Sebahattin Çelik – Anonim Süryani Vakayinamesine Göre 1. Haçlı Seferi

Konunun Seçimi ve ÇalıĢmada Takip Edilen Yol Yüksek lisans tez konusu üzerinde yaptığımız önaraştırmanın neticesinde, Haçlı Seferleri üzerinde çalışma yapmaya karar verdik. Yüksek lisans süresini gözönüne alarak, bu son derece geniş ve hacimli konuyu sınırlandırmak ve bir yönü ile ele alıp incelemenin uygun olacağını düşündük. Bu nedenle de, Haçlı Seferleri içerisinde gerek katılımı ve gerekse sonuçları bakımından en önemlisi olan I. Haçlı Seferi‟ni konu olarak seçmeye karar verdik. I. Haçlı Seferi üzerinde yapılan çalışmaları uzun süre inceledikten sonra şu kanaate vardık: Özellikle Batı‟da yapılan çalışmalarda, I. Haçlı Seferi diğerlerine göre üzerinde en çok durulan, sebep ve sonuçları itibariyle en fazla irdelenen seferdi. Bu araştırma esnasında, konu üzerinde dikkatimizi çeken şey, ağırlıklı olarak Batılı kaynakların kullanılmasıydı. Hatta denilebilir ki, Doğulu kaynaklar ve özellikle İslam kaynakları birçok yerde ya hiç kullanılmamış ya da sıradan atıflarla geçiştirilmişti. İslam tarihçilerinin konu hakkındaki tahlilleri görmezden gelinmişti. Bu akibete maalesef dönemin Şark kaynakları arasında önemli bir yer işgal eden Süryani kaynakları da uğramıştı. Batılı araştırmacıların bu anlayışı, bizi Şark kaynakları üzerinde daha ciddi düşünmeye sevketti. Gerek I. Haçlı Seferi ve gerekse bu konuda malumat veren Şark kaynaklarını incelerken, Anonim Süryani Vakayinamesi adlı eser dikkatimizi çekti. Gerek Batılı araştırmacılar ve gerekse ülkemizde konu ile ilgili araştırma yapan akademisyenlerin bu esere sık sık atıf yaptıklarını gördük.


Bu tesbit, bizde eser üzerinde tahkikli bir çalışma yapma düşüncesi doğurdu. Böylece I. Haçlı Seferi‟ne hem bir Şark eserinin penceresinden bakacak, hem de bu önemli eseri bilim âlemine kazandıracaktık. Vakayiname‟yi temin etme çalışmalarımız esnasında, eserin “tahriç” olduğunu tesbit ettik. Tahriç olmasına rağmen, konu üzerinde çalışan Batılı bilim adamlarının sık sık atıflarda bulunduğu bu eser önemliydi ve akademik hayatımıza kazandırılmalıydı. – 11 – Anonim Süryani Vakayinamesi‟ni tez konusu olarak seçince, çalışmada şöyle bir yol takip ettik: Özellikle titiz bir çalışmayla bu eseri Türkçe‟ye çevirdik. Tercümede mümkün olduğunca metnin özünü bozmadan sade ve anlaşılır bir dil kullandık. Daha sonra konu ile ilgili ana kaynak ve araştırma eserlerini temin ettik. Bu kaynak ve araştırma eserlerinde I. Haçlı Seferi ile ilgili bilgileri fişledik. Bu aşamadan sonrada tahkikli çalışmamızı yaptık. Bu çalışmamızda, araştırmamızın her sayfasında görüldüğü gibi, müellifin gerek kronolojide ve gerekse isimlerde yaptığı hatalar düzeltilmiş; anlattığı olayların eksik yönleri tamamlanmış, hatalı bilgileri de giderilmiştir. Ana metnin başlangıç ve bitiş yerlerini belirtmek için köşeli parantez içinde sayfa numaraları verilmiştir. Ayrıca müellifin kullandığı Yunanî tarihlerin parantez içerisinde Milâdî ve Hicrî karşılıkları belirtilmiştir. Okuyucu açısından bir karışıklığa meydan vermemek için şahıs ve yer isimleri de İslam kaynaklarında ve bugün kullanılan şekilleriyle parantez içinde gösterilmiştir.

Sayfa sayfa yapılan bu tahkikli araştırmanın sonunda, bir de toplu değerlendirme verilmiştir. Çalışmanın bir nevi sonucunu teşkil eden bu kısım, öngördüğümüzden daha hacimli olunca, onu da bir bölüm olarak değerlendirmeyi uygun gördük. Çalışmamızın en sonuna da araştırmalarımız boyunca kullandığımız kaynak, tetkik eser ve makalelerden oluşan bir bibliyografya ile konu ile ilgili resim ve haritalar koyduk. 2. Klasik Kaynaklar ve AraĢtırma Eserler Çalışmamızda kullandığımız kaynakları iki ana başlık altında tasnif edebiliriz: Kronikler ve klasik eserler, araştırma eserleri. Genel olarak konumuz açısından kroniklerin, klasik eserlerin ve araştırma eserlerinin ana hatlarıyla bir değerlendirmesini vermeden, çalışmamızın iskeletini teşkil eden Anonim Süryani Vakayinamesi ve bağlantılı olarak Ortaçağ‟da Süryani Vakayinameciliği üzerinde duralım. – 12 – a. Süryani Vakayinameciliği ve Anonim Süryani Vakayinamesi Süryanca, Sami dil ailesinin en önemli ve en eski dillerinden biri olan Aramca‟nın bir diyaleğidir3 . Aramiler, Hristiyanlığı kabul etmeden önce de bu dille önemli edebî ve felsefî eserler kaleme almışlardır4 . Hristiyanlığı kabul ettikten sonra5 , bölgede kurulan okullarda V. yüzyıla kadar Grekçe ile beraber ibadet ve eğitim dili olarak da kullanılmaya başlanmıştır6 . 451 Kadıköy Konsili‟nden sonra Bizans Kilisesi ile şiddetlenen mezhep çatışmaları sonucunda7 , milliyetçilik duygularının da körüklenmesiyle başta Urfa, Harran ve Nusaybin akademilerinde olmak üzere, manastırlar dâhil bölgede ibadet ve eğitim alanında Grekçe terk edilerek, sadece Süryanca kullanılmaya başlanmıştır8 . V. yüzyıla kadar Süryanilerin kaleme aldıkları eserlere bakıldığında bunların ağırlıklı olarak ilahiyat ve felsefe sahasında olduğu görülür. Ancak V.

yüzyıldan itibaren yoğunlaşan teolojik ve kristolojik münakaşalarla beraber, dinî-polemik özellikli eserlerin de çoğaldığı müşahade edilmektedir. Bu aşamada su yüzüne çıkan mezhep çatışmaları bir yandan kitle katliamlarına dönüşürken9 , bir yandan da bu heretik fikirlerin yok edilmesi için kitap ve kütüphane tahribatlarını gerçekleştirmiştir10. Gerek Bizans Devlet Kilisesi ile Doğu Hristiyanlığı arasında ve gerekse bizzat Süryaniler arasında meydana gelen teolojik ihtilaflar, parçalanmalara sebep olmuş ve önemli siyasi neticeler de doğurmuştur11 . Konumuzun dağılmaması için bu sürecin siyasal neticeleri üzerinde durmayacağız, ancak bu siyasal sürecin doğurduğu Süryani Vakayinameciliği üzerinde özet bilgi vermeye çalışacağız. Yukarıda da değindiğimiz gibi, V. yüzyıla kadar Süryani din ve bilim adamları ağırlıklı olarak ilahiyat ve felsefe alanında eserler kaleme almışlardır. V. yüzyıldan itibaren yoğunlaşan teolojik ihtilaflar bir yandan dinî-polemik eserlerin yazılmasını zaruri hale getirirken, buna bağlı olarakgelişen siyasi olaylar da Vakayinamelerin kaleme alınmasını başlatmıştır. Hatta bölge metropolitleri bunu hem teşvik etmiş, hem de kabiliyet ve bilgilerine güvendikleri ruhanilere talimatlar vererek bunu yapmalarını istemişlerdir12 . V. yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan Vakayiname yazıcılığı, Müslüman Arapların bölgeye gelişleri, Haçlı Seferleri ve bölgede Selçuklu hâkimiyeti döneminde de devam etmiş13, Osmanlı hâkimiyeti ile bölgede siyasal istikrar ve huzur tesis edilince, hızını kaybetmiş yerine ağırlıklı olarak ilahiyat eserlerine bırakmıştır. V. yüzyılla XII. yüzyıl arasnda gerek Bizans Devlet Kilisesi ile Doğu Hristiyanlığı arasında meydana gelen çatışmalarda ve gerekse V. yüzyıldan itibaren Süryaniler arasındaki teolojik ihtilaflardan doğan parçalanmalarda, kütüphaneler ve kitapların da çok büyük zarar gördüklerine yukarıda değinmiştik.

Bu çatışma sürecinde, taraflar muarızlarının görüşlerini taşıyan kitapları bir yandan yok ederken, diğer yandan da muarızlarının görüşlerini çürütmek için dinî-polimik ağırlıklı kitaplar kaleme alıyorlardı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir