Richard Koch – 8020 Kuralı; Daha Azla, Daha Fazlasını Başarmak

80/20 Kuralı nedir? 80/20 Kuralı bize der ki, herhangi bir ana kitlede, bazı şeylerin diğerlerinden daha önemli olması olasıdır. Sonucun veya çıktının yüzde 80’inin, nedenin yüzde 20’sinden, hatta bazen etkili kuvvetlerin çok daha küçük bir oranından kaynaklandığı iyi bir ölçüt ya da hipotezdir. Kullanılan gündelik dil buna iyi bir örnek. Stenografiyi bulan Sir Isaac Pitman, konuşmamızın üçte ikisinin yalnızca 700 kelimeden meydana geldiğini keşfetmişti. Bu kelimelerin türevlerini de dahil edince, Pitman bu kelimelerin gündelik konuşmaların yüzde 80’ini oluşturduğunu görmüştü. Bu durumda zamanın yüzde 80’inde kelimelerin yüzde 1’inden daha az bir kısmı kullanılıyor (New Shorter Oxford English Dictionary’de yarım milyondan fazla kelime mevcut). Buna 80/1 Kuralı bile denebilir. Benzer bir biçimde, konuşmaların yüzde 99’unda mevcut kelimelerin yüzde 20’sinden daha az bir kısmı kullanılıyor: Buna da 99/20 Kuralı diyebiliriz. Sinema filmleri de 80/20 Kuralı’nı sergiler. Yakın zamanda yapılan bir çalışmaya göre, filmlerin yüzde 1,3’ü gişe hasılatının yüzde 80’ini elde ediyor ki bu da esas itibariyle 80/1 Kuralı’nı ortaya çıkarmakta. 80/20 Kuralı sihirli bir formül değil. Bazen sebep-sonuç arasındaki bağıntı 80/20 ya da 80/1’dense 70/30’a daha yakın olur. Ancak sonucun yüzde 50’sinin sebebin yüzde 50’sinden kaynaklanması nadiren doğrudur. Evrenin öngörülebilir bir dengesizliği var. Pek az şey gerçek bir öneme sahip.


Gerçek anlamda etki yaratan insanlar ve organizasyonlar, kendi dünyalarında geçerli olan az sayıda etkili güce tutunarak bunları kendi çıkarlarına çevirirler. Siz de aynısını yapmak istiyorsanız okumaya devam edin. 1 80/20 Kuralı’na hoş geldiniz Uzunca bir süre Pareto Kanunu [80/20 Kuralı] ekonomisahnesine, manzaradakisapkın bir taş gibi ağır ağır girdi; kimsenin açıklayamadığı ampirik bir ilke. Josef Steindl 2 80/20 Kuralı gündelik yaşamda her akıllı insan tarafından, her organizasyon ve her sosyal grup, toplumun her formu tarafından kullanılabilir ve kullanılmalıdır. Bu kural bireylerin ve grupların daha az çabayla daha fazlasına erişmelerine yardımcı olabilir. 80/20 Kuralı kişisel yararlılığı ve mutluluğu artırabilir. Kurumların kârlılığını ve her türlü organizasyonun verimliliğini katlayabilir. Hatta kamu hizmetlerinde maliyetleri düşürürken niteliği ve niceliği yükseltmenin anahtarı da buradadır. 80/20 Kuralı 3 üzerine bir ilk olan bu kitap, bu kuralın, modern yaşamın baskısıyla başa çıkmanın ve onun ötesine geçmenin en iyi yöntemlerinden biri olduğunu hem kişisel hem de iş deneyimiyle doğrulayarak, ateşli bir inançla yazılmıştır. 80/20 Kuralı nedir? 80/20 Kuralı; sonucun, çıktının veya alınan karşılığın çok büyük bölümünün çok az sayıda sebebin, girdinin veya çabanın sonucu olduğunu, bu yüzden çıktının büyük bölümünün sebebin veya girdinin çok az bir kısmından kaynaklandığını iddia eder. Kelime anlamıyla açıklayacak olursak, örneğin işimizde ulaştığımız başarının yüzde 80’ini harcadığımız zamanın yüzde 20’sinden elde ederiz. Böylece neresinden bakarsanız bakın, çabamızın beşte dördü, gerçekten neredeyse tamamı büyük ölçüde anlamsızlaşıyor. Elbette bu da normalde beklentilerimize ters. Yani 80/20 Kuralı diyor ki; sebepler ile sonuçlar, girdiler ile çıktılar, çaba ile kazanım arasında, bütünün ayrılmaz bir parçası olarak var olan bir dengesizlik mevcut. 80/20 bağıntısı, bu dengesizliğe dair iyi bir ölçüt sunuyor.

Tipik örnekler, çıktının yüzde 80’inin girdinin yüzde 20’sinden geldiğini gösterir. Sonuçların yüzde 80’i sebeplerin yüzde 20’sinden kaynaklanır. Elde edilen şeyin yüzde 80’i çabanın yüzde 20’sinden gelir. Şekil 1’de bu tipik örnekleri görebilirsiniz. İş hayatında 80/20 Kuralı’nın doğrulanmış birçok örneği vardır: Satışların yüzde 80’i genelde ürünlerin yüzde 20’sinden gelir; aynı şekilde müşterilerin de yüzde 20’si aynı sonucu doğurur. Ürünler ile müşterilerin yüzde 20’si genellikle organizasyon kârının yüzde 80’ini yaratır. Toplumda suçun yüzde 80’ini suçluların yüzde 20’si işler. Motorcuların yüzde 20’si kazaların yüzde 80’ine neden olur. Evlenenlerin yüzde 20’si boşanma istatistiklerinin yüzde 80’ini oluşturur (sürekli yeniden evlenip boşananlar istatistikleri saptırıyor ve evliliğe sadakatin kapsamıyla ilgili orantısız karamsarlıkta bir izlenim doğuruyor). Çocukların yüzde 20’si eğitimle ilgili mevcut niteliklerin yüzde 80’ine erişiyor. Evde halılarınızın yüzde 20’si, yüzde 80 oranında yıpranır. Zamanınızın yüzde 80’inde kıyafetlerinizin yüzde 20’sini giyersiniz. Hırsıza karşı alarmınız varsa, yanlış alarmların yüzde 80’ini olası sebeplerin yüzde 20’si oluşturacaktır. İçten yanmalı motor, 80/20 Kuralı’nın önünde eğilen muhteşem bir örnektir. Enerjinin yüzde 80’i yanma esnasında kaybolur ve yalnızca yüzde 20’si tekerleklere ulaşır; bu yüzde 20’lik girdi, çıktının yüzde 100’ünü oluşturur! 4 Pareto’nun buluşu: sistematik ve öngörülebilir denge yokluğu 80/20 Kuralı’nın temelini oluşturan model, bundan tam 100 yıl önce, 1897’de İtalyan ekonomist Vilfredo Pareto (1848v 1923) tarafından bulunmuştu.

O günden bu yana bu keşif “Pareto Kuralı, Pareto Kanunu, 80/20 Kuralı, En Az Çaba Kuralı, Dengesizlik Kuralı” gibi çeşitli isimlerle anılagelmiştir. Biz bu kitapta ona 80/20 Kuralı diyeceğiz. Özellikle iş insanları, bilgisayar analistleri ve kalite mühendisleri olmak üzere pek çok önemli ve başarılı insan üzerindeki gözle görülmeyen nüfuzu sayesinde 80/20 Kuralı, modern dünyayı şekillendirmeye yardımcı olmuştur. Öte yandan zamanımızın en büyük gizlerinden biri olarak da kalmaya devam etmektedir – hatta 80/20 Kuralı’nı bilen ve kullanan seçkin bir duayen grup bile onun gücünün ancak çok küçük bir bölümünden faydalanabilmektedir. Peki, Vilfredo Pareto’nun keşfettiği neydi? Pareto, on dokuzuncu yüzyıl İngilteresi’ndeki servet ve gelir kalıplarını inceliyordu. Gelirin ve zenginliğin çoğunun, örneklemindeki azınlık bir insan grubuna gittiğini fark etti. Belki de bunda o kadar da şaşırtıcı bir şey yoktu. Ancak son derece anlamlı olduğunu düşündüğü iki olguyu daha keşfetmişti. Bunlardan biri, (ilgili toplam nüfusun yüzdesi olarak) insan grubu oranı ile bu grubun sahip olduğu gelir, yani servet miktarı arasında tutarlı bir matematiksel bağıntı olduğuydu. 5Basitleştirecek olursak, nüfusun yüzde 20’si servetin 6 yüzde 80’ine sahipse, o zaman yüzde 10’un, diyelim servetin yüzde 65’ine ve yüzde 5’in de yüzde 50’sine sahip olduğunu yanılma payı olmaksızın tahmin edebilirsiniz. Buradaki kilit nokta yüzdeler değil, servetin nüfusa dağılımının beklendiği üzere dengesiz olduğu gerçeğidir. Pareto’yu gerçekten heyecanlandıran bir diğer bulgu da bu dengesizlik kalıbının farklı zamanlara veya farklı ülkelere ait verilerde tutarlı bir şekilde tekrarlanıyor oluşuydu. Gerek İngiltere’nin eski çağlarına ait olsun, gerekse de kendi zamanından ya da tarihten derleyebildiği diğer ülkelere ait başka verilerde olsun, aynı kalıbın matematiksel bir kesinlikle sürekli kendini tekrar ettiğini fark etti. Bu tuhaf bir tesadüf müydü, yoksa ekonomi bilimi ve toplum için büyük önemi olan bir şey miydi? Servet ya da gelir dışında başka şeylerle ilgili veri gruplarına uygulansa işe yarar mıydı? Pareto olağanüstü bir yenilikçiydi, çünkü ondan önce hiç kimse iki ilintili veri grubunu –bu vakada gelir ya da mülk sahipleri sayısına nazaran gelir ya da servetin dağılımı– ele alıp bu iki veri grubu arasındaki yüzdeleri karşılaştırmamıştı. (Günümüzde bu yöntem sıradan hale gelmiş, iş dünyası ve ekonomi biliminde çığır açan buluşlara önayak olmuştur.

) Ne yazık ki, buluşunun önemini ve geniş kapsamını fark etse de Pareto bunu açıklamakta çok yetersizdi. O öldükten sonra Mussolini’nin faşistleri tarafından gasp edilen, seçkin sınıfın rolü üzerine yoğunlaşan bir dizi enteresan ama tutarsız sosyolojik teorilere yelken açılmıştı. 80/20 Kuralı’nın önemi bir kuşak için keşfedilmemiş halde kaldı. Özellikle Amerika’da 7 olmak üzere birkaç ekonomist bunun önemini fark etse de iki paralel, ama tamamen farklı öncünün 80/20 Kuralı’yla statükoyu rahatsız etmeye başlaması ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonrasını bulmuştu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir