Başka bir deyişle atasözleri, kavram bakımından birkaç çeşittir: 1- Sosyal olayların nasıl olageldiklerini -uzun bir gözlem ve deneme sonucu olarak- yansızca bildiren atasözleri vardır: Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür. Minareyi çalan kılıfını hazırlar. Araba kırılınca yol gösteren çok olur. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek içer… gibi. 2- Doğa olaylarının nasıl olageldiklerini -uzun bir gözlem sonucu olarak- belirten atasözleri vardır: Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır. Kork aprilin beşinden, öküzü ayırır eşinden. Zemheride kar yağmadan kan yağması iyi. Mart yağar nisan övünür, nisan yağar insan övünür … gibi. 3- Toplumsal olayların nasıl olageldiklerini uzun bir gözlem ve deneme sonucu olarak bildirirken bundan ders almamızı (açıkça söylemeyip dolayısıyla) hatırlatan atasözleri vardır: Ağlamayan çocuğa meme vermezler.

Öfke ile kalkan ziyan ile oturur. Mahkeme kadıya mülk değil. Sona kalan dona kalır. … gibi. Bu sözlerin altında istemelisin ki elde edesin, insan kendisini öfkeye kaptırmamalı… dersleri bulunmaktadır. 4- Denemelere ya da mantığa dayanarak doğrudan doğruya ahlak dersi ve öğüt veren atasözleri vardır: Çirkefe taş atma, üstüne sıçrar. Ayağım yorganına göre uzat. Bugünkü işini yarına bırakma. Yoldan kal, yoldaştan kalma … gibi. 5- Birtakım gerçekler, felsefeler, bilgece düşünceler bildirerek (dolayısıyla) yol gösteren atasözleri vardır: Bal bal demekle ağız tatlı olmaz. Can bostanda bitmez. Korkunun ecele faydası yoktur. Taşıma su ile değirmen dönmez … gibi. 6- Töre ve gelenekleri bildiren atasözleri vardır: Dost başa bakar, düşman ayağa. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var.

Kızını dövmeyen dizini döver. Kız beşikte, çeyiz sandıkta … gibi. 7- Kimi inanışları bildiren atasözleri vardır: Kırk yılda bir ölet olur, eceli gelen ölür. Ananın bahtı kızına. Akacak kan damarda durmaz. Baykuşun kısmeti ayağına gelir… gibi. C- TAMAMLAYICI BĐLGĐLER BĐRKAÇ BĐÇĐMĐ BULUNAN ATASÖZLERĐ: Atasözlerinin donmuş birer kalıp olduğunu söylemiştik. (Bkz. 1, A, 1). Kimi atasözlerinin birkaç kalıbı bulunduğunu da belirtmek gerekir. Bu kalıplardan her biri ayrı ayrı atalarsözü olarak tanındığından değişiklikler donmuş olma kuralına aykırı sayılamaz. Örneğin: Denize düşen yılana sarılır. sözünün: Denize düşen yosuna sarılır. biçimi de vardır. Ama denize düşen balığa (ya da samana) sarılır gibi bir biçimi yoktur.

Ayağını yorganına göre uzat. sözü ise, sözcüklerin sırası değişmiş olarak: Yorganına göre ayağını uzat. biçiminde de söylenir. Bu ikiden başka biçimde söylenmez. BÖLGELERDE DEĞĐŞĐK BĐÇĐMLER: Kimi atasözleri, ayrı ayrı bölgelerde değişik biçimler almış olabilir. Bu da yukarıdaki kuralın bozulmuş olması demek değildir. Bu gibi atasözlerinin bölgelerde kalıplaşmış özel biçimi var demektir. Örneğin: Keskin sirke kabına zarardır. Aç tavuk kendini buğday ambarında sanır. sözleri kimi bölgelerde: Keskin sirke küpüne zarar. Aç tavuk düşünde (rüyasında) darı görür biçimlerindedir. ÖZEL BĐR AMAÇLA UZATMAK: Kısa ve özlü olmak, atasözlerinin özelliklerinden olmakla birlikte (Bkz. 1, A, 2) kimi atasözleri -başka bir özelliği sağlamak için- kavramı anlatmaya yetenden artık sözcük ile söylenmiş de olabilir: El elden üstündür. sözü, düşünceyi anlatmaya yeterken, buna: arşa varıncaya kadar. parçasının eklenmesiyle ikinci biçimde de kullanılan atasözü gibi.

Başka bir örnek: En kısa anlatım kılığını: Ayıpsız yar olmaz. kalıbı içinde bulunan sözün atasözü kimliğini almış biçimi, daha uzun olarak: Ayıpsız yar isteyen yarsız kalır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir