Richard E. Nisbett – Düşüncenin Coğrafyası

Birkaç yıl önce, Çin’ den gelen parlak bir öğrenci, sosyal psikoloji ve akıl yüıütme meseleleri üzerine benimle birlikte çalışmaya başladı. Tanışmamızın başlannda bir gün bana şunlan söyledi: “Biliyor musunuz, aramızdaki fark, benim dünyayı bir çembeı; sizinse bir çizgi olarak görmeniz.” Yüzümde belinniş olacak o şaşkın ifadeden hiç etkilenmeden sözlerini biraz daha açtı. “Çinliler sürekli değişime inanırlaı; ama her şeyin daha önceki bir dunıma doğru hareket ettiğini düşüniirleı: Dikkatlerini çok geniş bir olaylar yelpazesine yöneltirler; şeyler arasındaki ilişkileri araştırırlar; ve bütünü anlamadan parçanın anlaşılamayacağını diişiinürleı: Batılılar ise daha basit, daha determinist bir dünyada yaşarlar; daha büyük resme bakmak yerine, dikkat çekici nesnelere veya insanlara odaklanırlar; ve nesnelerin davranışına hükmeden kuralları bildikleri için olaylan denetleyebileceklerini düşünürleı:” Bu sözlere biraz kuşkulu yaklaşmama karşın, merak duymaya başlamıştım. İnsan düşüncesinin doğasına bakışım, hayatım boyunca evrenselci olmuştu. Hume, Locke ve Mill gibi İngiliz deneyselci (ampirist) düşünürlerden günümüz bilişsel bilimcilerine kadar adım adını ilerlemiş biri olarak, tüm insan gruplannın hep aynı şekilde algılayıp akıl yiiıüttiiklerine inanıyordum. Bu geleneğin oı1ak varsayımlan birkaç ilkede özetlenebiliı: • Herkes aynı temel bilişsel süreçlere sahiptiı: Maori çobanlarınııı, Kung avcı-loplayıcılann ve noktacom girişimcilerin tümünün algılama, bellek, nedensel çözümleme, kategorileşliıme ve sonuç çıkaıma konusunda kullandığı gereçler ayıııdıı: 11 • Bir kültüre mensup insanlan ri inançları bir başka kültürde yetişmiş insanlannkinden farklı oldu ğunda, bunun nedeni farklı bilişsel süreçlere sahip olmaları de ğil, dün yanın farklı yanlarına maıuz kalmalan ve ya farklı şe yle r ö ğrenmeleridiı: • Akıl yüıütmenin “üst düze y” sü reçleri mantı ğın foı mel kurallarına da yanır: Ö rne ğin çelişki yasa ğı, yani bir önenne a ynı anda hem do ğıu hem yanlış olamaz anla yışı vardıı: • Akıl yüı iitme, hakkında akıl yüıütülen şe yden a yrıdıı: Tümü yle farklı şe yler hakkında düşünmek için a ym süreç kullamlabilir ve belirli bir şe y hakkında bir dizi farklı yöntem kullanıl arak akıl yürütülebiliı: Ö ğrencimle tanışmamdan on iki yıl kada r önce, Lee Ross’la birlikte, başlı ğı yla bu yaklaşımımı açıkça oıta ya ko yan bir kitap yazmıştık: Human in/erence. Batılıların çıkanını de ğil (hele Amerikalı üniversite ö ğrencininki hiç de ğil!), insanın çıkarımı. Kitap, kusurlu oldu ğuna inandı ğım ve hatalı yargılara vanna ya yol açabilecek bazı kurallar da dahil olmak üzere, yer yüzünün her yerindeki insanların dün ya yı anlamakta kullandıklan çı ­ karım kurallarının özelliklerini oıta ya ko yu yordu. Öte yandan, yeni Çi nli ö ğrencimle tanışmamdan hemen önce, insanlara düşünmenin yeni kurallanm ö ğretmek yolu yla akıl yüıütme süreçlerinin geliştirilip geliştiıileme yece ğini incele yen bir dizi araştınna yı tamamlamıştım. Fiz yolojik ve ya nö rnlojik mekanizmalar ve evrensellik konusundaki varsa yımlarım göz önüne alındı ğında, başlangıçta bu araştınnanın -is tatistik ve ekonomi gibi alanlarda uzun bir ö ğrenim göıiilse bile- üzerinde çalışmakta oldu ğum akıl yüı iitme kalıplarını de ğiştirmenin imkansız ya da çok zor oldu ğunu oıta ya ko yaca ğını düşünü yordum. Fakat benim için ha yret verici bir sonuca ulaşarak, e ğitimin çok önemli etkiler yarattı ğını bulguladıın. Sözgelimi, birkaç istatistik dersi alan insanlaı; gündelik yaşamda bi r dolu yanlıştan uzak durabili yordu : Be ysbolda bir yıl önce şampi yon olan takımın “eıtesi yıl düşüşü”nün gizemli bir lanetten çok, istatistiksel oıta de ğere do ğıu regres yon sonucu olabilece ğini daha kola y anla yabili yorlardı; bir mülakata kişinin davranışmın küçiik bir öme ği olarak bakıp, işe alma karannda başvuıu dos yasındaki daha geniş bilgi örne ğine dayanmak gerekti ğini kavrama olasılıklan daha yüksek olu yordu. İktisatçıların her konuda -sıkıcı bir filmi izleme ye devam etme kararından tutun da, dış politika hakkında akıl yürütme ye varınca ya de12 ğin- bizle rden farklı düşiindüğii oıtaya çıkıyor. Dahası , insanlan laboratuar dışıııda gizlice sıııadığıınız sırada, kısa ders saatlerinde eğitilen kişilerin sadece kendi düşünme alışkanlıklarını değil, fiili davranışlarını da değiştirebileceğ ini gördüm.


Böylelikle sözünü ettiğim -ismi Kaiping Peng olan ve şu anda Berk eley’deki Califonıia Üııiversitesi’nde ders veren- öğrencimi dikkatle dinlemeye karar verdim. Yetişkinle rin düşünme tarzıııda dikkate değer değişiklikler yapılabiliyorsa, insanlara doğuştan itibaren farklı düşünce alışkanlıklarıııııı öğretilmesinin, düşünme kalıplarıııda.çok büyük kii1türel farklılıklar yaratması da mümkün göı iinüyordu. Düşüncenin doğası hakkında -gerek Doğulu gerek Batılı – düşünürleı ; tarihçiler ve antropologlar tarafından kaleme alınmış karşılaşt mnalı literatürü okumaya başladım ve Peng’in kaynaklan doğru aktardığıııı anladıııı. Psikologlar evrenselliği veri kabul ederken, başka alanlardaki birçok bilim insanı Batılılarııı (birincil olarak Avrupalılar, Amerikalılar ve Britanya Uluslar Topluluğu üyeleri) ve Doğu Asyalılann (birincil olarak Çin, Kore ve Japonya halkları) binlerce yıldır çok farklı düşünce sistemlerini sürdürdüğüne inaıııyor. Dahası, bu bilim insanları söz konusu farklılıklarııı doğası hakkıııda önemli ölçüde göıüş birliği içinde. Önıeğin, bu mese leyi ele alanların çoğu, Avıupa düşüncesinin -cansız, hayvan ve insan- nesnelerin davranışıııın apaçık kurallarla anlaşılabileceği varsayımıııa dayandığıııı kabul ediyoı : Batılılar hang i nesneye hangi ku ralııı uygulaıııııası gerektiğini ve sorun çözmede fonnel ınaııtığııı bir rolü olduğunu öğrenmelerine yardım edeıı kategorileşı inııeye büyük önem veriyorlar. Bunun tersine, Doğu Asyalılar nesnelere, içinde yer aldıkları geniş bağlam açısıııdan bakıyorlar. Dünya Asyalılara, Batılılara göı iindüğüııdeıı daha kanııaşık görünüyor ve olaylarııı anlaşılması daima, birbirleriyle h iç de basit, determinist olmayan bir ilişk i içinde işleyen bir sürü etkeni göz önüne almayı gerektiriyoı : Formel mantık soıuıı çözümünde çok az rol oyııuyoı: Aslına bakılırsa, mantıkla çok fazla ilgilenen kişiye olgunlaşmamış gözüyle bakıldığı b ile oluyoı: Bir psikolog olarak, bu iddialan, sonuçlan bakımıııdan devrimci olarak değerlendiriyonım. Eğer beşeri bilimciler ve diğer sosyal bilimciler haklıysa, o zaman hilişsel bilimcile r yanılıyordu: İnsan b ilişi her yerde aynı değild iı: Beşeri ve sosyal biliıııcileı; düşüncenin doğasına ilişkin son derece önemli idd ialar oıtaya koyuyorlardı: B irincisi, farklı kültürlerin 13 ü yeleri “metafizik”lerinde ve ya dün yanın doğasına ilişkin te mel inançlarında farklılık gösterirler. İkincisi , farklı gıupların ke ndilerine özgü düşünce süreçleri birbirinden bü yük ölçüde farklıdıı: Üçüncüsü , düşünce süreçleri, dün yanın doğasına ilişkin inançların bir parçasıdır: İnsanlar -dün yadan çıkardıkları anlam doğrultusunda- kendilerine anlamlı gelen bilişsel gereçleri kullanırlaı: En az bunlar kadar çarpıcı olan, Doğululara ve Batılılara özgü toplumsal yapılar ve benlik anla yışlarının, her birinin kendi inanç sistemlerine ve bilişsel sü reçle rine eldiven gibi u yu yor olmasıdıı: As ya toplumunun kolektif ve ya karşılıklı bağımlı doğası, As yalılann geniş, bağlamsal dünya göıiişle ri ve ola yların son derece kannaşık olduğuna ve pek çok etken tarafından belirlendiğine ilişkin inançları yla tutarlıdıı: Batı toplumunun bire yci ve ya bağımsız doğası da, Batılıların belirli nesnelere bağlamlanndan so yutla yarak odaklanmala rı ve nesnelere hükmeden k 1;1 ralları bilebi ­ leceklerine, dola yısı yla da nesnelerin davranışını denetle yebileceklerine ilişkin inançları yla tutarlı göıiinmek tediı: İnsanlar eğer gerçekten düşünce sistemleri -dün ya görüşleri ve bilişsel süreçleri- açısından birbirinden derinlemesine farklı ysa, o zaman tutum ve inançlannda, hatta değer ve tercihle rindeki farklılıklaı; sadece farklı girdiler ve öğretimlerin değil, dün ya yı anlamak için farklı gereçler kullanmanın da kaçınılmaz bir sonucu olarak göıülebilir. Ve eğer bu doğıu ysa, uluslararası anla yışı gelişti nne çabaları da, umulandan daha az verimli olabilir. Öğrencimin tesadüfen yaptığı yoıum, benim kültürel psikolojiye du yduğum ilgi ve onun teşvik ettiği okuma programı yla_ birlikte, yeni bir araştııma siirecine girdim. Michigan Üniversitesi öğrencileri yle , daha sonra Pekin Üniversitesi, Kyoto Üniversitesi, Seul Ulusal Üniversitesi ve Çin Psikoloji Enstitüsü’ndeki meslektaşlanmla birlikte çalışarak, bir dizi karşılaştmnalı araştııma ya giriştim. Bu araştıımalaı; As ya ve Avıupa düşünce siireçlerinin doğasıııda gerçekten de belirgin farklar olduğunu gösterdi.

Delilleı; psikologlar dışındaki bilim insanlarının savlannı destekledi ve bu savları, pek çok şaşı rtıcı ve yeni zihinsel göıüngülere (fenomenlere) kadar genişletti. Üstelik, anketler ve gözleme dayalı araştırmalann belgel ediğ i toplumsal u ygulamalardaki fa rklılıklaı; düşünce al ışkanlıklarındaki farklılıklarla tıpatıp u yuşu yoı: Yeni araştıımalaı ; daha önceki delillerin yapamadığı nı yaplı ve bu farklılıkların nasıl doğmuş olab ileceği, günde14 lik yaşamda algılama ve akıl yü rütme açısından sonuçları ve fa rklı kültü rle rden insanla r a rasındaki il işkileri nasıl e tkiledikle ri dahil olmak üze re, fa rkla rın doğası hakkıııda bi r kuranı inşa edebilmemize yetecek bilgi yi önümüze se rdi. Bu araştırmala r, çok uzun bi r zamandır eğitimcile rin, ta rihçile rin, psikologla rın ve bilim felsefecile rinin aklını ku rcala yan toplumsal ilişkile r ve düşünce yle ilgili pek çok sonı yu yanıtlamamızı sağlı yoı: Ne Doğu-Batı fa rklılıklarına ilişkin ya ygııı basmakalıp göıüşleı; ne de bilim insanlannın daha incelikli gö rüşle ri bu so rula ra cevap ve rebili r ve ya yeni bulguların üstesinden gelebilir. Bilmecele r ve yeni gözle mle r pek çok fa rklı alana yayılı yoı: Örneğin: Bilim ve Matematik – Kadim Çinlile r neden Yunanlıla rın güçlü yam olan geometride değil de, cebirde ve a ritmetikte üstündü? Modem As yalıla r matematik ve bilimde üstünken, dev rim ya ratan bilimsel çalışmala rda neden Batılılardan daha az ü retken? Dikkat ve Algı – Doğu As yalılaı; ola yla r a rasmdaki ilişkileri gönnekte neden Batılılardan daha başanlı? Bir nesne yi çev resinden çözüp çıkannak neden Doğu As yalıla ra gö rece zo r geli yo r? Nedensel Çıkarım – Batılıla r nesneleıin, hatta insanla rın dav ranışı konusunda bağlamın etkisini göz a rdı etme ye neden bu kadar eğilimli? Doğulula rın “baştan be ri bildiklerine” inanmala rını sağlayan “ge ri ye bakma eğilimine” olan zaafının nedeni ne? Bilginin Örgütlenmesi – Batılı çocukla r isimle ri fiille rden çok daha hızlı öğ renirken, neden Doğulu çocuklar fiille ri isimlerden daha hızlı öğ reni yor? Doğu As yalıla r nesneleri ve ola ylan birbi rle ri yle ilişkileıine gö re gnıplandın rken, Batılılar neden katego rile ri yeğli yor? Akıl Yürütme – Batılıla r gündelik ola ylar hakkında akıl yü rütü rken neden fonnel mantığı u ygulama eğiliminde ve mantık konusundaki bu ıs ra rları neden 7aınan zaman hata yapmala rına yol açı yo r? Doğulula r göıiinüşte çelişk ili öneı mele ri kullanma ya neden bu kadar me raklı ve bu merak kimi zaman ge rçeğe ulaşmala rına nasıl ya rdımcı olabili yo r? Birbirinden bu kada r fa rklı düşünce sistemle rinin sebeple ri için ne reye bakmak ge reki yor? Bu farklılıklar bi yolojiden ı ni ka ynaklaııı yor? Dil15 den mi? Ekonomiden mi? Toplumsal sistemlerden mi? Günümüzde bunlarııı süıiip gitmesini sağlayan ne? Toplumsal uygulamalar mı? Eğitim mi? Atalet mi? Ve bu farklılıklar nereye kadar sürecek? Elli ya da beş yüz yıl sonra hala var olacaklar mı? Araştıımalanm, dünyaya karşı iki bambaşka yaklaşımın binlerce yıldır varlığını sürdürdüğüne ikna etti beni. Bu yaklaşımlaı; son derece farklı toplumsal ilişkileri, dünyanın doğası hakkındaki göıiişleri ve karakteıistik düşünce süreçlerini içeriyor. Her iki yönseme de -Batılı ve Doğulu- kendi kendini pekiştiren, homeostatik (iç dengesini koruyacak şekilde uyarlanan) bir sistemdiı: Toplumsal uygulamalar dünya göıiişlerini destekler; dünya görüşleri kendine uygun düşünce süreçlerini dayatır; düşünce süreçleri ise hem dünya görüşlerini doğnılaı; hem de toplumsal uygulamalan destekleı: Bu homeostatik sistemlerin anlaşılması, zihnin temel doğasını, ideal olarak nasıl akıl yüıiitmemiz gerektiğine ilişkin inançlan ve farklı insanlar için uygun eğitsel stratejilerin ne olduğunu kavramakta öneııılidiı: Belki de hepsinden önemlisi, bu kitap, zihinsel farklılıklann karşılıklı anlaşılması sayesinde Doğu ile Batı ‘nın nasıl daha iyi geçinebilecekleri konusunda ipuçları veıiyoı: Doğu ülkelerindeki pek çok kişi, belirli bir haklılık payıyla, son beş yüzyıllık askeri, siyasal ve ekonomik hakimiyetinin Batı’yı entelektüel ve ahlaki bakımdan küstahlaştırdığına inanıyor. Bu kitap Batılılann, dünya hakkında bir başka geçerli yaklaşımla düşünmenin mümkün olduğunu ve bunun, kendi inançlarını ve zihinsel alışkanlıklarım inceleyip eleştinnelerini sağlayacak bir ayna olarak kullanılabileceğini göz önüne almalarına yol açarsa, Batılı okur açısından amacına ulaşmış olacak. Öte yandan, Asyalılan tamamlayıcı olasılığı göz önüne almaya teşvik ederse (gerçi çoğu Doğulu entelektüel, Batı’nın düşünme yönteııılerine hatın sayılır bir aşinalığa zaten sahip olduğu için, bti o kadar da acil bir ihtiyaç olmayabilir) Doğulu okur açısından da amacına ulaşmış olacak. Çok farklı algı ve düşünce sistemlerinin var olduğu -ve bu dunımun binlerce yıldır sürdüğü- savıııı ileri sürmek için, tarihsel ve felsefi delillerin yanı sıra, etnografik çalışmalaı; anketler ve laboratuar araştınnaları dahil olmak üzere, modem toplumbilimsel araştırmalardan yararlanacağını. Biıinci bölümde, iki farklı düşünce sisteminin örnekleri olarak Aristoteles ve Konfüçyüs’ü ele alacağını. Hiç kuşkusuz bu filozoflaı; top16 lumlarının zaten belirgin özelliği olan düşünce alışkanlıklarını daha da pekiştiımeye hizmet etmişlerdir. 2. ve 3. Bölümler modern toplumlarda rastlanan toplumsal uygulama farklılıklarının, bu farklı kalıpları kalıcılaş tııma, hatta antik çağlarda mevcut değillerse, icat etme eğiliminde olduğunu göstenneyi amaçlıyoı: Kitabııı en önemli kısmı olan 4’ten 7’ye kadar bölümleı; dünyanııı doğasına dair temel inançların yanı sıra, dünyayı algılama ve hakkında akıl yüıütme yöntemlerinin modem halklar arasında dikkat çekecek ölçüde farklılaştığıııa ilişkin deliller sunuyor. Delillerin büyük bölümü, insanlarııı nasıl algıladıkları, hatırladıkları ve düşündüklerini inceleme amacıyla hazı rlanan bir dizi test kullanarak, öğrencilerim ve meslektaşlarımla birlikte yürüttüğüm laboratuar araştıımalarına dayanıyoı: 8.

bölüm, düşünce sistemlerinde keşfettiğimiz d erin farkların bazı psikolojik, felsefi ve toplumsal sonuçlarını oıtaya koyuyoı: Sonsöz ise , nereye -birleşmeye doğıu mu, yoksa süıüp giden hatta şiddetlenen ayrılığa doğııı mu- gittiğimize ilişkin spekülasyonları içeriyoı: Sahneyi okuyacağıııız araştırmaya biraz hazırlamak için birkaç söz daha: Doğu Asya derken, Çin’i ve Çin kültüıünden önemli ölçüde etkilenmiş ülkeleri, en başta da Japonya ve Kore’yi kastediyoıum. (“Doğu Asyalı” yı bazen “Doğulu”, bazen de “Asyalı” olarak kısaltacağım.) Batılılardan söz ederken, Avrupa kültüıüne mensup insanlan kastediyorum. Avrupalı Amerikalılar deyimiyle siyahla rı, beyazlan ve İspanyol asıllıları -yani, Asya kökenli olanlar dışıııda kalan herkesi- kastediyoıum. Amerika’da doğup büyüyen herkesin, kesinlikle aynı şekilde düşünmese de, benzer kültürel etkilere maıuz kalınası, bu tuhaf kullanımı haklı çıkarabiliı: Bu, kuşkusuz Asyalı Amerikalılar için de geçerli, ama araştırmanın bir bölümünde, onla rın Asyalılara öteki Amerikalılardan daha benzer olmalarını beklediğimiz için -ki gerçekten öyle olduklarını bulguladık- Asyalı Amerikalılar ayrı bir grup olarak inceleniyoı: Son olarak, milyarlarca insanııı tek bir “Doğu Asyalı” deyimiyle etiketlenmesine ve özdeşmiş gibi ele alıııınasına sinirlenecek kişilerden peşinen özür dilemek isterim. Özdeşliğin yanıııda n bile geçtiklerini ima ediyor değilim. Doğu’nun kültürleri ve alt kültü rle ri, tıpkı Batı’dakiler gibi birbirinden son derece farklıdır. Ama ben geniş kapsamlı “Doğu Asyalı” teriminin doğrulanabileceği kanısıııdayıın. Toplumsal ve siyasal pek çok yönüyle, bu coğrafyadaki kültürleı; bazı genel bakımlardan birbirine benzer ve Batılı ülkelerdekinden farklıdıı : Bunun Doğu hakkında çok bilgili 17 olan bazı kişileri tatmin etme yeceğini bili yorum; gene de, onlardan bana sabır göstermelerini rica edi yorum. Bazı genellemeleı ; çok sa yıda farklılığa karşııı meşıu sa yıl ır. Bu noktada, dil gıupları araşt mnaları yla bir paralellik kuıulabiliı: Hint-Avıupa dilleri birbirinden sa yısız yönden farklıdıı; Doğu As ya dilleri de ö yle. Bununla birlikte, bir grup halinde ele alıııdığında, Hint -Avrupa dilleri ile Doğu As ya dilleı i arasıııdaki a yrımlara ilişkin genellemeler mümkün ve anlaınlıdıı: Görüleceği gibi de, o üst düze y genellemelerden bazıları, bu kitapta incelenen algı ve düşünce süreçlerindeki farklı lıklardan bazılarına dikkat çekecek kadar benzerlik göstermektediı:

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir