Yukio Mişima – Altı Çağdaş No Oyunu

Japon olmayıp da bir Nô Oyunu izieyebilen ilk seyircilerden biri Amerikan generali Ulysses S.Grant’tir. 1879 yılında, bir dünya gezisi sırasında Tokyo’ya da u�ayan generale, yabancı bir ülkeden gelmiş bu ünlü konuAa, nasıl bir e�lence sunulabilec�� konusunda bir hayli bocalayan Japonlar, büyük Nô oyuncusu Hôshô Kurô’ dan, bir gösteri sunmasını dilemişlerdi. Saçianna kır düşmüş eski savaşçı Grant’in, bu sembolik gösterinin rahiplere özgü görkemli davranış ve hareketleri sırasında uyuklaması hiç de şaşırtıcı olmazdı, ama verilen bilgiye göre, oyun sona erdiAinde general büyük bir hayranlıkla: “Bu oyunlan korumaya almalı, geliştirmelisiniz! . demekten kendini alamamıştı. Anlaşılan Grant’ in, tam da o sıralarda Nô Oyunlannın gerçek- . ten korunmaya ahnması sorununun gündemde oldu� ndan haberi yoktu. 14. yüzyılda Şogun egemenliği sırasında ve bu rejime ba�ı olarak ortaya çıkmış olan Nô Oyunlan, Şogun yönetimleri 1868’de çökünce, eski rejimin düşmanlannca yok sayılmıştı. O günlerde Japonlar bir Batı hayranlı� içinde Batı’dan ne gelirse kendi ülkelerine kabul ediyorlardı. Böylece, 1879’dan beri arkaik bir dönemin kalıntısı sayılan bu drama sanatı da, ça�daşlaşma hareketinin kurbanlan arasına katılmış durumdaydı. ÇaAdaş seyirci kitlesi, Nô Oyunlan için en ufak bir ilgiyi bile esirgiyor, vats na�eleriyle dans etmek ve yemekte çatal bıçaAı nasıl ustalıkla kullanabildi�ni kanıtiayabilmek için ünlü Rokumei salonlarına akın ediyordu. Eski sanatın tehdit altında oldu� gözle görülüyordu N� var ki Grant bu sanatın konımasını salık vernıişti ve böylesine ünlü bir konuAun verdi� hüküm kulak ardı edilemezdi, özellikle de dışardan gelen her� hiç ele§tirilmeden baştacı edildi� bir dönemde. Nô Oyunlannın yaşatılmasını isteyen Japonlar da vardı, onlar Batı gezileri sırasında opera temsillerini görs müşler, Nô Oyunlannın Batıdaki operayla benzerliklere sahip olduAu karanna vaı nuşlardı.


Uzun yıllar savsaklanmış bu sanata bağlı kalmış olan az sayıdaki N ô oyunculan yeniden yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamt§, soy�ulann ilgisiyle de bu kendine özgü dramatik sanat k�lu kendini kabul ettirmenin yolunu bulmuştu. Nô Oyunlan gerçi korunmuş oluyordu ama, zaman zaman ade-­ ta bir acıma duygusuyla sahneye konulan Monteverdi’nin operalan gibi müzelik olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Nô Oyunlan geniş � yirci kitlesine ulaşabilmiş bir sanat kolu olmaktan uzaktı. Japonya’­ nın askeri egemenleri Şogunlar katından destek göıınüş olan bu oyunlar, zamanla ola�an seyirci kitlesinden uza.Jdaşmıştı. 16. yüzyılda kukla tiyatrosu ile Kabuki oyunlan gündeme gelip de büyük ilgi gördü�nde ise Nô OyunJan hemen hemen salı en der çevrelerde oynanır olmuştu. Sosyete seyircileri, oyunculann ola�an hareketlerd�n ve ses tonlanndan en önemsenmeyecek derecede aynlmalannı bile gözden kaçırınayacak kadar uzmanlaşmışlardı. Gelenekler öyl�sine katıydı ki Nô Oyunlan nerdeyse bir ibadete dönüşmüştü ve seyirciler metinleri öylesine harfi harfine ezberinde tutabiliyordu ki, olayın dramatik inandına bir biçimde temsili bile gereksizdi ve nerdeyse istenrniyordu. Diyalog bilerek kısılmış bir �sle konuşuluyor, harelcet- . ler stilize ediliyordu. Elin yavaş yavaş surata do� kaldmiması a�a- • ma anlamındaydı, bir ayagın yere vurulması hayalerin kayboldu� anlamını taşıyordu. General Grant’in bu çok yabana ve girift sanattan etkitenmiş olması gerçekten şaşırtıcıdır. · İlk örnekleriyle Nô Oyunlan aslında daha bir basittiler. Belirli oyunlardan geliştirilmiş olan bu yapıtlar, hasat bayramlannda ve di�er tören günlerinde ya da bir semt sakinlerinin bir araya gelmeleri zamanlannda tapınaklarda, kutsal yerlerde sergilenirdi. Bu kırsal kesim e�enceleri 14.

yüzyılda iki adamın dehalarından kaynaklanarak dünyanm en önemli dramatik türü olarak geliştirildL Bu iki adam, Kan’arni Kiyotsugu (1333-1384) ile o�u Seami Motokiyo idiler. Bu ikisinin geliştirdi� Nô Oyunlannda dört ya da beş oyuncu sahneye çıkardı: Bir başspiker ve dansör ile dansetmeyen ·bir ligür (genellikle bir rahip) ve refakatçi figürler. Her oyunun doruk noktası, temsilin sonuna doAru kutlanan ve daha başından beri metni hedeflemi§ olan uzatılmı§ bir danstı. Oyunlann kendisi bir perdelik bir oyun uzunluAundaydı ama, danstan ve yavaştan ahnan 6 • . konuşmadan ötürü bir Nô Oyununun temsili yaklaşık bir saat sürerdi. Bir koro ile flüt ve çeşitli dawUardan oluşan enstrümantal müzik oyunun doruk noktalannın altını çizerdi. Bir açıdan bu N ô Oyunlan antik Yunan tiyatrosunu andırmaktadır: Yunan tiyatrosunda da sahneye az oyuncu çıkar, orada da bir koro, dans ve maskeler vardır (bu maskeler çoAu zaman başdansörlerce kullanılır), orada da çoAunlukla geleneksel ya da söylence temalan ele alınır. Ama Yunan tiyatrosu zamanla hep daha bir gerçekçili�e do� kayarken, Nô Oyunlan tam bir simgesel sanat biçemine do� yol almıştır. ( … ) Genelde Nô Oyunlan iki bölümlük oyunlardır. Birinci bölümde ço�nlukla oyunculardan biri yaşlı kadın, balıkçı, köylü ya da benzeri bir rolde sahneye çıkar, ikinci bölümde ise gerçek görünümüyle, nitekim büyük bir savaş kahramanı ya da güzel bir kadın olarak geri döner. Sık sık bir cadı ya da acı çeken bir hayaletle kar . şılaşınz. Bu ikincisi ötekilerden kendisi için dua etmelerini diler, ya da korkunç öfkesinin yatıştınlması gerekir. Ölüm dünyası belki de Nô Oyunlannın de�şik ve simgesel karakterine özellikle uygun düşmektedir; ölüm ile yaşam, ölüler ile yaşayanlar arasındaki sınır Nô Oyunlarında çok büyük bir etkendir. Nô Oyunlanndaki biçem bir kere gelişip de doruga ulaşlıktan sonra, daha sonraki zamanlarda artık önemli de�şiklige uwamamıştır.

İşte böylece, 17. yüzyılda gündeme gelen bir Nô Oyunu 14. yüzyılda yazılmış olan oyundan pek farklı olmamıştır; bunda da kutsal bir yeri ziyaret için yola koyulmuş bir rahiple karşılaşırız. Bu rahip yolda, garip şürsel konuşması dış görünümüyle hiç de ba�daşmayan bir adama rastlar. Rahibin sorguya çekti� meçhul köylü, es-­ ki parlak yaşamını dile getirir, bu dünyayla ilgili herhangi bir doyuma ulaşamamış isteğinin, ruhunu yeryüzünde dolaştırdı�nı anlatır. Oyunun sonunda adam bu gerçekleşmemiş iste�den kurtanlarak özgürlüğüne kavuşur ve hayalet onadan kaybolur. Oldukça dar bir çerçeve içinde· şürsel ve enikonu girift bir olayı dile getirnıek Nô • Oyunu yazan için hep uygun bir zemin sayılmıştır. Nô Oyunu biçim açısından zaman zaman Japon yazarlarını çok meşgul etmiştir. Eski temalar çaAdaş çalışmalara kaynak olmuş, eski formlar kimi yazarlares ça�daş kavramlarla beslenmiştir. Hatta, saVa§ propagandasının yarattı� isteri, bir denizaltıda geçen yaşamla il7 gı1i bir Nô Oyunu bile doAurırıuştur. Bu çaAdaş çalışmalardan bazılan bir süreli�ne hayli popüler olduysa da, genelde eski oyunlardaki dil güzelli�ni ve uyumu saAJayamadıAı gibi, çaAdaş yapıtiann karakter betimlemesindeki psikolojik incelikten de yoksun kalmıştır. İlk gerçekten başanit çaAdaş N ô Oyunlannın yazan Yukio Mişima’dır. Evet, bu sanat dalı gerçekten yeniden hayat bulduysa, bunu Yukio Mişima’ya borçludur. Genç yaşına karşın -1925 yılında do Ad u- · Mişima olaAanüstü zengin bilgiye sahip bir yazardı, roman ve oyunlannı hem Japon hem de Batı kaynaklanndan yararlanarak yarattı. ÖmeAin, başarılı romanı “Dalgalann Sesi .

eski Yunan yapıtı “Daphnis ve Chloe’*deki aşk temasına dayanır, bir başka romanı da Maupassant’nın uzun öyküsü “La Maison Tellier”den bir sahneyle sona erer. Mişima’nın birkaç oyunu tamarniyle çaAdaş temalan işler, diger bazılan da hem stil hem de dil açısından 17. yüzyılda yaıılnuş Kabuki Oyunlanndan esinlenir; konusu Racine’in “Phedre” adlı oyunundan kaynaklanan ve geleneksel dilde kaleme alınmış bir kukla oyunu da vardır. Görünüşe bakılırsa, Miş ima, N ô Uyunlannı gerek yapılan gerekse temalan açısından çok çekici bulmuştur. Kuşku yok ki Nô Oyunlannı yazarken tamamiyle özgür bir çalışmaya yönelmiştir, çünkü amacı bu oyunlan anlaşılabilir ve çagdaş bir yapıyla yeniden yaratmaktı. Bu çagdaş Nô Oyunlannın di§ ülkelerdeki temsillerin . de yeniden işlemnelerini de benimsemişti. Öme�n, Komaçi’yi sigara izmaritlerini toplarken gördüAümüz park pekala New York’taki Central . Park olabilir, Rokumei Salonlan yerine Delmonico’yu ya da bir başka ünlü NeYI York otelini koymak mümkünd•jr. Böyle esaslı de�şikliklerin bile başanya ulaşmaınası için hiçbir neden yoktur; önemli olan, bu oyunlann, Japon drama sanatına yabancı bir seyirci topluluAunu bile kuwetle etkilemesidir. Kitabımızdaki altı oyun 1950-1955 yıllannda ortaya çıkmıştır. Çagdaş oyunlar olarak Tokyo Tiyatrosunda sahneye konulan bu· oyunlardan . Bez Davul” 1955 yılında geleneksel N ô st ilinde, “Bayan Aoi” ise 1956’da bir Batı operası biçiminde sunulmuştur. Mişima’nın eski Nô Oyunlarını kullanma yöntemi oyundan oyuna de�şiklik gösterir. Kimi zaman bakarsınız ana temayı ele almış, başka bir uyarlamada da bakarsınız özgün oyunu en küçük aynntılanna kadar korumu§.

Böylece, eski “Bez Dawl”daki, saray 8 ‘ bahçesini düzenleyen yaşlı adam, oyunun yeni uyarlamasında Tokyo’daki bir awkat bürosunun bademesidir ve bu yaşh adam bir prensese sevdalanmak yerine büronun karşısındaki moda arölyesinin bir müşterisine sevdalanmıştır. Her iki uyarlamada da yaşh adama söylend®ne göre, sevdah oldu� bayanın ilgisini çekebilmek için, bez davula öylesin� bir kuvvetle vurntah ki, bayan, davulun sesini duymalıdır. Her iki uyarlamada da dawla bir deri de�il bir bez gerilidir ve beze vurolsa da ses vermeyecektir. Büro bademesi gibi eski oyundaki b�hçıvan da intihar eder. Eski Nô Oyununda ölünün hayaleti, kalpsiz prensesi aralıksız davul sesleriyle cezalandu nıak üzere geri döner. Ça�daş oyunda ise sevgiden yoksunluAu kadını davul sesine karşı sa�laştınr ve büro bademesinin hayaleti ikinci bir defa daha umutsuzlu�a süriiklenir. “Düş Yastı�”nda Mişima, eski Nô Oyununun konusunu hiç deAiştirıneden izler. Sihirli bir yastı�a başını dayayarak uyuyan bir yolcu, hanın kadın sahibi bir kase yulaf çorbası pişirirken, rüyasın- • da kendini görkemli Çin Imparatoru olarak görür. Uyandı�nda o görkemli yaşamın bir rüyadan başka bir şey olmadı�ru anlar. Mişima’nın oyununda yolcu yerine, günümüzün şımartılnuş, genç, ama yaşamaktan bıkmış bir erke�ni görürüz; yaşlı süt ninesi kahvaltısını hazırlarken genç adam, sihirli yastık başının altında rüya görmektedir. Ama rüyasında eski Çin’de bir imparator de�il, zengin ve kudretli bir işadamı ve diktatördür.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir